Çanakkale Haber

N.Ebru SAKALLI
Köşe Yazarı
N.Ebru SAKALLI
 

BİZ BU TOPRAKLARA CUMHURİYETİ KANLA YAZDIK

Yıl 1919 Türk halkı birinci dünya savaşından çıkmış aç, susuz ,perişan haldeydi.Halkın büyük çoğunluğu işgaller sırasında maddi manevi bütün varlıklarını kaybetmiş sersefildi .Zengin olan kesim zaten gayri Müslimlerden oluşuyordu. Türk halkının elinde olanlarsa büyük ve küçükbaş hayvanlar ve üst baştan ibaretti.Ellerindeki imkanların hepsini hiç tereddüt dahi etmeden cephelere askerlerine göndermişlerdi .Bu kahraman millet elindeki maddi imkanların yanında kendi evlatlarını da kınalayıp göndermiştir kurtuluş mücadelesine .Bizzat kendileri de en ön saflarda ordusuyla birlikte omuz omuza savaşmıştır korkusuzca.Dedelerimiz ninelerimiz topraklarımızın her karışında mücadele verdiler.Milletimizin gücü, Atatürk'ün dâhiyane zekası ve yönlendirmesiyle kurtuluş savaşını biz en güzel ifadeyle tırnaklarımızla kazandık. Maddi manevi bir çok kayıplar verdi bu millet bir saniye bile düşünmeden. İstiklalini ve özgürlüğünü kazanıp esaret altındayken ibadetinin bile sayılmayacağının bilincindeydi çünkü. Dünyaya ibretlik bir destan yazmıştı kadınıyla erkeğiyle , yaşlısıyla genciyle Türk milleti.Tarihe altın harflerle kazınmıştı bu milletin dünyada eşi benzerine rastlanmayan kahramanlığı .Her karış toprağı işgal edilmiş bir vatanın yokluk açlık, teknik donanımı olmayan bir milletin sadece istiklali için iman gücü ve vatan sevgisiyle verdiği mücadelenin madalyasıdır Kurtuluş savaşı destanı. Kendi canlarını hiçe sayan bir karış toprağının işgalinin bile hesabını soran bir milletin ,torunlarına özgür ,refah, hak ve hukukun gözetildiği ,eşitliğin olduğu tek bayrak, tek vatan çatısı altında Cumhuriyet armağanıdır torunlarına .Savaşın en önemli kahramanlarından biri de Türk kadını olmuştur. Genciyle yaşlısıyla kah kucağında yavrusuyla , kah evladını bırakıp cephelere mermi ve cephane yetiştirmiştir nefes bile almadan.Gazi Mustafa Kemal Atatürk her zamanki gibi kadınlarımızın bu fedakarlıkları karşısında duyarsız kalmamış " Dünyanın hiçbir kadını , ben Anadolu kadınından fazla çalıştım ,milletimin kurtuluşu ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha çok emek verdim diyemez" sözüyle yine Türk kadınına verdiği değeri tarih sayfalarına kazımıştır. O cehennemin yaşandığı yıllarda nüfus 13 milyon civarındaydı .11 milyon kişi köylerde yaşıyordu.40 bin köy vardı 38 bininde okul yoktu.Tarlalar karabasanla sürülüyor Traktörü sadece resimlerinden görüyordu çiftçi .Köylerde salgın hastalıklar yüzünden hayvanlar ,insanlar kırılıyordu. Bebek ölüm oranı yüzde 48 di.Her doğan iki bebekten biri ölüyordu .Bu yıllarda ülkede sadece 337 doktor ,60 eczacı vardı ve bu eczacılardan sadece 8 i Türk'tü. Diş hekimi hiç yoktu.Sadece dört hemşire ve 136 ebe vardı .Ortalama insan ömrü 40 'tı. Ülkedeki binalar savaştan harap olmuştu yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. Limanlar ,madenler ,demir yolları yabancılara aitti. Toplam sermayenin sadece yüzde 15' i Türk'tü. Osmanlıdan Cumhuriyete miras kalan sadece dört fabrika vardı. Hereke ipek ,Feshane yün, Bakırköy bez ,Beykoz deri fabrikalarıydı bunlar.Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Veremle savaşan halk ,ahırda yatarken ,bu gün bazılarının yere göğe sığdıramadığı Abdülhamid'in 16 tane eşi vardı. Yaş itibarıyla hepsi çocuk sayılacak yaşlardaydılar. Abdülmecid'in 22 tane karısı vardı. Halk ineğe verecek saman bulamazken onlar saraylarında zevki sefa içinde yaşıyorlardı. Kadın insan değildi. Nüfus sayılırken sadece erkekler ve büyükbaş hayvanlar sayılıyordu. Tiyatro , müzik, resim ,heykel ,sporun esamesi bile yoktu. Ülkenin sahip olduğu tarihi eserler gizli saklı değil ,padişahların hediyesi olarak peşkeş çekilmişti yabancılara. Kimisi Alaturka saati kullanıyor ,kimisi Zevali saati ,kimisi Grubi saati esas alıyordu .Saat kaç diye sorduğunuzda herkes farklı bir saat söylüyordu . Kimisi Hicri takvimi kullanıyor , kimisi Rumi olanı herkes aynı zaman diliminde olmasına rağmen farklı aylarda yaşıyordu. Ne saatimiz , ne takvimimiz ,ne uzunluğumuz, ne ağırlık ölçülerimiz dünyaya ayak uydurabiliyordu .Ölçülerimiz ortaçağdan kalmaydı. Şimdi Atatürk'ün bazı şeyleri neden değiştirdiğini umarım daha net anlamışsınızdır. Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okur yazardı .Ülke bilimden çok uzaktı. Milletinin daha çok bilim ve ilimle meşgul olması tek gayesiydi Atamızın , ulusunu ortaçağ karanlığından çıkarıp medeni ve insanca hak ettiği gibi yaşanabilen bir hayata kavuşturabilmek için, insan üstü bir çaba sarf etti bu koca yürekli adam.Tek amacı mensup olduğu Türk milletinin evladı olarak ,kendi milletini dünya milletlerinden daha ileri seviyede yaşam standartlarına kavuşturmaktı. Şimdi soruyorum size bunca sıkıntıyla ,yoklukla ,çaresizliklerle, kanla, canla kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti nerenize battı da onun yerine Başkanlığı getirmeye çalışıyorsunuz .Üstelik batı özentisi gavur icadı diye nitelendirdiğiniz laikliği getirdi diye yerin dibine soktuğunuz Atatürk'e iftiralar atabilecek kadar alçakça eğilimlere girdiğiniz halde, şimdi hangi yüzle gavur icadı başkanlığı getirmeye kalkıyorsunuz bu ülkeye. .Bu uğurda canlarını hiç düşünmeden feda eden dedelerimizin ,ninelerimizin ,atalarımızın öbür dünyada yüzlerine nasıl bakacaksınız ve eğer Cumhuriyetimize sahip çıkmazsak hepsi mezarında ters dönecek. Dedelerimizin oluk oluk akan kanıyla ,milyonlarca yitirdiğimiz canlarla faturasını çok pahalıya ödediğimiz bize miras bırakılan Cumhuriyete sahip çıkmak için Başkanlık sistemine Hayır demek ,ata mirasını namus sayan herkese farzdır...
Ekleme Tarihi: 27 Ocak 2017 - Cuma
N.Ebru SAKALLI

