Çanakkale Haber

Puna GÜLEÇÖZ
Köşe Yazarı
Puna GÜLEÇÖZ
 

(Ata'sının kızı) Puna Güleçöz HARBİ ANALİZ...(ANALİZ-İ HARBİ)

Birkaç yıl önce Hükümet, sağlam bir savunma bürokrasisi (işten anlayan uzmanlar kadrosu) olmadan terör örgütü ile müzakere masasına oturdu. Masaya oturanlar ile Hükümet arasındaki ilişkiler, bilgiye ve uzmanlığa dayalı olmayıp, sadece güven ilişkisi üzerine bina edilmişti. Muhtemelen o zamanlar ülkedeki ekonomik durumun da görece iyiliğiyle Hükümet üyeleri, Yeni Osmanlı İmp. rüyaları görüyordu. Belki Osmanlı yeniden kurulacak, 4 parçası birleşecek Kürdistan, bunun küçük bir eyaleti olacaktı. Bu güzel hayaller atmosferinde, muhtemelen de İngiltere gibi bize hep hayrı!!! dokunmuş ülkelerin ara buluculuğuyla imzalar atıldı. Daha ortada elimize geçen hiç bir şey yokken (Anaların kısa bir süre ağlamaya ara vermesi haricinde) G.doğu ipotek altına alındı. Bu ipoteğin adı halka Çözüm Süreci olarak anlatıldı. Beyni paraya odaklı büyük halk kitleleri gözünü yummaya dünden razıydı. Çözüm Sürecinde bebek katili Apo bizzat bu ekip tarafından cilalanıp halka "Barışın Teminatı Yüce Kişilik" olarak sunulup alkışlatıldı. PKK bu fırsatı çok iyi değerlendirdi. 2012 yazında 1400 kişiye kadar düşen yurt içindeki terörist kadrosunu yeniledi. Türkiye ve Kuzey Irak'taki 1500 Suriye kökenli teröristi IŞİD ile savaşmak için PYD kadrosuna aktardı. Devlet taraftarı aşiretleri "Devletle anlaştık, özerk olacağız bize biat etmezseniz yok olursunuz" diyerek ikna etti. Devlet taraftarı Kürt vatandaşlar son bir kez Devletin gözünün içine bakıp destek beklediler. Ama o desteği Devlet vermedi. G.doğudaki PKK'ya itaat etmeyen en sağlam korucular. Bu infaz edilen korucu ve sivil vatandaşlar kayıtlara "şehit" değil, "faili meçhul" olarak girdi. Halk sindi. Bu infaz edilenlere, gazete ve diğer medyada haber değeri taşımıyormuşçasına yer verilmedi. Batıda zaten kimsenin umurunda değildi. Halka "Çocuklarınızı PKK'ya vermek için son şansınız, bunlar kuracağımız devlette kaymakam, hakim, subay olacak" diye propaganda yapıldı. Çözüm Sürecinde sadece 2014 yılında TC kimlik numarası tespit edilmiş PKK'ya katılan sayısı 4500. Tüm süreçte sayı 9000'e yakın. PKK daha önce burada anlattığım ve fotoğraflarda yer alan "Kır'a Dayalı Şehir Gerillacılığı" yapısına geçti. Dağlar hiltilerle, patlayıcılarla delinip derin tüneller, uçak bombalarının etki edemeyeceği sığınaklar açıldı. Eskisine ilave uçak geldiğinde tünel içine çekilen raylı Doçka uçaksavarlar kuruldu. Belediyelerdeki KCK'lılarla beraber yolların altına 100'lerce kiloluk bombalar yerleştirilip üzerlerine asfaltlar atıldı. Devlet bunlara karşılık KCK'lıları hapisten çıkardı ve askerin operasyona çıkmasını tamamen valilere bağlayarak askeri kışlaya hapsetti. Bu arada asker ne yaptı? Necdet Özel Paşayı seven vardır, sevmeyen vardır. Ama çalışkan ve her okulu birincilikle bitirmiş bir komutandır. Necdet Paşa G.doğuda çalışan ve işi bilen komutanları (albaylar dâhil) tek tek çağırdı."Ne yapmalıyız" diye sordu. Hepsine kendi el yazılarıyla (kâğıda) teröre çözüm önerilerini yazdırıp kafa patlattı. Tüm istihbarat ona akıyordu ve durum kötüydü. Batıdaki halkın keyfi yerinde ve G.doğunun elden kayıp gittiğinin farkında değildiler veya umursamıyorlardı. Hükümet zafer sarhoşluğundan laf dinlemeyecek kadar gerçeklerden uzak fantezi âlemindeydi. Birileri Suriye'yi fethetmeyi düşünüyordu. Ama PKK bu kadar güçlenmişken Suriye'ye girmek, Devletin telafisi mümkün olmayacak kayıplara uğramasına neden olacaktı. Necdet Paşa komşu devletlere yönelik harekatlara sonuna kadar direndi. Güçlü hava savunmadan dolayı Suriye'de Hv.K. lerini kaybetmemeliydi. Netice itibariyle TSK başından dolayı Suriye'ye