Çanakkale Haber

Turgut ÖZKUL
Köşe Yazarı
Turgut ÖZKUL
 

BİZ SİZİ BAŞIMIZA EFENDİ Mİ SEÇTİK?

Vatandaş oturmuş ‘’Bunlar insanları ayrıştırdılar. Birbirimizin gözlerinin içine bakamıyoruz. Bu nasıl bir dünya böyle?’’ diye söyleniyor. Haksız mı? Her oturup kalktıklarında ahlaki ve dini söylemleri kullanarak insanları kendi saflarında tutmaya çalışanların eylemleri, söylemleri ile örtüşmediğinde sonuç böyle oluyor tabi.  Efendi sözcüğü eskiden toplumlarda cahillik ortalığı kasıp kavururken ‘’eğitim ve öğrenim görmüş kişi için özel addan sonra kullanılan unvan’’ olarak anlam ifade ederdi. Şimdi, günümüzde ise makamı ve toplumsal statüsü yüksek insanlar için ‘’bey unvanından farklı biçimde, özel adlardan sonra kullanılan ikinci derecede bir unvan’’ olarak ifade edilip anlamlandırılıyor.  Beyler, efendiler! Cumhuriyet yönetimi ile birlikte 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen bir kanunla da soyadı kanunu kabul edilmiş, 24 Kasım 1934 tarihinde kabul edilen bir kanunla da,  M. Kemal’e T.B.M.M. tarafından “Atatürk” soyadı verilmiştir. Yine bu tarihte ağa, hacı, hafız, molla, hoca, efendi, bey, beyefendi, hanım, hanımefendi, paşa, hazret gibi unvan ve lakapların soyadı olarak alınması yasaklanmıştır. Buna rağmen dün vesayet yönetiminden şikâyetçi olanlar, bugün kendi vesayet yönetimlerini oluşturmuşlardır. İşte o vesayet yönetimini oluşturanlara seslenelim: Benlikleri tavan yapmış beyler, efendiler; sizi seçen kişilere beylik, efendilik yapmak için seçilmediniz. Aksine onlara hizmet etmek. Sıkıntılarına çare olmak. Günlük hayatlarını kolaylaştırmak için seçildiniz! Seçildiğiniz şehrin emini, güvenilir kişisi sizlersiniz. Size emanet edileni iyi korumak, kollamak ve yönettiğiniz şehrin insanlarına adaletle hizmet etmek durumundasınız. Bakıyoruz da göreve geldiğiniz ilk andan itibaren köylerinize, evlerinize, villalarınıza, yaylaklarınıza ve onun yollarına hizmet ettiniz. Kendilerinize saraylar diktiniz. Sizi seçen insanlarla aranıza duvarlar ördünüz. Sizi sokakta, işyerinde, mahallede dolaşırken; vatandaşlarla çay içip, sohbet ederken, dert dinlerken görebilen var mı? Seçilmiş insanlar oldunuz artık. Konforlu makamlarınız, makam otolarınız, seçkin salonlarınız, seçilmiş misafirleriniz var. Onlarla birliktesiniz artık. Şöyle bir etrafınıza bakınız. Halktan insanlarla bir araya gelebiliyor musunuz? O insanlar dertlerini size en kolay yoldan, kapınızda saatlerce, günlerce beklemeden ulaştırabiliyor mu? Samimi olarak dertleşebiliyor musunuz onlarla? Makamlarınıza kibirli benliklerinizi değil, insanlığınızı koymalısınız. ‘’Halka hizmet, hakka hizmettir.’’ Söylemini sözde değil, özde eylemlerinizde yönettiğiniz şehrin insanlarına göstermelisiniz. Kendinize ve yandaşlarınıza değil, şehirlerinizde yaşayan bütün insanlara adaletle, sorumluluk anlayışı içinde hizmet etmelisiniz.  Sizin yanınızda, alt kademenizde çalışan insanlardan size kul olmasını, biat etmesini değil; iradelerini kullanarak görevlerini adaletli bir şekilde kanunlara uyarak, ayrımcılık yapmadan ve insanlara saygı göstererek yapmalarını istemelisiniz. Onlar sizin emrinizde çalışan iradeleri ve hakları olmayan şirket elemanları değildir. Bir kamu hizmet kurumunun ilkeleri içerisinde kalarak fedakârca çalışan emeğini ortaya koyan, bir sistemi sorunsuz yürütmeye ve sürdürmeye çalışan irade sahibi değerli insanlardır. Onların iradelerini yok sayıp, kendinize biat eden makineler haline getirirseniz sistem çöker.  Beyler, efendiler! Ben yaşadığım şehrin sokaklarında rahatça dolaşabilmeliyim. Evimden işyerine, işyerimden evime rahatça gidebilmeliyim. Aracımı kurduğunuz şirkete para kazandırmak için değil, sadece giderini karşılayabilmek gibi uygun bir ücretle park yerine bırakabilmeliyim. Sizin bu şehirde benden daha rahat yaşamaya hakkınız yok. Önce beni rahat yaşatacaksınız. Sonra siz rahat yaşayacaksınız. Öncelik sizin değil, benimdir.  Biz; sizi başımıza bey, efendi seçmedik. Hesabı önce bize sonra da inandığınızı söylediğiniz Allah’a vereceksiniz. Ama önce bize. Öbür tarafa biz karışmayız. O iş, O’nunla sizin aranızda. Bu gidişle verebilir misiniz, veremez misiniz? Artık onu da yaptıklarınıza ve yapamadıklarınıza göre siz düşünün!
Ekleme Tarihi: 07 Mart 2017 - Salı
Turgut ÖZKUL

BİZ SİZİ BAŞIMIZA EFENDİ Mİ SEÇTİK?

