Çanakkale Haber

Murat CEVAHİR
Köşe Yazarı
Murat CEVAHİR
 

79 yıllık gaflet uykusu ve sorumluları

Türk milleti, Başbuğ Atatürk'ün vefatının üzerinden geçen 79 yıl boyunca arada bir silkinse de derin bir uyku halindedir.  Türk milletinin ekserisi kafasını kaldırdığında dalgalanan bayrak görüp, kulağına da ezan sesi gelip, öyle böyle karnı doyuyorsa; milli şuur'dan uzak idarecilerinin icratlarını sorgulamadan yaşayagelmiştir. Başbuğ Atatürk'ün uçmağa vardığı 1938'den günümüze gelişen olayların bütününe bakılırsa; Türk milleti de Ulu Önder'in ardından uyanmak bilmediği gaflet uykusuna yattığı çok net görülebilir. Hatta, İnönü'nün Atatürk'den sonra ki süreçte izlediği gayri milli politikaları ve Türklüğün yegane kurtuluş yolu olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi Türkçülüğe hasmane tutumunu sineye çekmekle, Atatürk'ün son zamanlarında yanına dahi yaklaştırmadığı halde naaşının Anıtkabir'e yerleştirilmesine göz yummakla, uykuya dalmak için çok da uzun süre beklemediğini de görebilmek mümkündür. Milleti yapan mili şuuru kazandıracak eğitim sistemini yaratıp, yetişen nesillere aktarmayan milli anlayıştan uzak idarecilerin gafleti, son 79 yıldır Cumhuriyetimizi uçurumun kenarına defalarca götürüp getirmiştir. 1950'li yılların politikası şuursuzca Batı'ya özellikle ABD'ye yaklaşma anlayışı, günümüze değin devletimizi siyasi-ekonomik anlamda bağımlı hale getirmesine rağmen; Milli Şuur anlamında 2'nci bir Kurtuluş Savaşı başlatmayan milletin uykusunu, bazıları gibi Komünizm karşısında ki tavrını örnek göstererek aklayamayız. Zira, komünizm mücadelesi veren karşıt grupların temel söylemleri: ''iş-ekmek'' ve Türkçüler gibi ''Milli Şuur''u öne çıkaranlar olmuş olsa da ekseri olarak ''Din'' ön plana çıkmaktadır ki, Türklerin genelinin yine milli şuur anlamında gaflet uykusunda olduğunun delilidir. Son 79 yıl içerisinde gelişen olayların analizini iyi yapan odaklar, bayrağın sembolik olarak dalgalanmasını sağlayıp, minarelerden de ezan sesini eksik etmedikleri gibi ümmet kimliği ve cemaat arasına sıkıştırdıkları halkı da karşılıksız dağıttıkları yardımlarla bağımlı hale getirip; hedeflerini birer birer gerçekleştirmişlerdir. Hedeflerini arzulayan odaklar tecrübelerinin üzerine yenilerini ekleyerek yeni söylemler yeni taktikler geliştirdiği halde; hepsinin panzehiri olan Milli Şuur'dan uzak yaşayan halk, her seferinde oynanan oyunlara düşme yanılgısını yaşamıştır. Geçmişin yanılgılarından ders çıkartmayan Milletin, günümüz Türkiye'sinde ''İş-ekmek'' ve ''Din'' söylemlerini aynı potada birleştirip Türklüğün bütün değerlerine taarruz eden günümüz AKP iktidarı karşısında tam bir teslimiyet yaşayıp milli uyanış sergileyememiş olması da şüphesiz hala gaflet uykusunda olduğunun delilidir. Bu kadar derin gaflet uykusuna yatan milletin, dağıtılan kömür ve bulguru yeterli görüp, ''müslüman iktidar'' propagandasını damarlarına kadar yedikten sonra; milli bir duruş sergilemesini beklemek, geçmiş tecrübelere bakarak acı ki, mümkün görünmüyor. Türk milleti'nin kanını ve canını ortaya koyarak yırtıp attığı Sevr Antlaşması'nın maddelerinin, bugün dolaylı yollardan vatana ihanetin nişanesini ''Aydın'' koyan zevatlarca ''Demokratikleşme'' adı altında masalarda pazarlık konusu olmasının temelinde ne yazık ki; bir kaç kilo bulgur, bir kaç torba kömür ve ''din propagandası'' vardır. Bu da şer odaklarının derslerine iyi çalışıp milletin yumuşak karnını belirleyip politika ürettikleri halde; milletin Milli Bilinç'den uzak gaflet uykusunda uyuduğunun göstergesidir.  