girmeye soğuk baktı. Hükümet azıcık yüz bulsa, şimdi b** çukurunda yüzüyorduk. Necdet Paşa bu arada "Çözüm Süreci hakkında bilgimiz yok, bu konudaki gelişmeleri Hükümet ve MİT bizle paylaşmıyor" diyerek tepki koydu. Ama durumun kimsenin umurunda olmadığını görünce (Buna tüm partiler ve halk dahildir) kendi işine odaklandı. MİT, GES'i de alıp TSK'ya PKK hakkında faydalı hiçbir bilgi vermeyince Hava İstihbarat Komutanlığında yeni bir yapı kurdu. Tüm kuvvetlerden terörle mücadele konusunda uzman personeli oraya atayarak PKK'nın bütün hedeflerini dk. dk. takip ettirdi. Özellikle kuzey Irak'ta Hava Kuvvetlerinin vurduğunda etki edebileceği hedefler cm. cm. çalışıldı. Pilotlar yeni bir düzenle eğitildi. Yıllardır uçakların PKK hedefleri üzerine klasik mühimmat bırakıp gittiği, sonra oradaki PKK'lıları delikten tekrar çıktığı biliniyordu. Genç pilotlar özel eğitime girip güdümlü mermiyi mağaranın 1 m2'lik ağzından sokacak şekilde eğitildi. Tüm hedefler uçağın hangi açıdan gelip mermiyi sokması gerektiği için yüzlerce kare fotoğraflandı. Hükümetten alınacak kısa sürelik (3–4 saat) müddette, tüm hava kuvvetlerinin (havadan ikmal uçakları dâhil) seferberlik provaları yapıldı. Hava kuvvetlerinin bu çalışmasının bir benzeri 2'nci Ordu karargâhında yapıldı. Şehit Yarbay İlker ÇELİKCAN da orada 2 yıl çalışmıştı. Bu süreçte PKK şımarmıştı. Suriye, Irak ve İran’daki sıkışmış durumuna bakmadan, AynelArab (Kobani) deki kazanım gazıyla eyleme devam etti. Bu eylemler siyaseten Hükümeti zora sokuyordu. Hükümet savunma bürokrasisine danışmadan yaptığı hataların acı bedelini ödüyordu. Hükümet Kürt vatandaşlardan aldığı oy desteğini kaybetmiş, HDP barajı geçmiş ve tek başına iktidar şansı yitirilmişti. Bunun yanında analar ağlamaya başlamış ve batıdaki oy vericilerin zihinlerinde Çözüm Süreci ile ilgili kuşkular belirmişti. Erken seçime kadar salaklığı tescilli muhalefet partileri oyalanırken, PKK'ya da küçük darbeler vurularak halk teskin edilecekti. Son 2 polisimizin evinde uyurken infaz edilmesi sonrasında Hükümet Hava Kuvvetlerine sadece kuzey Irak için kısa süreli bir izin verdi. İzinle birlikte Necdet Paşanın 3 yıldır uğraştığı kapsamlı hava harekâtı başladı. Hava Kuvvetleri boruyu köküne kadar soktu. Kuzey Irak'taki tüm PKK telsizleri ciyak ciyak zırlamaya, yandık, bittik diye inlemeye başladı. Karayılan telsizleri zorla kapattırdı. PKK'nın kayıpları eski hava taarruzlarıyla karşılaştırılamayacak ölçüdeydi. Uçaklara topçu bataryaları da uygun bölgelerde destek verdi. Bu kayıplardan sonra PKK, yıllardır yaptığı hazırlıkların küçük bir bölümünü harekete geçirdi ve şehir ve KCK gruplarını harekete geçirdi. Bir anda çocuklarını kaybeden tüm analar-babalar hep bir ağızdan ağlamaya başladı ama TSK hala valilerden operasyon izni alamıyordu. Hükümet belki masaya tekrar dönerim diye, uçakların vuruşlarını gösteren termal kamera kayıtlarını medyaya servis etmiyordu. Ancak PKK'lı teröristlerin eylem yoğunluğunun artmasıyla asker homurdanmaya, Hükümet dizginleri elinden kaçırmaya başladı. Ülkede hukukun zaten rafa kalktığı bir ortamda, Sisi olmasa da Hulusi Paşa şartları zorlayabilirdi. Buna Batı itiraz eder miydi? Bence batı Türkiye'yi o kadar seviyor ve AB'ye alıp demokrasi standartlarımızı yükseltmeye o kadar yürekten inanıyor ki, müsaade etmez :)) Bugün; Terörle Mücadelede mevcut durum nedir? Bundan sonra neler yapılmalı? Politik durum bunlara izin verir mi? konularını inceleyeceğim Öncelikle polisin içinde bulunduğu durum çok kötü. 1980 öncesindeki Pol–1, Pol-Der gibi bölünmüş durumda. Teröristle Mücadelede can kavgası veren, her gün şehitleri olan bir kurumun bu durumu beni endişelendiriyor. Sürgün mantığı işliyor. Cizre'ye