Taner ARÇUKOĞLU
Köşe Yazarı
Taner ARÇUKOĞLU
 

O Eski Evlerin Sessiz Kahramanları Anneler!...

İnsanoğlu henüz doğaya bu kadar dokunmamıştı. Toprak, hava, su… Hepsi kendi düzeninde, kendi döngüsünde akıp giderdi. Mevsimler şaşmazdı; kış gerçekten kış olurdu. Sokağımızdan kar eksik olmaz, sabahları kapı aralığından içeri giren soğuk bile başka bir huzur taşırdı. Bembeyaz örtü çatılara konar, kuşların sesine kar tıkırtısı eşlik ederdi. O zamanlar hayat sade ama ağırdı. Her evin içinde görünmeyen ama hissedilen bir tempo vardı. O temponun taşıyıcısı ise çoğunlukla annelerdi… Anneler için hayat gerçekten zorluydu; ama o zorluğun içinde sessiz bir güç, kendine özgü bir vakar vardı. Gün daha doğmadan uyanır, evin nefes alışını başlatırlardı. Erkekler sabah namazından önce kalkar, abdest alıp camiye gider; sonra dükkânı ve işleriyle ilgilenmek üzere güne başlardı. Anne ise herkes uyanmadan önce evin ilk ışığı olur; kahvaltıyı hazırlayıp günün düzenini kurardı. Ve sonra sıra çocuklara gelirdi. Soğuk kış sabahlarında sobanın yanındaki taburede ayakkabılarımız giydirilir, sıcak çayın buharı yüzümüze vururken karla kaplı yolda okula uğurlanırdık. O küçük nefeslerin kar havasında dağılışı, çocukluğun hayata ilk adımıydı. Ev sessizleşince annelerin mesaisi yeniden başlardı. Mutfakta biriken bulaşıklar, o dönem için bugün kadar kolay değildi. Deterjan yoktu; sabun her zaman bulunmazdı. Sobanın ya da maltızın altından biriktirilen ince kül, suyla karıştırılır; tabaklar bahçede o külle ovalanarak yıkanırdı. Soğuk suyun altında elleri çatlar ama anneler bunu hayatın olağan bir parçası gibi görür, işlerine devam ederlerdi. Bulaşık bitince sıra yemek telaşına gelir; evde ne varsa ondan bir sofra kurulurdu. Tek gözlü gaz ocağı mutfağın bütün yükünü çekerdi. Tencerenin altındaki küçük alev, annenin sabrı ve yaratıcılığıyla birleşir; eve yayılan kokular yokluğun değil, bereketin sesi olurdu. Bir avuç bulgurla koca bir tencere yemek çıkaran ellerin hikâyesiydi bu. Ev temizliği ise günün hiç bitmeyen başka bir düzeniydi. Yerler ıslak bir bezle silinir, toz alınır, sobanın kül kovası boşaltılır; ev adeta her gün yeniden kurulur, yeniden can bulurdu. Anneler bu döngüyü sessizce taşır; kimi zaman bir türkü mırıldanarak, kimi zaman sessizce ama hep özenle sürdürürlerdi. Sokağın da kendi düzeni vardı. Komşuların kapıları açıktı. Bir evden çıkan ekmek kokusu diğerinin avlusuna karışırdı. Sobadan yükselen dumanlar bile birbirine benzerdi; aynı odun, aynı hava, aynı hayatın içinden… Çocuklar akşam üzeri sokak lambalarının altında oyun oynar, anneler kapının eşiğinden onları izlerdi. Gece olunca sobanın kurulduğu tek odada yer yatağı serilir, kardeşler yan yana uzanırdık. Soba gece boyunca yanar, çıtırtısı evin sıcaklığını daha derin kılardı. Annemin gözü ise hep üzerimizde olurdu; sanki hiç uyumaz, bir kulağı hep bizde kalırdı. Gece boyunca sık sık kalkar üzerimizi düzeltir, nefes alışımızı kontrol eder, üşüyenimize yorgan çekerdi. Hasta olduğum zamanlarda daha da özenli davranırdı. Tuvalet bahçede olduğu için soğukta dışarı çıkmayayım ve iyice üşütmeyeyim diye yanımıza küçük bir teneke getirirdi. Ben ihtiyacımı giderir; o da sessizce alır çıkar, döküp geri getirirdi. Hiç büyütmez, hiç söylenmezdi; bu, anneliğin doğal bir parçasıydı. Bugün düşününce o tek odanın yanlızlığını değil; içindeki güveni, sıcaklığı ve annelerin sessiz nöbetini hatırlıyoruz. Biz uyurken evin ve çocukların bekçisiydi anneler. O yılların yükü onların omzundaydı; o evlerin sakinliği ise çoğu kez onların sesinde saklıydı. Geriye dönüp baktığımızda o yılların hem zorluk hem de içtenlik taşıdığını daha iyi anlıyoruz. Azla yetinilen, çokça paylaşılan günlerdi. Eşyalar azdı ama ilişkiler dardı; hayatın ritmi sakindi. Ve bütün bu düzenin merkezinde anneler vardı. Sessizce evin ritmini tutar, günün yükünü söze dökmeden taşırdı. Bugün hafızamızda kalan o sıcaklık, o sadelik, o düzen… Hepsinin içinde görünmez emeğiyle duran hep ANNEYDİ...
Ekleme Tarihi: 07 Aralık 2025 -Pazar
Taner ARÇUKOĞLU

O Eski Evlerin Sessiz Kahramanları Anneler!...

