Çanakkale Haber

İÇTENCE...
Köşe Yazarı
İÇTENCE...
 

YAZMASAYDIM DELI OLACAKTIM!!! (Yaşadığımız karanlık günlerin arasında bir aydınlık arayışı...)

Öyle zamanlar olurki; İnsan yüreğinin üzerine binen kurşun gibi ağır yükten, can havliyle kurtulmak ister. Dipsiz kuyulara, kör karanlıklara, derin denizlere haykırası gelir.. Gözün gördüğü, kulağın duyduğu kasvet ve acılardan arınıp tekrar nefes almaya başlamanın çaresini arar ama bir türlü bulamaz.. Dışa vurmak.. İhtiyaç ve yaşamsal olgudur..Değer verdiğin, güvendiğin, inandığın kişilerle paylaşmak, yazmak, anlatmak,  hafiflemenin üzerindeki o ağırlığı atmanın başlangıcıdır .. Son zamanlarda politikadan kaynaklanan ve yaşam tarzımızı  kökünden değiştirmeye çalışan kökten dincilerin, kendilerince "EN DOĞRU ve EN AKILCI" buldukları yönde  ilerlememiz için, zorla ve baskıyla uygulamaya geçirmeye çalıştıkları YENİ DÜZEN ben ve benim gibi düşünenleri ruhen ve bedenen yorarken, mantıki olarak da bir başka türlü sinirleri yıpratıyor..  Her haber, her yazi, her anlasma, her proje... Eleştirmenin ucu bucağı yok.. Ters geldimi, her şey ters geliyor..  Ben böyle durumlarda yep yeni bir dünya kurgularım hayallerimde.. Ama benim hayallerimi şimdilik bir kenara bırakalım..    GELİN;  1516 yılında, ilk basımı gerçekleşen THOMAS MORE'un UTOPIA sına gidelim..  Okudunuz mu bilmiyorum..  Aslında ben de sonuna kadar okuduğumu söyleyemem..  Neden okuyamadığımı biraz sonra söyleyeceğim... Atlaya zıplaya okuduğum kitap, 16. yy in Sosyolizminden bahseder.. UTOPIA: Nerede olduğu bilinmeyen bir adadır.. Günde altı saat çalışılır..  Yönetim şekli Cumhuriyettir.. Sınıf farkı yoktur.. Kölelere eziyet edilmez.. Mülkiyet ortaktır.. Tek zorunlu eğitim tarımdır .. Ülkede DİN YOKTUR.. SAVAŞÇI toplum değildir..  Thomas More un ada olarak bahsettiği yer aslında gönlündeki DÜNYA dır.. ilk başta çok güzel ve KEŞKE dedirten bir düzen de İNSAN, İNSAN DOĞASINA UYGUN davranmadığı için devam edemedim tam olarak okuyamadım ve atlamaya başladım..   başka bir deyişle; kitaptaki İnsan faktörü bana duygusuz geldi..   Ego yok , hırs yok, sahip olma içgüdüsü yok..  Elindeki ile yetinen, varsa yiyen, yoksa susan bir kitle bana ilginç gelmedigi için kitabı da bitirmedim.. Ama düşündürdü, hatta bi kıyaslamaya itti.. THOMAS MORE'un UTOPIA'sindaki ADA mı, yoksa SAİT FAIK'IN "HARİTADA BİR NOKTA"  UTOPIA sı mı? Bizim topraklarımızdan.. Geleneklerimizden, kültürümüzden çıkmış,  bu gün bile devam eden sorunlarımızla kavrulmuş, hayal gücü yüksek, Varlıklı bir ailenin çocuğu olmasından dolayı tasasız, haylaz, laf dinlemeyen, gezmeye, eğlenmeye düşkün, aşka ve sevmeye kendini adamış, yapacak bi şey bulamamaktan dolayı yazmaya başlamış üçüncü kiabi çıktıktan sonra toplatılınca, kaleme, kağıda, cevreye.... ve bir cok şeye küsüp kendini bir adaya kapatmış edebiyat dünyamızın klasiklerinden SAİT FAİK .. BU ADADA AYLAR, BELKI DE YILLAR  SONRA TEKRAR YAZMAYA BAŞLAMIŞ.. Ve benim en çok sevdiğim hikayesini suskunluğun ardından sonra kaleme almış.. HARİTADA BİR NOKTA çok güzel başlar; "Çocukluğumdan beri haritaya ne zaman baksam gözüm hemen bir ada arar.. Şehir, vilayet, Havalı isimlerinden hemen mavi sahile kayar.. Haritada ada görmeyeyim, içimdeki dostluklar, sevgiler, birden karıncalanmaya  baslayıverir. Hemen gözlerimin içine bakan bir köpek, az konuşan, hareketleri ağır, elleri çabuk, abalar giymiş bir balıkçı, yirtk bir muşamba kokusuyla beraber kupeste tahtalar kararmış, boyası atmış, ağır kaba bir sandal, sandalın peşini bırakmayan bir martı, ağ, balık, pul, sahilde güzel cocuklar, namuslu kulübeler, kırlangıçlar ve dülger balığı başlaması, kereviz kokusu, buğusu tüten kara bir tencere, ufukları dar sisli bir deniz"  Beni saran, sarmalayan bu giriş, bir sahil kasabasındaki yasmi özetler.. Yaşamı.. Hayatı.. Kokuyu.. İnsanları görürsünüz..// bu bir tek Sait Faik'in değil bizim UTOPIAMIZIN inandığımız, yaşadığımız Thomas More'un hayallerinden farklı.. Öyleki, THOMAS MORE da kendini bulamamış yada tatmin edememiş ki (bence) şu  ÖZLEM cümleleriyle bitirmiş kitabını; "Gerçi dünya işlerini iyi bilen BU BİLGİN kişinin bütün dediklerini kabul edemem ama; şunu da saklayamayacağım, Ütopya devletinin bir çok özelliklerini şehirlerimizde görmeyi isterdim.. bir umuttan çok bir dilektir bu.." Yaa...  SAİT FAİK!! Küskünlüğünden nice zaman sonra, bunalımını, üzüntüsünü, kederini, içinin yanmasını bastırmak biraz da olsun dertlesmek icin kaleme aldığı,   HARİTA DA BIR NOKTA yı, şöyle bitiriyor;  "YAZMASAYDIM DELİ OLACAKTIM"  bende diyorumki...  "SAIT FAIK OLMASAYDI, EKSİK OLACAK, EKSİK ANLATACAKTIK..!"   İçten Kulunk
Ekleme Tarihi: 09 Eylül 2018 - Pazar
İÇTENCE...