Bitme noktasına gelmiş terörün olanca hızı ile şiddetlenmesine, verilen tavizlerle Milli kimliğe kastedilmesine, teslimiyetçi bir zihniyet ile ekonomik değerleri ya satılmış ya da ipotek edilmiş olmasına rağmen milletin, ''Ne oluyoruz'' diyerek gaflet uykusundan uyanamaması, Milli Bilinç sahibi çevreleri tekerrür eden tarihin işgal zırhlılarını İstanbul'a demirleteceği korku tüneline sokmaktadır. Ülkemiz adına elem verici olan bu gidişatın sorumluluğunu eğitim düzeyi ilkokul seviyesinde olup yüzyıllarca ümmet kimliği ile yaşamaya mecbur bırakılmış millete kesmek de en büyük adaletsizlik olur. Millet en kötü zamanında bile devletine bağlı, vatanına sadık birey olmak gayesi ile yaşadığı halde; yumuşak karnını belirleyip ona göre politika üretenlerce bu duruma getirilmiştir ki, içinde bulunduğumuz durumun tek sorumlusu; millet'den kopuk yaşayan, kendisini konferans salonları ve sitelerin içine sıkıştırmış tehlikenin farkında olan ''Cumhuriyet Aydınları''dır. Şunu çok rahat söyleyebiliriz ki; bu durumumuz da en az sorumluluk millete aittir. Zira, bu miletin ''Milli Şuur'' gereken en zor zamanlarda hiç bir karşılık beklemeden varlığını Türk varlığına feda ettiğini unutmamak gerekir. Cumhuriyet Aydınları artık, suçlu aramak kolaycılığından kaçınıp; zamanında vatan malıdır ıslanmasın diyerek bebeğinin örtüsünü cepheye götürdüğü cephanenin üzerine örten bu millete tehlikeyi kapı kapı, köy köy gezerek anlatmak zorundadır. Ekonomik değerleri satılmış ya da ipotek edilen, iktidarının okyanus ötesinden icazet alan, sınırları bugün için masalarda ''Demokratikleşme'' adı altında pazarlık konusu olan ülkenin; gönderde ki bayrağının uzun süre dalgalanamayacağını millete anlatmak, tehlikenin farkında ki bireylerin görevidir. Tehlikenin farkına varmış olan siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve hatta hiç bir oluşumla organik bağı olmayan idealist bireyler vatan görevidir, Türklüğün diyetidir diyerek; usanmadan, yorulmadan kapı kapı dolaşmalı, sokakta gördüğü her vatandaşa hatta otobüste yan koltuğunda oturan kişiye tehlikenin farkına varması için aydınlatmada bulunmalıdır.  Evet, Türk milleti 79 yıldır derin bir uykudadır. Bu uykunun müsebbibi de kendi dünyasında milletden kopuk başka bir uyku alemine dalmış siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve de Cumhuriyet aydınları'dır. Türkçüler olarak korkumuz, tarihin her zaman bizleri haklı çıkartmasıdır. Bir an evvel üzerine sorumluluk düşen herkesin; üzerine düşeni fazlası ile yapıp esasında durumumuzun ayıbımız olduğu bilincinden hareketle köklü Türk milletine millet olmanın bilincinin verilmesi için çalışması gerekmektedir. Milletin omuzlarına yüklenmeye çalışılan bu ayıbı da temizlemek, müsebbiblerine düşmektedir. TANRI TÜRK'Ü TÜRK GİBİ GÖRÜNENLERDEN KORUSUN
Ekleme Tarihi: 26 Temmuz 2017 - Çarşamba
Murat CEVAHİR

79 yıllık gaflet uykusu ve sorumluları

Türk milleti, Başbuğ Atatürk'ün vefatının üzerinden geçen 79 yıl boyunca arada bir silkinse de derin bir uyku halindedir.  Türk milletinin ekserisi kafasını kaldırdığında dalgalanan bayrak görüp, kulağına da ezan sesi gelip, öyle böyle karnı doyuyorsa; milli şuur'dan uzak idarecilerinin icratlarını sorgulamadan yaşayagelmiştir.

