Siyasette koltuğu, görevi, yetkisi olmayan birilerinin sosyal medyada boy göstermesi artık gülünç bir hal aldı. Daha düne kadar kendi mahallesinde bile delege seçilememiş, teşkilatın kapısından bile giremeyen, parti aidiyetini çoktan yitirmiş birinin çıkıp “esnaf ziyaretindeyim” diye paylaşım yapması, düpedüz aldatmacadır.
Üstelik bu kişi bir dönem belediye başkan adayı olmuş, siyasi konjonktür gereği CHP adayına oy vermeyen partili muhaliflerin desteğini arkasına almasına rağmen yine de seçilememiştir. Seçmenin açık mesajını görmezden gelen, teşkilatın dışladığını kabullenmeyen bu tipler, hâlâ siyaset sahnesinde rol kesmeye çalışıyor. Bu artık “kendi kendine gelin güvey” olmanın ötesinde, siyasetin yüz karası örneklerinden biridir.
Daha da vahimi, bu yüzsüzlüğün olağan hale gelmiş olmasıdır. Yüzüne tükürülse “yağmur yağıyor” diye normalleştirecek kadar pişkinleşmiş bu figürlerin, sosyal medyadaki hayali ziyaretlerle kendini var etmeye çalışması, olsa olsa halüsinasyondur. Halkı kandırdığını sananların aslında kandırdığı tek şey kendi zihinleridir.
Kendi mahallesinde bile kabul görmeyen, örgütle bağlarını koparmış birinin, esnaf ziyareti bahanesiyle ortalarda dolaşması siyaseti sulandırmaktan öteye geçmez. Gerçekte olmayan bir gücü varmış gibi göstermek, toplumun aklıyla alay etmektir.
Ve işin en acı yanı: Seçilmiş 8 meclis üyesi de başlarda bu oyuna ayak uydurmuşken artık onlar bile katılım göstermiyor. Bugün geriye, yanında sadece iki üç kişiyle zoraki dolaşan bir figür kaldı. Halkın iradesiyle o makamlara oturanların, halkı temsil etmek yerine bir kişinin ego ve kibirine teslim olmaları siyaseti kirletmişti; şimdi ise yalnızca birer gölgeye dönüşmüş durumdalar.
Sonuçta hikâye nettir: Sandıkta karşılık bulamayan, teşkilatta insanları sınıflandırma ve kendini üstün görme hastalığı yüzünden silinmiş, toplumun artık her şeyin farkında olduğu, popülist gösterilere / boş gösterişlere / suni siyaset oyunlarına prim vermediği bir figür… Yanında da birkaç “eşlikçiyle” zoraki görüntü veren bir tablo. Ama hâlâ başrolde olduklarını sanıyorlar. İşte siyasetin en trajik yanı da budur: Ego ve kibrin esiri olmuş yok hükmündekilerin, varmış gibi çırpınışı.