Çanakkale Haber

“Masalların dili; yarı rüya dilidir”

GÜNCEL 30.09.2021 - 12:38, Güncelleme: 30.09.2021 - 12:38 1803+ kez okundu.
 

“Masalların dili; yarı rüya dilidir”

Judith Malika Liberman: “Masallarda, ancak rüyalarda görebileceğimiz kurgular var ve aynı rüyalar gibi bilinç ötemize seslenirler. Masallar çocuklara da genellikle uyumaları için anlatılır, yani orada da bir nevi trans hali söz konusu.

 Judith Malika Liberman: “Masallarda, ancak rüyalarda görebileceğimiz kurgular var ve aynı rüyalar gibi bilinç ötemize seslenirler. Masallar çocuklara da genellikle uyumaları için anlatılır, yani orada da bir nevi trans hali söz konusu. Masalları gerçekten algılamak, onların verdiği tadı daha da artırmak, anonim insanlık kültürünün alt metin olarak vermek istediklerini tam olarak hissetmek için trans haline geçmeye çalışmak gerekiyor. O kanala girebildiğinizde, var olan zaman ve mekan algısı kayboluyor. Ve günümüzün zaman, mekan ve entelektüel algısıyla masallara nüfuz etmek ve masalların size nüfuz etmesi pek olası değil.”   Uluslararası Koçluk Federasyonu ICF Global’in ülkemizdeki tek yetkili temsilcisi ICF Türkiye, bir yıldan fazla bir süredir gerçekleştirdiği “Çarşamba Buluşmaları” webinar serisinin Güz dönemine; Fransız anlatma uzmanı, masalcı, eğitmen ve sanat terapisti “Judith Malika Liberman”ı konuk ederek devam etti. Etkinlikte, "Dünyanın duyduğu hikayeler değişirse, dünya değişir" başlığı altında, farklı bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlatan ve o dünyaya giden yolu ortaklaşa hayal ettiren bir sohbet gerçekleştirildi.    Liberman: “Hayatımızı, onu yaşarken değil, anlatırken yaratıyoruz. Ve anlattığımız hikaye ne kadar sihir doluysa; hayatımız da o kadar sihir ve hayret dolu olur.”   10 yıldır ülkemizde yaşayan ve yetiştirdiği yeni nesil Anadolu masalcılarıyla masal anlatıcılığının yeniden canlanmasına katkıda bulunan Liberman, dünyanın duyduğu hikayeler değişirse, dünyanın değişeceğine yürekten inandığını vurgulayarak; “Binlerce senedir gönülden ağıza, ağızdan kulağa, kulaktan tekrar gönüle süzüle süzüle bize gelen şifalı simgesel yolculuktur masal. Masallarda kahraman plansız yola adım atan, risk alan kişidir. Masallarda aşk kazanır. Masallarda son ekmek lokması paylaşılır. Masallarda en küçük olan kazanır. Ve kuyunun dibine düştüğümüzde yeni sihirli dünyalar keşfederiz. Masallar atalarımızın sesidir. Kulaklarımıza fısıldıyor ve bizi hayatımızı yeniden yorumlamaya çağırıyorlar. Bizler çoğu zaman hep aynı hikayeleri anlattığımızda başka bir dünyanın mümkün olduğunu unutuyoruz. Halbuki hayatımızı onu yaşarken değil, onu anlatırken yaratıyoruz. Ve anlattığımız hikaye ne kadar sihir doluysa, hayatın da o kadar sihir ve hayret dolu olur.” dedi.   Hayaller yerine planlara fazla bağlanıldığında, insanlar arasında enerji bağlantısı zayıflıyor Her masal seansında planladığı bir masal olsa da, o anda en çok hangi masalı anlatmayı hissediyorsa, onu anlattığını vurgulayan Liberman, bu hissedişinde, masal anlattığı sırada orada bulunan insanlarla kurduğu yoğun bağlantının etkisi olduğuna inandığını söyledi. Liberman sözlerine şöyle devam etti: “20 yıldır sahnelerde masal anlatıyorum. Bu durumu çoğu kez yaşadım. İzleyicilerden gelen geri bildirimlerden biliyorum bu kurduğumuz ruhsal-fiziki bağlantıyı. İnsanlar arasında belki her zaman bir bağlantı var ama çoğu kez bu bağlantı arasında farklı engeller oluyor. Bunların en önemlilerinden birisi bizim rasyonel beyinlerimiz; planlarımızdır. Doğaçlama denen olgunun çok ama çok değerli olduğunu düşünüyorum. Planlarımıza fazla bağladığımızda, insanlar arasındaki enerji bağlantısının zayıfladığını düşünüyorum. Kast ettiğim bu bağlantı, fiziksel olarak hissettiğim bir bağlantı. Bunun, dinleyici kitlesine seslenen, öğretmenlik, müzisyenlik, şarkıcılık gibi her alanda yaşandığını düşünüyorum. Bu bağlantı gerçekleştiğinde, bir enerji döngüsü oluşuyor ve 2-3 saatlik bir seminerden mesela hemen herkes zinde çıkıyor. Bu bağlantı gerçekleşmediğinde ise çok yorgun çıkıyorlar etkinlikten insanlar.”   