Çanakkale Haber

Prof Dr. Orhan KAVUNCU
Köşe Yazarı
Prof Dr. Orhan KAVUNCU
 

ALGI YÖNETİMİ ÜZERİNE

Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan bir uygulama var: algı yönetimi. Herkes buna biraz dikkat eder, etmelidir de. Benim ne söylediğim, ne yaptığım kadar muhataplarımın ne anladığı, ne kadar haberdar olduğu önemlidir. Hem yapıp söylediğinizden haberdar olanların sayısı önemlidir; hem de doğru anlamaları önemlidir. İşte algı yönetimi denilen işin hedefi bu olmalıdır; doğru anlaşılmak ve mümkün olduğu kadar çok insanı haberdar etmek.   Şimdi algı yönetimi deyince bir şeyi yapmaktan önce, iyi yaptığını göstermeyi anlıyor insanlar; bir yaptıysa beş yapmış gibi gösteriyor. Geçen gün bir genç geldi; iyi niyetli, bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama o kadar çok faaliyetinden bahsetti ki, insan ister istemez mübalâğayı görüyor. Aynı anda 8-10 faaliyeti bir insanın yürütmesi mümkün değildir ama o gözümün içine bakarak anlatıyordu. Belki birkaç arkadaşı işbölümü yapmışlardır filan diye düşündüm, sonra da dayanamadım, “imrendim” dedim, “ama bu kadar çok faaliyeti nasıl yetiştiriyorsunuz?” Takdirim onu şevke getirmişti, cevap verdi: “hocam Allah’ın inayetiyle bir gayret geliyor bize çalışıyoruz işte”. Yine dayanamadım ve daha açık misallendirerek sordum: “ondan eminim de, zamana nasıl sığdırıyorsun onca işi kardeşim; yüksek öğrenci topluluğunu Gaziantep’te topladınız, aynı anda İstanbul’da da göçmenlere destek platformu?” Zor durumda kalmıştı, karşı tarafın algısını olumlu yönde etkileme gayretiyle bir şeyler söyleyecek oldu ama sonra tutmayacağını anladı ve “hocam aslında bunların bir kısmı henüz proje halinde ama çok yakında uygulamaya geçireceğiz” dedi.   Bu temiz, iyi niyetli ve gayretli çocuk niçin böyle bir yola başvuruyordu? Benim vazifem onu da toplumdaki bu moda tavırlara karşı ikaz etmekti: “Bak benim canım kardeşim, iyisin, hoşsun. Ama senin kendi gerçek durumunla, olmak veya göstermek istediğin durum arasındaki aralık çok olmasın. Kendi gerçeğin 4 faaliyet iken sen 20 faaliyet yapmak istiyor olabilirsin, bunların hepsini yapıyormuş gibi gösterirsen kendini, insanlar bunu fark ettiği zaman senin hakkında olumsuz kanaat edinirler. Onun için olduğunda daha fazla görünmeye çalışma.”   *                             *                                 *   Pazarlamada maksat kötü malı iyi göstermek olmamalıdır. İyi malı pazarlamalıdır insan. Bunu sokaktaki işportacıdan siyaset yapan insana kadar her alana genellemek gerekir. Karşındakini tenkit ederken de ölçüyü kaçırmamak gerekir. Belki de Türk siyasi hayatında dinmek bilmeyen kutuplaşmanın temelinde yatan bu aşırı tavırlar ve algılamalardır. Daha doğrusu algı yönetimi, sadece kendini olduğundan iyi göstermeye yönelmiyor, rakibini de olduğundan daha kötü göstermeye yöneliyor.   Muhalefet, iktidarın her yaptığını tenkit etmek zorunda değildir. Oysa bizde doğru yapılanı da “mademki o yaptı o halde yanlıştır” gibi bir algılama olgusu söz konusudur.   Bunlara artık bir son vermek zamanı geldi de geçiyor bile. İktidarın her yaptığını yanlış bulmak yerine doğru yaptığı zaman bunu görüp, hiç olmazsa “ben daha iyi yaparım” diyebilmek gerekir. İktidar için de aynı şey söz konusudur, muhalefeti “madem ki onlar söylüyor, o halde yanlıştır” diye her konuda tenkit etmek yerine, bazen “şu tenkitlerini dikkate alıp politikamızı gözden geçireceğiz” diyebilmek, her halde gelişmişlik işareti sayılmalıdır.
Ekleme Tarihi: 15 Şubat 2015 - Pazar
Prof Dr. Orhan KAVUNCU