soktuğumuz polis kaç gündür ne kadar mesafe almış, kaç terörist etkisiz hale getirilmiş ortada. Polisin silah-teçhizat-eğitimi eksiktir. Zırhlı aracı yok denecek kadar az, olanlar da hurda. Özellikle asayiş polisi tenekeden araçlarda. Cizre'de sivil halk da var. Yiyeceğini, suyunu bu kadar uzun süre kesip kale mi fethediyoruz? Olay amacından saptı, halk kaybedilir. Cizre'deki operasyonun uzama sebebi; iyi planlama yapılamaması, yeterli zırhlı araç, TSK’ dan zırhlı istihkam aracı alınmaması vs vs... Bana kalırsa polisin Cizre'deki operasyonu başarısız. Ama hata; alandaki polis kardeşlerimde değil, idareci ve planlamacılarda. Türkiye'de polis, Cizre gibi büyük bir ilçede bu çapta operasyon yapacak teçhizata ve eğitime sahip değil. Öncelikle konsepti yok. Bence şu anda bu işi yapabilecek tek birlik JÖAK ve onun da KKK. nın zırhlı istihkâm araçlarıyla desteklenmeye ihtiyacı var. Burada konu yine dönüp dolaşıp savunma bürokrasisi olmayan Hükümetin, siyasi emirlerle kendi bacağına sıkmasına geliyor. İktidara talip her partinin savunma alanlarında deneyimli bir ekibi olmalı. Ayrıca Hükümetler kendi askerine-polisine güvenip dinlemeli. Savunma konularında Bruce Willis'in aksiyon filmlerini seyretmekten öte bilgisi olmayanlar plan yaparsa, vaziyet bundan iyi olamaz. Şu saatten sonra Terörle Mücadelede sonuç alınmak istiyorsa yetki Kamu Güvenliği Müsteşarlığına verilmeli. Müsteşar Korgeneral olmalı :)) Kamu Güvenliği Müsteşarlığında terörle mücadele uzmanı asker, polis, mülki amir, sosyolog, psikologlar görevlendirilip planlama yapılmalı. Bu düzenlemeler zarfında zaman kaybetmemek için TSK sivillerin olmadığı alanlardaki büyük PKK'lı gruplara en az %30'luk zayiat verdirmeli. TSK, Kasım ayı sonuna kadar ancak kendine gelip toparlanır, Komandoların ayakları araziye alışılır, unutulan tecrübeler tazelenir. Teröristle Mücadelede bu seneden sonuç bekleyenler avucunu yalar. Ne polis, ne de TSK, Hantal bürokratik yapılarıyla hızlı toparlanamaz. Önümüzdeki Nisan başına kadar TSK ve polis zırhlı araçlarını ve eksik teçhizatını tamamlamalı. Kaba hesapla; 1000 Kobra, 1000 Kirpi, 100 AZMİM'in kara versiyonu, 100 Buffalo veya Husky mayın arama-imha aracına vs vs. ihtiyaç var. Çin, Rusya veya Pakistan'dan mı alırız bilmem ama Nisan'a kadar en az 20 operatif tip İHA'ya ihtiyacımız var. ANKA'dan 3 sene hayır yok. Özellikle Üs Bölgelerine drone tipi 8-10 bin TL.lik. rahmetli İlker Yarbayın da belirttiği mini İHA'lardan 3-400 tane alınmalı. 2016 yılı, yapılacak operasyonlarla çok büyük çatışmalar ve sosyal patlamalarla geçer.(İnşallah olmaz ama en az 1000 şehit öngörüyorum). Doğru dürüst planlama yapılır ve siyasi irade gösterilirse, 2016 Kasımına kadar PKK'nın eylem gücü % 10'a kadar düşürülür. 2017 yılında ise kurtarılmış bölge haline gelen Uzundere-Pirinçeken-İkiyaka gibi arazilere girilerek tüm sınırların güvenliği sağlanır. Şu ana kadar yazdıklarım terörle mücadelenin silahlı boyutu olan ve en fazla % 20'lik bölümüne tekabül eden teröristle mücadele konusuydu. Asıl zor olan STK'lar ile birlikte, Devletin tüm kurumlarının belli bir konsept dahilinde terörle mücadeleye yönelik çalışması. Siyasetin ve bürokrasinin ağır çarklarının popülist söylemlerden uzaklaştırılıp terörle mücadele eksenli hareket etmesi en güç olanı. Sivil kapsamda alınması gereken tedbirler . Ancak amatör bir çalışma. Bu konular öyle 3-5 uzmanın-akademisyenin (veya akil olduğu vehmedilen dallama sanatçıların) bir araya gelip çözebileceği hususlar değil. Bu çözümler için çok büyük çalışma grupları oluşturulmalı. Uzun vadeye (En az 10 sene) yönelik çalışılmalı ve dünyayla uyumlu olunmalı.      
Ekleme Tarihi: 12 Eylül 2015 - Cumartesi
Puna GÜLEÇÖZ