İçtiğimiz “çay” gibi bir zaman algısı Ayrıca, bu farklı fiziksel bağlantı için, insanların fiziksel olarak bir araya gelinmesinin de çok önemli olduğunu vurgulayan Liberman; şunları söyledi: “1,5 yıldır pandemiden dolayı insanlar fiziki olarak bir araya gelemiyor maalesef. Teknoloji sayesinde harika online etkinlikler yaptık ve bazıları gerçekten çok verimli oldu ama fiziki olarak bir araya gelmeyi özlediğini gözlemliyorum insanların. Özetle, dinleyici kitlesine seslenilen performanslarda, fiziki olarak bir araya gelmek ve bahsettiğim enerji döngüsünü oluşturabilmek çok ama çok önemli. Yeri gelmişken, zaman algımıza da biraz değinmem istiyorum: ‘Geçmek bilmeyen zaman’ şeklinde yaygın bir zaman algımız var. Bu nedenle, etkinlikler için ‘Su gibi geçsin” ifadesini çok duymaya başladım. Ama bu iyi bir şey mi acaba? Yani su gibi geçmesi? Yaşamlarımızın su gibi geçmesini istemeyiz sanırım? Doğal olarak, asıl yaşamın tadına varıp, varmadığımızı önemseriz. Ama o kadar korkuyoruz ki, bizi pelte gibi bırakan uzun toplantılardan, etkinliklerden, su gibi geçip gitsin istiyoruz. İşte masal formatı bize, ‘Ne yavaş ne de hızlı; doyurucu geçsin’ şeklinde üçüncü bir yol öneriyor.  Ben buna, ‘İçtiğimiz çay gibi geçsin’ diyorum.  Seçilen bardak ve çay türünden; açıklık, koyuluk, sıcaklık oranına kadar özen gösterdiğimiz bir içecektir ve yudum yudum içilir. İşte yaşadığımız her ana böyle yaklaşmak kıymetli.  Zaman algımıza tekrar dönersem: En sıkıcı yaşam anlarından birisi trafikte geçen süredir değil mi? Ama o sıkıcı anlarda bile zamanın akışı değişmiyor aslında; değişen şey o anda kendimize anlattığımız hikayedir.”   Masalların dili, yarı rüya dilidir Hem bir olgu hem de yöntem olarak “masal”a verdiği önemi de anlatan Liberman, anlattığı masal öncesi sözlerini şöyle tamamladı: “Masallar bu çağ için sıra dışı ve şaşırtıcıdır. Ve biz bu çağda onları anlamakta zorlandığımız için tehlike altındalar. Ve az önce çay ile örneklendirmeye çalıştığım zaman algısı burada da devreye giriyor.  Masallar kitaplara ait değildir; yani genelde kitaplaşsın ve okunsun diye üretilmezler. Doğaları anlatılmaya uygundur ve sözlü edebiyata ait anonim metinlerdir. Masalların doğum şekli ve yeri gerçekten çok önemlidir. Hayal edelim isterseniz? Birazdan söyleyeceklerimi, Elazığ’ın bir köyünde, 75 yaşında bir teyze anlattı bana. Anadolu’nun hemen her yerinde, tek bir soba yanan bir odada, eski geleneksel aile üyeleri toplanmışlar. Çoğu yerde kar en az diz boyu, kapı açılmıyor. Televizyon, kitap yok -Elazığlı teyzem, ‘Kitap olsa da okuyan ya da okuyabilen de pek yoktu’ demişti-, okuyana günlük gazete kaç gün sonra ulaşır kim bilir. Teyzemden aktarmaya devam ediyorum: ‘Özellikle kışın köye masalcılar gelirdi. Nasıl heyecanlanırdık. Havalara zıplardım. Tek gözlü evimiz vardı, aşağıda hayvanlar yaşardı ve yukarıyı ısıtırlardı. Kış o kadar uzun sürerdi ki, bitmeyecek diye düşünürdü insan. Sırtlarında genelde saz ile gelirlerdi ve tüm köylüler onlara erzak vermek için yarışırdı. Kimin misafiri olacağı önemliydi masalcının. Ama hangi ev olursa olsun, herkes o evde toplanacaktı.’ Düşünün, alacakaranlık bir akşam ve yatak odanız kadar bir odada 60 kişi, 70 kişi büyük bir heyecanla masal dinliyor. Böyle bir ortamda az da olsa trans haline girilmesi çok mümkün. Zaman farklılaşır, çay örneğinde olduğu gibi algılanmaya başlar. Ayrıca, eskinin ulaşım araçlarının azlığı, insanların toprağına, hayvanlarına bağlı olma zorunlulukları, insanların çok azının dış dünyaya fiziksel yolculuklar yapabilmesi sonucunu doğururdu. İnsanların çoğunun, köyleri dışındaki dünya ile bağlantıları masallar üzerinden ya da gelen masalcının anlattıkları üzerinden kurulurdu. Ve masal dinlenen ortamında etkisiyle, insanlar o anda uyanıklık ile uyku arasında olurlardı ve biraz da bu nedenle, masalların dili, yarı rüya dilidir sanırım. Masallarda, ancak rüyalarda görebileceğimiz kurgular var ve aynı rüyalar gibi bilinç ötemize seslenirler. Masallar çocuklara da genellikle uyumaları için anlatılır, yani orada da bir nevi trans hali söz konusu. Masalları gerçekten algılamak, onların verdiği tadı daha da artırmak, anonim insanlık kültürünün alt metin olarak vermek istediklerini tam olarak hissetmek için trans haline geçmeye çalışmak gerekiyor. O kanala girebildiğinizde, var olan zaman ve mekan algısı kayboluyor. Ve günümüzün zaman, mekan ve entelektüel algısıyla masallara nüfuz etmek ve masalların size nüfuz etmesi pek olası değil.”   Masalcı, eğitmen ve sanat terapisti “Judith Malika Liberman”, masallarda kullanılan önemli sembolleri ve genel olarak masal dilini değerlendirerek webinarı tamamladı.
Judith Malika Liberman: “Masallarda, ancak rüyalarda görebileceğimiz kurgular var ve aynı rüyalar gibi bilinç ötemize seslenirler. Masallar çocuklara da genellikle uyumaları için anlatılır, yani orada da bir nevi trans hali söz konusu.

