Çanakkale Haber

Taner ARÇUKOĞLU
Köşe Yazarı
Taner ARÇUKOĞLU
 

10'U ANMAK

Ben bu 10 Kasım da ATATÜRK'Ü bir başka şekilde anmak istiyorum.  Açtığı en son fabrika ile...  İlkokul 3.sınıfı'ın sonunda düzenlenen gösterilerde payıma,  öğretmenim'in seçtiği bir şiiri okumak düşmüştü..  Şiir okuyacaktım okumasına da bir de şartı vardı..  Üzerimde Beyaz bir elbise olacak,  bu beyaz çorap ve gene beyaz ayakkabılarla da tamamlanacaktı..  O yılların yokluk Türkiyesinde bu "istediğini denkleme" işi pek de kolay olmamakla birlikte, hani olurda ana mağaza ve dükkanlarda bütçemize göre bulamama ihtimaline karşı "pazar" da bulma ümidini de İçimizde taşıyorduk.. Bu gibi durumlarda,  benim gibi memur çocukları'nın istekleri ve ihtiyaçları  "eli ayağı düzgün olsun,  kaliteli malzeme olsun,  verdiğin paraya değsin, üç beş kullanımda atılacak kıvama gelmesin!" deyince ve üstüne üstlük,  bedenime ve bütçemize uygun beyaz elbise de bulamayınca,   Annem de "elbiseyi dikme" işini üstlenince... Bugün gibi hatırlıyorum..  "O Bakanlıklardaki üç katlı mağazanın, boydan boya cam kapısını açıp,  mermer taş zeminde yürürken,  içerdeki havaya karışan patiska,  basma,  yün halı ve deri kokusunu..  Ve bu kokunun ardında ki tezgahlarda görevli olarak çalışanların,  bir üniforma havasında taşıdıkları, takım elbise,  beyaz gömlek ve lacivert kravatla,  lacivert kalem etek,  beyaz gömlek ve lacivert hırka..  Annem giriş katında sağ tarafa top top yerleştirilen kumaşlar arasında,  bir buçuk metre saten kumaş kestirirken, Babam bir alt kattan az sonra benim olacak Beyaz deri ayakkabılarımla yukarı çıkıyordu..   Orası..   O çocuk gözümle bana o kadar güzel bir uyum,  sunum ve rahatlık verirdiki o yüksek tavanlı binanın sahibi SÜMERBANK dan hiç çıkmak  istemezdim." O yıllar insanlar vakit buldukça alışveriş yapmak için değil, ailecek  yürüyüş yapmak için merkezlere indiğinden ne yalan söyleyim,  Sümerbank'ın içine girip o yerlere serili halıların üzerinde zıplayacağım,  yuvarlanacağım günleri iple çekerdim.   Neyse ki;  Bakanlık mensubu olan Babam'ın yılın önemli günleri olan Bayram ve yılbaşında hediye olarak aldığı SÜMERBANK kuponları  mağazadan içeri girmemize sebepdi..  Diyorum ya!  Günümüzde 1990 doğumlu olanlar AVM kültürü ile büyüdüklerinden bilmez.   Benim büyüklerimden duyduğum ve belgesel olarakda izlediğim  SÜMERBANK NAZİLLİ BASMA FABRİKASI ATATÜRK ' ün SOSYO-KÜLTÜREL AĞIRLIKLI CUMHURİYET PROJESİdir.  SÜMERBANK  Türkiye'nin kalkınmasındaki ve gelişmesindeki önemi son derece  büyüktür..  1933 yılında NAZİLLİ  de temeli atılmış.  1937 yılında içindeki 480 makinanın aynı anda çalışmasıyla "işte bu bir musikidir!" diyen,  ATATÜRK tarafından açılışı gerçekleşmiş.  Sovyetler Birliği ve Türk ortak yapımı olan Nazilli basma fabrikasının,  Alet,  makina ve Teçhizatları Sovyetler birliğinden Narenciye karşılığında alınmış.. İçinde çalışanların tüm ihtiyacının karşılandığı Hastane , spor tesisleri  tiyatro ve sinema salonları, hamam, balo salonları ve kreş de bulunmaktaymış.   Bunun yanında,  çalışanların boş zamanlarında.  kendilerini hobi olarak geliçtirecekleri bir çok kurslar açılmış,   Aynı isimle Sanat müziği korosu,  futbol,  voleybol,  basketbol takımları kurulmuş,  bir çok turnuva ve  gösteriler düzenlenmiş..  İşçileri lojman ve fabrika arasında getirip götürmesi için "GIDI GIDI" adı verilen tren varmış.  Ve herkes bisiklete binermiş..  "Anlayacağınız FABRİKA, üreten, eğiten ve yetiştiren bir kurummuş.. " Bedri Rahmi Eyüğboğlu bir NAZİLLİ anısını şöyle dile getiriyor..  "Ne yalan söyleyeyim, sinemada görsem reklamdır derdim. Bana Anadolu’da bir kaza merkezinde işine bisikletle giden beş yüz işçi gördüm deseler,  kolay kolay aklım yatmazdı.  Ben BÖYLE BİR tesisi gözümle görmesem inanmazdım.." Araştırmacı gazeteci Banu Avar da  bir kaç yıl önce davet edildiği TV programı'nın birinde şuna benzer cümlelerle VENEZUELLA da yaşadığı bir anı'yı anlatmıştı..  " Banu Avar bir rehber ile Venezuellada gezerken "Kemal Atatürk " tabelasını görüyor ve rehbere hayretle soruyor.. -Bu tabela nedir?  Rehber bir tepede durup hemen aşağıdaki yerleri gösteriyor  Ve DEVAM EDİYOR,  "Şu bacası tüten yeri görüyor musun? İşte o fabrika.. Yanında spor salonu, Onun yanında dinlenme tesisi,  hastane bizim evde hemen onun yanı..  Banu Avar şaşkın şaşkın bakarken Rehber devam ediyor..  "Biz ona Mustafa Kemal Atatürk modeli sosyal tesisli fabrika" diyoruz..  Bugün Venezuella bu modeli yaşatmaya DEVAM ederken,   Biz,   2000 li yıllara geldiğimizde 450 satış mağazasına ve 44 Bankaya sahip olan SÜMERBANK'ı gün geldi gayet de bilinen bir sebeple AKILLARA ZARAR mantıkla, NEO-LİBERALCİLERİMİZİN DESTEK VE KATKILARI İLE ÖZELLEŞTİRDİK.  Onlara göre ekmek,  biçmek üretmek kısaca Tarım köylü işiydi.   Ve Türkiye Avrupai olmalı,  köylü kalmamalıydı! .. . KÖY ENSTİTÜLERİ NEDEN VE NASIL TÜKETİLDİYSE,  SÜMERBANK DA AYNI SEBEPLE YOK EDİLDİ..  İşte bir ölüm yıldönümünde daha huzurunda saygıyla eğiliyorum.  Yüreğimde bir yangın... İçim buruk..  Bize bıraktığın hiç bir Cumhuriyet değerlerimize sahip çıkamadık.  AFFETME SEN BİZİ,  AFFETME! 
Ekleme Tarihi: 08 Kasım 2018 - Perşembe
Taner ARÇUKOĞLU

