Taner ARÇUKOĞLU
Köşe Yazarı
Taner ARÇUKOĞLU
 

Bilgisizliğini Fark Etmeyecek Kadar Bilgisiz Olmak

Toplumların çöküşü bazen savaşla, bazen ekonomik krizle, bazen de bir doğal afetle gelir. Ama en sinsisi ve yaygını şudur: Bilmediğini bilmeyenlerin çoğalması. Evet, yanlış okumadınız. Sadece bilgisiz olmak bir sorun değildir. Sorun, cehaletin farkında olunmadığında başlar. İşte tam burada psikoloji bilimi devreye giriyor ve bu duruma bir isim veriyor: Dunning-Kruger Sendromu. Bu kavram, aslında günümüz toplumlarının aynasıdır. Herkesin her konuda konuştuğu, yorum yaptığı, ahkâm kestiği bir çağda yaşıyoruz. Ekonomi konuşuyoruz, hukuk konuşuyoruz, tıp, siyaset, mühendislik… Hiçbir eğitim, uzmanlık ya da derinlik gerekmiyor artık. Çünkü kendine olan güven, bilgiye olan ihtiyaçtan daha hızlı büyüyor. Ve bu güven, ne yazık ki bilgisizlikten besleniyor. Dunning-Kruger Etkisi, en basit haliyle şöyle işler: Bir kişi bir konuda çok az bilgi sahibidir. Ancak bu bilgi, o kadar yetersizdir ki, kişi bu eksikliği fark edecek donanıma da sahip değildir. Sonuç? Kendini olduğundan çok daha bilgili, yetkin ve haklı zannetmek. İşte bu yüzden; – Gerçek uzmanlar susturulurken, cehalet ekranlarda fikir beyan eder. – Sessiz bilgelik köşesine çekilirken, kof özgüven kürsüleri işgal eder. – Gerçekten bilenler “Acaba yanılıyor muyum?” derken, bilmeyenler her cümlesini nokta koyarak bitirir. Bu yalnızca bireysel bir psikolojik durum değil, aynı zamanda toplumsal bir felakettir. Çünkü Dunning-Kruger etkisindeki insanlar sadece sessizce köşelerinde durmazlar. Tam aksine, öne atılırlar. İddialı olurlar. Yönetmeye talip olurlar. Yanlış bilgiyle kitleleri etkiler, karar mekanizmalarını kirletirler. Onların olduğu yerde liyakat biter, akıl susturulur, cehalet alkışlanır. Ve dikkat edin… Bu insanlar çoğunlukla hatalarını asla kabul etmez. Çünkü bir insanın hatalı olduğunu fark etmesi için önce düşünmesi, sonra da kıyaslayacak kadar bilgi birikimi olması gerekir. Ama Dunning-Kruger sendromu tam olarak bu yetenekleri yok eder. Kişi hem yanlıştır, hem ısrarcıdır, hem de haklı olduğuna ölümüne inanır. Peki ne yapacağız? Önce toplum olarak şu gerçekle yüzleşmeliyiz: Bilgi, artık yalnızca hak değil, sorumluluktur. Eğitim sistemimiz, sadece ezber değil, eleştirel düşünme temelli olmalı. Medyada ve kamusal alanda yetkinlik esas alınmalı. Her isteyen her konuda konuşmamalı. En önemlisi: Çocuklarımıza “Her şeyi bilmek zorunda değilsin ama bilmediğini kabul etmek zorundasın” cümlesini öğretmeliyiz. Çünkü dünya, bilmediğini bilenler sayesinde ilerler. Ama bilmediğini bilmeyenlerin elinde kalırsa; geriye sadece bağıran cehalet, susturulan akıl ve çöken bir toplum kalır.
Ekleme Tarihi: 10 July 2025 - Thursday
Taner ARÇUKOĞLU

Bilgisizliğini Fark Etmeyecek Kadar Bilgisiz Olmak

Toplumların çöküşü bazen savaşla, bazen ekonomik krizle, bazen de bir doğal afetle gelir. Ama en sinsisi ve yaygını şudur: Bilmediğini bilmeyenlerin çoğalması.
Evet, yanlış okumadınız. Sadece bilgisiz olmak bir sorun değildir. Sorun, cehaletin farkında olunmadığında başlar. İşte tam burada psikoloji bilimi devreye giriyor ve bu duruma bir isim veriyor: Dunning-Kruger Sendromu.

Bu kavram, aslında günümüz toplumlarının aynasıdır. Herkesin her konuda konuştuğu, yorum yaptığı, ahkâm kestiği bir çağda yaşıyoruz. Ekonomi konuşuyoruz, hukuk konuşuyoruz, tıp, siyaset, mühendislik… Hiçbir eğitim, uzmanlık ya da derinlik gerekmiyor artık. Çünkü kendine olan güven, bilgiye olan ihtiyaçtan daha hızlı büyüyor. Ve bu güven, ne yazık ki bilgisizlikten besleniyor.

Dunning-Kruger Etkisi, en basit haliyle şöyle işler:
Bir kişi bir konuda çok az bilgi sahibidir. Ancak bu bilgi, o kadar yetersizdir ki, kişi bu eksikliği fark edecek donanıma da sahip değildir. Sonuç? Kendini olduğundan çok daha bilgili, yetkin ve haklı zannetmek.

İşte bu yüzden;
– Gerçek uzmanlar susturulurken, cehalet ekranlarda fikir beyan eder.
– Sessiz bilgelik köşesine çekilirken, kof özgüven kürsüleri işgal eder.
– Gerçekten bilenler “Acaba yanılıyor muyum?” derken, bilmeyenler her cümlesini nokta koyarak bitirir.

Bu yalnızca bireysel bir psikolojik durum değil, aynı zamanda toplumsal bir felakettir. Çünkü Dunning-Kruger etkisindeki insanlar sadece sessizce köşelerinde durmazlar. Tam aksine, öne atılırlar. İddialı olurlar. Yönetmeye talip olurlar. Yanlış bilgiyle kitleleri etkiler, karar mekanizmalarını kirletirler. Onların olduğu yerde liyakat biter, akıl susturulur, cehalet alkışlanır.

Ve dikkat edin… Bu insanlar çoğunlukla hatalarını asla kabul etmez. Çünkü bir insanın hatalı olduğunu fark etmesi için önce düşünmesi, sonra da kıyaslayacak kadar bilgi birikimi olması gerekir. Ama Dunning-Kruger sendromu tam olarak bu yetenekleri yok eder. Kişi hem yanlıştır, hem ısrarcıdır, hem de haklı olduğuna ölümüne inanır.

Peki ne yapacağız?

Önce toplum olarak şu gerçekle yüzleşmeliyiz: Bilgi, artık yalnızca hak değil, sorumluluktur.

Eğitim sistemimiz, sadece ezber değil, eleştirel düşünme temelli olmalı.

Medyada ve kamusal alanda yetkinlik esas alınmalı. Her isteyen her konuda konuşmamalı.

En önemlisi: Çocuklarımıza “Her şeyi bilmek zorunda değilsin ama bilmediğini kabul etmek zorundasın” cümlesini öğretmeliyiz.

Çünkü dünya, bilmediğini bilenler sayesinde ilerler.
Ama bilmediğini bilmeyenlerin elinde kalırsa; geriye sadece bağıran cehalet, susturulan akıl ve çöken bir toplum kalır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.