Çanakkale Haber

ÇOMÜ Açıkladı ;Çanakkale Boğazının Rengi neden Turkuaza döndü

BİLİM (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 08.06.2015 - 18:12, Güncelleme: 08.06.2015 - 18:12 3539+ kez okundu.
 

ÇOMÜ Açıkladı ;Çanakkale Boğazının Rengi neden Turkuaza döndü

Türkoğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü; ‘’Besin zincirinin ilk halkasını oluşturan, oksijen ve besin kaynağı olarak kirlenmemiş ve ekolojik bozulmaya uğramamış denizel ortamlarda yaşam için büyük bir öneme sahip olan fitoplankton, evsel, tarımsal ve endüstriyel atıklarla kirlenmiş denizel ortamlardaki yaşam için çoğu zaman büyük tehdit oluşturabilmektedir.   Aşırı üreme gösteren fitoplankton türleri “toksin üretenler” ve “toksin üretmeyenler” olmak üzere iki grup altında değerlendirilir. Hem toksin üretenler hem toksin üretmeyenler sistemde aşırı ürediklerinde renklenmelere sebep olurlar. Diğer taraftan, toksin üretenler, sadece deniz suyunda farklı renk skalaları oluşturmakla kalmaz, bazı durumlarda salgıladığı toksinler yoluyla hem içinde yaşadığı ortamdaki diğer canlılara, hem besin zinciri yoluyla insan sağlığına tehdit oluşturabilecek boyutlara ulaşabilmektedir.    Toksin üretmeyenler, yine, toksin üretmese bile sistemde o kadar aşırı ürerler ki diğer canlıların yaşam alanlarını müdahale ederler.          Bu organik birikimin inorganik hale dönüşmesi sırasında da sistemdeki oksijen oldukça tüketilmektedir. Literatürde 'Harmfull Algal Blooms (HABs)' olarak adlandırılan fitoplanktonun aşırı üremesi durumlarında deniz suyunu, şu anda da tüm Marmara'da görüldüğü gibi içinde üreme gösteren fitoplankton türüne bağlı olarak yeşile, yeşilin farklı tonlarına, bazen kırmızıya, kahverengiye ve beyaza dönüştürebilmektedir.   Eskiden bu gibi renklenmeler koy, körfez ve spesifik liman bölgelerinde birkaç saat ile birkaç gün arasında değişen zaman dilimlerinde görülürdü. Ancak, Haziran 2003’de ve günümüzde (Mayıs-Haziran, 2015) Marmara Denizi'nde de görüldüğü gibi tüm sistemi kaplayacak ve birkaç hafta, hatta bir aya yaklaşan süre boyunca devam edebilen bir potansiyele ulaştığını gözlemliyoruz.   Marmara Denizi’nde söz konusu turkuaz rengini oluşturma potansiyeline sahip olan kokkolitofor “Emiliania huxleyi “ türü her hangi bir toksik madde salgılamamakla birlikte çok yoğun potansiyelde ürediği için sistemdeki diğer canlılar üzerine olumsuz etkilerinin olduğu da bilinmektedir.   Sanayi, endüstriyel ve evsel atıkların arıtılmadan denizlere boşalımı arttıkça denizler kirlenmeye devam etmektedir. Özellikle, evsel ve tarımsal kaynaklı kirlenme sonucu sisteme sürekli olarak fazladan fosfat ve nitrat girdisi bu türlerin aşırı çoğalmalarına neden olmaktadır. Bu bitkisel kaynaklı tek hücreli türlerin (fitoplankton) aşırı çoğalmaları sonucu sistemin renklenmeye başladığını görüyoruz.   Bu bloom (aşırı fitoplankton çoğalımı) ve sonucunda renklenme olayı 17 Mayıs 2015’de başladı ve hala devam ediyor. Muhtemelen Haziran 2015’in ortalarına kadar devam edecek. Çanakkale Boğazı'nda Haziran 2003’de benzer bir renklenme olayı oluşmuştu. O dönem için yoğun olarak üreyen tür kokkolitofor “E. Huxleyi” idi ve olgu benim tarafımdan uluslararası iki dergide yayınlandı. Bu tür de dahil olmak üzere, fitoplankton türleri aslında sistemin kirliliğini bir şekilde azaltmaya ve dolayısıyla sistemi dengelemeye çabalıyor. Ancak, nereye kadar? Bunun da bir sınırı var.   Aslında, söz konusu bu fitoplankton türü (E.huxleyi), ilkbahar boyunca aşırı üreme gösteren diyatom türlerinin ortamdaki besin elementleri olarak da bilinen nitrat ve fosfatı besin olarak tüketmesi sonrasında diyatomlar üreyemez duruma gelirler. Bu sayede, hemen yaz başında diyatomlar ile girmiş oldukları rekabetten kurtulmuş olurlar. Bu dönemde, besin elementlerince son derece kıt bir ortamda bile olsa rekabetten kurtulmuş olan ve hücre duvarında CaCO3 biriktiren ve bu sayede kalsit disk olarak da bilinen kokkolit yapılara sahip olan bu tür global ısınma sonucu CO2 miktarının fosil yakıtlar sonucu atmosferde ve dolayısıyla çözünmüş halde denizlerde giderek artması ve yine global ısınma sonucu ortalama su sıcaklığının da artması, yerel anlamda durgun deniz ve hava koşullarının oluşması sonucunda aşırı üreme göstererek deniz suyu rengini turkuaza dönüştürmektedir.    Bu renklenme oluşturan fitoplankton türleri, ister toksin üreten ister üretmeyen olsun, aşırı üreme gösterdiklerinde sisteme ve sistemde yaşayan diğer canlılara bir şekilde zarar vermektedirler.’’
Türkoğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü; ‘’Besin zincirinin ilk halkasını oluşturan, oksijen ve besin kaynağı olarak kirlenmemiş ve ekolojik bozulmaya uğramamış denizel ortamlarda yaşam için büyük bir öneme sahip olan fitoplankton, evsel, tarımsal ve endüstriyel atıklarla kirlenmiş denizel ortamlardaki yaşam için çoğu zaman büyük tehdit oluşturabilmektedir.   Aşırı üreme gösteren fitoplankton türleri “toksin üretenler” ve “toksin üretmeyenler” olmak üzere iki grup altında değerlendirilir. Hem toksin üretenler hem toksin üretmeyenler sistemde aşırı ürediklerinde renklenmelere sebep olurlar. Diğer taraftan, toksin üretenler, sadece deniz suyunda farklı renk skalaları oluşturmakla kalmaz, bazı durumlarda salgıladığı toksinler yoluyla hem içinde yaşadığı ortamdaki diğer canlılara, hem besin zinciri yoluyla insan sağlığına tehdit oluşturabilecek boyutlara ulaşabilmektedir.    Toksin üretmeyenler, yine, toksin üretmese bile sistemde o kadar aşırı ürerler ki diğer canlıların yaşam alanlarını müdahale ederler.          Bu organik birikimin inorganik hale dönüşmesi sırasında da sistemdeki oksijen oldukça tüketilmektedir. Literatürde 'Harmfull Algal Blooms (HABs)' olarak adlandırılan fitoplanktonun aşırı üremesi durumlarında deniz suyunu, şu anda da tüm Marmara'da görüldüğü gibi içinde üreme gösteren fitoplankton türüne bağlı olarak yeşile, yeşilin farklı tonlarına, bazen kırmızıya, kahverengiye ve beyaza dönüştürebilmektedir.   Eskiden bu gibi renklenmeler koy, körfez ve spesifik liman bölgelerinde birkaç saat ile birkaç gün arasında değişen zaman dilimlerinde görülürdü. Ancak, Haziran 2003’de ve günümüzde (Mayıs-Haziran, 2015) Marmara Denizi'nde de görüldüğü gibi tüm sistemi kaplayacak ve birkaç hafta, hatta bir aya yaklaşan süre boyunca devam edebilen bir potansiyele ulaştığını gözlemliyoruz.   Marmara Denizi’nde söz konusu turkuaz rengini oluşturma potansiyeline sahip olan kokkolitofor “Emiliania huxleyi “ türü her hangi bir toksik madde salgılamamakla birlikte çok yoğun potansiyelde ürediği için sistemdeki diğer canlılar üzerine olumsuz etkilerinin olduğu da bilinmektedir.   Sanayi, endüstriyel ve evsel atıkların arıtılmadan denizlere boşalımı arttıkça denizler kirlenmeye devam etmektedir. Özellikle, evsel ve tarımsal kaynaklı kirlenme sonucu sisteme sürekli olarak fazladan fosfat ve nitrat girdisi bu türlerin aşırı çoğalmalarına neden olmaktadır. Bu bitkisel kaynaklı tek hücreli türlerin (fitoplankton) aşırı çoğalmaları sonucu sistemin renklenmeye başladığını görüyoruz.   Bu bloom (aşırı fitoplankton çoğalımı) ve sonucunda renklenme olayı 17 Mayıs 2015’de başladı ve hala devam ediyor. Muhtemelen Haziran 2015’in ortalarına kadar devam edecek. Çanakkale Boğazı'nda Haziran 2003’de benzer bir renklenme olayı oluşmuştu. O dönem için yoğun olarak üreyen tür kokkolitofor “E. Huxleyi” idi ve olgu benim tarafımdan uluslararası iki dergide yayınlandı. Bu tür de dahil olmak üzere, fitoplankton türleri aslında sistemin kirliliğini bir şekilde azaltmaya ve dolayısıyla sistemi dengelemeye çabalıyor. Ancak, nereye kadar? Bunun da bir sınırı var.   Aslında, söz konusu bu fitoplankton türü (E.huxleyi), ilkbahar boyunca aşırı üreme gösteren diyatom türlerinin ortamdaki besin elementleri olarak da bilinen nitrat ve fosfatı besin olarak tüketmesi sonrasında diyatomlar üreyemez duruma gelirler. Bu sayede, hemen yaz başında diyatomlar ile girmiş oldukları rekabetten kurtulmuş olurlar. Bu dönemde, besin elementlerince son derece kıt bir ortamda bile olsa rekabetten kurtulmuş olan ve hücre duvarında CaCO3 biriktiren ve bu sayede kalsit disk olarak da bilinen kokkolit yapılara sahip olan bu tür global ısınma sonucu CO2 miktarının fosil yakıtlar sonucu atmosferde ve dolayısıyla çözünmüş halde denizlerde giderek artması ve yine global ısınma sonucu ortalama su sıcaklığının da artması, yerel anlamda durgun deniz ve hava koşullarının oluşması sonucunda aşırı üreme göstererek deniz suyu rengini turkuaza dönüştürmektedir.    Bu renklenme oluşturan fitoplankton türleri, ister toksin üreten ister üretmeyen olsun, aşırı üreme gösterdiklerinde sisteme ve sistemde yaşayan diğer canlılara bir şekilde zarar vermektedirler.’’
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.