Çanakkale Haber

Murat CEVAHİR
Köşe Yazarı
Murat CEVAHİR
 

Türkiye’nin Milli Para’sı yok

4 Ekim’de İran’da gerçekleşen Ruhani-Erdoğan görüşmesinde varılan mutabakat sonucunda iki ülke arasında milli paralarla ticaret yapılmasına karar verildiği açıklanmıştı. 20 Ekim’de de İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri’nin Ankara ziyaretiyle milli paralarla ticaret yapılmasının nihaileştiği, İran ve Türkiye merkez bankalarının başkanlarının ikili SWAP anlaşmasıyla da bu konuda son noktanın konulduğu ifade edildi. Ama ne var ki bu ticaret, milli paralalarla ticaret değil, buradaki kullanılan para da milli para değil. Şimdi bunu izah etmeye çalışalım. “Milli Para” ifadesi, dünkü yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, Hz. Adem’den 2005 yılına kadar hiç kimsenin kullanmadığı, 2005 yılında uluslar arası bir kongre ile dünyaya tanıtılan Milli Ekonomi Modeli ile gündeme gelen Prof. Dr. Haydar Baş’a ait olan bir ifade… Aynı zamanda Prof. Dr. Baş’ın adına tescilli… Milli Paralarla Ticaret ifadesi de aynen böyle… Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli’nin dış ticaret bahsinde, şu ifadelere yer vermektedir: “Her ne kadar firmaların dış ticarette hedefi mal ve hizmet satmak olsa da, devletler için asıl hedef mal ve hizmet satmak değildir. Asıl hedef kendi mal ve hizmetlerine talepten yola çıkarak paralarının geçerli olduğu alanı büyütmek ve paralarını dış topraklarda konvertibl yapmaktır. Milli Paralarla Ticaret yapmak, karşılığı emek ve üretim olan paranın konvertibl olmasını sağlar. Bu sebeple ülkeler ihracat yaparken karşılığında kendi paralarını talep ederler. Aksi takdirde kendi paraları yerine karşı ülkenin para birimini veya üçüncü bir ülkenin para birimini kabul ettiklerinde bunun adı ihracat değil, yerli kaynakların başka ülkelere aktarılması olacaktır. Yerli kaynakların başka ülkelerde de değerinin korunması için, Milli Paralarla Ticaret yapmak zorunluluktur. İhracatta yerli paranın talep edilmesi, ithalat yapan ülkenin de mal aldığı ülkenin parasını elde etmek için o ülkeye bir mal veya hizmet sunması demektir. Böylece dış ticaret ülkelerin karşılıklı olarak kendi ihtiyaçlarını mal ve hizmet takası yaparak karşılamasıdır. Uluslar arası ticaret Milli Paralarla gerçekleştirildiğinde, ülkelerin emek ve üretimlerinin karşılığı da konvertibl olacaktır. Oysa başta ülkemiz olmak üzere gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeler, ihracat yaparken kendi paraları yerine “hard currency” (yabancı para) kabul ettikleri için ihracat yapmaya çalışırken sömürülmektedir. Mesela biz ABD’ye ihracat yaparken sevinirken, ABD ise bizden ithalat yaparken sevinmektedir.” İşte bu… Bugün TL’miz kendi sınırlarımız içinde “milli” değil ki, İran’da “milli” olabilsin. 4 Aralık 2016 tarihinde “Milli ve Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler” programında konuşan Prof Dr. Haydar Baş, milli para gündemiyle ilgili şunları söylemişti: “Türkiye’nin Milli Para’sı yok. Bizim paramız hazinede mevcut olan dövizin karşılığı olan TL’dir, yani bize ait değildir. Şimdi herkes Milli Para’ya dönelim diyor ama Milli Para’nın ne olduğunu hiç kimse bilmiyor. Cebinizde taşıdığınız para Milli Para değildir. Ama hocam üzerinde 50 Türk Lirası, 100 Türk Lirası yazıyor bu Milli Para değil mi? Hayır Milli Para değil. Bu Amerikan dolarının tercümesi olan paradır. Bizim cebimizdeki paraların tamamı, Türk lirası konvertible olsun diye her yerde geçsin diye gittiler sendikasyon adı altında krediler, yani döviz aldılar, hazineye koydular ve bu paranın mukabilinde üzerinde Türk lirası yazan parayı bastılar. Bizim paramız hazinede mevcut olan dövizin karşılığı olan TL’dir, bize ait değildir.” “Milli Para’mız yok. Evvela Milli Para’nın olabilmesi için bizim GSMH karşılığında paramızı piyasaya sürmemiz lazım. Emeğimizin karşılığını piyasaya sürmemiz lazım. Bu sürülmedi, sürülmüyor.”   Şimdi gelelim İran’la sözüm ona milli paralarla ticarete… Üzerinde TL yazan paramız ABD’den faizli borçla alınan Doların karşılığı basılan para Sayın Baş’ın meşhur ifadesiyle “Doların tercümesi”… Biz “İran’a TL’mizle mal ve ürün satıyoruz” diye sevinirken, bu işten en fazla karlı çıkan, ne Türkiye ne de İran olacak; elbette ki bize faizle para satan ABD olacak.  Ticareti ha ABD Dolarıyla yapmışsın, ha ABD Dolarının tercümesiyle ne fark eder? Sonuçta para satan ve kar elde eden ABD… Milli Ekonomi Modeli’nin projelerini kopya çekerek, Kapitalizme yama yaparak, Model’in Sahibini gizleyerek onu görmezden gelerek içinde bulunduğumuz zifiri karanlık kuyudan kurtulmamız asla mümkün değildir. Bu şekilde atacağımız her adım, bataklıkta debelenmek gibidir ve de vatanımız ve ülkemiz üzerinde menfur hesapları olanların daha çok işine gelecektir.
Ekleme Tarihi: 25 Ekim 2017 - Çarşamba
Murat CEVAHİR

