Taner ARÇUKOĞLU
Köşe Yazarı
Taner ARÇUKOĞLU
 

Yangını suyla söndüreceğini sanan bir ülke: bilim yok, strateji yok, akıl yok

Küresel krizlere algoritmalarla yanıt veriliyor, biz hâlâ hortumla su döküyoruz. Türkiye yanıyor. Toprağı, havası, ormanı, insanı… Yalnızca ağaçlar değil artık; görev başındaki insanlar da cayır cayır yanıyor. Eskişehir’de yaşadığımız son felaket bunun en acı örneği. On orman işçisi, ormanın derinliklerinde, alevlerin içinde kaldı. Kurtarılamadılar, çünkü aslında hiçbir zaman korunmadılar. Ne yangından, ne sistemsizlikten, ne de cehaletten… Bu ülke, hâlâ babadan kalma usullerle orman yangınlarına müdahale ediyor. Su dök, hortum tut, dua et. Oysa dünya 21. yüzyılda yangını uydu verileriyle izliyor, alevin davranışını algoritmayla okuyor, riskli alanları mevsimsel senaryolarla haftalar öncesinden belirliyor. Bizde ne var? Bir bidon su, bir helikopter, bir de canından başka verecek hiçbir şeyi olmayan orman işçisi… YANGINI ÇIKMADAN SÖNDÜREMEYEN, BİLİMİ YOK SAYAN BİR ZİHNİYET Bilim insanları yıllardır bağırıyor: Küresel ısınma bu ülkeyi daha sıcak, daha kuru ve daha yanıcı hale getiriyor. 2020’den bu yana Türkiye’de ortalama nem oranı düştü, sıcaklıklar arttı, yağış düzeni değişti. Peki ne yapıldı? Orman altı örtüsünün temizlenmesi için bütüncül bir proje başlatıldı mı? Yüksek riskli bölgelerde sulama sistemleri, yangın havuzları yapıldı mı? Erken uyarı sistemleri, radar temelli yangın tespiti, yapay zekâ destekli risk analizleri devreye alındı mı? Üniversitelerde yangın bilimi, yangın ekolojisi, yangın mühendisliği üzerine kaç merkez kuruldu? Cevap basit: Hiçbiri. Çünkü bu ülkede bilim hâlâ “yangın çıktıktan sonra ne yaparız” sorusuna cevap arıyor, yangın çıkmadan önce ne yapılmalı sorusuna değil. Çünkü bilimi yöneten değil, yakanlar konuşuyor. “SUYUN VARSA SÖNDÜRÜRSÜN” DİYEN ZİHNİYETİN SONU: ESKİŞEHİR Eskişehir’deki faciada 10 orman işçisi hayatını kaybetti. Alevler bir anda yön değiştirdi, ters rüzgârla sarp araziye yayıldı. Bu öngörülemeyecek bir şey miydi? Hayır! Meteoroloji o gün için bölgesel hava hareketlerine dair uyarı vermişti. Peki ekipler buna göre bilgilendirildi mi? Hayır! Çünkü ellerindeki veriler eski, karar alma mekanizmaları yavaş, eğitimleri yetersizdi. İnsanlar göz göre göre ölüme gönderildi. Hâlâ kimse çıkıp "bu bizim sorumluluğumuzdu" diyemiyor. Orman Genel Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığı, yerel yönetimler, üniversiteler… Hepsi suskun. Oysa bu sessizlik, sadece utanç verici değil, ölümcül. DÜNYA NE YAPIYOR, BİZ NE YAPIYORUZ? Avustralya 2020’deki “Black Summer” felaketinden sonra, yangın meteorolojisini resmi bir bilim dalı olarak kabul etti. “AFDRS” (Australian Fire Danger Rating System) adını verdikleri yeni sistemde; sıcaklık, rüzgâr, nem ve yanıcı örtü verileri eş zamanlı analiz edilerek saatlik yangın riski haritaları oluşturuluyor. Yangınla mücadele ekipleri bu verilere göre anlık müdahale stratejileri belirliyor. İspanya Meteorolojik risk haritalarına göre önceden yangın havuzlarını dolduruyor, önleyici havadan sulama yapıyor. Ayrıca “INFOCA” sistemiyle bölge halkı uyarılıyor, yangın riski olan günlerde ormanlara giriş çıkışlar sınırlandırılıyor. ABD Forest Service bünyesinde yangın meteorologları görev yapıyor. Bu uzmanlar, yangın sahasına özel hava senaryoları üreterek, müdahale ekiplerinin nerede duracağını, nereye kaçınacağını belirliyor. Ayrıca yapay zekâ destekli “FARSITE” yazılımı ile yangının nasıl ve nereye ilerleyeceği harita üzerinde canlı olarak takip ediliyor. Kanada 2023’te yaşanan mega yangınlardan sonra orman yangınlarına müdahale için dronlar, sensörler ve termal kameralarla destekli uzaktan algılama merkezleri kurdu. TÜRKİYE’DE NE VAR? Yangın uçağı var mı yok mu tartışması. Helikopter havalanmadı mı, geç mi geldi kavgası. Ve yangın çıktığında yangına koşan ama önceden hiçbir hazırlıkla desteklenmeyen orman işçisi. Türkiye hâlâ “yangını orman köylüsü söndürsün” kafasında. Oysa yangın artık yalnızca bir tabiat olayı değil; jeopolitik bir tehdit, ekolojik bir yıkım, sosyal bir travma, stratejik bir güvenlik meselesidir. ÜNİVERSİTELER NEREDE? AKADEMİK CÜBBELERİN ALTINDAKİ SESSİZLİK Yangınla ilgili veri üretmesi gereken üniversiteler ya yok, ya suskun. Ateşin fiziğini, dumanın hareketini, rüzgârla etkileşimini inceleyen kaç bilimsel yayınımız var? Risk haritalarını çıkaran, yangın yükü ölçen, örtü yanıcılığı haritalayan kaç merkez var? Yok. Çünkü fon yok. Destek yok. Cesaret yok. Ve bilimin sustuğu yerde, alevler konuşur. ATEŞE KARŞI BİLİMLE DURULUR, SUYLA DEĞİL Artık anlamamız gerek: Bu bir su savaşı değil, bu bir bilim savaşı. Yangın çıkmadan önce; Örtü temizliği yapılmalı Yangın yükü haritalanmalı Riskli günlerde havadan önleyici sulama yapılmalı Meteorolojik senaryolarla müdahale planları güncellenmeli Dronlar, sensörler, yapay zekâ destekli modelleme sistemleri devreye alınmalı Yani yangın daha çıkmadan bölge hazırlanmalı, personel eğitilmeli, strateji oturtulmalı. Her yıl “Neden kurtarılamadılar?” diye sormayalım. Çünkü artık cevabı biliyoruz: Çünkü görmediniz. Çünkü duymadınız. Çünkü bilimi değil, ezberi yönettiniz. Çünkü ateşi anlamadınız.
Ekleme Tarihi: 28 Temmuz 2025 -Pazartesi
Taner ARÇUKOĞLU