 Judith Malika Liberman: “Masallarda, ancak rüyalarda görebileceğimiz kurgular var ve aynı rüyalar gibi bilinç ötemize seslenirler. Masallar çocuklara da genellikle uyumaları için anlatılır, yani orada da bir nevi trans hali söz konusu. Masalları gerçekten algılamak, onların verdiği tadı daha da artırmak, anonim insanlık kültürünün alt metin olarak vermek istediklerini tam olarak hissetmek için trans haline geçmeye çalışmak gerekiyor. O kanala girebildiğinizde, var olan zaman ve mekan algısı kayboluyor. Ve günümüzün zaman, mekan ve entelektüel algısıyla masallara nüfuz etmek ve masalların size nüfuz etmesi pek olası değil.”

 

Uluslararası Koçluk Federasyonu ICF Global’in ülkemizdeki tek yetkili temsilcisi ICF Türkiye, bir yıldan fazla bir süredir gerçekleştirdiği “Çarşamba Buluşmaları” webinar serisinin Güz dönemine; Fransız anlatma uzmanı, masalcı, eğitmen ve sanat terapisti “Judith Malika Liberman”ı konuk ederek devam etti. Etkinlikte, "Dünyanın duyduğu hikayeler değişirse, dünya değişir" başlığı altında, farklı bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlatan ve o dünyaya giden yolu ortaklaşa hayal ettiren bir sohbet gerçekleştirildi. 

 

Liberman: “Hayatımızı, onu yaşarken değil, anlatırken yaratıyoruz. Ve anlattığımız hikaye ne kadar sihir doluysa; hayatımız da o kadar sihir ve hayret dolu olur.”

