Çanakkale Haber

Murat CEVAHİR
Köşe Yazarı
Murat CEVAHİR
 

ARAP/EMEVİ MİLLİYETÇİLERİ

Bilindiği gibi tarihsel sürecin içinden günümüze kadar gelen tüm dönemlerde Türkler ve Türk boyları üzerinde her zaman çeşitli entrikalar ve oyunlar denenmiştir. Bu oyunlar neticesinde yüzlerce Türk boyu Avrasya steplerinde Slavların, Rusların ve Ukraynalıların içinde Hıristiyanlaşarak tarih sahnesinden silinmişlerdir. Aynı şekilde Vatikan daki Papalık tarafından Hıristiyan, Katolik yapılarak tarih sahnesinden silinen Hun Türkleri, Peçenek ve Kumanların sayısız boylarından bugün eser bile yoktur. Romalıların aslında bu ilk operasyonu olmayıp M.Ö 2000 li yıllarda Etrüskleri hile ve entrikalarla tarihten silmişler ve Latinleştirerek yok etmişlerdir. Cermenlerin ataları olan Kelt Boyları içinde eriyen onlarca Türkmen Oymağı tespit edilmiştir. Bugün Fin-Ogur ların artık ne Altay kökeni ne de Ön Türk özellikleri kalmamış olup tamamen Latino-Cermen Hıristiyanlığının özelliğini almışlardır. Macarlar yine aynı şekilde Doğu Cermenleri olan Avusturya kültür asimilasyonuna mazur kalmışlardır. İsviçre Alplerinde, Romanya Karpatlarında, Baltık Denizi kenarında, İskandinavya da ancak bu Ön Türk boylarının Köktürk alfabesiyle yazdığı yazıtlar günümüze kadar ulaşabilmiştir. Runik yazı adı verilen bu yazıtlar, her ne kadar çarpıtılmak istense de Köktürk oldukları artık inkâr edilememektedir. Doğu Roma İmparatorluğu olarak isimlendirilen Bizans içinde onlarca Türk Oymağından Karamanlılar, Kumanlar, Kıpçaklar, Avşarlar gibi Türk Boyları Ortodoks kültür emperyalizmi içerisinde erimişler ve bugünkü Balkanlar ve Yunanistan ın içindeki milletin içinde asimile olmuşlardır. Aynı şekilde dünyanın en büyük imparatorluklarından olan Hazar Türk Devletinin bakiyeleri olan Karaylar, Karaimler ve Hazara Türk boyları Estonya, Letonya, Litvanya, Ukrayna, Horoyna, Çekya ve en çok da Aşkenaz Yahudileri içerisinde eriyerek asimile olmuşlardır. Bunlar aslında en büyük darbeyi 2. Dünya savaşında Nazi Almanyasından yemiş olup araştırmacı yazar ve tarihçi Serhat Kunar ın 1997 yılında yaptığı BBC ,NBC ve tüm dünya medyasında yayınlandığı gibi 1.5 milyon Hazar Türk Musevisi Nazi kamplarında Yahudi sanılarak yakılmıştır. Yazarımız bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş olup bu dünyada ilk defa bir Türk boyunun hakkının aranması olarak tarihe geçecektir. Tarihte asimile olan Türk boylarının en büyük kısmı M.S. 5.yy da Gürcistan a gelerek Tiflis yöresine yerleşen ve daha sonra Hıristiyanlaşıp asimile olan 150.000 Kıpçak Türk ailesidir. Ayrıca Ermenilerin milli kahramanı sayılan Memikiyan yani asıl ismiyle Memikoğlu Türkmen Beyi ,Avşar Türkmenleriyle birlikte M.S. 4.yy da Doğu Anadolu ya gelip buradaki topraklarda Ermenistan Kralı ilan edilip, takdis edilerek Hıristiyan Ermeni yapılan Türk boyudur. Daha sonraki yıllarda sayısız Türk boylarından başta