Başbuğ Atatürk'ün uçmağa vardığı 1938'den günümüze gelişen olayların bütününe bakılırsa; Türk milleti de Ulu Önder'in ardından uyanmak bilmediği gaflet uykusuna yattığı çok net görülebilir. Hatta, İnönü'nün Atatürk'den sonra ki süreçte izlediği gayri milli politikaları ve Türklüğün yegane kurtuluş yolu olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi Türkçülüğe hasmane tutumunu sineye çekmekle, Atatürk'ün son zamanlarında yanına dahi yaklaştırmadığı halde naaşının Anıtkabir'e yerleştirilmesine göz yummakla, uykuya dalmak için çok da uzun süre beklemediğini de görebilmek mümkündür.

Milleti yapan mili şuuru kazandıracak eğitim sistemini yaratıp, yetişen nesillere aktarmayan milli anlayıştan uzak idarecilerin gafleti, son 79 yıldır Cumhuriyetimizi uçurumun kenarına defalarca götürüp getirmiştir.

1950'li yılların politikası şuursuzca Batı'ya özellikle ABD'ye yaklaşma anlayışı, günümüze değin devletimizi siyasi-ekonomik anlamda bağımlı hale getirmesine rağmen; Milli Şuur anlamında 2'nci bir Kurtuluş Savaşı başlatmayan milletin uykusunu, bazıları gibi Komünizm karşısında ki tavrını örnek göstererek aklayamayız. Zira, komünizm mücadelesi veren karşıt grupların temel söylemleri: ''iş-ekmek'' ve Türkçüler gibi ''Milli Şuur''u öne çıkaranlar olmuş olsa da ekseri olarak ''Din'' ön plana çıkmaktadır ki, Türklerin genelinin yine milli şuur anlamında gaflet uykusunda olduğunun delilidir.

Son 79 yıl içerisinde gelişen olayların analizini iyi yapan odaklar, bayrağın sembolik olarak dalgalanmasını sağlayıp, minarelerden de ezan sesini eksik etmedikleri gibi ümmet kimliği ve cemaat arasına sıkıştırdıkları halkı da karşılıksız dağıttıkları yardımlarla bağımlı hale getirip; hedeflerini birer birer gerçekleştirmişlerdir.

Hedeflerini arzulayan odaklar tecrübelerinin üzerine yenilerini ekleyerek yeni söylemler yeni taktikler geliştirdiği halde; hepsinin panzehiri olan Milli Şuur'dan uzak yaşayan halk, her seferinde oynanan oyunlara düşme yanılgısını yaşamıştır.

Geçmişin yanılgılarından ders çıkartmayan Milletin, günümüz Türkiye'sinde ''İş-ekmek'' ve ''Din'' söylemlerini aynı potada birleştirip Türklüğün bütün değerlerine taarruz eden günümüz AKP iktidarı karşısında tam bir teslimiyet yaşayıp milli uyanış sergileyememiş olması da şüphesiz hala gaflet uykusunda olduğunun delilidir.

Bu kadar derin gaflet uykusuna yatan milletin, dağıtılan kömür ve bulguru yeterli görüp, ''müslüman iktidar'' propagandasını damarlarına kadar yedikten sonra; milli bir duruş sergilemesini beklemek, geçmiş tecrübelere bakarak acı ki, mümkün görünmüyor.