 

10 yıldır ülkemizde yaşayan ve yetiştirdiği yeni nesil Anadolu masalcılarıyla masal anlatıcılığının yeniden canlanmasına katkıda bulunan Liberman, dünyanın duyduğu hikayeler değişirse, dünyanın değişeceğine yürekten inandığını vurgulayarak; “Binlerce senedir gönülden ağıza, ağızdan kulağa, kulaktan tekrar gönüle süzüle süzüle bize gelen şifalı simgesel yolculuktur masal. Masallarda kahraman plansız yola adım atan, risk alan kişidir. Masallarda aşk kazanır. Masallarda son ekmek lokması paylaşılır. Masallarda en küçük olan kazanır. Ve kuyunun dibine düştüğümüzde yeni sihirli dünyalar keşfederiz. Masallar atalarımızın sesidir. Kulaklarımıza fısıldıyor ve bizi hayatımızı yeniden yorumlamaya çağırıyorlar. Bizler çoğu zaman hep aynı hikayeleri anlattığımızda başka bir dünyanın mümkün olduğunu unutuyoruz. Halbuki hayatımızı onu yaşarken değil, onu anlatırken yaratıyoruz. Ve anlattığımız hikaye ne kadar sihir doluysa, hayatın da o kadar sihir ve hayret dolu olur.” dedi.

 

Hayaller yerine planlara fazla bağlanıldığında, insanlar arasında enerji bağlantısı zayıflıyor

Her masal seansında planladığı bir masal olsa da, o anda en çok hangi masalı anlatmayı hissediyorsa, onu anlattığını vurgulayan Liberman, bu hissedişinde, masal anlattığı sırada orada bulunan insanlarla kurduğu yoğun bağlantının etkisi olduğuna inandığını söyledi. Liberman sözlerine şöyle devam etti: “20 yıldır sahnelerde masal anlatıyorum. Bu durumu çoğu kez yaşadım. İzleyicilerden gelen geri bildirimlerden biliyorum bu kurduğumuz ruhsal-fiziki bağlantıyı. İnsanlar arasında belki her zaman bir bağlantı var ama çoğu kez bu bağlantı arasında farklı engeller oluyor. Bunların en önemlilerinden birisi bizim rasyonel beyinlerimiz; planlarımızdır. Doğaçlama denen olgunun çok ama çok değerli olduğunu düşünüyorum. Planlarımıza fazla bağladığımızda, insanlar arasındaki enerji bağlantısının zayıfladığını düşünüyorum. Kast ettiğim bu bağlantı, fiziksel olarak hissettiğim bir bağlantı. Bunun, dinleyici kitlesine seslenen, öğretmenlik, müzisyenlik, şarkıcılık gibi her alanda yaşandığını düşünüyorum. Bu bağlantı gerçekleştiğinde, bir enerji döngüsü oluşuyor ve 2-3 saatlik bir seminerden mesela hemen herkes zinde çıkıyor. Bu bağlantı gerçekleşmediğinde ise çok yorgun çıkıyorlar etkinlikten insanlar.”

 

İçtiğimiz “çay” gibi bir zaman algısı

Ayrıca, bu farklı fiziksel bağlantı için, insanların fiziksel olarak bir araya gelinmesinin de çok önemli olduğunu vurgulayan Liberman; şunları söyledi: “1,5 yıldır pandemiden dolayı insanlar fiziki olarak bir araya gelemiyor maalesef. Teknoloji sayesinde harika online etkinlikler yaptık ve bazıları gerçekten çok verimli oldu ama fiziki olarak bir araya gelmeyi özlediğini gözlemliyorum insanların. Özetle, dinleyici kitlesine seslenilen performanslarda, fiziki olarak bir araya gelmek ve bahsettiğim enerji döngüsünü oluşturabilmek çok ama çok önemli. Yeri gelmişken, zaman algımıza da biraz değinmem istiyorum: ‘Geçmek bilmeyen zaman’ şeklinde yaygın bir zaman algımız var. Bu nedenle, etkinlikler için ‘Su gibi geçsin” ifadesini çok duymaya başladım. Ama bu iyi bir şey mi acaba? Yani su gibi geçmesi? Yaşamlarımızın su gibi geçmesini istemeyiz sanırım? Doğal olarak, asıl yaşamın tadına varıp, varmadığımızı önemseriz. Ama o kadar korkuyoruz ki, bizi pelte gibi bırakan uzun toplantılardan, etkinliklerden, su gibi geçip gitsin istiyoruz. İşte masal formatı bize, ‘Ne yavaş ne de hızlı; doyurucu geçsin’ şeklinde üçüncü bir yol öneriyor.  Ben buna, ‘İçtiğimiz çay gibi geçsin’ diyorum.  Seçilen bardak ve çay türünden; açıklık, koyuluk, sıcaklık oranına kadar özen gösterdiğimiz bir içecektir ve yudum yudum içilir. İşte yaşadığımız her ana böyle yaklaşmak kıymetli.  Zaman algımıza tekrar dönersem: En sıkıcı yaşam anlarından birisi trafikte geçen süredir değil mi? Ama o sıkıcı anlarda bile zamanın akışı değişmiyor aslında; değişen şey o anda kendimize anlattığımız hikayedir.”