Kaçarlar, Ahamenişler olmak üzere sayısız Türk boyu Farsiler içinde eriyip asimile olmuşlardır. Mezopotamya ve Arabistan yarımadası ile Kuzey Afrika Arap ülkelerinde Hâkim –Egemen olduktan sonra Müslümanlaşıp Arap Milleti içerisinde asimile olup Türklüklerini, dillerini ve törelerini unutmuş olan Memluklular, Selçuklular, Avşaroğulları, Horasanoğulları, Tolunoğulları, Celayiroğulları gibi yüzlerce Türk boyu bulunmaktadır. Bu boylar tarihsel süreçte İslam dini olarak Araplar tarafından yutturulan Arap kültür öğelerinin etkisiyle isimlerini bıraktıkları gibi Türkçe olan dillerini de hemen terk ederek Arapça konuşmayı tercih etmişlerdir. Bunda Arapların kendi ana dilleri olan Arapça dilinin * Rabbin Dili* yani Rab ca dan geldiğini ve Allah ın dili olduğunu iddia etmeleri çok önemli bir rol oynamıştır. M.S 8 yy da İslamiyet le tanışan ancak Hoca Ahmet Yesevi nin ortaya çıkışına kadar yani 1136 yılına kadar Türkler bütünüyle Müslümanlığı kabul etmemişlerdir. Bunun tek nedeni Arapların kendi dillerini Allah ın dili olarak zorla empoze etmeleri ve Türklerin kız ve oğlan çocuklarını kaçırarak Bağdat Şam ve diğer Arap kentlerinin köle pazarlarına satmalarıdır. İşte İslam dinini Türk Boylarına sevgi, şefkat ve güzellikle anlatan ve gerçek İslam ın Türk Boylarına gösteren Yesevi den sonra Türkler severek İslamiyet i kabul etmişlerdir. Çünkü Yesevi, İslamiyet i ve Yaradan ın buyruklarını Türk Milletine ve onun boylarına yalın bir Türkçe ve hece vezni ile anlatmış, Türk Milletinin kültürel değerlerini tasfiye etmeden onları Müslümanlaştırmıştır. Anadolu ya 9.yy dan itibaren gelmeye başlayan Müslüman Türk Boyları ve Oymakları 11,yy da tamamen Anadolu yu ele geçirmişler ve Türkçe bu coğrafyanın tek geçerli dili olmuştur. Anadolu nun kapısını açan 1071 yılındaki Malazgirt savaşı ile Miryakefalon savaşları özünde inançların değil, soyların savaşı şeklinde cereyan etmiştir. Nitekim bu savaşlarda Müslüman Türklere Bizans Ordusu içerisindeki yüz binlerle ifade edilen Hıristiyan Türkler yardım etmişler ve bu bağlamda TÜRKLÜĞÜ KISTAS ALMIŞLARDIR. Daha sonraki dönemlerde kurulan küçük Türk Beylikleri genelde soy ve akrabalık ile ilişkilerini yürütmüşlerdir. Burada tek istisna yanlış olarak tarihimizde Anadolu Selçuklu Devleti adı verilen ama özünde Farsça yazan ve Farsça konuşan Konya Sultanlığıdır. Bu Konya Sultanlığının etrafındaki Karaman, Ermenek, Mut, Beyşehir, Akşehir gibi tüm Beylikler aksine Öz Türk Beylikleri olup Türkçe konuşan Beyliklerdi. Dediğimiz gibi bu Türkçe konuşan Beylikler arasında çok sık ittifaklar yapılmaktaydı. Zamanla Söğüt- Osmanoğlu Beyliği bilindiği gibi genişleyerek diğer Beylikleri topraklarına katmış ve Anadolu dan Rumeli ye taşarak İmparatorluk seviyesine  kadar ulaşmıştır. Ancak İstanbul u alarak tarihin akışını değiştiren Osmanoğlu Beyliği Büyük Selçuklu Devletinin başkenti Merv, ondan önce de 600 yıl