Birine yardım ettiğinizde “helal olsun” deniyor artık. Bir çocuğun başını okşadığınızda şaşkın bakışlar üzerinizde. Bir yaşlıya yol verdiğinizde alkışlanıyorsunuz. Çünkü sıradan olması gereken her şey, bu çağda olağanüstü sayılıyor.
İnsani duyguların büyük ödüllerle karşılandığı, “normal”in alkışlandığı, merhametin haber değeri taşıdığı bir evrendeyiz. Oysa biz ne zaman bu duyguları tükettik de, artık geri kalan kırıntılarına hayranlıkla bakar olduk?
Eskiden mahallede biri aç mı, herkes bilirdi. Şimdi biri açsa, o haberi bir "trend içerik" olarak sosyal medyada görüyoruz. Paylaş, beğen, üzül... sonra sıradaki içeriğe geç. Empati bile tüketiliyor artık. Merhamet bile dijitalleştirilmiş bir gösteri.
Sevgi, şefkat, dayanışma... Bunlar bir toplumun çimentosudur. Ama biz, bu çimentoyu lüks bir inşaat malzemesi gibi raflara kaldırdık. Geriye kalan boşlukta, egoizm ve kayıtsızlık cirit atıyor. İnsanlar kendine bile yabancı artık, başkasına nasıl yakın olsun?
Bazen düşünüyorum: İnsan olmak mı zorlaştı, yoksa insanlık mı ucuzladı? Belki de ikisi birden. Çünkü insani olanı unutmak, sadece bireysel bir çürüme değil; toplumsal bir çöküşün habercisidir.
O yüzden bugün biri sırf insan gibi davrandığında alkış alıyor. Oysa biz, alkışı değil aynayı hak ediyoruz.