Vatandaş oturmuş ‘’Bunlar insanları ayrıştırdılar. Birbirimizin gözlerinin içine bakamıyoruz. Bu nasıl bir dünya böyle?’’ diye söyleniyor. Haksız mı? Her oturup kalktıklarında ahlaki ve dini söylemleri kullanarak insanları kendi saflarında tutmaya çalışanların eylemleri, söylemleri ile örtüşmediğinde sonuç böyle oluyor tabi. 
Efendi sözcüğü eskiden toplumlarda cahillik ortalığı kasıp kavururken ‘’eğitim ve öğrenim görmüş kişi için özel addan sonra kullanılan unvan’’ olarak anlam ifade ederdi. Şimdi, günümüzde ise makamı ve toplumsal statüsü yüksek insanlar için ‘’bey unvanından farklı biçimde, özel adlardan sonra kullanılan ikinci derecede bir unvan’’ olarak ifade edilip anlamlandırılıyor. 
Beyler, efendiler!
Cumhuriyet yönetimi ile birlikte 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen bir kanunla da soyadı kanunu kabul edilmiş, 24 Kasım 1934 tarihinde kabul edilen bir kanunla da,  M. Kemal’e T.B.M.M. tarafından “Atatürk” soyadı verilmiştir. Yine bu tarihte ağa, hacı, hafız, molla, hoca, efendi, bey, beyefendi, hanım, hanımefendi, paşa, hazret gibi unvan ve lakapların soyadı olarak alınması yasaklanmıştır. Buna rağmen dün vesayet yönetiminden şikâyetçi olanlar, bugün kendi vesayet yönetimlerini oluşturmuşlardır. İşte o vesayet yönetimini oluşturanlara seslenelim:
Benlikleri tavan yapmış beyler, efendiler; sizi seçen kişilere beylik, efendilik yapmak için seçilmediniz. Aksine onlara hizmet etmek. Sıkıntılarına çare olmak. Günlük hayatlarını kolaylaştırmak için seçildiniz! Seçildiğiniz şehrin emini, güvenilir kişisi sizlersiniz. Size emanet edileni iyi korumak, kollamak ve yönettiğiniz şehrin insanlarına adaletle hizmet etmek durumundasınız.
Bakıyoruz da göreve geldiğiniz ilk andan itibaren köylerinize, evlerinize, villalarınıza, yaylaklarınıza ve onun yollarına hizmet ettiniz. Kendilerinize saraylar diktiniz. Sizi seçen insanlarla aranıza duvarlar ördünüz. Sizi sokakta, işyerinde, mahallede dolaşırken; vatandaşlarla çay içip, sohbet ederken, dert dinlerken görebilen var mı? Seçilmiş insanlar oldunuz artık. Konforlu makamlarınız, makam otolarınız, seçkin salonlarınız, seçilmiş misafirleriniz var. Onlarla birliktesiniz artık. Şöyle bir etrafınıza bakınız. Halktan insanlarla bir araya gelebiliyor musunuz? O insanlar dertlerini size en kolay yoldan, kapınızda saatlerce, günlerce beklemeden ulaştırabiliyor mu? Samimi olarak dertleşebiliyor musunuz onlarla? Makamlarınıza kibirli benliklerinizi değil, insanlığınızı koymalısınız. ‘’Halka hizmet, hakka hizmettir.’’ Söylemini sözde değil, özde eylemlerinizde yönettiğiniz şehrin insanlarına göstermelisiniz. Kendinize ve yandaşlarınıza değil, şehirlerinizde yaşayan bütün insanlara adaletle, sorumluluk anlayışı içinde hizmet etmelisiniz. 
Sizin yanınızda, alt kademenizde çalışan insanlardan size kul olmasını, biat etmesini değil; iradelerini kullanarak görevlerini adaletli bir şekilde kanunlara uyarak, ayrımcılık yapmadan ve insanlara saygı göstererek yapmalarını istemelisiniz. Onlar sizin emrinizde çalışan iradeleri ve hakları olmayan şirket elemanları değildir. Bir kamu hizmet kurumunun ilkeleri içerisinde kalarak fedakârca çalışan emeğini ortaya koyan, bir sistemi sorunsuz yürütmeye ve sürdürmeye çalışan irade sahibi değerli insanlardır. Onların iradelerini yok sayıp, kendinize biat eden makineler haline getirirseniz sistem çöker. 
Beyler, efendiler!
Ben yaşadığım şehrin sokaklarında rahatça dolaşabilmeliyim. Evimden işyerine, işyerimden evime rahatça gidebilmeliyim. Aracımı kurduğunuz şirkete para kazandırmak için değil, sadece giderini karşılayabilmek gibi uygun bir ücretle park yerine bırakabilmeliyim. Sizin bu şehirde benden daha rahat yaşamaya hakkınız yok. Önce beni rahat yaşatacaksınız. Sonra siz rahat yaşayacaksınız. Öncelik sizin değil, benimdir. 
Biz; sizi başımıza bey, efendi seçmedik. Hesabı önce bize sonra da inandığınızı söylediğiniz Allah’a vereceksiniz. Ama önce bize. Öbür tarafa biz karışmayız. O iş, O’nunla sizin aranızda. Bu gidişle verebilir misiniz, veremez misiniz? Artık onu da yaptıklarınıza ve yapamadıklarınıza göre siz düşünün!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.