Çanakkale Haber

Temel SAĞIROĞLU
Köşe Yazarı
Temel SAĞIROĞLU
 

KADINLAR HAMAMI

Hayal meyal hatırlıyorum. 1960 lı yılların ortalarıydı. Daha ilkokula başlamamıştım. O yıllarda evlerin çoğunda mutfak, banyo gibi bölümler bulunmazdı. Yemekler yaz mevsiminde gazocağında, kışın ise odaların bir köşesine konulan kuzine sobaların üzerinde pişerdi. Banyo yapmak için büyük kazanlar da su ısıtılırdı. Eşiğin yanına "teşt" denilen büyük çamaşır leğenleri konulur onun içinde diz çökülerek banyo yapılırdı. Ama ne kadar dikkatli olunursa olunsun dökülen su odanın zeminine sıçrardı. Bu yüzden zorunlu durumlar dışında evde banyo yapılması istenmezdi. Hamama gidilirdi. Hamam erkekler için sabah ezanından önce açılır, banyo yapanlar önce camiye gider, sonrada dükkanlarını açarlardı. Aynı hamamlar öğlen sonrasından akşama kadar da kadınlar için hizmet verirlerdi. Öykümüz burada geçiyor. Önce hamam bohçası hazırlanırdı. Bohçanın içine Kese, lif, sabun, tarak ve temiz iç çamaşırlar konulurdu. Hamamdan içeri girdiğimiz de geleneksel şu sözler tekrar edilirdi. - Bu ne abla? Babasını da getirseydin bari. Kocaman çocuk bu.... - Yok bacım yok. Onun kemiği kaba. Oğlum daha 6 yaşında ablası İlginçtir ki bu sataşma hoşuma giderdi. Kendi kendime; "Ben büyümüşüm. Artık babam gibi kocaman erkek olmuşum" derdim. Göbek taşı keselenmeden önce beklememiz gereken yerdi. Her kurna başında 5 - 6 kadın oturur, külhancının suları açmasını beklerlerdi. Kadınlar hamamı çok gürültülü olurdu. Her kafadan bir ses çıkardı. Genelde herkes bağırarak konuşurdu. - Kız Aysel iyi kesele şu oğlanı. Baksana yüzü gözü kir içinde - Feride, sana ne olmuş. Duba gibi olmuşsun vallahi. Kız yoksa sen gebemisin. - Hüsna şu kıza baksana ne güzel. Senin oğlan için bakalım mı? Ben bu gürültü de çocukça bir oyun oynardım. Ellerimle kulaklarımı kapatır daha sonra ara sıra ellerimi açarak bir duyup bir duyamadığım sesleri bir çeşit oyuna çevirirdim. En fazla yaşlı kadınlar dikkatimi çekerdi. Kurnaların kraliçesi onlardı. Herkes onlara itaat ederdi. Hizmette kusur görmezlerdi. Hamamın içinde aniden çok yüksek bir ses duyulurdu. -Sular açılıyor Göbek taşında oturanlar bir anında kurnalara hücum ederdi. Hamam tasları aynı anda kurna içine daldırılır, birbirine çarpan tasların sesi hamamın içinde yankılanırdı. Zaten kavgalarda hep böyle başlardı. - Bacım dursana biraz. Bir tas Su’da biz alalım - Alsana elini tutan mı var. - Doğru konuş. Edepsizlik etme Sonrası malum. Bu kavgalar bazen saç saça baş başa devam eder, hatta bu taslar bir silah gibi kullanılarak kafalar dahi yarılırdı. Kavga edenler bir sonraki hamam gününe kadar küs kalırlardı. Hamam günü geldiğinde birbirlerine daha önce hiçbir şey olmamış gibi davranırlardı. Hamam çıkışı ise tam bir görsel şov olurdu. Yüzleri yıkanmaktan kıpkırmızı olmuş kadınlar hızlı hızlı evlerine doğru yol almaya başlardı. Dönüş yolunda bir tanıdık ile karşılaşacak olsak onlar bize nereden geldiğimizi sormazdılar. Çünkü sıcaktan ve sudan kıpkırmızı olmuş yüzler bağıra bağıra hamamdan geldiğimizi anlatırdı. - "Saatler olsun. Hamam nasıldı? İyi yıkandınız mı." diye sorarlardı. Cevap standart - Yok Anam yok. Çok kalabalıktı. Tas tası kırdı bacım. Çocukluğumu özlüyorum. Çocuksu masumiyetimi de özlüyorum. Beni elimden tutarak kadınlar hamamına götüren Annemi her şeyden daha fazla özlüyorum. Ama kadınlar hamamını hiç özlemiyorum. Bana anılarımda saklı kalmış kadınlar hamamını her zaman hatırlatan, çocukluk günlerimin özlemini duyuramayan, başta Beştepe Külliyesi olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine ve oralarda görev yapan tüm siyasilere teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletiyorum.   sevgilerimle
Ekleme Tarihi: 30 Eylül 2017 - Cumartesi
Temel SAĞIROĞLU

KADINLAR HAMAMI

Hayal meyal hatırlıyorum.

