Çanakkale Haber

Puna GÜLEÇÖZ
Köşe Yazarı
Puna GÜLEÇÖZ
 

TARİH HATAYI AFFETMİYOR 6.KISIM

Efendiler; diye başlamak istiyorum sözlerime.Bu yılların en güzel mesajları bize şunu öğretir, tuzakları uygulayanların dahi birbirine oldukça yakın görünmeleri ve saygılı davranmaları,öyleki çok akıllı davranmadığınızda yahut inancınız ve hedefiniz sağlam olamadığı taktirde bunu hissetmeyi geçin asla anlayamazsınız.”Bu imzaların bu müsveddeye konması iyi bir şans ve tesadüf eseridir.”derken Atatürk ;bu işareti Rauf Bey ve Refet Bele Ali Kemal Bey ve daha nicelerini de farketmiş olmasından kaynaklıdır.Yani bir ülkede Birlik olması için inancın herkes tarafından bir bütün olması demektir.Ama O dönemde dahi Atatürk Allah’dan başka hiç kimseye güvenmemiş canı pahasına kendisine karşı çıksalar dahi tüm milleti esas alıp onları esaret belasından kurtulması için,Hatta esir olmaktansa ölün bile diyebilmiş bunu da tarihe şu cümlelerle kanıtlamıştır. “Ya istiklal,Ya ölüm” Önce Allah,sonra Vatan diyen milletin çok az kısmı kayıtsız şartsız hiç bir esaret altına girmeyi Kabul etmemiş ve bu inançları uğruna da geri dönmeyi hiç düşünmemişlerdir.Dünya da bu uygulamayı yapanlar öncelikli olarak Allah elçileridir “ümmetim demiştir,” Onlara kendilerine değil Allah’a kul olmalarını emretmiştir.Onların bu uygulamaları Hak’dır.şimdi düşünün Atatürk ‘ün çabası toprak yahut mal mülkmüydü yoksa milletin kurtuluşu mu?1921 Anayasalarını bir gözden geçirin Atatürk onaylıdır.Yeni devlet kurulduğunda bu anayasalar işler ve düzen sorunsuz bir şekilde devam eder… Ta...ki anayasalara el atılmaya ve çıkarlar doğrultusunda değiştirilinceye kadar.Atatürk ün tarihi belgelerinde Rauf Bey ve Refet Bele’yi bakın nasıl bir sınava sokmuştur.Şöyle anlatır Atatürk; Daha, Havza'da bulunduğum sırada Ankara'da bulunan 20'inci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa' dan bir şifreli telgraf aldım. Bu telgraf, aşağı yukarı tanıdığımız bir zat bazı arkadaşlarla birlikte İstanbul'dan buraya gelmiştir. Nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda ne emir buyuruyorsunuz şeklinde idi. Adeta bir bilmeceyi andıran bu telgraf, bende büyük bir merak ve hayret uyandırdı. Söz konusu edilen zatı tanıyorum, benden nasıl hareket edeceğini soruyor; Ankara'da arkadaşım olan güvenilir bir komutanın yanında, telgraf da şifrelidir. O halde neden adını şifreli olarak bile yazdırmaktan çekiniyor? Bir hayli düşündüm, kavrar gibi oldum; tahmin buyurulur ki, bilmece çözmekle uğraşacak zamanım yoktu. Fakat, Fuat Paşa 'yı yakından görmek, bölgeleri, çevreleri, düşünceleri üzerinde kendisiyle konuşmak, bence pek istenilir bir şeydi. Bu bilmeceli telgraftan ilham alarak kendisine şu ricada bulundum : Ankara'dan ayrıldığınızı belli etmeyecek tedbirleri aldıktan sonra, ad ve kıyafet değiştirerek birkaç gün için hemen yanıma geliniz. İstanbul'dan gelen arkadaşları da birlikte getiriniz. Gerçekten de Fuat Paşa, dediğim gibi Havza'ya hareket eder. Ancak, bazı zorlayıcı sebepler dolayısıyla, ben derhal Havza'dan ayrılıp Amasya'ya gitmeğe mecbur olmuştum. Fuat Paşa, Havza yolunda durumu anlar ve Amasya'ya yönelir. İşte, böylece 21 /22 Haziranda Amasya'da yanımda bulunuyor. Adı şifrede bildirilmeyen zat da Rauf Bey 'di. İstanbul'dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun takip edileceğini ve beni İstanbul'da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz'de batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi. Ben İstanbul'da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve hareket ettim. Kendisine de eninde sonunda İstanbul'dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim. Rauf Bey, gerçekten de İstanbul'dan çıkmak gereğini duymuş ve çıkmış... Ancak, benim yanıma gelmedi. Arkadaşı olan 6'ncı Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey 'in yanına gitmek ve İzmir cephesine daha yakın bir yerde olmakla, daha etkili ve daha yararlı olacağını zannederek Bandırma - Akhisar yoluyla Manisa bölgesine gitmiş. Gittiği yerde halkın maneviyatını bozuk, durumu tehlikeli ve korkunç bulmuş. Derhal ad değiştirerek oradan Ödemiş, Nazilli, Afyonkarahisar üzerinden Aziziye Sivrihisar yoluyla ve arabayla Ankara'ya, Fuat Paşa 'nın yanına gelmiş ve bana haber göndermiş; pek güzel ama! adını saklamak suretiyle beni üzmenin anlamı var mıydı? Öte yandan 3'üncü Kolordu Komutanım olup Samsun mutasarrıflığında bıraktığım Refet Bey 'i artık Sıvas'a Kolordu merkezine göndermek istiyordum. Birkaç defa gelmesi için emir vermiştim. Bölgeyi teftişe çıkmış. Emirlerime cevap bile alamıyordum. Nihayet o da bir tesadüf eseri olarak o gün gelmişti.Şimdi, imza meselesine gelelim : Ben müsveddenin yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını istedim. O sırada Rauf ve Refet Beyler benim odamda, Fuat Paşa başka bir odada bulunuyorlardı. Rauf Bey, misafir olduğundan bu müsveddeye imza koymak için kendini ilgili ve yetkili görmediğini nazikçe ifade etti. Bunun tarihi bir hâtıra olduğunu ileri sürerek imza etmesini söyledim. Bunun üzerine imzaladı. Refet Bey, imzadan çekindi ve böyle bir kongre toplanmasındaki maksat ve yararı anlayamadığını söyledi. İstanbul'dan beri yanımda getirdiğim bu arkadaşın - tuttuğumuz yola göre- anlaşılması pek basit olan bir konuda, böyle bir düşünce ve duygu içinde oluşu bana pek acı geldi. Fuat Paşa'yı çağırttım. Paşa ,maksadımı anlayınca derhal imza etti. Fuat Paşa'ya, Refet Bey'in çekinmesinin sebebinì anlayamadığımı söyledim. Fuat Paşa, Refet Bey 'den biraz ciddî açıklama yapmasını istedikten sonra, Refet Bey, müsveddeyi eline alarak kendine göre bir işaret koydu. Öyle bir işaret ki, bunu, bu müsveddede bulmak oldukça güçtür. (Buyurun! merak eden inceleyebilir.) Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, daha sonraki yıllara ve olaylara ait bazı karanlık noktaları aydınlatmava yardımcı olur düşüncesiyle yapılmıştır.”Mustafa Kemal Atatürk.   Onlar hakkında ben bilgi edindim evet.Milli bir mücadelede çıkar uğruna vatanı değil kendilerini düşünmek hatta mücadele edenlere de ,padişahın kulları olmak sıfatı bile kendilerine bir yarar sağlamamış bazı hainleri aklamaya çalışan,uydurukdan teyyare cilt cilt kitap yazan ve herşeyi geçtim Allah ın dahi ayetlerini çiğneyip onu deforme edip caydırıcı yaklaştırma değil uzaklaştırma politikaları uygulayan bu tarz insanların tarihteki yeri sadece yaptıklarıdır.Gerçek toprak gibidir..kimi yerlerinde bol nimet vardır,kimi yerleri kurak ve verimsizdir.siz hangi toprağı baz alırdınız?bunun için gerçek delillere bakmak yeterli..şimdilik esenlikler dilerim.
Ekleme Tarihi: 16 Aralık 2016 - Cuma
Puna GÜLEÇÖZ