(Ata'sının kızı) Puna Güleçöz HARBİ ANALİZ...(ANALİZ-İ HARBİ)

Birkaç yıl önce Hükümet, sağlam bir savunma bürokrasisi (işten anlayan uzmanlar kadrosu) olmadan terör örgütü ile müzakere masasına oturdu. Masaya oturanlar ile Hükümet arasındaki ilişkiler, bilgiye ve uzmanlığa dayalı olmayıp, sadece güven ilişkisi üzerine bina edilmişti.

Muhtemelen o zamanlar ülkedeki ekonomik durumun da görece iyiliğiyle Hükümet üyeleri, Yeni Osmanlı İmp. rüyaları görüyordu. Belki Osmanlı yeniden kurulacak, 4 parçası birleşecek Kürdistan, bunun küçük bir eyaleti olacaktı. Bu güzel hayaller atmosferinde, muhtemelen de İngiltere gibi bize hep hayrı!!! dokunmuş ülkelerin ara buluculuğuyla imzalar atıldı. Daha ortada elimize geçen hiç bir şey yokken (Anaların kısa bir süre ağlamaya ara vermesi haricinde) G.doğu ipotek altına alındı. Bu ipoteğin adı halka Çözüm Süreci olarak anlatıldı.

Beyni paraya odaklı büyük halk kitleleri gözünü yummaya dünden razıydı. Çözüm Sürecinde bebek katili Apo bizzat bu ekip tarafından cilalanıp halka "Barışın Teminatı Yüce Kişilik" olarak sunulup alkışlatıldı.

PKK bu fırsatı çok iyi değerlendirdi. 2012 yazında 1400 kişiye kadar düşen yurt içindeki terörist kadrosunu yeniledi. Türkiye ve Kuzey Irak'taki 1500 Suriye kökenli teröristi IŞİD ile savaşmak için PYD kadrosuna aktardı. Devlet taraftarı aşiretleri "Devletle anlaştık, özerk olacağız bize biat etmezseniz yok olursunuz" diyerek ikna etti. Devlet taraftarı Kürt vatandaşlar son bir kez Devletin gözünün içine bakıp destek beklediler. Ama o desteği Devlet vermedi. G.doğudaki PKK'ya itaat etmeyen en sağlam korucular. Bu infaz edilen korucu ve sivil vatandaşlar kayıtlara "şehit" değil, "faili meçhul" olarak girdi. Halk sindi. Bu infaz edilenlere, gazete ve diğer medyada haber değeri taşımıyormuşçasına yer verilmedi. Batıda zaten kimsenin umurunda değildi.