Yangını suyla söndüreceğini sanan bir ülke: bilim yok, strateji yok, akıl yok

Küresel krizlere algoritmalarla yanıt veriliyor, biz hâlâ hortumla su döküyoruz.

Türkiye yanıyor. Toprağı, havası, ormanı, insanı… Yalnızca ağaçlar değil artık; görev başındaki insanlar da cayır cayır yanıyor. Eskişehir’de yaşadığımız son felaket bunun en acı örneği. On orman işçisi, ormanın derinliklerinde, alevlerin içinde kaldı. Kurtarılamadılar, çünkü aslında hiçbir zaman korunmadılar. Ne yangından, ne sistemsizlikten, ne de cehaletten…

Bu ülke, hâlâ babadan kalma usullerle orman yangınlarına müdahale ediyor. Su dök, hortum tut, dua et. Oysa dünya 21. yüzyılda yangını uydu verileriyle izliyor, alevin davranışını algoritmayla okuyor, riskli alanları mevsimsel senaryolarla haftalar öncesinden belirliyor.
Bizde ne var? Bir bidon su, bir helikopter, bir de canından başka verecek hiçbir şeyi olmayan orman işçisi…

YANGINI ÇIKMADAN SÖNDÜREMEYEN, BİLİMİ YOK SAYAN BİR ZİHNİYET
Bilim insanları yıllardır bağırıyor: Küresel ısınma bu ülkeyi daha sıcak, daha kuru ve daha yanıcı hale getiriyor. 2020’den bu yana Türkiye’de ortalama nem oranı düştü, sıcaklıklar arttı, yağış düzeni değişti. Peki ne yapıldı?

Orman altı örtüsünün temizlenmesi için bütüncül bir proje başlatıldı mı?

Yüksek riskli bölgelerde sulama sistemleri, yangın havuzları yapıldı mı?

Erken uyarı sistemleri, radar temelli yangın tespiti, yapay zekâ destekli risk analizleri devreye alındı mı?

Üniversitelerde yangın bilimi, yangın ekolojisi, yangın mühendisliği üzerine kaç merkez kuruldu?

Cevap basit: Hiçbiri. Çünkü bu ülkede bilim hâlâ “yangın çıktıktan sonra ne yaparız” sorusuna cevap arıyor, yangın çıkmadan önce ne yapılmalı sorusuna değil. Çünkü bilimi yöneten değil, yakanlar konuşuyor.