TARİH HATAYI AFFETMİYOR 6.KISIM

Efendiler; diye başlamak istiyorum sözlerime.Bu yılların en güzel mesajları bize şunu öğretir, tuzakları uygulayanların dahi birbirine oldukça yakın görünmeleri ve saygılı davranmaları,öyleki çok akıllı davranmadığınızda yahut inancınız ve hedefiniz sağlam olamadığı taktirde bunu hissetmeyi geçin asla anlayamazsınız.”Bu imzaların bu müsveddeye konması iyi bir şans ve tesadüf eseridir.”derken Atatürk ;bu işareti Rauf Bey ve Refet Bele Ali Kemal Bey ve daha nicelerini de farketmiş olmasından kaynaklıdır.Yani bir ülkede Birlik olması için inancın herkes tarafından bir bütün olması demektir.Ama O dönemde dahi Atatürk Allah’dan başka hiç kimseye güvenmemiş canı pahasına kendisine karşı çıksalar dahi tüm milleti esas alıp onları esaret belasından kurtulması için,Hatta esir olmaktansa ölün bile diyebilmiş bunu da tarihe şu cümlelerle kanıtlamıştır. “Ya istiklal,Ya ölüm” Önce Allah,sonra Vatan diyen milletin çok az kısmı kayıtsız şartsız hiç bir esaret altına girmeyi Kabul etmemiş ve bu inançları uğruna da geri dönmeyi hiç düşünmemişlerdir.Dünya da bu uygulamayı yapanlar öncelikli olarak Allah elçileridir “ümmetim demiştir,” Onlara kendilerine değil Allah’a kul olmalarını emretmiştir.Onların bu uygulamaları Hak’dır.şimdi düşünün Atatürk ‘ün çabası toprak yahut mal mülkmüydü yoksa milletin kurtuluşu mu?1921 Anayasalarını bir gözden geçirin Atatürk onaylıdır.Yeni devlet kurulduğunda bu anayasalar işler ve düzen sorunsuz bir şekilde devam eder… Ta...ki anayasalara el atılmaya ve çıkarlar doğrultusunda değiştirilinceye kadar.Atatürk ün tarihi belgelerinde Rauf Bey ve Refet Bele’yi bakın nasıl bir sınava sokmuştur.Şöyle anlatır Atatürk;

Daha, Havza'da bulunduğum sırada Ankara'da bulunan 20'inci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa' dan bir şifreli telgraf aldım. Bu telgraf, aşağı yukarı tanıdığımız bir zat bazı arkadaşlarla birlikte İstanbul'dan buraya gelmiştir. Nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda ne emir buyuruyorsunuz şeklinde idi. Adeta bir bilmeceyi andıran bu telgraf, bende büyük bir merak ve hayret uyandırdı. Söz konusu edilen zatı tanıyorum, benden nasıl hareket edeceğini soruyor; Ankara'da arkadaşım olan güvenilir bir komutanın yanında, telgraf da şifrelidir. O halde neden adını şifreli olarak bile yazdırmaktan çekiniyor? Bir hayli düşündüm, kavrar gibi oldum; tahmin buyurulur ki, bilmece çözmekle uğraşacak zamanım yoktu. Fakat, Fuat Paşa 'yı yakından görmek, bölgeleri, çevreleri, düşünceleri üzerinde kendisiyle konuşmak, bence pek istenilir bir şeydi. Bu bilmeceli telgraftan ilham alarak kendisine şu ricada bulundum : Ankara'dan ayrıldığınızı belli etmeyecek tedbirleri aldıktan sonra, ad ve kıyafet değiştirerek birkaç gün için hemen yanıma geliniz. İstanbul'dan gelen arkadaşları da birlikte getiriniz.