10'U ANMAK

Ben bu 10 Kasım da ATATÜRK'Ü bir başka şekilde anmak istiyorum. 

Açtığı en son fabrika ile... 

İlkokul 3.sınıfı'ın sonunda düzenlenen gösterilerde payıma,  öğretmenim'in seçtiği bir şiiri okumak düşmüştü.. 

Şiir okuyacaktım okumasına da bir de şartı vardı.. 
Üzerimde Beyaz bir elbise olacak,  bu beyaz çorap ve gene beyaz ayakkabılarla da tamamlanacaktı.. 

O yılların yokluk Türkiyesinde bu "istediğini denkleme" işi pek de kolay olmamakla birlikte, hani olurda ana mağaza ve dükkanlarda bütçemize göre bulamama ihtimaline karşı "pazar" da bulma ümidini de İçimizde taşıyorduk..

Bu gibi durumlarda,  benim gibi memur çocukları'nın istekleri ve ihtiyaçları 
"eli ayağı düzgün olsun,  kaliteli malzeme olsun,  verdiğin paraya değsin, üç beş kullanımda atılacak kıvama gelmesin!" deyince ve üstüne üstlük,  bedenime ve bütçemize uygun beyaz elbise de bulamayınca,  
Annem de "elbiseyi dikme" işini üstlenince...

Bugün gibi hatırlıyorum.. 

"O Bakanlıklardaki üç katlı mağazanın, boydan boya cam kapısını açıp,  mermer taş zeminde yürürken,  içerdeki havaya karışan patiska,  basma,  yün halı ve deri kokusunu.. 
Ve bu kokunun ardında ki tezgahlarda görevli olarak çalışanların,  bir üniforma havasında taşıdıkları, takım elbise,  beyaz gömlek ve lacivert kravatla,  lacivert kalem etek,  beyaz gömlek ve lacivert hırka.. 
Annem giriş katında sağ tarafa top top yerleştirilen kumaşlar arasında,  bir buçuk metre saten kumaş kestirirken, Babam bir alt kattan az sonra benim olacak Beyaz deri ayakkabılarımla yukarı çıkıyordu..  
Orası..  
O çocuk gözümle bana o kadar güzel bir uyum,  sunum ve rahatlık verirdiki o yüksek tavanlı binanın sahibi SÜMERBANK dan hiç çıkmak  istemezdim."