YAZMASAYDIM DELI OLACAKTIM!!! (Yaşadığımız karanlık günlerin arasında bir aydınlık arayışı...)

Öyle zamanlar olurki;
İnsan yüreğinin üzerine binen kurşun gibi ağır yükten, can havliyle kurtulmak ister.
Dipsiz kuyulara, kör karanlıklara, derin denizlere haykırası gelir..

Gözün gördüğü, kulağın duyduğu kasvet ve acılardan arınıp tekrar nefes almaya başlamanın çaresini arar ama bir türlü bulamaz..

Dışa vurmak..
İhtiyaç ve yaşamsal olgudur..Değer verdiğin, güvendiğin, inandığın kişilerle paylaşmak, yazmak, anlatmak,  hafiflemenin üzerindeki o ağırlığı atmanın başlangıcıdır ..

Son zamanlarda politikadan kaynaklanan ve yaşam tarzımızı  kökünden değiştirmeye çalışan kökten dincilerin, kendilerince "EN DOĞRU ve EN AKILCI" buldukları yönde  ilerlememiz için, zorla ve baskıyla uygulamaya geçirmeye çalıştıkları YENİ DÜZEN ben ve benim gibi düşünenleri ruhen ve bedenen yorarken, mantıki olarak da bir başka türlü sinirleri yıpratıyor.. 
Her haber, her yazi, her anlasma, her proje...

Eleştirmenin ucu bucağı yok..
Ters geldimi, her şey ters geliyor.. 

Ben böyle durumlarda yep yeni bir dünya kurgularım hayallerimde..
Ama benim hayallerimi şimdilik bir kenara bırakalım..   

GELİN; 
1516 yılında, ilk basımı gerçekleşen THOMAS MORE'un UTOPIA sına gidelim.. 
Okudunuz mu bilmiyorum.. 
Aslında ben de sonuna kadar okuduğumu söyleyemem.. 
Neden okuyamadığımı biraz sonra söyleyeceğim...
Atlaya zıplaya okuduğum kitap, 16. yy in Sosyolizminden bahseder..