Halka "Çocuklarınızı PKK'ya vermek için son şansınız, bunlar kuracağımız devlette kaymakam, hakim, subay olacak" diye propaganda yapıldı. Çözüm Sürecinde sadece 2014 yılında TC kimlik numarası tespit edilmiş PKK'ya katılan sayısı 4500. Tüm süreçte sayı 9000'e yakın. PKK daha önce burada anlattığım ve fotoğraflarda yer alan "Kır'a Dayalı Şehir Gerillacılığı" yapısına geçti. Dağlar hiltilerle, patlayıcılarla delinip derin tüneller, uçak bombalarının etki edemeyeceği sığınaklar açıldı. Eskisine ilave uçak geldiğinde tünel içine çekilen raylı Doçka uçaksavarlar kuruldu. Belediyelerdeki KCK'lılarla beraber yolların altına 100'lerce kiloluk bombalar yerleştirilip üzerlerine asfaltlar atıldı. Devlet bunlara karşılık KCK'lıları hapisten çıkardı ve askerin operasyona çıkmasını tamamen valilere bağlayarak askeri kışlaya hapsetti.

Bu arada asker ne yaptı? Necdet Özel Paşayı seven vardır, sevmeyen vardır. Ama çalışkan ve her okulu birincilikle bitirmiş bir komutandır. Necdet Paşa G.doğuda çalışan ve işi bilen komutanları (albaylar dâhil) tek tek çağırdı."Ne yapmalıyız" diye sordu. Hepsine kendi el yazılarıyla (kâğıda) teröre çözüm önerilerini yazdırıp kafa patlattı. Tüm istihbarat ona akıyordu ve durum kötüydü.

Batıdaki halkın keyfi yerinde ve G.doğunun elden kayıp gittiğinin farkında değildiler veya umursamıyorlardı. Hükümet zafer sarhoşluğundan laf dinlemeyecek kadar gerçeklerden uzak fantezi âlemindeydi. Birileri Suriye'yi fethetmeyi düşünüyordu. Ama PKK bu kadar güçlenmişken Suriye'ye girmek, Devletin telafisi mümkün olmayacak kayıplara uğramasına neden olacaktı.

Necdet Paşa komşu devletlere yönelik harekatlara sonuna kadar direndi. Güçlü hava savunmadan dolayı Suriye'de Hv.K. lerini kaybetmemeliydi. Netice itibariyle TSK başından dolayı Suriye'ye girmeye soğuk baktı. Hükümet azıcık yüz bulsa, şimdi b** çukurunda yüzüyorduk. Necdet Paşa bu arada "Çözüm Süreci hakkında bilgimiz yok, bu konudaki gelişmeleri Hükümet ve MİT bizle paylaşmıyor" diyerek tepki koydu. Ama durumun kimsenin umurunda olmadığını görünce (Buna tüm partiler ve halk dahildir) kendi işine odaklandı. MİT, GES'i de alıp TSK'ya PKK hakkında faydalı hiçbir bilgi vermeyince Hava İstihbarat Komutanlığında yeni bir yapı kurdu. Tüm kuvvetlerden terörle mücadele konusunda uzman personeli oraya atayarak PKK'nın bütün hedeflerini dk. dk. takip ettirdi. Özellikle kuzey Irak'ta Hava Kuvvetlerinin vurduğunda etki edebileceği hedefler cm. cm. çalışıldı. Pilotlar yeni bir düzenle eğitildi. Yıllardır uçakların PKK hedefleri üzerine klasik mühimmat bırakıp gittiği, sonra oradaki PKK'lıları delikten tekrar çıktığı biliniyordu.

