Çanakkale Haber

Süleyman IŞIK
Köşe Yazarı
Süleyman IŞIK
 

Kendinize gelin hanımefendi…(ÖYKÜ)

Kendinize gelin hanımefendi… Bir eğitim şirketinde çalışıyorsanız, binlerce katılımcıdan on binlerce anı derleyebilirsiniz benim gibi. Katılımcılardan biri ÇED işi yapıyor. Yani çevresel etki değerlendirmesi. Hani şu deşarj izni, emisyon izni, çevre analizi gibi konular var ya, işte o iş. Katılımcımız bir hanımefendi ve aynı zamanda şirketin patroniçesi. Şirketin telefon ihtiyacı olunca Telekom’a gidiyor ve telefon hattı almak istediğini söylüyor. Görevli, bilgisayara verilen bilgileri kaydediyor bir bir ve soruyor: ‘İşyerinizin iştigal sahası nedir?’. Hanımefendi yanıtlıyor: ‘Biz ÇED işi yapıyoruz’. Görevli ilk defa kafasını kaldırıp öfkeyle bağırıyor: ‘Kendinize gelin hanımefendi. Çetleşmek ne zamandır iş oldu da biz duymadık?’. Uçmak-uçurmak Sarışın sekreter hikayelerini bilirsiniz. Genelde harbi sarışınlara haksızlık edildiğini düşünürken günümüzde her kadının en az birkaç kez sarışın olduğunu göz önünde tutmazsak olmaz. Saç rengi değişen, fakat hikayelerdekiyle örtüşen özelliklere sahip bir kız bahsettiğim. Adına Nilgün diyelim. Aslında çok iyi niyetli biri. Odamda bir yığın misafirle iş görüşmesindeyim. Bir yandan konuşulanlara kulak verirken diğer yandan da işlerimi nasıl toparlayacağımı düşünüyorum. Çünkü akşama Samsun’a gitmem gerekiyor uçakla. Her zamanki dalgın haliyle kapıyı açıp içeri girdi ve misafirleri fark etmemişçesine ‘Bu akşam sizi uçuracağım’ dedi. Şok olmuştum. Ancak her halde odadakiler kadar değil. Misafirler ‘Neler oluyor?’ diye önce bana ve Nilgün’e, sonra da birbirlerine baka kaldılar. Durumu kurtarmak için ciddi bir edayla: ‘Nasıl yani Nilgün Hanım?’ diye yanıtladım soğuk bir sesle. Ne var ki Nilgün oralı değildi ve devam etti: ‘Bu akşam sizi mutlaka uçuracağım. Hem de saat: 18.00’de’. Birden herkes sözbirliği etmişçesine saatine davrandı. Baktım vaziyet dönülmez bir noktaya gidiyor, açıklama yapmak zorunda kaldım: ‘Beyler, yanlış anlaşılma olmasın. Bu akşam Samsun’a uçmam gerekiyor. Onu kastetti…’. Bu sözlerimi ve açıklamamı gereksiz bulmuş olacak ki, Nilgün yineledi: ‘Uçmak istediğinizi söylediniz, ben de uçuracağımı söyledim. Saat: 18.00’de hazır olun. Uçacaksınız…’. Ne diyeyim, uçmaktan başka çare yoktu. Çaresiz, uçtum.
Ekleme Tarihi: 21 Eylül 2020 - Pazartesi
Süleyman IŞIK

Kendinize gelin hanımefendi…(ÖYKÜ)

Kendinize gelin hanımefendi…

Bir eğitim şirketinde çalışıyorsanız, binlerce katılımcıdan on binlerce anı derleyebilirsiniz benim gibi. Katılımcılardan biri ÇED işi yapıyor. Yani çevresel etki değerlendirmesi. Hani şu deşarj izni, emisyon izni, çevre analizi gibi konular var ya, işte o iş.

Katılımcımız bir hanımefendi ve aynı zamanda şirketin patroniçesi. Şirketin telefon ihtiyacı olunca Telekom’a gidiyor ve telefon hattı almak istediğini söylüyor.

Görevli, bilgisayara verilen bilgileri kaydediyor bir bir ve soruyor: ‘İşyerinizin iştigal sahası nedir?’. Hanımefendi yanıtlıyor: ‘Biz ÇED işi yapıyoruz’. Görevli ilk defa kafasını kaldırıp öfkeyle bağırıyor: ‘Kendinize gelin hanımefendi. Çetleşmek ne zamandır iş oldu da biz duymadık?’.

Uçmak-uçurmak

Sarışın sekreter hikayelerini bilirsiniz. Genelde harbi sarışınlara haksızlık edildiğini düşünürken günümüzde her kadının en az birkaç kez sarışın olduğunu göz önünde tutmazsak olmaz.

Saç rengi değişen, fakat hikayelerdekiyle örtüşen özelliklere sahip bir kız bahsettiğim. Adına Nilgün diyelim. Aslında çok iyi niyetli biri.

Odamda bir yığın misafirle iş görüşmesindeyim. Bir yandan konuşulanlara kulak verirken diğer yandan da işlerimi nasıl toparlayacağımı düşünüyorum. Çünkü akşama Samsun’a gitmem gerekiyor uçakla.

Her zamanki dalgın haliyle kapıyı açıp içeri girdi ve misafirleri fark etmemişçesine ‘Bu akşam sizi uçuracağım’ dedi. Şok olmuştum. Ancak her halde odadakiler kadar değil. Misafirler ‘Neler oluyor?’ diye önce bana ve Nilgün’e, sonra da birbirlerine baka kaldılar.

Durumu kurtarmak için ciddi bir edayla: ‘Nasıl yani Nilgün Hanım?’ diye yanıtladım soğuk bir sesle. Ne var ki Nilgün oralı değildi ve devam etti: ‘Bu akşam sizi mutlaka uçuracağım. Hem de saat: 18.00’de’. Birden herkes sözbirliği etmişçesine saatine davrandı.

Baktım vaziyet dönülmez bir noktaya gidiyor, açıklama yapmak zorunda kaldım: ‘Beyler, yanlış anlaşılma olmasın. Bu akşam Samsun’a uçmam gerekiyor. Onu kastetti…’. Bu sözlerimi ve açıklamamı gereksiz bulmuş olacak ki, Nilgün yineledi: ‘Uçmak istediğinizi söylediniz, ben de uçuracağımı söyledim. Saat: 18.00’de hazır olun. Uçacaksınız…’.

Ne diyeyim, uçmaktan başka çare yoktu. Çaresiz, uçtum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.