hüküm süren ve başkenti Astrahan olan Hazar Türk İmparatorluğunun devlet yönetim sisteminin yerine kendisine Ortodoks Hıristiyanlığının Bizans ta ki yönetim şeklini örnek almıştır. Yani diğer bir değişle Ortodoks Hıristiyan Bizans ın Hıristiyanlık mezhebine dayalı devlet yönetme sisteminin üzerine Osmanlı Türklerinin Sünni-İslam devlet sistemi modeli oturtturulmuştur. Bir takım düzenlemelerle tamamen olmasa bile tıpa tıp Bizans Ortodoks devlet yönetimi uygulanmaya başlanmıştır. Sünni Ortodoksizmin ana hedefi zapt edilecek topraklar ve ülkelerdeki insanların soy ve köklerine bakmaksızın Sünnileştirilmeleri bunların çocuk ve genç olanlarının Enderun da okutularak devlet sistemine ve saraya memur, bürokrat ve yönetici takımı yetiştirilmeleri esastı. Ekonomik olarak ise devlet, aynı Bizans ta olduğu gibi çiftçi, küçük sanatkâr ve hayvancılıkla geçinenlerden aldığı vergiler ile kendine bağlı olan topraklardan ve ülkelerden elde ettiği haraç ve ganimetler olarak ortaya çıkmıştı. Ordu, tamamen Türklerden oluşmakta ve burada Orta Asya geleneğinin yani Yesevi – Bektaşi geleneğinin yatıldığı görülmekteydi. Osmanlı ordusu Bektaşi geleneğine bağlı kaldığı süre içerisinde daima güçlü olmuştur. Enderun da okutulan yabancı milletlerin çocuk ve gençleri ve hatta yetişkinleri Sünni İslam ı seçmelerine rağmen asılların pek unutmamışlardır. Bunlar toplum içerisinde ümmetçi devşirmeler olarak isimlendirilmişlerdir. Bu ümmetçi devşirmeler Osmanlı tarihinde çok önemli rol oynamışlar öz be öz Türk kökenli olan Osmanlıyı kandırarak ve bulundukları mevkileri kullanarak onları kendi esas soyları olan Türklere düşman etmişlerdir. Bunların  başlıcaları  Anadolu da yüz binlerce Bektaşi Türkmen i öldürerek kuyulara gömen Kuyucu Murat Paşa, kardeş Türk devleti Akkoyunlular a Osmanlıyı saldırtan Rum Mehmet Paşa, Karaman Türk Beylerinin derilerini yüzdüren Ermeni Mahmut Paşa, annesi Türk diye Cem Sultanı padişah yaptırmayan Enderun Muallimleri, Osmanlıyı dönemin en büyük Türkçüsü ve Türk birliğini isteyen Azerbaycanlı Oğuz Türk ü Şah İsmail e saldırtan Yavuz Sultan Selim in Rum asıllı karısının akrabaları olan devşirme saray yöneticileri olarak sayabiliriz. Bu ümmetçi devşirmeler hiçbir zaman hainliklerini elden bırakmamışlar Osmanlı tarihinde çok önemli roller oynamışlardır. Ümmetçi devşirmelerin rüşvetçilikleri ve ayak oyunlarının en sabit örnekleri Viyana kuşatmasındaki fiyasko, Purut savaşında Rus Çariçerisinin  serbest bırakılması, Karadeniz ile Hazar denizini birbirine bağlayan kanal inşaatından vazgeçirmesi ve böylece Türk boyları arasındaki birliğin engellenmesi, Kırım Türklerine gereken zamanda yardım edilmemesi ve onları kaderlerine terk etmek, Dinyeper ve Dinyester ırmakları arasında yaşayan Hıristiyan inançlı Gagavuz, Kıpçak ve Sekel asıllı Türkleri Osmanlıya sürekli kötü göstermek ve bunların Osmanlı ve Anadolu Türkleriyle bağ kurmalarını engellemek, Mısır da kurulmuş öz be öz Türk devleti Memluklar ile Osmanlının arasını sürekli bozmak için entrikalar çevirmek olarak sayabiliriz. 