Genç pilotlar özel eğitime girip güdümlü mermiyi mağaranın 1 m2'lik ağzından sokacak şekilde eğitildi. Tüm hedefler uçağın hangi açıdan gelip mermiyi sokması gerektiği için yüzlerce kare fotoğraflandı. Hükümetten alınacak kısa sürelik (3–4 saat) müddette, tüm hava kuvvetlerinin (havadan ikmal uçakları dâhil) seferberlik provaları yapıldı. Hava kuvvetlerinin bu çalışmasının bir benzeri 2'nci Ordu karargâhında yapıldı. Şehit Yarbay İlker ÇELİKCAN da orada 2 yıl çalışmıştı.

Bu süreçte PKK şımarmıştı. Suriye, Irak ve İran’daki sıkışmış durumuna bakmadan, AynelArab (Kobani) deki kazanım gazıyla eyleme devam etti. Bu eylemler siyaseten Hükümeti zora sokuyordu. Hükümet savunma bürokrasisine danışmadan yaptığı hataların acı bedelini ödüyordu. Hükümet Kürt vatandaşlardan aldığı oy desteğini kaybetmiş, HDP barajı geçmiş ve tek başına iktidar şansı yitirilmişti. Bunun yanında analar ağlamaya başlamış ve batıdaki oy vericilerin zihinlerinde Çözüm Süreci ile ilgili kuşkular belirmişti. Erken seçime kadar salaklığı tescilli muhalefet partileri oyalanırken, PKK'ya da küçük darbeler vurularak halk teskin edilecekti.

Son 2 polisimizin evinde uyurken infaz edilmesi sonrasında Hükümet Hava Kuvvetlerine sadece kuzey Irak için kısa süreli bir izin verdi. İzinle birlikte Necdet Paşanın 3 yıldır uğraştığı kapsamlı hava harekâtı başladı. Hava Kuvvetleri boruyu köküne kadar soktu. Kuzey Irak'taki tüm PKK telsizleri ciyak ciyak zırlamaya, yandık, bittik diye inlemeye başladı. Karayılan telsizleri zorla kapattırdı. PKK'nın kayıpları eski hava taarruzlarıyla karşılaştırılamayacak ölçüdeydi. Uçaklara topçu bataryaları da uygun bölgelerde destek verdi.

Bu kayıplardan sonra PKK, yıllardır yaptığı hazırlıkların küçük bir bölümünü harekete geçirdi ve şehir ve KCK gruplarını harekete geçirdi.

Bir anda çocuklarını kaybeden tüm analar-babalar hep bir ağızdan ağlamaya başladı ama TSK hala valilerden operasyon izni alamıyordu. Hükümet belki masaya tekrar dönerim diye, uçakların vuruşlarını gösteren termal kamera kayıtlarını medyaya servis etmiyordu. Ancak PKK'lı teröristlerin eylem yoğunluğunun artmasıyla asker homurdanmaya, Hükümet dizginleri elinden kaçırmaya başladı.

Ülkede hukukun zaten rafa kalktığı bir ortamda, Sisi olmasa da Hulusi Paşa şartları zorlayabilirdi. Buna Batı itiraz eder miydi? Bence batı Türkiye'yi o kadar seviyor ve AB'ye alıp demokrasi standartlarımızı yükseltmeye o kadar yürekten inanıyor ki, müsaade etmez :))

Bugün;

Terörle Mücadelede mevcut durum nedir?

Bundan sonra neler yapılmalı?

Politik durum bunlara izin verir mi?

konularını inceleyeceğim

Öncelikle polisin içinde bulunduğu durum çok kötü. 1980 öncesindeki Pol–1, Pol-Der gibi bölünmüş durumda. Teröristle Mücadelede can kavgası veren, her gün şehitleri olan bir kurumun bu durumu beni endişelendiriyor. Sürgün mantığı işliyor. Cizre'ye soktuğumuz polis kaç gündür ne kadar mesafe almış, kaç terörist etkisiz hale getirilmiş ortada. Polisin silah-teçhizat-eğitimi eksiktir. Zırhlı aracı yok denecek kadar az, olanlar da hurda. Özellikle asayiş polisi tenekeden araçlarda.

Cizre'de sivil halk da var. Yiyeceğini, suyunu bu kadar uzun süre kesip kale mi fethediyoruz? Olay amacından saptı, halk kaybedilir. Cizre'deki operasyonun uzama sebebi; iyi planlama yapılamaması, yeterli zırhlı araç, TSK’ dan zırhlı istihkam aracı alınmaması vs vs...