İnsanoğlu henüz doğaya bu kadar dokunmamıştı.

Toprak, hava, su… Hepsi kendi düzeninde, kendi döngüsünde akıp giderdi.
Mevsimler şaşmazdı; kış gerçekten kış olurdu.
Sokağımızdan kar eksik olmaz, sabahları kapı aralığından içeri giren soğuk bile başka bir huzur taşırdı.
Bembeyaz örtü çatılara konar, kuşların sesine kar tıkırtısı eşlik ederdi.

O zamanlar hayat sade ama ağırdı.
Her evin içinde görünmeyen ama hissedilen bir tempo vardı.
O temponun taşıyıcısı ise çoğunlukla annelerdi…

Anneler için hayat gerçekten zorluydu; ama o zorluğun içinde sessiz bir güç, kendine özgü bir vakar vardı.
Gün daha doğmadan uyanır, evin nefes alışını başlatırlardı.
Erkekler sabah namazından önce kalkar, abdest alıp camiye gider; sonra dükkânı ve işleriyle ilgilenmek üzere güne başlardı.
Anne ise herkes uyanmadan önce evin ilk ışığı olur; kahvaltıyı hazırlayıp günün düzenini kurardı.

Ve sonra sıra çocuklara gelirdi.
Soğuk kış sabahlarında sobanın yanındaki taburede ayakkabılarımız giydirilir, sıcak çayın buharı yüzümüze vururken karla kaplı yolda okula uğurlanırdık.
O küçük nefeslerin kar havasında dağılışı, çocukluğun hayata ilk adımıydı.

Ev sessizleşince annelerin mesaisi yeniden başlardı.
Mutfakta biriken bulaşıklar, o dönem için bugün kadar kolay değildi.
Deterjan yoktu; sabun her zaman bulunmazdı.
Sobanın ya da maltızın altından biriktirilen ince kül, suyla karıştırılır; tabaklar bahçede o külle ovalanarak yıkanırdı.
Soğuk suyun altında elleri çatlar ama anneler bunu hayatın olağan bir parçası gibi görür, işlerine devam ederlerdi.

Bulaşık bitince sıra yemek telaşına gelir; evde ne varsa ondan bir sofra kurulurdu.
Tek gözlü gaz ocağı mutfağın bütün yükünü çekerdi.
Tencerenin altındaki küçük alev, annenin sabrı ve yaratıcılığıyla birleşir; eve yayılan kokular yokluğun değil, bereketin sesi olurdu.
Bir avuç bulgurla koca bir tencere yemek çıkaran ellerin hikâyesiydi bu.

Ev temizliği ise günün hiç bitmeyen başka bir düzeniydi.
Yerler ıslak bir bezle silinir, toz alınır, sobanın kül kovası boşaltılır; ev adeta her gün yeniden kurulur, yeniden can bulurdu.
Anneler bu döngüyü sessizce taşır; kimi zaman bir türkü mırıldanarak, kimi zaman sessizce ama hep özenle sürdürürlerdi.

Sokağın da kendi düzeni vardı.
Komşuların kapıları açıktı.
Bir evden çıkan ekmek kokusu diğerinin avlusuna karışırdı.
Sobadan yükselen dumanlar bile birbirine benzerdi; aynı odun, aynı hava, aynı hayatın içinden…

Çocuklar akşam üzeri sokak lambalarının altında oyun oynar, anneler kapının eşiğinden onları izlerdi.

Gece olunca sobanın kurulduğu tek odada yer yatağı serilir, kardeşler yan yana uzanırdık.
Soba gece boyunca yanar, çıtırtısı evin sıcaklığını daha derin kılardı.
Annemin gözü ise hep üzerimizde olurdu; sanki hiç uyumaz, bir kulağı hep bizde kalırdı.
Gece boyunca sık sık kalkar üzerimizi düzeltir, nefes alışımızı kontrol eder, üşüyenimize yorgan çekerdi.

Hasta olduğum zamanlarda daha da özenli davranırdı.
Tuvalet bahçede olduğu için soğukta dışarı çıkmayayım ve iyice üşütmeyeyim diye yanımıza küçük bir teneke getirirdi.
Ben ihtiyacımı giderir; o da sessizce alır çıkar, döküp geri getirirdi.
Hiç büyütmez, hiç söylenmezdi; bu, anneliğin doğal bir parçasıydı.

Bugün düşününce o tek odanın yanlızlığını değil; içindeki güveni, sıcaklığı ve annelerin sessiz nöbetini hatırlıyoruz.
Biz uyurken evin ve çocukların bekçisiydi anneler.
O yılların yükü onların omzundaydı; o evlerin sakinliği ise çoğu kez onların sesinde saklıydı.

Geriye dönüp baktığımızda o yılların hem zorluk hem de içtenlik taşıdığını daha iyi anlıyoruz.
Azla yetinilen, çokça paylaşılan günlerdi.
Eşyalar azdı ama ilişkiler dardı; hayatın ritmi sakindi.

Ve bütün bu düzenin merkezinde anneler vardı.
Sessizce evin ritmini tutar, günün yükünü söze dökmeden taşırdı.
Bugün hafızamızda kalan o sıcaklık, o sadelik, o düzen…
Hepsinin içinde görünmez emeğiyle duran hep ANNEYDİ...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.