BİZ BU TOPRAKLARA CUMHURİYETİ KANLA YAZDIK

Yıl 1919 Türk halkı birinci dünya savaşından çıkmış aç, susuz ,perişan haldeydi.Halkın büyük çoğunluğu işgaller sırasında maddi manevi bütün varlıklarını kaybetmiş sersefildi .Zengin olan kesim zaten gayri Müslimlerden oluşuyordu. Türk halkının elinde olanlarsa büyük ve küçükbaş hayvanlar ve üst baştan ibaretti.Ellerindeki imkanların hepsini hiç tereddüt dahi etmeden cephelere askerlerine göndermişlerdi .Bu kahraman millet elindeki maddi imkanların yanında kendi evlatlarını da kınalayıp göndermiştir kurtuluş mücadelesine .Bizzat kendileri de en ön saflarda ordusuyla birlikte omuz omuza savaşmıştır korkusuzca.Dedelerimiz ninelerimiz topraklarımızın her karışında mücadele verdiler.Milletimizin gücü, Atatürk'ün dâhiyane zekası ve yönlendirmesiyle kurtuluş savaşını biz en güzel ifadeyle tırnaklarımızla kazandık. Maddi manevi bir çok kayıplar verdi bu millet bir saniye bile düşünmeden. İstiklalini ve özgürlüğünü kazanıp esaret altındayken ibadetinin bile sayılmayacağının bilincindeydi çünkü. Dünyaya ibretlik bir destan yazmıştı kadınıyla erkeğiyle , yaşlısıyla genciyle Türk milleti.Tarihe altın harflerle kazınmıştı bu milletin dünyada eşi benzerine rastlanmayan kahramanlığı .Her karış toprağı işgal edilmiş bir vatanın yokluk açlık, teknik donanımı olmayan bir milletin sadece istiklali için iman gücü ve vatan sevgisiyle verdiği mücadelenin madalyasıdır Kurtuluş savaşı destanı. Kendi canlarını hiçe sayan bir karış toprağının işgalinin bile hesabını soran bir milletin ,torunlarına özgür ,refah, hak ve hukukun gözetildiği ,eşitliğin olduğu tek bayrak, tek vatan çatısı altında Cumhuriyet armağanıdır torunlarına .Savaşın en önemli kahramanlarından biri de Türk kadını olmuştur. Genciyle yaşlısıyla kah kucağında yavrusuyla , kah evladını bırakıp cephelere mermi ve cephane yetiştirmiştir nefes bile almadan.Gazi Mustafa Kemal Atatürk her zamanki gibi kadınlarımızın bu fedakarlıkları karşısında duyarsız kalmamış " Dünyanın hiçbir kadını , ben Anadolu kadınından fazla çalıştım ,milletimin kurtuluşu ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha çok emek verdim diyemez" sözüyle yine Türk kadınına verdiği değeri tarih sayfalarına kazımıştır.

