Türkiye Cumhuriyeti, batı toplumlarının 200 yılda gerçekleştirdiği aydınlanma devrimlerini 15 yılda hayata geçiren bir mucizenin adı olmuş, aydınlanma ve modernleşme süreciyle diğer Müslüman ülkelere ve dünyaya örnek gösterilen bir ülke konumuna gelmiştir.
Konunun kapsam ve önemi nedeniyle özet olarak Türklerde kadın ve Cumhuriyet dönemi kadının değeri ve Kurtuluş devrimimizde kadın ile cephede savaşan kadına sosyal,siyasal haklarını özet olarak bu yazımda değerlendirme çalışacağım
Bu bölümde ilk Türklerde kadını inceleyeceğiz
A-İLK TÜRKLERDE KADIN :Türk tarihinde kadın, hatun veya hanım değerli ve yeri doldurulamazdır. Dünya tarih sayfalarını incelersek, kadına Türkler kadar değer veren ve yücelten ikinci bir milletin olmadığını çok açık biçimde görebiliriz. Aile bugün olduğu gibi eski Türklerde de önemli ve değerlidir. Türklerde ailenin temeli kadındır. Türk kadını ailesinde söz sahibi olmuş ve kocasına daima destek olmuştur. Bu milattan önce de böyle idi. Avrupa, Afrika ve Arabistan’daki kadınlar köle olarak satılırken, Türk kadını her zaman hür ve özgür olmuştur.
Eski Türklerde kadın, ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar kılıcını iyi kullanır, ata biner ve güreşirler ve savaşa da katıldıklarını görmekteyiz
Bir Türk atasözü şöyle der: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi kadındır”.
Türk erkekleri, bir kadınla evlendiklerinde ikinci bir kadın almazlardı. Hun Türkleri döneminden beri kadın erkek ayrımı yapılmaz ve Hunlarda, kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edilir ve onsuz hiçbir şey yapılmazdı. Hatta öyle ki, Kağan’ın emirnamelerinde “Kağan buyruğu” ifadesi yalnız yer alır ve Kağanın hatununun adı kaydedilmezse o emirname geçerli sayılmazdı. Yabancı ülke elçileri kabulü sırasında hatunun da kağanın yanında olması mutlak kural olduğunu görmekteyiz
Ziya Gökalp bu durumu şöyle ifade ediyor: “Eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir”
Tarihte ilk kadın Hükümdar iskit Saka Türklerinin Hükümdarı Tomris hatundur. Büyük Hun Devleti hakanı Mete, komutan; hatunu ise, diplomat rolünde idiler.Göktürk anıtlarında Bilge Kağanın “Tanrı, Türk milleti yok olmasın diye babam (İlteriş) Kağanla anam (İlbilge) Hatunu yüceltti” şeklindeki ifadesiyle Han buyruklarının başındaki “Han ve Hatun buyurur ki…” şeklindeki ifadeler, kadının toplum içinde önemli bir yeri ol¬duğunu gösterir.
Göktürk ve Uygurlarda da kağanın hanımı hatun, devlet işlerinde kocası ile birlikte söz sahibi olmuştur. Tıpkı Hunlarda olduğu gibi, emirnameler yalnız kağan adına değil, “Kağan ve Hatunun namına” şeklinde ibare ile birlikte imzalanırdı. Kadın, aile içinde de daima yüksek söz sahibi olmuşturAsya Türklerinde Göktürklerin tarihi ve yaşamlarıyla ilgili en önemi kaynak Orhun kitabeleridir. VII. Yüzyıldan itibaren Orhun kitabeleri de “Kağan ve Hatun buyurur” sözleriyle başlar.
Türk kadınlarına verilen değerle alakalı İslam öncesi döneme ait bir çok kaynak bulunmaktadır. Bunlardan birisi de İslam öncesi İtil (Volga) Bulgarlarını ziyaret eden İbni Fadlan’ın eseridir. Fadlan eserinde Türk toplumunda kadının yerinin şaşırtıcı olduğunu itiraf etmekte ve şaşkınlığını açıkça belirtmektedir.
Fadlan, hatunun hükümdarın yanında oturduğunu ve bunun Türk geleneklerinin bir parçası olduğunu ve Türk kadınının asla erkeklerden kaçmadığını belirtiyor. Türk Destanlarda kadının güç ve ilham kaynağı olduğu bildirilmektedir.
Türk kadını her zaman at üstünde, kılıç elinde ve savaş meydanında en önde Dede Korkut destanımıza baktığımızda “Bamsı Beyrek” hikayesinde yer alan Banu Çiçek, bunun en güzel örneklerinden birisidir Türkler kadını bereket sembolü, yerin ve göğün evladı olarak görmüştür. Katunun rızası ve imzası olmadan Kağanın yaptığı anlaşma bile geçerli sayılmıyordu.
Çin ile ilk anlaşmayı, Mete Han'ın hatunu yaparken; Avrupa Hun Türklerinde resmi görüşmeleri Attila'nın hatunu yapıyordu. Türk mitolojisinde ise kadın artık tanrısallaşmıştır. Hükümdarın eşi devlet işlerinde yardımcısı konumundaydı.
Yaradılış destanında Ak Ana, sudan yaratma fikrini Ülgen'e verirken, en meşhur figürlerden Umay Ana Orhun Yazıtlarında bile yer almış.
Nitekim yazıtlarda ''Umay gibi, annem hatunun şerefine küçük kardeşime Kül Tigin adı verildi. Babam İlteriş kağan, anam İlbilge hatunu Tengri yukarıdan idare ederek yükseltmiş.'' demektedir.
Yine Türk mitolojisinde Asena yol gösteri tanrıçayken, Ötügen ise toprak anaya verilen isimlerden biridir.Türklerde kadın bu kadar kutsal bir noktadayken, zaman içinde Türk kadını Anadolu’ nun sosyolojik yapısı içinde geri kalmışlığını yaşadğını görüyoruz
Cinsiyet ayrımının hiçbir zaman yapılmadığı eski Türklerde kadın, hukuk bakımından erkekle eşitti (Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1974, s. 289).
Kız ile erkek arasında ayrım yapılmazdı. Türklerde kız çocuğu, evin başı,evin yakışığı idi. Eve gelen gelin, evi aydınlatan bir ateş olarak görülürdü (Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, Türk Dünyası Vakfı Yay., İstanbul 1988, s. 250, 254)
Ünlü İtalyan gezgini Marco Polo*, bir seyahatname klasiği olan ‘İl Millione’ adlı yapıtında, Türk kadınlarının 'ahlaki temizliğini' över ve onların “tüm dünyanın en temiz ve ahlaklı” kadınları olduğunu söyler...
14.Yüzyılın ünlü Arap gezgini İbn Batuda, ünlü 'Seyahatname' sinde, Orta Asya kadınından övgüyle söz ederken onların 'peçe, çarşaf diye birşey tanımadığını', 'erkeklerle birlikte dolaştıklarını*”, gerektiğinde 'komutan olacak kadar' iyi savaştıklarını söyler…]
Kaynak; METİN AYDOĞAN "Antik Çağdan Küresellleşmeye Yönetim Gelenekleri ve Türkler"
Atalarımızın Aziz Hatıralarına Saygılarımla
Müşavir Av.Emine Aygören HACIHAMDİOĞLU