18,yy dan itibaren ise Sefahat ve zevk içerisinde yaşarlarken Müslüman ahaliyi taassuba sürükleyecek ve karanlığa gömecek her türlü entrikayı tezgahlamak bunların esas görevleri olmuştur. Bu ümmetçi devşirmeler Osmanlı toprakları içinde kendi mensup oldukları etnik milletleri olan Rumlara, Yahudilere, Hırvatlara, Süryanilere, Kıptilere ve diğer unsurlara her türlü teknolojiyi, matbaa, gazete ile ticaret ve muhasebeyi özgürce kullanmaları için maddi ve manevi yardımlarda bulunurken Sünni tarikatlara taassubu, gericiliği empoze ederek tüm bu çağdaş uygarlık gelişmelerinin günah olduğuna inandırmışlardır. Yani hep ikili oynamışlardır. Ümmetçi devşirmeler, 1. ve 2. meşrutiyetin ilanında çok önemli roller oynamışlar ve Osmanlıyı 1915 yılına gelindiğinde maddi, manevi, siyasi ve sosyal olarak bitirmeye Muaffak olmuşlardır. Atatürk önderliğinde kurulan yeni Türk Cumhuriyetinde ise , bu ümmetçi devşirmelerin büyük bir kısmı ülke topraklarında kalmışlar ve Müslüman Arap isimlerine sahip olduklarından dolayı dikkat çekmemişlerdir. Üstüne üstük birde bulara Anadolu dan kaçamayan ve kitleler halinde Müslüman adı alarak yaşama hakkı kazanan ve bizim Kripto Dönmeler dediğimiz etnik özürlü insanlarla katılmışlardır. Atatürk dönemindeki Milli Türk hamlesine seyirci olan bu iki soysuz takım esas seslerini 1950 yılından itibaren göstermeye başlamışlardır. İçlerindeki Atatürk ve Türk düşmanlığına karşı alternatif arayışlar içine girmişler ve bu yolda Arap Milliyetçiliğini bulmuşlardır. Aynı Kuyucu Murat ve diğerlerinin tarihte yaptıkları gibi Sünni Ortodoksizmi kullanan bu ümmetçi devşirmeler diğer inançlara sahip Türklere saldırmaya başlamışlardır. Yani bir anlamda tarih tekerrür etmiş ve intikam almaya başlamışlardır. Bunu önce Menemen de Kıpti Devşirmelerin başı olan bir şeyh denemiş daha sonra etnik özürlü Kürt Sait, Bedirhaniler ile 70 li yıllarda Kahramanmaraş ve Çorum da uygulamak istemişlerdir. En son ümmetçi devşirmelerin Türklere saldırıları ise Sivas ta gerçekleşmiş ve 33 Türk ümmetçi devşirmelerin kışkırtmaları ile yakılarak öldürülmüşlerdir. Ümmetçi devşirmeler sürekli takiye yaparak Türk düşmanlıklarını direk ifade edememişlerdir ancak fırsatını yakaladıkları her mevkide ve her ortamda Türk e olan düşmanlıklarını açığa çıkartmışlardır. Bunlar tek Türk e karşı ve Türklüğe alternatif olarak sığınacak tek liman olarak sahte Müslümanlığı seçmişlerdir. Böylece güya Müslümanlık ile Türkleri vurup yok edeceklerine inanmışlardır. Bunlara 1923 yılından sonra Müslüman ismi almış ve toplumumuzun her kesimine sızmış olan kripto dönmeler açık destek vermektedirler. Yani ümmetçi devşirmeler ile kripto dönmeler her ortamda birlikte ittifak içindedirler. Yani bozacı ile şıracı gibi…..   