O yıllar insanlar vakit buldukça alışveriş yapmak için değil, ailecek  yürüyüş yapmak için merkezlere indiğinden ne yalan söyleyim,  Sümerbank'ın içine girip o yerlere serili halıların üzerinde zıplayacağım,  yuvarlanacağım günleri iple çekerdim.  
Neyse ki; 
Bakanlık mensubu olan Babam'ın yılın önemli günleri olan Bayram ve yılbaşında hediye olarak aldığı SÜMERBANK kuponları  mağazadan içeri girmemize sebepdi.. 

Diyorum ya! 
Günümüzde 1990 doğumlu olanlar AVM kültürü ile büyüdüklerinden bilmez.  

Benim büyüklerimden duyduğum ve belgesel olarakda izlediğim 
SÜMERBANK NAZİLLİ BASMA FABRİKASI ATATÜRK ' ün SOSYO-KÜLTÜREL AĞIRLIKLI CUMHURİYET PROJESİdir. 

SÜMERBANK  Türkiye'nin kalkınmasındaki ve gelişmesindeki önemi son derece  büyüktür.. 

1933 yılında NAZİLLİ  de temeli atılmış. 

1937 yılında içindeki 480 makinanın aynı anda çalışmasıyla "işte bu bir musikidir!" diyen,  ATATÜRK tarafından açılışı gerçekleşmiş. 

Sovyetler Birliği ve Türk ortak yapımı olan Nazilli basma fabrikasının, 
Alet,  makina ve Teçhizatları Sovyetler birliğinden Narenciye karşılığında alınmış..

İçinde çalışanların tüm ihtiyacının karşılandığı Hastane , spor tesisleri  tiyatro ve sinema salonları, hamam, balo salonları ve kreş de bulunmaktaymış.  

Bunun yanında,  çalışanların boş zamanlarında.  kendilerini hobi olarak geliçtirecekleri bir çok kurslar açılmış,  
Aynı isimle Sanat müziği korosu,  futbol,  voleybol,  basketbol takımları kurulmuş,  bir çok turnuva ve  gösteriler düzenlenmiş.. 

İşçileri lojman ve fabrika arasında getirip götürmesi için "GIDI GIDI" adı verilen tren varmış.  Ve herkes bisiklete binermiş.. 

"Anlayacağınız FABRİKA, üreten, eğiten ve yetiştiren bir kurummuş.. "

Bedri Rahmi Eyüğboğlu bir NAZİLLİ anısını şöyle dile getiriyor.. 

"Ne yalan söyleyeyim, sinemada görsem reklamdır derdim. Bana Anadolu’da bir kaza merkezinde işine bisikletle giden beş yüz işçi gördüm deseler,  kolay kolay aklım yatmazdı. 
Ben BÖYLE BİR tesisi gözümle görmesem inanmazdım.."

Araştırmacı gazeteci Banu Avar da  bir kaç yıl önce davet edildiği TV programı'nın birinde şuna benzer cümlelerle VENEZUELLA da yaşadığı bir anı'yı anlatmıştı.. 

" Banu Avar bir rehber ile Venezuellada gezerken "Kemal Atatürk " tabelasını görüyor ve rehbere hayretle soruyor..

-Bu tabela nedir? 

Rehber bir tepede durup hemen aşağıdaki yerleri gösteriyor 
Ve DEVAM EDİYOR, 

"Şu bacası tüten yeri görüyor musun?
İşte o fabrika.. Yanında spor salonu, Onun yanında dinlenme tesisi,  hastane bizim evde hemen onun yanı.. 

Banu Avar şaşkın şaşkın bakarken Rehber devam ediyor.. 

"Biz ona Mustafa Kemal Atatürk modeli sosyal tesisli fabrika" diyoruz.. 

Bugün Venezuella bu modeli yaşatmaya DEVAM ederken,  
Biz,  
2000 li yıllara geldiğimizde 450 satış mağazasına ve 44 Bankaya sahip olan SÜMERBANK'ı gün geldi gayet de bilinen bir sebeple AKILLARA ZARAR mantıkla, NEO-LİBERALCİLERİMİZİN DESTEK VE KATKILARI İLE ÖZELLEŞTİRDİK. 

Onlara göre ekmek,  biçmek üretmek kısaca Tarım köylü işiydi.  
Ve Türkiye Avrupai olmalı,  köylü kalmamalıydı!
..
.
KÖY ENSTİTÜLERİ NEDEN VE NASIL TÜKETİLDİYSE,  SÜMERBANK DA AYNI SEBEPLE YOK EDİLDİ.. 


İşte bir ölüm yıldönümünde daha huzurunda saygıyla eğiliyorum. 
Yüreğimde bir yangın...
İçim buruk.. 

Bize bıraktığın hiç bir Cumhuriyet değerlerimize sahip çıkamadık. 

AFFETME SEN BİZİ,  AFFETME! 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.