Bana kalırsa polisin Cizre'deki operasyonu başarısız. Ama hata; alandaki polis kardeşlerimde değil, idareci ve planlamacılarda. Türkiye'de polis, Cizre gibi büyük bir ilçede bu çapta operasyon yapacak teçhizata ve eğitime sahip değil. Öncelikle konsepti yok.

Bence şu anda bu işi yapabilecek tek birlik JÖAK ve onun da KKK. nın zırhlı istihkâm araçlarıyla desteklenmeye ihtiyacı var.

Burada konu yine dönüp dolaşıp savunma bürokrasisi olmayan Hükümetin, siyasi emirlerle kendi bacağına sıkmasına geliyor. İktidara talip her partinin savunma alanlarında deneyimli bir ekibi olmalı. Ayrıca Hükümetler kendi askerine-polisine güvenip dinlemeli. Savunma konularında Bruce Willis'in aksiyon filmlerini seyretmekten öte bilgisi olmayanlar plan yaparsa, vaziyet bundan iyi olamaz.

Şu saatten sonra Terörle Mücadelede sonuç alınmak istiyorsa yetki Kamu Güvenliği Müsteşarlığına verilmeli. Müsteşar Korgeneral olmalı :)) Kamu Güvenliği Müsteşarlığında terörle mücadele uzmanı asker, polis, mülki amir, sosyolog, psikologlar görevlendirilip planlama yapılmalı.

Bu düzenlemeler zarfında zaman kaybetmemek için TSK sivillerin olmadığı alanlardaki büyük PKK'lı gruplara en az %30'luk zayiat verdirmeli. TSK, Kasım ayı sonuna kadar ancak kendine gelip toparlanır, Komandoların ayakları araziye alışılır, unutulan tecrübeler tazelenir. Teröristle Mücadelede bu seneden sonuç bekleyenler avucunu yalar. Ne polis, ne de TSK, Hantal bürokratik yapılarıyla hızlı toparlanamaz. Önümüzdeki Nisan başına kadar TSK ve polis zırhlı araçlarını ve eksik teçhizatını tamamlamalı.

Kaba hesapla; 1000 Kobra, 1000 Kirpi, 100 AZMİM'in kara versiyonu, 100 Buffalo veya Husky mayın arama-imha aracına vs vs. ihtiyaç var. Çin, Rusya veya Pakistan'dan mı alırız bilmem ama Nisan'a kadar en az 20 operatif tip İHA'ya ihtiyacımız var. ANKA'dan 3 sene hayır yok. Özellikle Üs Bölgelerine drone tipi 8-10 bin TL.lik. rahmetli İlker Yarbayın da belirttiği mini İHA'lardan 3-400 tane alınmalı.

2016 yılı, yapılacak operasyonlarla çok büyük çatışmalar ve sosyal patlamalarla geçer.(İnşallah olmaz ama en az 1000 şehit öngörüyorum). Doğru dürüst planlama yapılır ve siyasi irade gösterilirse, 2016 Kasımına kadar PKK'nın eylem gücü % 10'a kadar düşürülür. 2017 yılında ise kurtarılmış bölge haline gelen Uzundere-Pirinçeken-İkiyaka gibi arazilere girilerek tüm sınırların güvenliği sağlanır.

Şu ana kadar yazdıklarım terörle mücadelenin silahlı boyutu olan ve en fazla % 20'lik bölümüne tekabül eden teröristle mücadele konusuydu.

Asıl zor olan STK'lar ile birlikte, Devletin tüm kurumlarının belli bir konsept dahilinde terörle mücadeleye yönelik çalışması. Siyasetin ve bürokrasinin ağır çarklarının popülist söylemlerden uzaklaştırılıp terörle mücadele eksenli hareket etmesi en güç olanı. Sivil kapsamda alınması gereken tedbirler . Ancak amatör bir çalışma. Bu konular öyle 3-5 uzmanın-akademisyenin (veya akil olduğu vehmedilen dallama sanatçıların) bir araya gelip çözebileceği hususlar değil. Bu çözümler için çok büyük çalışma grupları oluşturulmalı. Uzun vadeye (En az 10 sene) yönelik çalışılmalı ve dünyayla uyumlu olunmalı.

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

07
Eylül
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.