BUGÜN GELİNEN GERÇEKTE TÜRKİYE NİN ANA SORUNU ÜMMETÇİ DEVŞİRMELER İLE KRİPTO DÖNMELERİN TÜRK MİLLETİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE TÜRKİYE NİN İSTİKBALİ ÜZERİNDEKİ İPOTEKLERİNİN BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE ORTADAN KALDIRILMASIDIR. BU ANCAK ATATÜRK ÜN İZİNDE VE TÜRKLÜK BİLİNCİ İLE GERÇEKLEŞE BİLİR. ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNİ SAVUNANALAR AVDETİLERDİR TANRI TÜRK'Ü TÜRK GİBİ GÖRÜNENLERDEN KORUSUN
Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2017 - Pazar
Murat CEVAHİR

ARAP/EMEVİ MİLLİYETÇİLERİ

Bilindiği gibi tarihsel sürecin içinden günümüze kadar gelen tüm dönemlerde Türkler ve Türk boyları üzerinde her zaman çeşitli entrikalar ve oyunlar denenmiştir. Bu oyunlar neticesinde yüzlerce Türk boyu Avrasya steplerinde Slavların, Rusların ve Ukraynalıların içinde Hıristiyanlaşarak tarih sahnesinden silinmişlerdir. Aynı şekilde Vatikan daki Papalık tarafından Hıristiyan, Katolik yapılarak tarih sahnesinden silinen Hun Türkleri, Peçenek ve Kumanların sayısız boylarından bugün eser bile yoktur. Romalıların aslında bu ilk operasyonu olmayıp M.Ö 2000 li yıllarda Etrüskleri hile ve entrikalarla tarihten silmişler ve Latinleştirerek yok etmişlerdir. Cermenlerin ataları olan Kelt Boyları içinde eriyen onlarca Türkmen Oymağı tespit edilmiştir. Bugün Fin-Ogur ların artık ne Altay kökeni ne de Ön Türk özellikleri kalmamış olup tamamen Latino-Cermen Hıristiyanlığının özelliğini almışlardır. Macarlar yine aynı şekilde Doğu Cermenleri olan Avusturya kültür asimilasyonuna mazur kalmışlardır. İsviçre Alplerinde, Romanya Karpatlarında, Baltık Denizi kenarında, İskandinavya da ancak bu Ön Türk boylarının Köktürk alfabesiyle yazdığı yazıtlar günümüze kadar ulaşabilmiştir. Runik yazı adı verilen bu yazıtlar, her ne kadar çarpıtılmak istense de Köktürk oldukları artık inkâr edilememektedir. Doğu Roma İmparatorluğu olarak isimlendirilen Bizans içinde onlarca Türk Oymağından Karamanlılar, Kumanlar, Kıpçaklar, Avşarlar gibi Türk Boyları Ortodoks kültür emperyalizmi içerisinde erimişler ve bugünkü Balkanlar ve Yunanistan ın içindeki milletin içinde asimile olmuşlardır. Aynı şekilde dünyanın en büyük imparatorluklarından olan Hazar Türk Devletinin bakiyeleri olan Karaylar, Karaimler ve Hazara Türk boyları Estonya, Letonya, Litvanya, Ukrayna, Horoyna, Çekya ve en çok da Aşkenaz Yahudileri içerisinde eriyerek asimile olmuşlardır. Bunlar aslında en büyük darbeyi 2. Dünya savaşında Nazi Almanyasından yemiş olup araştırmacı yazar ve tarihçi Serhat Kunar ın 1997 yılında yaptığı BBC ,NBC ve tüm dünya medyasında yayınlandığı gibi 1.5 milyon Hazar Türk Musevisi Nazi kamplarında Yahudi sanılarak yakılmıştır. Yazarımız bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş olup bu dünyada ilk defa bir Türk boyunun hakkının aranması olarak tarihe geçecektir.

