Çanakkale Haber

Süleyman IŞIK
Köşe Yazarı
Süleyman IŞIK
 

TOKAT (ÖYKÜ)

Tokat Sunuş ve beden dili eğitiminde iletişimde mesafeler konusunu işliyoruz. Katılımcıların çoğu 23-30 yaş arası. Sunuş esnasında izleyicilerle aralarında kalacak mesafelerden bahsederken ’25 santime kadar olan mesafe mahremdir. Sakın ola ki bu mesafeyi ihlal etmeyin. Karşınızdakilere rahatsızlık vermiş olursunuz’ diyorum. Ardından katılımcılar arasından çok dikkat çekmeyen esmer, gözlüklü bir kızı yanıma davet ediyorum. Kızcağız çekinerek ve etrafına bakına bakına yanıma geliyor. Elimi uzatıp ‘Merhaba’ diyorum ve elini sıkıyorum. Aramızdaki mesafe yaklaşık 40 santim. Gözlerinin içine bakarak ‘Nasılsınız?’ diye sorarken yavaş yavaş yaklaşıyorum. Bunu fark ettiğinde kız elini çekip geriye doğru gitmeye çalışıyor çaktırmadan. Geriye gidemiyor, çünkü arkası duvar. Kızın kasıldığını hissetmekle birlikte yaklaşmayı sürdürüyorum. Sanırım 20 santim kaldı kalmadı, kızın gözlerinin kısıldığını, suratının bir anda allak bullak olduğunu fark ettiğimde ‘Şırrraakkk’ diye bir ses duydum. Tokatı yemiştim ve yüzüm yanıyordu. Kız, panik halde ‘Ne yaptım ben?’ havasında bir sınıfa bir önüne bakıyor, bana bakmaya cesaret edemiyordu. Doğrusu tokat yemek hesabımda yoktu ama olan olmuştu. Katılımcılara dönerek : ‘Demek ki, mahrem mesafeyi ihlal edersek ne oluyormuş?’ diye sordum gülümsemeye çalışarak. Gelen yanıt netti: ‘Tokatı yiyormuşuz… Gitti güzelim fax Şimdikiler internetsiz, Facebook’suz, Twitter’siz bir dünya olabileceğine ihtimal vermiyorlar. Bizden eskiler, Facit kullanırken elektronik hesap makinası icadını teknolojik zirve olarak görürken, bizler 80’li yıllarda teleks makinasına uzaylı muamelesi çekiyorduk. Ne güzel şeydi teleks yazmak kağıtları dele dele. Sonra yazdığınız mesajı tıkır tıkır çekmek karşı tarafa. Ama zahmetli işti. Derken fax çıktı ve her şeyde olduğu gibi önce bankalar, ardından şirketler kullanmaya başladı bu yeni icadı. Bir arkadaşım, bankaya gönderilen faksı kullanmayı öğrenmesi için İstanbul’a 2 günlük seminere gönderiliyor. Dönüşünde, faks kullanmayı bilen tek kişi olarak şubede havası binbeşyüz. Faksı kullanmaya yetkili tek kişi o. Diğerleri sadece uzaktan izleyebiliyorlar. Şube müdürü, bizimkini çağırıyor odasına. Yanındaki müşterisine ait bir evrakı genel müdürlüğe fakslamasını istiyor. Bizimki faksı çekip yerine oturmak üzereyken müdür arıyor. ‘Çektin mi faksı?’ diyor. Bizimki ‘Evet müdür bey çektim’ diye yanıtlıyor. ‘Peki fotokopi aldın mı fakstan?’. ‘Almadım’ yanıtını alınca müdür bey üzgün ve kızgın bir sesle bağırıyor: ‘Tüh be birader. Gitti güzelim faks. İnsan fotokopi almaz mı? Tek nüshaydı oysa’.
Ekleme Tarihi: 18 Ekim 2020 - Pazar
Süleyman IŞIK

TOKAT (ÖYKÜ)

Tokat

Sunuş ve beden dili eğitiminde iletişimde mesafeler konusunu işliyoruz. Katılımcıların çoğu 23-30 yaş arası.

Sunuş esnasında izleyicilerle aralarında kalacak mesafelerden bahsederken ’25 santime kadar olan mesafe mahremdir. Sakın ola ki bu mesafeyi ihlal etmeyin. Karşınızdakilere rahatsızlık vermiş olursunuz’ diyorum.

Ardından katılımcılar arasından çok dikkat çekmeyen esmer, gözlüklü bir kızı yanıma davet ediyorum. Kızcağız çekinerek ve etrafına bakına bakına yanıma geliyor. Elimi uzatıp ‘Merhaba’ diyorum ve elini sıkıyorum.

Aramızdaki mesafe yaklaşık 40 santim. Gözlerinin içine bakarak ‘Nasılsınız?’ diye sorarken yavaş yavaş yaklaşıyorum. Bunu fark ettiğinde kız elini çekip geriye doğru gitmeye çalışıyor çaktırmadan. Geriye gidemiyor, çünkü arkası duvar. Kızın kasıldığını hissetmekle birlikte yaklaşmayı sürdürüyorum. Sanırım 20 santim kaldı kalmadı, kızın gözlerinin kısıldığını, suratının bir anda allak bullak olduğunu fark ettiğimde ‘Şırrraakkk’ diye bir ses duydum. Tokatı yemiştim ve yüzüm yanıyordu.

Kız, panik halde ‘Ne yaptım ben?’ havasında bir sınıfa bir önüne bakıyor, bana bakmaya cesaret edemiyordu.

Doğrusu tokat yemek hesabımda yoktu ama olan olmuştu. Katılımcılara dönerek : ‘Demek ki, mahrem mesafeyi ihlal edersek ne oluyormuş?’ diye sordum gülümsemeye çalışarak. Gelen yanıt netti: ‘Tokatı yiyormuşuz…

Gitti güzelim fax

Şimdikiler internetsiz, Facebook’suz, Twitter’siz bir dünya olabileceğine ihtimal vermiyorlar. Bizden eskiler, Facit kullanırken elektronik hesap makinası icadını teknolojik zirve olarak görürken, bizler 80’li yıllarda teleks makinasına uzaylı muamelesi çekiyorduk.

Ne güzel şeydi teleks yazmak kağıtları dele dele. Sonra yazdığınız mesajı tıkır tıkır çekmek karşı tarafa. Ama zahmetli işti.

Derken fax çıktı ve her şeyde olduğu gibi önce bankalar, ardından şirketler kullanmaya başladı bu yeni icadı.

Bir arkadaşım, bankaya gönderilen faksı kullanmayı öğrenmesi için İstanbul’a 2 günlük seminere gönderiliyor. Dönüşünde, faks kullanmayı bilen tek kişi olarak şubede havası binbeşyüz. Faksı kullanmaya yetkili tek kişi o. Diğerleri sadece uzaktan izleyebiliyorlar.

Şube müdürü, bizimkini çağırıyor odasına. Yanındaki müşterisine ait bir evrakı genel müdürlüğe fakslamasını istiyor. Bizimki faksı çekip yerine oturmak üzereyken müdür arıyor. ‘Çektin mi faksı?’ diyor. Bizimki ‘Evet müdür bey çektim’ diye yanıtlıyor. ‘Peki fotokopi aldın mı fakstan?’. ‘Almadım’ yanıtını alınca müdür bey üzgün ve kızgın bir sesle bağırıyor: ‘Tüh be birader. Gitti güzelim faks. İnsan fotokopi almaz mı? Tek nüshaydı oysa’.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.