Devlet Su Yatırımlarını Yapmıyor, Sorumluluğu Belediyeye Atıyor

Yaz sıcaklarının artmasıyla birlikte birçok belde, ilçe ve köyde su sıkıntısı hat safhaya ulaştı. Vatandaşlar çeşmelerden su akmadığını, tankerle gelen suyun ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini dile getirirken, yıllardır devam eden bu sorunların çözümü için somut bir adım atılmıyor. Her defasında suyla ilgili altyapı yatırımlarının belediyelerin sorumluluğunda olduğu öne sürülüyor. Ancak bu durumun gerçeği ne kadar yansıttığı tartışmalı. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesi açıkça devletin, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını güvence altına almakla yükümlü olduğunu belirtir. Bu sorumluluk, vatandaşların temiz içme suyuna ulaşmasını da kapsar. Devletin asli görevlerinden biri; içme suyu, kanalizasyon, baraj, gölet ve su isale hatları gibi temel altyapı yatırımlarını planlamak, finanse etmek ve gerektiğinde yerel yönetimlerle iş birliği içinde hayata geçirmektir. Ancak ülkemizde bu yük sıklıkla maddi gücü olmayan küçük belediyelerin üzerine yıkılıyor. Bir belde belediyesinin, baraj inşa etmesi ya da 50 kilometrelik bir su isale hattı döşemesi mümkün mü? Elbette hayır. Ancak merkezi yönetim, çözüm üretmek yerine topu sürekli belediyelere atıyor. Vatandaşlar ise hangi partiden olduğuna bakmaksızın suya erişim bekliyor. Bu durum, sosyal devlet anlayışının içinin boşaltıldığını da gözler önüne seriyor. Yerel yönetimlerin merkezi idareye yaptığı yazılı başvurular bile ya dikkate alınmıyor ya da yıllarca bekletiliyor. Bu da sorunun kronikleşmesine yol açıyor. Bugün Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan su sıkıntısı, yalnızca meteorolojik bir kuraklık değil; aynı zamanda bir yönetim krizidir. Sorunun çözümü için siyasi ayrım yapılmaksızın merkezi hükümetin sorumluluk alması şarttır. Halkın susuzlukla boğuştuğu bir ortamda devletin kenardan izlemesi kabul edilemez. Taner ARÇUKOĞLU