Tarihte asimile olan Türk boylarının en büyük kısmı M.S. 5.yy da Gürcistan a gelerek Tiflis yöresine yerleşen ve daha sonra Hıristiyanlaşıp asimile olan 150.000 Kıpçak Türk ailesidir. Ayrıca Ermenilerin milli kahramanı sayılan Memikiyan yani asıl ismiyle Memikoğlu Türkmen Beyi ,Avşar Türkmenleriyle birlikte M.S. 4.yy da Doğu Anadolu ya gelip buradaki topraklarda Ermenistan Kralı ilan edilip, takdis edilerek Hıristiyan Ermeni yapılan Türk boyudur. Daha sonraki yıllarda sayısız Türk boylarından başta Kaçarlar, Ahamenişler olmak üzere sayısız Türk boyu Farsiler içinde eriyip asimile olmuşlardır. Mezopotamya ve Arabistan yarımadası ile Kuzey Afrika Arap ülkelerinde Hâkim –Egemen olduktan sonra Müslümanlaşıp Arap Milleti içerisinde asimile olup Türklüklerini, dillerini ve törelerini unutmuş olan Memluklular, Selçuklular, Avşaroğulları, Horasanoğulları, Tolunoğulları, Celayiroğulları gibi yüzlerce Türk boyu bulunmaktadır. Bu boylar tarihsel süreçte İslam dini olarak Araplar tarafından yutturulan Arap kültür öğelerinin etkisiyle isimlerini bıraktıkları gibi Türkçe olan dillerini de hemen terk ederek Arapça konuşmayı tercih etmişlerdir. Bunda Arapların kendi ana dilleri olan Arapça dilinin * Rabbin Dili* yani Rab ca dan geldiğini ve Allah ın dili olduğunu iddia etmeleri çok önemli bir rol oynamıştır. M.S 8 yy da İslamiyet le tanışan ancak Hoca Ahmet Yesevi nin ortaya çıkışına kadar yani 1136 yılına kadar Türkler bütünüyle Müslümanlığı kabul etmemişlerdir. Bunun tek nedeni Arapların kendi dillerini Allah ın dili olarak zorla empoze etmeleri ve Türklerin kız ve oğlan çocuklarını kaçırarak Bağdat Şam ve diğer Arap kentlerinin köle pazarlarına satmalarıdır. İşte İslam dinini Türk Boylarına sevgi, şefkat ve güzellikle anlatan ve gerçek İslam ın Türk Boylarına gösteren Yesevi den sonra Türkler severek İslamiyet i kabul etmişlerdir. Çünkü Yesevi, İslamiyet i ve Yaradan ın buyruklarını Türk Milletine ve onun boylarına yalın bir Türkçe ve hece vezni ile anlatmış, Türk Milletinin kültürel değerlerini tasfiye etmeden onları Müslümanlaştırmıştır.

Anadolu ya 9.yy dan itibaren gelmeye başlayan Müslüman Türk Boyları ve Oymakları 11,yy da tamamen Anadolu yu ele geçirmişler ve Türkçe bu coğrafyanın tek geçerli dili olmuştur. Anadolu nun kapısını açan 1071 yılındaki Malazgirt savaşı ile Miryakefalon savaşları özünde inançların değil, soyların savaşı şeklinde cereyan etmiştir. Nitekim bu savaşlarda Müslüman Türklere Bizans Ordusu içerisindeki yüz binlerle ifade edilen Hıristiyan Türkler yardım etmişler ve bu bağlamda TÜRKLÜĞÜ KISTAS ALMIŞLARDIR. Daha sonraki dönemlerde kurulan küçük Türk Beylikleri genelde soy ve akrabalık ile ilişkilerini yürütmüşlerdir. Burada tek istisna yanlış olarak tarihimizde Anadolu Selçuklu Devleti adı verilen ama özünde Farsça yazan ve Farsça konuşan Konya Sultanlığıdır. Bu Konya Sultanlığının etrafındaki Karaman, Ermenek, Mut, Beyşehir, Akşehir gibi tüm Beylikler aksine Öz Türk Beylikleri olup Türkçe konuşan Beyliklerdi. Dediğimiz gibi bu Türkçe konuşan Beylikler arasında çok sık ittifaklar yapılmaktaydı. Zamanla Söğüt- Osmanoğlu Beyliği bilindiği gibi genişleyerek diğer Beylikleri topraklarına katmış ve Anadolu dan Rumeli ye taşarak İmparatorluk seviyesine  kadar