1960 lı yılların ortalarıydı. Daha ilkokula başlamamıştım. O yıllarda evlerin çoğunda mutfak, banyo gibi bölümler bulunmazdı.

Yemekler yaz mevsiminde gazocağında, kışın ise odaların bir köşesine konulan kuzine sobaların üzerinde pişerdi.

Banyo yapmak için büyük kazanlar da su ısıtılırdı. Eşiğin yanına "teşt" denilen büyük çamaşır leğenleri konulur onun içinde diz çökülerek banyo yapılırdı. Ama ne kadar dikkatli olunursa olunsun dökülen su odanın zeminine sıçrardı. Bu yüzden zorunlu durumlar dışında evde banyo yapılması istenmezdi. Hamama gidilirdi.

Hamam erkekler için sabah ezanından önce açılır, banyo yapanlar önce camiye gider, sonrada dükkanlarını açarlardı.

Aynı hamamlar öğlen sonrasından akşama kadar da kadınlar için hizmet verirlerdi. Öykümüz burada geçiyor. Önce hamam bohçası hazırlanırdı. Bohçanın içine Kese, lif, sabun, tarak ve temiz iç çamaşırlar konulurdu. Hamamdan içeri girdiğimiz de geleneksel şu sözler tekrar edilirdi.

- Bu ne abla? Babasını da getirseydin bari. Kocaman çocuk bu....

- Yok bacım yok. Onun kemiği kaba. Oğlum daha 6 yaşında ablası

İlginçtir ki bu sataşma hoşuma giderdi. Kendi kendime;

"Ben büyümüşüm. Artık babam gibi kocaman erkek olmuşum" derdim.

Göbek taşı keselenmeden önce beklememiz gereken yerdi.

Her kurna başında 5 - 6 kadın oturur, külhancının suları açmasını beklerlerdi. Kadınlar hamamı çok gürültülü olurdu. Her kafadan bir ses çıkardı. Genelde herkes bağırarak konuşurdu.

- Kız Aysel iyi kesele şu oğlanı. Baksana yüzü gözü kir içinde

- Feride, sana ne olmuş. Duba gibi olmuşsun vallahi. Kız yoksa sen gebemisin.

- Hüsna şu kıza baksana ne güzel. Senin oğlan için bakalım mı?

Ben bu gürültü de çocukça bir oyun oynardım. Ellerimle kulaklarımı kapatır daha sonra ara sıra ellerimi açarak bir duyup bir duyamadığım sesleri bir çeşit oyuna çevirirdim. En fazla yaşlı kadınlar dikkatimi çekerdi.

Kurnaların kraliçesi onlardı. Herkes onlara itaat ederdi. Hizmette kusur görmezlerdi.

Hamamın içinde aniden çok yüksek bir ses duyulurdu.

-Sular açılıyor

Göbek taşında oturanlar bir anında kurnalara hücum ederdi. Hamam tasları aynı anda kurna içine daldırılır, birbirine çarpan tasların sesi hamamın içinde yankılanırdı. Zaten kavgalarda hep böyle başlardı.

- Bacım dursana biraz. Bir tas Su’da biz alalım

- Alsana elini tutan mı var.

- Doğru konuş. Edepsizlik etme

Sonrası malum. Bu kavgalar bazen saç saça baş başa devam eder, hatta bu taslar bir silah gibi kullanılarak kafalar dahi yarılırdı. Kavga edenler bir sonraki hamam gününe kadar küs kalırlardı. Hamam günü geldiğinde birbirlerine daha önce hiçbir şey olmamış gibi davranırlardı. Hamam çıkışı ise tam bir görsel şov olurdu. Yüzleri yıkanmaktan

kıpkırmızı olmuş kadınlar hızlı hızlı evlerine doğru yol almaya başlardı. Dönüş yolunda bir tanıdık ile karşılaşacak olsak onlar bize nereden geldiğimizi sormazdılar. Çünkü sıcaktan ve sudan kıpkırmızı olmuş yüzler bağıra bağıra hamamdan geldiğimizi anlatırdı.

- "Saatler olsun. Hamam nasıldı? İyi yıkandınız mı." diye sorarlardı. Cevap standart

- Yok Anam yok. Çok kalabalıktı. Tas tası kırdı bacım.

Çocukluğumu özlüyorum.

Çocuksu masumiyetimi de özlüyorum.

Beni elimden tutarak kadınlar hamamına götüren Annemi her şeyden daha fazla özlüyorum. Ama kadınlar hamamını hiç özlemiyorum.

Bana anılarımda saklı kalmış kadınlar hamamını her zaman hatırlatan, çocukluk günlerimin özlemini duyuramayan, başta Beştepe Külliyesi olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine ve oralarda görev yapan tüm siyasilere teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletiyorum.

 

sevgilerimle

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

11
Mayıs
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.