UTOPIA:
Nerede olduğu bilinmeyen bir adadır..
Günde altı saat çalışılır.. 
Yönetim şekli Cumhuriyettir..
Sınıf farkı yoktur..
Kölelere eziyet edilmez..
Mülkiyet ortaktır..
Tek zorunlu eğitim tarımdır ..
Ülkede DİN YOKTUR..
SAVAŞÇI toplum değildir.. 
Thomas More un ada olarak bahsettiği yer aslında gönlündeki DÜNYA dır..
ilk başta çok güzel ve KEŞKE dedirten bir düzen de İNSAN, İNSAN DOĞASINA UYGUN davranmadığı için devam edemedim tam olarak okuyamadım ve atlamaya başladım..  
başka bir deyişle;
kitaptaki İnsan faktörü bana duygusuz geldi..  
Ego yok , hırs yok, sahip olma içgüdüsü yok.. 
Elindeki ile yetinen, varsa yiyen, yoksa susan bir kitle bana ilginç gelmedigi için kitabı da bitirmedim..

Ama düşündürdü, hatta bi kıyaslamaya itti..
THOMAS MORE'un UTOPIA'sindaki ADA mı, yoksa SAİT FAIK'IN "HARİTADA BİR NOKTA"  UTOPIA sı mı?
Bizim topraklarımızdan..
Geleneklerimizden, kültürümüzden çıkmış,  bu gün bile devam eden sorunlarımızla kavrulmuş, hayal gücü yüksek, Varlıklı bir ailenin çocuğu olmasından dolayı tasasız, haylaz, laf dinlemeyen, gezmeye, eğlenmeye düşkün, aşka ve sevmeye kendini adamış, yapacak bi şey bulamamaktan dolayı yazmaya başlamış üçüncü kiabi çıktıktan sonra toplatılınca, kaleme, kağıda, cevreye.... ve bir cok şeye küsüp kendini bir adaya kapatmış edebiyat dünyamızın klasiklerinden SAİT FAİK .. BU ADADA AYLAR, BELKI DE YILLAR  SONRA TEKRAR YAZMAYA BAŞLAMIŞ..
Ve benim en çok sevdiğim hikayesini suskunluğun ardından sonra kaleme almış..

HARİTADA BİR NOKTA
çok güzel başlar;
"Çocukluğumdan beri haritaya ne zaman baksam gözüm hemen bir ada arar.. Şehir, vilayet, Havalı isimlerinden hemen mavi sahile kayar..
Haritada ada görmeyeyim, içimdeki dostluklar, sevgiler, birden karıncalanmaya  baslayıverir. Hemen gözlerimin içine bakan bir köpek, az konuşan, hareketleri ağır, elleri çabuk, abalar giymiş bir balıkçı, yirtk bir muşamba kokusuyla beraber kupeste tahtalar kararmış, boyası atmış, ağır kaba bir sandal, sandalın peşini bırakmayan bir martı, ağ, balık, pul, sahilde güzel cocuklar, namuslu kulübeler, kırlangıçlar ve dülger balığı başlaması, kereviz kokusu, buğusu tüten kara bir tencere, ufukları dar sisli bir deniz" 

Beni saran, sarmalayan bu giriş, bir sahil kasabasındaki yasmi özetler..
Yaşamı..
Hayatı..
Kokuyu..
İnsanları görürsünüz..// bu bir tek Sait Faik'in değil bizim UTOPIAMIZIN inandığımız, yaşadığımız Thomas More'un hayallerinden farklı..

Öyleki, THOMAS MORE da kendini bulamamış yada tatmin edememiş ki (bence) şu  ÖZLEM cümleleriyle bitirmiş kitabını;

"Gerçi dünya işlerini iyi bilen BU BİLGİN kişinin bütün dediklerini kabul edemem ama;
şunu da saklayamayacağım, Ütopya devletinin bir çok özelliklerini şehirlerimizde görmeyi isterdim..
bir umuttan çok bir dilektir bu.."


Yaa...  SAİT FAİK!!

Küskünlüğünden nice zaman sonra, bunalımını, üzüntüsünü, kederini, içinin yanmasını bastırmak biraz da olsun dertlesmek icin kaleme aldığı,  
HARİTA DA BIR NOKTA yı, şöyle bitiriyor; 

"YAZMASAYDIM DELİ OLACAKTIM"

 bende diyorumki... 

"SAIT FAIK OLMASAYDI, EKSİK OLACAK, EKSİK ANLATACAKTIK..!"  

İçten Kulunk

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.