“SUYUN VARSA SÖNDÜRÜRSÜN” DİYEN ZİHNİYETİN SONU: ESKİŞEHİR
Eskişehir’deki faciada 10 orman işçisi hayatını kaybetti. Alevler bir anda yön değiştirdi, ters rüzgârla sarp araziye yayıldı. Bu öngörülemeyecek bir şey miydi? Hayır! Meteoroloji o gün için bölgesel hava hareketlerine dair uyarı vermişti.
Peki ekipler buna göre bilgilendirildi mi?
Hayır! Çünkü ellerindeki veriler eski, karar alma mekanizmaları yavaş, eğitimleri yetersizdi.

İnsanlar göz göre göre ölüme gönderildi.
Hâlâ kimse çıkıp "bu bizim sorumluluğumuzdu" diyemiyor. Orman Genel Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığı, yerel yönetimler, üniversiteler… Hepsi suskun.
Oysa bu sessizlik, sadece utanç verici değil, ölümcül.

DÜNYA NE YAPIYOR, BİZ NE YAPIYORUZ?
Avustralya
2020’deki “Black Summer” felaketinden sonra, yangın meteorolojisini resmi bir bilim dalı olarak kabul etti. “AFDRS” (Australian Fire Danger Rating System) adını verdikleri yeni sistemde; sıcaklık, rüzgâr, nem ve yanıcı örtü verileri eş zamanlı analiz edilerek saatlik yangın riski haritaları oluşturuluyor. Yangınla mücadele ekipleri bu verilere göre anlık müdahale stratejileri belirliyor.

İspanya
Meteorolojik risk haritalarına göre önceden yangın havuzlarını dolduruyor, önleyici havadan sulama yapıyor. Ayrıca “INFOCA” sistemiyle bölge halkı uyarılıyor, yangın riski olan günlerde ormanlara giriş çıkışlar sınırlandırılıyor.

ABD
Forest Service bünyesinde yangın meteorologları görev yapıyor. Bu uzmanlar, yangın sahasına özel hava senaryoları üreterek, müdahale ekiplerinin nerede duracağını, nereye kaçınacağını belirliyor. Ayrıca yapay zekâ destekli “FARSITE” yazılımı ile yangının nasıl ve nereye ilerleyeceği harita üzerinde canlı olarak takip ediliyor.

Kanada
2023’te yaşanan mega yangınlardan sonra orman yangınlarına müdahale için dronlar, sensörler ve termal kameralarla destekli uzaktan algılama merkezleri kurdu.

TÜRKİYE’DE NE VAR?
Yangın uçağı var mı yok mu tartışması.
Helikopter havalanmadı mı, geç mi geldi kavgası.
Ve yangın çıktığında yangına koşan ama önceden hiçbir hazırlıkla desteklenmeyen orman işçisi.

Türkiye hâlâ “yangını orman köylüsü söndürsün” kafasında. Oysa yangın artık yalnızca bir tabiat olayı değil;
jeopolitik bir tehdit, ekolojik bir yıkım, sosyal bir travma, stratejik bir güvenlik meselesidir.

ÜNİVERSİTELER NEREDE? AKADEMİK CÜBBELERİN ALTINDAKİ SESSİZLİK
Yangınla ilgili veri üretmesi gereken üniversiteler ya yok, ya suskun.
Ateşin fiziğini, dumanın hareketini, rüzgârla etkileşimini inceleyen kaç bilimsel yayınımız var?
Risk haritalarını çıkaran, yangın yükü ölçen, örtü yanıcılığı haritalayan kaç merkez var?

Yok.

Çünkü fon yok. Destek yok. Cesaret yok.
Ve bilimin sustuğu yerde, alevler konuşur.

ATEŞE KARŞI BİLİMLE DURULUR, SUYLA DEĞİL
Artık anlamamız gerek:
Bu bir su savaşı değil, bu bir bilim savaşı.

Yangın çıkmadan önce;

Örtü temizliği yapılmalı

Yangın yükü haritalanmalı

Riskli günlerde havadan önleyici sulama yapılmalı

Meteorolojik senaryolarla müdahale planları güncellenmeli

Dronlar, sensörler, yapay zekâ destekli modelleme sistemleri devreye alınmalı

Yani yangın daha çıkmadan bölge hazırlanmalı, personel eğitilmeli, strateji oturtulmalı.

Her yıl “Neden kurtarılamadılar?” diye sormayalım.
Çünkü artık cevabı biliyoruz:

Çünkü görmediniz.
Çünkü duymadınız.
Çünkü bilimi değil, ezberi yönettiniz.
Çünkü ateşi anlamadınız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.