Türkiye’nin Milli Para’sı yok

4 Ekim’de İran’da gerçekleşen Ruhani-Erdoğan görüşmesinde varılan mutabakat sonucunda iki ülke arasında milli paralarla ticaret yapılmasına karar verildiği açıklanmıştı.
20 Ekim’de de İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri’nin Ankara ziyaretiyle milli paralarla ticaret yapılmasının nihaileştiği, İran ve Türkiye merkez bankalarının başkanlarının ikili SWAP anlaşmasıyla da bu konuda son noktanın konulduğu ifade edildi.
Ama ne var ki bu ticaret, milli paralalarla ticaret değil, buradaki kullanılan para da milli para değil. Şimdi bunu izah etmeye çalışalım.
“Milli Para” ifadesi, dünkü yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, Hz. Adem’den 2005 yılına kadar hiç kimsenin kullanmadığı, 2005 yılında uluslar arası bir kongre ile dünyaya tanıtılan Milli Ekonomi Modeli ile gündeme gelen Prof. Dr. Haydar Baş’a ait olan bir ifade… Aynı zamanda Prof. Dr. Baş’ın adına tescilli… Milli Paralarla Ticaret ifadesi de aynen böyle…
Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli’nin dış ticaret bahsinde, şu ifadelere yer vermektedir:
“Her ne kadar firmaların dış ticarette hedefi mal ve hizmet satmak olsa da, devletler için asıl hedef mal ve hizmet satmak değildir. Asıl hedef kendi mal ve hizmetlerine talepten yola çıkarak paralarının geçerli olduğu alanı büyütmek ve paralarını dış topraklarda konvertibl yapmaktır. Milli Paralarla Ticaret yapmak, karşılığı emek ve üretim olan paranın konvertibl olmasını sağlar.
Bu sebeple ülkeler ihracat yaparken karşılığında kendi paralarını talep ederler. Aksi takdirde kendi paraları yerine karşı ülkenin para birimini veya üçüncü bir ülkenin para birimini kabul ettiklerinde bunun adı ihracat değil, yerli kaynakların başka ülkelere aktarılması olacaktır. Yerli kaynakların başka ülkelerde de değerinin korunması için, Milli Paralarla Ticaret yapmak zorunluluktur. İhracatta yerli paranın talep edilmesi, ithalat yapan ülkenin de mal aldığı ülkenin parasını elde etmek için o ülkeye bir mal veya hizmet sunması demektir. Böylece dış ticaret ülkelerin karşılıklı olarak kendi ihtiyaçlarını mal ve hizmet takası yaparak karşılamasıdır. Uluslar arası ticaret Milli Paralarla gerçekleştirildiğinde, ülkelerin emek ve üretimlerinin karşılığı da konvertibl olacaktır.
Oysa başta ülkemiz olmak üzere gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeler, ihracat yaparken kendi paraları yerine “hard currency” (yabancı para) kabul ettikleri için ihracat yapmaya çalışırken sömürülmektedir. Mesela biz ABD’ye ihracat yaparken sevinirken, ABD ise bizden ithalat yaparken sevinmektedir.”
İşte bu… Bugün TL’miz kendi sınırlarımız içinde “milli” değil ki, İran’da “milli” olabilsin.
4 Aralık 2016 tarihinde “Milli ve Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler” programında konuşan Prof Dr. Haydar Baş, milli para gündemiyle ilgili şunları söylemişti:
“Türkiye’nin Milli Para’sı yok. Bizim paramız hazinede mevcut olan dövizin karşılığı olan TL’dir, yani bize ait değildir. Şimdi herkes Milli Para’ya dönelim diyor ama Milli Para’nın ne olduğunu hiç kimse bilmiyor. Cebinizde taşıdığınız para Milli Para değildir. Ama hocam üzerinde 50 Türk Lirası, 100 Türk Lirası yazıyor bu Milli Para değil mi? Hayır Milli Para değil. Bu Amerikan dolarının tercümesi olan paradır. Bizim cebimizdeki paraların tamamı, Türk lirası konvertible olsun diye her yerde geçsin diye gittiler sendikasyon adı altında krediler, yani döviz aldılar, hazineye koydular ve bu paranın mukabilinde üzerinde Türk lirası yazan parayı bastılar. Bizim paramız hazinede mevcut olan dövizin karşılığı olan TL’dir, bize ait değildir.”
“Milli Para’mız yok. Evvela Milli Para’nın olabilmesi için bizim GSMH karşılığında paramızı piyasaya sürmemiz lazım. Emeğimizin karşılığını piyasaya sürmemiz lazım. Bu sürülmedi, sürülmüyor.”  
Şimdi gelelim İran’la sözüm ona milli paralarla ticarete… Üzerinde TL yazan paramız ABD’den faizli borçla alınan Doların karşılığı basılan para Sayın Baş’ın meşhur ifadesiyle “Doların tercümesi”… Biz “İran’a TL’mizle mal ve ürün satıyoruz” diye sevinirken, bu işten en fazla karlı çıkan, ne Türkiye ne de İran olacak; elbette ki bize faizle para satan ABD olacak. 
Ticareti ha ABD Dolarıyla yapmışsın, ha ABD Dolarının tercümesiyle ne fark eder? Sonuçta para satan ve kar elde eden ABD… Milli Ekonomi Modeli’nin projelerini kopya çekerek, Kapitalizme yama yaparak, Model’in Sahibini gizleyerek onu görmezden gelerek içinde bulunduğumuz zifiri karanlık kuyudan kurtulmamız asla mümkün değildir.
Bu şekilde atacağımız her adım, bataklıkta debelenmek gibidir ve de vatanımız ve ülkemiz üzerinde menfur hesapları olanların daha çok işine gelecektir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

04
Kasım
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.