 

Masalların dili, yarı rüya dilidir

Hem bir olgu hem de yöntem olarak “masal”a verdiği önemi de anlatan Liberman, anlattığı masal öncesi sözlerini şöyle tamamladı: “Masallar bu çağ için sıra dışı ve şaşırtıcıdır. Ve biz bu çağda onları anlamakta zorlandığımız için tehlike altındalar. Ve az önce çay ile örneklendirmeye çalıştığım zaman algısı burada da devreye giriyor.  Masallar kitaplara ait değildir; yani genelde kitaplaşsın ve okunsun diye üretilmezler. Doğaları anlatılmaya uygundur ve sözlü edebiyata ait anonim metinlerdir. Masalların doğum şekli ve yeri gerçekten çok önemlidir. Hayal edelim isterseniz? Birazdan söyleyeceklerimi, Elazığ’ın bir köyünde, 75 yaşında bir teyze anlattı bana. Anadolu’nun hemen her yerinde, tek bir soba yanan bir odada, eski geleneksel aile üyeleri toplanmışlar. Çoğu yerde kar en az diz boyu, kapı açılmıyor. Televizyon, kitap yok -Elazığlı teyzem, ‘Kitap olsa da okuyan ya da okuyabilen de pek yoktu’ demişti-, okuyana günlük gazete kaç gün sonra ulaşır kim bilir. Teyzemden aktarmaya devam ediyorum: ‘Özellikle kışın köye masalcılar gelirdi. Nasıl heyecanlanırdık. Havalara zıplardım. Tek gözlü evimiz vardı, aşağıda hayvanlar yaşardı ve yukarıyı ısıtırlardı. Kış o kadar uzun sürerdi ki, bitmeyecek diye düşünürdü insan. Sırtlarında genelde saz ile gelirlerdi ve tüm köylüler onlara erzak vermek için yarışırdı. Kimin misafiri olacağı önemliydi masalcının. Ama hangi ev olursa olsun, herkes o evde toplanacaktı.’ Düşünün, alacakaranlık bir akşam ve yatak odanız kadar bir odada 60 kişi, 70 kişi büyük bir heyecanla masal dinliyor. Böyle bir ortamda az da olsa trans haline girilmesi çok mümkün. Zaman farklılaşır, çay örneğinde olduğu gibi algılanmaya başlar. Ayrıca, eskinin ulaşım araçlarının azlığı, insanların toprağına, hayvanlarına bağlı olma zorunlulukları, insanların çok azının dış dünyaya fiziksel yolculuklar yapabilmesi sonucunu doğururdu. İnsanların çoğunun, köyleri dışındaki dünya ile bağlantıları masallar üzerinden ya da gelen masalcının anlattıkları üzerinden kurulurdu. Ve masal dinlenen ortamında etkisiyle, insanlar o anda uyanıklık ile uyku arasında olurlardı ve biraz da bu nedenle, masalların dili, yarı rüya dilidir sanırım. Masallarda, ancak rüyalarda görebileceğimiz kurgular var ve aynı rüyalar gibi bilinç ötemize seslenirler. Masallar çocuklara da genellikle uyumaları için anlatılır, yani orada da bir nevi trans hali söz konusu. Masalları gerçekten algılamak, onların verdiği tadı daha da artırmak, anonim insanlık kültürünün alt metin olarak vermek istediklerini tam olarak hissetmek için trans haline geçmeye çalışmak gerekiyor. O kanala girebildiğinizde, var olan zaman ve mekan algısı kayboluyor. Ve günümüzün zaman, mekan ve entelektüel algısıyla masallara nüfuz etmek ve masalların size nüfuz etmesi pek olası değil.”

 

Masalcı, eğitmen ve sanat terapisti “Judith Malika Liberman”, masallarda kullanılan önemli sembolleri ve genel olarak masal dilini değerlendirerek webinarı tamamladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.