Türk milleti'nin kanını ve canını ortaya koyarak yırtıp attığı Sevr Antlaşması'nın maddelerinin, bugün dolaylı yollardan vatana ihanetin nişanesini ''Aydın'' koyan zevatlarca ''Demokratikleşme'' adı altında masalarda pazarlık konusu olmasının temelinde ne yazık ki; bir kaç kilo bulgur, bir kaç torba kömür ve ''din propagandası'' vardır. Bu da şer odaklarının derslerine iyi çalışıp milletin yumuşak karnını belirleyip politika ürettikleri halde; milletin Milli Bilinç'den uzak gaflet uykusunda uyuduğunun göstergesidir. 

Bitme noktasına gelmiş terörün olanca hızı ile şiddetlenmesine, verilen tavizlerle Milli kimliğe kastedilmesine, teslimiyetçi bir zihniyet ile ekonomik değerleri ya satılmış ya da ipotek edilmiş olmasına rağmen milletin, ''Ne oluyoruz'' diyerek gaflet uykusundan uyanamaması, Milli Bilinç sahibi çevreleri tekerrür eden tarihin işgal zırhlılarını İstanbul'a demirleteceği korku tüneline sokmaktadır.

Ülkemiz adına elem verici olan bu gidişatın sorumluluğunu eğitim düzeyi ilkokul seviyesinde olup yüzyıllarca ümmet kimliği ile yaşamaya mecbur bırakılmış millete kesmek de en büyük adaletsizlik olur. Millet en kötü zamanında bile devletine bağlı, vatanına sadık birey olmak gayesi ile yaşadığı halde; yumuşak karnını belirleyip ona göre politika üretenlerce bu duruma getirilmiştir ki, içinde bulunduğumuz durumun tek sorumlusu; millet'den kopuk yaşayan, kendisini konferans salonları ve sitelerin içine sıkıştırmış tehlikenin farkında olan ''Cumhuriyet Aydınları''dır. Şunu çok rahat söyleyebiliriz ki; bu durumumuz da en az sorumluluk millete aittir. Zira, bu miletin ''Milli Şuur'' gereken en zor zamanlarda hiç bir karşılık beklemeden varlığını Türk varlığına feda ettiğini unutmamak gerekir.

Cumhuriyet Aydınları artık, suçlu aramak kolaycılığından kaçınıp; zamanında vatan malıdır ıslanmasın diyerek bebeğinin örtüsünü cepheye götürdüğü cephanenin üzerine örten bu millete tehlikeyi kapı kapı, köy köy gezerek anlatmak zorundadır.

Ekonomik değerleri satılmış ya da ipotek edilen, iktidarının okyanus ötesinden icazet alan, sınırları bugün için masalarda ''Demokratikleşme'' adı altında pazarlık konusu olan ülkenin; gönderde ki bayrağının uzun süre dalgalanamayacağını millete anlatmak, tehlikenin farkında ki bireylerin görevidir. Tehlikenin farkına varmış olan siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve hatta hiç bir oluşumla organik bağı olmayan idealist bireyler vatan görevidir, Türklüğün diyetidir diyerek; usanmadan, yorulmadan kapı kapı dolaşmalı, sokakta gördüğü her vatandaşa hatta otobüste yan koltuğunda oturan kişiye tehlikenin farkına varması için aydınlatmada bulunmalıdır. 

Evet, Türk milleti 79 yıldır derin bir uykudadır. Bu uykunun müsebbibi de kendi dünyasında milletden kopuk başka bir uyku alemine dalmış siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve de Cumhuriyet aydınları'dır.

Türkçüler olarak korkumuz, tarihin her zaman bizleri haklı çıkartmasıdır. Bir an evvel üzerine sorumluluk düşen herkesin; üzerine düşeni fazlası ile yapıp esasında durumumuzun ayıbımız olduğu bilincinden hareketle köklü Türk milletine millet olmanın bilincinin verilmesi için çalışması gerekmektedir.

Milletin omuzlarına yüklenmeye çalışılan bu ayıbı da temizlemek, müsebbiblerine düşmektedir.

TANRI TÜRK'Ü TÜRK GİBİ GÖRÜNENLERDEN KORUSUN

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

04
Kasım
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.