ALGI YÖNETİMİ ÜZERİNE

Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan bir uygulama var: algı yönetimi. Herkes buna biraz dikkat eder, etmelidir de. Benim ne söylediğim, ne yaptığım kadar muhataplarımın ne anladığı, ne kadar haberdar olduğu önemlidir. Hem yapıp söylediğinizden haberdar olanların sayısı önemlidir; hem de doğru anlamaları önemlidir. İşte algı yönetimi denilen işin hedefi bu olmalıdır; doğru anlaşılmak ve mümkün olduğu kadar çok insanı haberdar etmek.
 
Şimdi algı yönetimi deyince bir şeyi yapmaktan önce, iyi yaptığını göstermeyi anlıyor insanlar; bir yaptıysa beş yapmış gibi gösteriyor. Geçen gün bir genç geldi; iyi niyetli, bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama o kadar çok faaliyetinden bahsetti ki, insan ister istemez mübalâğayı görüyor. Aynı anda 8-10 faaliyeti bir insanın yürütmesi mümkün değildir ama o gözümün içine bakarak anlatıyordu. Belki birkaç arkadaşı işbölümü yapmışlardır filan diye düşündüm, sonra da dayanamadım, “imrendim” dedim, “ama bu kadar çok faaliyeti nasıl yetiştiriyorsunuz?” Takdirim onu şevke getirmişti, cevap verdi: “hocam Allah’ın inayetiyle bir gayret geliyor bize çalışıyoruz işte”. Yine dayanamadım ve daha açık misallendirerek sordum: “ondan eminim de, zamana nasıl sığdırıyorsun onca işi kardeşim; yüksek öğrenci topluluğunu Gaziantep’te topladınız, aynı anda İstanbul’da da göçmenlere destek platformu?” Zor durumda kalmıştı, karşı tarafın algısını olumlu yönde etkileme gayretiyle bir şeyler söyleyecek oldu ama sonra tutmayacağını anladı ve “hocam aslında bunların bir kısmı henüz proje halinde ama çok yakında uygulamaya geçireceğiz” dedi.
 
Bu temiz, iyi niyetli ve gayretli çocuk niçin böyle bir yola başvuruyordu? Benim vazifem onu da toplumdaki bu moda tavırlara karşı ikaz etmekti: “Bak benim canım kardeşim, iyisin, hoşsun. Ama senin kendi gerçek durumunla, olmak veya göstermek istediğin durum arasındaki aralık çok olmasın. Kendi gerçeğin 4 faaliyet iken sen 20 faaliyet yapmak istiyor olabilirsin, bunların hepsini yapıyormuş gibi gösterirsen kendini, insanlar bunu fark ettiği zaman senin hakkında olumsuz kanaat edinirler. Onun için olduğunda daha fazla görünmeye çalışma.”
 
*                             *                                 *
 
Pazarlamada maksat kötü malı iyi göstermek olmamalıdır. İyi malı pazarlamalıdır insan. Bunu sokaktaki işportacıdan siyaset yapan insana kadar her alana genellemek gerekir. Karşındakini tenkit ederken de ölçüyü kaçırmamak gerekir. Belki de Türk siyasi hayatında dinmek bilmeyen kutuplaşmanın temelinde yatan bu aşırı tavırlar ve algılamalardır. Daha doğrusu algı yönetimi, sadece kendini olduğundan iyi göstermeye yönelmiyor, rakibini de olduğundan daha kötü göstermeye yöneliyor.
 
Muhalefet, iktidarın her yaptığını tenkit etmek zorunda değildir. Oysa bizde doğru yapılanı da “mademki o yaptı o halde yanlıştır” gibi bir algılama olgusu söz konusudur.
 
Bunlara artık bir son vermek zamanı geldi de geçiyor bile. İktidarın her yaptığını yanlış bulmak yerine doğru yaptığı zaman bunu görüp, hiç olmazsa “ben daha iyi yaparım” diyebilmek gerekir. İktidar için de aynı şey söz konusudur, muhalefeti “madem ki onlar söylüyor, o halde yanlıştır” diye her konuda tenkit etmek yerine, bazen “şu tenkitlerini dikkate alıp politikamızı gözden geçireceğiz” diyebilmek, her halde gelişmişlik işareti sayılmalıdır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.