Gerçekten de Fuat Paşa, dediğim gibi Havza'ya hareket eder. Ancak, bazı zorlayıcı sebepler dolayısıyla, ben derhal Havza'dan ayrılıp Amasya'ya gitmeğe mecbur olmuştum. Fuat Paşa, Havza yolunda durumu anlar ve Amasya'ya yönelir. İşte, böylece 21 /22 Haziranda Amasya'da yanımda bulunuyor. Adı şifrede bildirilmeyen zat da Rauf Bey 'di. İstanbul'dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun takip edileceğini ve beni İstanbul'da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz'de batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi. Ben İstanbul'da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve hareket ettim. Kendisine de eninde sonunda İstanbul'dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim. Rauf Bey, gerçekten de İstanbul'dan çıkmak gereğini duymuş ve çıkmış... Ancak, benim yanıma gelmedi. Arkadaşı olan 6'ncı Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey 'in yanına gitmek ve İzmir cephesine daha yakın bir yerde olmakla, daha etkili ve daha yararlı olacağını zannederek Bandırma - Akhisar yoluyla Manisa bölgesine gitmiş. Gittiği yerde halkın maneviyatını bozuk, durumu tehlikeli ve korkunç bulmuş. Derhal ad değiştirerek oradan

Ödemiş, Nazilli, Afyonkarahisar üzerinden Aziziye Sivrihisar yoluyla ve arabayla Ankara'ya, Fuat Paşa 'nın yanına gelmiş ve bana haber göndermiş; pek güzel ama! adını saklamak suretiyle beni üzmenin anlamı var mıydı? Öte yandan 3'üncü Kolordu Komutanım olup Samsun mutasarrıflığında bıraktığım Refet Bey 'i artık Sıvas'a Kolordu merkezine göndermek istiyordum. Birkaç defa gelmesi için emir vermiştim. Bölgeyi teftişe çıkmış. Emirlerime cevap bile alamıyordum. Nihayet o da bir tesadüf eseri olarak o gün gelmişti.Şimdi, imza meselesine gelelim : Ben müsveddenin yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını istedim. O sırada Rauf ve Refet Beyler benim odamda, Fuat Paşa başka bir odada bulunuyorlardı. Rauf Bey, misafir olduğundan bu müsveddeye imza koymak için kendini ilgili ve yetkili görmediğini nazikçe ifade etti. Bunun tarihi bir hâtıra olduğunu ileri sürerek imza etmesini söyledim. Bunun üzerine imzaladı. Refet Bey, imzadan çekindi ve böyle bir kongre toplanmasındaki maksat ve yararı anlayamadığını söyledi. İstanbul'dan beri yanımda getirdiğim bu arkadaşın - tuttuğumuz yola göre- anlaşılması pek basit olan bir konuda, böyle bir düşünce ve duygu içinde oluşu bana pek acı geldi. Fuat Paşa'yı çağırttım. Paşa ,maksadımı anlayınca derhal imza etti. Fuat Paşa'ya, Refet Bey'in çekinmesinin sebebinì anlayamadığımı söyledim. Fuat Paşa, Refet Bey 'den biraz ciddî açıklama yapmasını istedikten sonra, Refet Bey, müsveddeyi eline alarak kendine göre bir işaret koydu. Öyle bir işaret ki, bunu, bu müsveddede bulmak oldukça güçtür. (Buyurun! merak eden inceleyebilir.) Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, daha sonraki yıllara ve olaylara ait bazı karanlık noktaları aydınlatmava yardımcı olur düşüncesiyle yapılmıştır.”Mustafa Kemal Atatürk.

 

Onlar hakkında ben bilgi edindim evet.Milli bir mücadelede çıkar uğruna vatanı değil kendilerini düşünmek hatta mücadele edenlere de ,padişahın kulları olmak sıfatı bile kendilerine bir yarar sağlamamış bazı hainleri aklamaya çalışan,uydurukdan teyyare cilt cilt kitap yazan ve herşeyi geçtim Allah ın dahi ayetlerini çiğneyip onu deforme edip caydırıcı yaklaştırma değil uzaklaştırma politikaları uygulayan bu tarz insanların tarihteki yeri sadece yaptıklarıdır.Gerçek toprak gibidir..kimi yerlerinde bol nimet vardır,kimi yerleri kurak ve verimsizdir.siz hangi toprağı baz alırdınız?bunun için gerçek delillere bakmak yeterli..şimdilik esenlikler dilerim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

07
Eylül
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.