ulaşmıştır. Ancak İstanbul u alarak tarihin akışını değiştiren Osmanoğlu Beyliği Büyük Selçuklu Devletinin başkenti Merv, ondan önce de 600 yıl hüküm süren ve başkenti Astrahan olan Hazar Türk İmparatorluğunun devlet yönetim sisteminin yerine kendisine Ortodoks Hıristiyanlığının Bizans ta ki yönetim şeklini örnek almıştır. Yani diğer bir değişle Ortodoks Hıristiyan Bizans ın Hıristiyanlık mezhebine dayalı devlet yönetme sisteminin üzerine Osmanlı Türklerinin Sünni-İslam devlet sistemi modeli oturtturulmuştur. Bir takım düzenlemelerle tamamen olmasa bile tıpa tıp Bizans Ortodoks devlet yönetimi uygulanmaya başlanmıştır. Sünni Ortodoksizmin ana hedefi zapt edilecek topraklar ve ülkelerdeki insanların soy ve köklerine bakmaksızın Sünnileştirilmeleri bunların çocuk ve genç olanlarının Enderun da okutularak devlet sistemine ve saraya memur, bürokrat ve yönetici takımı yetiştirilmeleri esastı. Ekonomik olarak ise devlet, aynı Bizans ta olduğu gibi çiftçi, küçük sanatkâr ve hayvancılıkla geçinenlerden aldığı vergiler ile kendine bağlı olan topraklardan ve ülkelerden elde ettiği haraç ve ganimetler olarak ortaya çıkmıştı. Ordu, tamamen Türklerden oluşmakta ve burada Orta Asya geleneğinin yani Yesevi – Bektaşi geleneğinin yatıldığı görülmekteydi. Osmanlı ordusu Bektaşi geleneğine bağlı kaldığı süre içerisinde daima güçlü olmuştur. Enderun da okutulan yabancı milletlerin çocuk ve gençleri ve hatta yetişkinleri Sünni İslam ı seçmelerine rağmen asılların pek unutmamışlardır. Bunlar toplum içerisinde ümmetçi devşirmeler olarak isimlendirilmişlerdir. Bu ümmetçi devşirmeler Osmanlı tarihinde çok önemli rol oynamışlar öz be öz Türk kökenli olan Osmanlıyı kandırarak ve bulundukları mevkileri kullanarak onları kendi esas soyları olan Türklere düşman etmişlerdir. Bunların  başlıcaları  Anadolu da yüz binlerce Bektaşi Türkmen i öldürerek kuyulara gömen Kuyucu Murat Paşa, kardeş Türk devleti Akkoyunlular a Osmanlıyı saldırtan Rum Mehmet Paşa, Karaman Türk Beylerinin derilerini yüzdüren Ermeni Mahmut Paşa, annesi Türk diye Cem Sultanı padişah yaptırmayan Enderun Muallimleri, Osmanlıyı dönemin en büyük Türkçüsü ve Türk birliğini isteyen Azerbaycanlı Oğuz Türk ü Şah İsmail e saldırtan Yavuz Sultan Selim in Rum asıllı karısının akrabaları olan devşirme saray yöneticileri olarak sayabiliriz. Bu ümmetçi devşirmeler hiçbir zaman hainliklerini elden bırakmamışlar Osmanlı tarihinde çok önemli roller oynamışlardır. Ümmetçi devşirmelerin rüşvetçilikleri ve ayak oyunlarının en sabit örnekleri Viyana kuşatmasındaki fiyasko, Purut savaşında Rus Çariçerisinin  serbest bırakılması, Karadeniz ile Hazar denizini birbirine bağlayan kanal inşaatından vazgeçirmesi ve böylece Türk boyları arasındaki birliğin engellenmesi, Kırım Türklerine gereken zamanda yardım edilmemesi ve onları kaderlerine terk etmek, Dinyeper ve Dinyester ırmakları arasında yaşayan Hıristiyan inançlı Gagavuz, Kıpçak ve Sekel asıllı Türkleri Osmanlıya sürekli kötü göstermek ve bunların Osmanlı ve Anadolu Türkleriyle bağ kurmalarını engellemek, Mısır da kurulmuş öz be öz Türk devleti Memluklar ile Osmanlının arasını sürekli bozmak için entrikalar çevirmek olarak sayabiliriz. 