O cehennemin yaşandığı yıllarda nüfus 13 milyon civarındaydı .11 milyon kişi köylerde yaşıyordu.40 bin köy vardı 38 bininde okul yoktu.Tarlalar karabasanla sürülüyor Traktörü sadece resimlerinden görüyordu çiftçi .Köylerde salgın hastalıklar yüzünden hayvanlar ,insanlar kırılıyordu. Bebek ölüm oranı yüzde 48 di.Her doğan iki bebekten biri ölüyordu .Bu yıllarda ülkede sadece 337 doktor ,60 eczacı vardı ve bu eczacılardan sadece 8 i Türk'tü. Diş hekimi hiç yoktu.Sadece dört hemşire ve 136 ebe vardı .Ortalama insan ömrü 40 'tı. Ülkedeki binalar savaştan harap olmuştu yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. Limanlar ,madenler ,demir yolları yabancılara aitti. Toplam sermayenin sadece yüzde 15' i Türk'tü. Osmanlıdan Cumhuriyete miras kalan sadece dört fabrika vardı. Hereke ipek ,Feshane yün, Bakırköy bez ,Beykoz deri fabrikalarıydı bunlar.Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Veremle savaşan halk ,ahırda yatarken ,bu gün bazılarının yere göğe sığdıramadığı Abdülhamid'in 16 tane eşi vardı. Yaş itibarıyla hepsi çocuk sayılacak yaşlardaydılar. Abdülmecid'in 22 tane karısı vardı. Halk ineğe verecek saman bulamazken onlar saraylarında zevki sefa içinde yaşıyorlardı. Kadın insan değildi. Nüfus sayılırken sadece erkekler ve büyükbaş hayvanlar sayılıyordu. Tiyatro , müzik, resim ,heykel ,sporun esamesi bile yoktu. Ülkenin sahip olduğu tarihi eserler gizli saklı değil ,padişahların hediyesi olarak peşkeş çekilmişti yabancılara. Kimisi Alaturka saati kullanıyor ,kimisi Zevali saati ,kimisi Grubi saati esas alıyordu .Saat kaç diye sorduğunuzda herkes farklı bir saat söylüyordu . Kimisi Hicri takvimi kullanıyor , kimisi Rumi olanı herkes aynı zaman diliminde olmasına rağmen farklı aylarda yaşıyordu. Ne saatimiz , ne takvimimiz ,ne uzunluğumuz, ne ağırlık ölçülerimiz dünyaya ayak uydurabiliyordu .Ölçülerimiz ortaçağdan kalmaydı. Şimdi Atatürk'ün bazı şeyleri neden değiştirdiğini umarım daha net anlamışsınızdır. Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okur yazardı .Ülke bilimden çok uzaktı. Milletinin daha çok bilim ve ilimle meşgul olması tek gayesiydi Atamızın , ulusunu ortaçağ karanlığından çıkarıp medeni ve insanca hak ettiği gibi yaşanabilen bir hayata kavuşturabilmek için, insan üstü bir çaba sarf etti bu koca yürekli adam.Tek amacı mensup olduğu Türk milletinin evladı olarak ,kendi milletini dünya milletlerinden daha ileri

seviyede yaşam standartlarına kavuşturmaktı. Şimdi soruyorum size bunca sıkıntıyla ,yoklukla ,çaresizliklerle, kanla, canla kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti nerenize battı da onun yerine Başkanlığı getirmeye çalışıyorsunuz .Üstelik batı özentisi gavur icadı diye nitelendirdiğiniz laikliği getirdi diye yerin dibine soktuğunuz Atatürk'e iftiralar atabilecek kadar alçakça eğilimlere girdiğiniz halde, şimdi hangi yüzle gavur icadı başkanlığı getirmeye kalkıyorsunuz bu ülkeye. .Bu uğurda canlarını hiç düşünmeden feda eden dedelerimizin ,ninelerimizin ,atalarımızın öbür dünyada yüzlerine nasıl bakacaksınız ve eğer Cumhuriyetimize sahip çıkmazsak hepsi mezarında ters dönecek. Dedelerimizin oluk oluk akan kanıyla ,milyonlarca yitirdiğimiz canlarla faturasını çok pahalıya ödediğimiz bize miras bırakılan Cumhuriyete sahip çıkmak için Başkanlık sistemine Hayır demek ,ata mirasını namus sayan herkese farzdır...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

05
Mayıs
10
Mayıs
29
Aralık
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.