Çanakkale yanarken, ormanlar kül olurken, köyler boşaltılırken, evler yanarken halk sahadaydı. Kadınlar kumanya hazırladı, gençler hortum taşıdı, çocuklar kovayla su getirdi, moto kuryeler yiyecekleri yangın alanına ulaştırdı. Milletvekillerimiz Belediye Başkanlarımız İçişleri Bakan Yardımcımız Bülent TURAN Bu toprakların gerçek sahipleri, teriyle, cesaretiyle sahadaydı.
Ama bir kişi yoktu. Onu sadece iki karede gördük. Birincisi, asfalt yol kenarında küçücük bir ot kümesini yangınmış gibi gösterip, yanına aldığın bir genç ve bir meclis üyesiyle yangın söndürme cihazı tutarken. İkincisi ise bir ev yanarken kenarda öylece dururken. Bunun dışında O hiçbir yerde yoktu. Ne yardım toplanırken vardı, ne kumanyalar hazırlanırken, ne de dumanın içinde boğuşan halkın yanında. yalnızca kamera açıldığında sahneye çıktı.
Bu halk aptal değil.Onun İki pozla “ben de sahadaydım” mesajı vermeye çalıştığını gördü. Bu, halkın emeğine, acısına yapılmış en büyük saygısızlıktır. İnsan, halk yanarken sadece vitrin için orada görünerek bu kadar düşebilir mi?
Zaten bu tavrı yeni değil. Yerel seçimlerde şehrin duvarlarını kaplayan afişlerinde yüzünde eğreti duran gülüşü( Samimiyetsiz insanların gülüşü hep eğreti durur ) siyasetten çok ucuz bir film afişini andırıyordu. O günkü görüntüler, bugünkü sahte rolünün habercisiydi: Kamera için hazırlanmış bir sahne, ama halk için gerçek bir emek yok.
O....
Hak temelli hiçbir mücadelede yoktu.
Kazdağları için “belediyenin sorunu değil” dedi.
Sokak hayvanları için parlak sözler etti ama asla mücadelenin yanında olmadı, sokakta kurumlara karşı tek bir itirazını görmedik.
Katledilen ormanlarda yoktu.
Katledilen sokak hayvanlarında yoktu.
Kadına şiddet eylemlerinde yoktu.
Özetle, emek, özveri ve eylem gerektiren hiçbir alanda yoktu
Ama yerel gazetecilerin ekranlarında, sahte bir gülüşle boy göstermekte vardı. Çünkü onun için siyaset, halkla aynı sofrada oturmak değil; birkaç alkış, birkaç poz, birkaç manşet. Dahası, herkes biliyor ki bu ekranlarda görünmek çoğu zaman maddi katkılarla satın alınmış PR çalışmalarının sonucu. Bu, gazeteciliğin ruhuna da, halkın doğru bilgi alma hakkına da ihanet.
Oysa gerçek dayanışma bambaşkaydı Bütün gün motosiklet üzerinde ekmek parası için hayatını ortaya koyan, ama yangını duyar duymaz işini bırakıp yardıma koşan moto kuryelerin, Evini işini bırakıp kumanya hazırlayan kadınlarımızın tırnağı bile olamadın olamazsın
Yangını görünce sahada örgütlenen Kadınlar Çanakkale 1915 Moto Kurye Derneği’nin Başkanı Settar Yurdakul'un Çağrısıyla Toplanan Motokuryeler ve Halit Kubilay Fırat’ın ve Yerel Esnafın katkılarıyla toplanan kumanyaları alıp alevlerin ortasındaki emekçilere ulaştırdılar.
Onların Teri Şeref, Onur ve gerçek fedakârlığın simgesidir Onun için ise siyaset, halkın mücadelesine omuz vermek değil, halkın mücadelesi üzerinden poz devşirmektir. Ama halk, senin vitrinini değil, gerçek emekçilerin terini hatırlayacak.
Çanakkale halkı artık seni tanıyor. Kimin gerçekten mücadele ettiğini, kimin sadece rol yaptığını net biçimde ayırt ediyor. Çünkü bu kentte felaket günlerinde fotoğraf değil, ter konuşur. Gösteri değil, emek konuşur. Laf değil, cesaret konuşur.
Tarih, bu kenti sırtında taşıyan köylüyü, işçiyi, kadını, genci, çocuğu yazacak. İki pozla sahneye çıkıp sonra kaybolanları değil.
DİP NOT
Bu makaleyi sahada olanlarla konuşarak hazırladım. “Mış gibi” yapan bir kurum daha var; onu da kısa sürede kamuoyuyla paylaşacağım.
Benim mücadelem; siyasetin ilkeli, dürüst, karakterli, sağlam insanlarla ve çerçevesi bu olan bir alanda yapılması içindir. Temiz toplum için Bu herkesin mücadelesi olmalı...Bir yere gelmek için Toplumun her değerini araç gören onur ve şeref yoksunlarını içlerinde barındırmamalı
Ve şimdi; gerçek dayanışmayı omuzlayanlara teşekkür borçluyum:
1915 Moto Kurye Derneği Başkanı Settar YURDAKUL ve Fedekar üyeleri… Günlük hayatında ekmeğini kazanmak için canını ortaya koyan bu insanlar, yangını duyunca işini gücünü bırakıp motorlarına kumanyaları yükleyerek alevlerin içine daldılar. Onların fedakârlığı, alın teri ve cesareti, bu kentin onurudur.
Kadınlarımız… Evlerini, işlerini, ailelerini bırakıp gece gündüz kumanya hazırladılar. Tek bir can aç kalmasın, tek bir mücadeleci güçsüz düşmesin diye. Onların şefkati, Çanakkale’nin vicdanıdır.
Kent Konseyi Başkanı Halit Kubilay Fırat… Tüm bu çabaları koordine eden, gönüllüleri bir araya getiren, sahada emeği görünür kılan isimlerden biri oldu.
Yerel esnafımız… Kumanya isteklerine var gücüyle destek veren Köfteci Yusuf, Şayka, Hangower. Akava aracını su taşımak için veren Hayati Şef, gönüllü katkılarıyla öne çıkan Öncü Döner ,Moto kurye lere yakıt desteği veren VolkanTemiz Bilemediğimiz daha nice esnaf, bu kentte ticaretin ötesinde yürek taşıdığını gösterdi.
Maske ,Göz Damlası,yanık kremi gibi Tıbbi destek sağlayan Eczacılar Odasınıda unutmayalım..Onların her biri, felaket günlerinde Çanakkale’nin gerçek yüzünü temsil etti. Bu şehrin direncini, onurunu, şerefini ve dayanışmasını sahaya yansıttı.