18,yy dan itibaren ise Sefahat ve zevk içerisinde yaşarlarken Müslüman ahaliyi taassuba sürükleyecek ve karanlığa gömecek her türlü entrikayı tezgahlamak bunların esas görevleri olmuştur. Bu ümmetçi devşirmeler Osmanlı toprakları içinde kendi mensup oldukları etnik milletleri olan Rumlara, Yahudilere, Hırvatlara, Süryanilere, Kıptilere ve diğer unsurlara her türlü teknolojiyi, matbaa, gazete ile ticaret ve muhasebeyi özgürce kullanmaları için maddi ve manevi yardımlarda bulunurken Sünni tarikatlara taassubu, gericiliği empoze ederek tüm bu çağdaş uygarlık gelişmelerinin günah olduğuna inandırmışlardır. Yani hep ikili oynamışlardır. Ümmetçi devşirmeler, 1. ve 2. meşrutiyetin ilanında çok önemli roller oynamışlar ve Osmanlıyı 1915 yılına gelindiğinde maddi, manevi, siyasi ve sosyal olarak bitirmeye Muaffak olmuşlardır. Atatürk önderliğinde kurulan yeni Türk Cumhuriyetinde ise , bu ümmetçi devşirmelerin büyük bir kısmı ülke topraklarında kalmışlar ve Müslüman Arap isimlerine sahip olduklarından dolayı dikkat çekmemişlerdir. Üstüne üstük birde bulara Anadolu dan kaçamayan ve kitleler halinde Müslüman adı alarak yaşama hakkı kazanan ve bizim Kripto Dönmeler dediğimiz etnik özürlü insanlarla katılmışlardır. Atatürk dönemindeki Milli Türk hamlesine seyirci olan bu iki soysuz takım esas seslerini 1950 yılından itibaren göstermeye başlamışlardır. İçlerindeki Atatürk ve Türk düşmanlığına karşı alternatif arayışlar içine girmişler ve bu yolda Arap Milliyetçiliğini bulmuşlardır. Aynı Kuyucu Murat ve diğerlerinin tarihte yaptıkları gibi Sünni Ortodoksizmi kullanan bu ümmetçi devşirmeler diğer inançlara sahip Türklere saldırmaya başlamışlardır. Yani bir anlamda tarih tekerrür etmiş ve intikam almaya başlamışlardır. Bunu önce Menemen de Kıpti Devşirmelerin başı olan bir şeyh denemiş daha sonra etnik özürlü Kürt Sait, Bedirhaniler ile 70 li yıllarda Kahramanmaraş ve Çorum da uygulamak istemişlerdir. En son ümmetçi devşirmelerin Türklere saldırıları ise Sivas ta gerçekleşmiş ve 33 Türk ümmetçi devşirmelerin kışkırtmaları ile yakılarak öldürülmüşlerdir. Ümmetçi devşirmeler sürekli takiye yaparak Türk düşmanlıklarını direk ifade edememişlerdir ancak fırsatını yakaladıkları her mevkide ve her ortamda Türk e olan düşmanlıklarını açığa çıkartmışlardır. Bunlar tek Türk e karşı ve Türklüğe alternatif olarak sığınacak tek liman olarak sahte Müslümanlığı seçmişlerdir. Böylece güya Müslümanlık ile Türkleri vurup yok edeceklerine inanmışlardır. Bunlara 1923 yılından sonra Müslüman ismi almış ve toplumumuzun her kesimine sızmış olan kripto dönmeler açık destek vermektedirler. Yani ümmetçi devşirmeler ile kripto dönmeler her ortamda birlikte ittifak içindedirler.

Yani bozacı ile şıracı gibi…..

 
BUGÜN GELİNEN GERÇEKTE TÜRKİYE NİN ANA SORUNU ÜMMETÇİ DEVŞİRMELER İLE KRİPTO DÖNMELERİN TÜRK MİLLETİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE TÜRKİYE NİN İSTİKBALİ ÜZERİNDEKİ İPOTEKLERİNİN BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE ORTADAN KALDIRILMASIDIR. BU ANCAK ATATÜRK ÜN İZİNDE VE TÜRKLÜK BİLİNCİ İLE GERÇEKLEŞE BİLİR.

ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNİ SAVUNANALAR AVDETİLERDİR

TANRI TÜRK'Ü TÜRK GİBİ GÖRÜNENLERDEN KORUSUN

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

04
Kasım
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.