Çanakkale Haber

Bünyamin Nami Tonka
Köşe Yazarı
Bünyamin Nami Tonka
 

Lozan ve Mustafa Kemal Üzerine Değerlendirmel

Lozan ve Mustafa Kemal Üzerine Değerlendirmeler Yapan Mesut Şen Hocamıza Bir Katkı. Enver ve Mustafa Kemal karşılaştırması: Enver, heyecanlarıyla Mustafa Kemal aklıyla hareket eden birisidir.  Enver, Tümen seviyesinde bir birliğe bile komuta etmeden yükselmiştir. Mustafa Kemal,bütün askeri birliklere komuta etmiştir. Enver,Luderndorf' un 56 sayfalık, "Top Yekün Harp Stratejisi" adlı eseri okusaydı,savaş stratejisini daha farklı kurabilirdi. Mustafa Kemal'in yetiştiği ve kendisini geliştirdiği süreç ,ders verici. Enver ,bu süreçten mahrum ve saray damadı olarak hızla yükseliyor.  Mustafa Kemal,liyakat üzere bir yere geliyor. Enver,şimdikilerin geldiği metotla geliyor. Bu yüzden başarılı olması mümkün olmuyor. Yalnız, bu adamların hepsinin ortak özelliği,hepsi namuslu insanlar. Para hırsı yok. Tavsiyeleriniz doğru.  Ancak,bence Afet İnan'ın yazdığı" Mustafa Kemal Atatürk' ün Karlsbad Hatıraları "bunların içinde en önemlisi. Burada,daha sonra neler yapacağını açık açık anlatıyor. Mustafa Kemal, zamanı çok iyi kullanıyor. Güçleri bir araya toplamayı biliyor. Enver,savaşın sonunu göremiyor. Münferit Sulh istedi ,diye Yakup Cemil'in yargılanıp idamına ses çıkarmıyor. Yarımada'da şehitlerimizin ardından mevlit okutan tek bir Cumhurbaşkanımız vardır. O da Mustafa Kemal' dir. Şehidinin arkasından ağlayan tek bir komutan vardır. O da Mustafa Kemal' dir.  Bize tekrar, Paşa'yı hatırlatıp düşündürttüğünüz için size, çok teşekkür ederim.  Bu vesileyle Lozan Barış Anlaşması milletimize kutlu olsun. Düşünmeye devam. Yine Adalet Bir dostum,Fırat Yılmaz Çakıroğlu yargılamasında hüküm ,adaleti tesis etti mi? Diye soruyor. İşte cevabım. Vatan sevdalılarının, yine kendi vatanında, hainlerce şehit edilmesinin karşılığı bu değil. Türk insanı ,kendisine yapılanları affedebilmiş. Ama vatanı tehlikeye atanı ve vatana ihaneti ,hiç affetmemiş. Şimdiki geçerli kanuna göre, en üst sınır verilmiş.  Bu adaleti tesis etmiş mi? Hayır! Adalet dağıtmayan bir adalet sistemi kamu vicdanını yaralar. Adamın biri,meydanlarda idam kararı mecliste alınırsa buna karşı gelmem,demektedir. Bunu 16 Nisan'dan önce çok kere söyledi. Şimdi bir siyasi partinin de genel başkanı. 317 kişilik grupta bir kanun teklifi verecek babayiğit mi bulamıyor? İdam, vatana ihanet suçlarında gelmeli. Bence,böyle bir şey bu zihniyetle gerçekleşmez. Çünkü,korku dağları bekliyor. Adalet,her önüne gelenin ırzına geçtiği sokak h...... olmuş. Türkiye'de kimse,bu h....... ile evlenmek istemiyor(?) Bin erkeğin artığı ,diye. Adalet tesis edilirse,her şey güzel olur,derim. Bu bizde böyle de,sanki dünyada adalet var mı? Bence, adalet güçlülerin adaletidir.  Hem Amerika hem de Almanya ,adaletin ırzına, kendi derin devletleri vasıtasıyla geçmektedir. 1960' lı yıllarda Alman teröristler, cezaevinde,ayakları yerde,ikinci ranzaya bağlı bir iple intihar etmişler, biz de yuttuk. Onlar, teröristlerini bizim gibi beslemiyor,imha ediyor. Biz de teröristleri besleyip salıyoruz. Yine, Almanya'da,Nazi gruplarının giriştikleri toplumsal olaylarda bizim dönerci ustaları da dahil on kadar Türk ,Almanlarca katledildi.  Yargılama safhasında,tam şahitler ifadeye gelecekler ,öldürülüyor. Bu kadar düzenli ve kanun devleti olan Almanya' da dosyalar kayboluyor.  Tam komedi. Türk'e Almanya' da bile adalet yok. Şu Hamburg olaylarını kim takip ederek ,bilgi alıp yazabildi. Alman derin devleti ,her şeye müdahale edip dizayn etti. Adalet! Irzına geçile geçile sokağa düştü. Bunda hepimizin suçu var. Siyasiler mi? Onların yatacak yeri yok . Ama,yine de adaletli olalım ,derim. Çünkü , adalet hepimize lâzım. Hem iktidara hem de muhalefete de lâzım. Adaletli ve liyakatli kadrolar oluşturun. Çözüm bunda. 93 Harbi / Tuna Cephesi / Osman Paşa'nın Plevne'ye Girişi / Plevne Tahkimatı / Ruslarla İlk Temas: Mahalle Köyü’nden sabah saat 05:00’te hareket eden Osman Paşa Kolordusu, öğleyin tarihi Taş Köprü’yü geçerek top sesleri eşliğindePlevne’ye girdi [36]. Rusların Tuna’ya taarruzlarıyla, endişe içinde bekleyen Plevne’nin Türk ahalisi, genci, yaşlısıyla sokaklara dökülmüştü. Halkın, “Taze hayat bulmuşçasına”, sevinç gözyaşlarıyla karşıladığı 1. Fırka, “Vatan” şarkısını çalıp söyleyerek, büyük bir coşkuyla kasabaya girdi [37]. Türk askeri, Plevne Müdafaası’nda olduğu gibi, bu yürüyüşte de insan aklının kavramakta zorlandığı bir gayret göstermiştir. 13 Temmuz 1877’de başladığı yürüyüşünü, kızgın güneşin altında,sarp ve kurak araziye rağmen 19 Temmuz 1877’de tamamlayarak, askerlik tarihinin kaydettiği en büyük cebri yürüyüşü gerçekleştirmiş, bu yürüyüşte; Vidin – Plevne arasındaki 192 kilometrelik mesafeyi, günde ortalama 30 kilometrelik bir süratle kat etmiştir. [37] İbrahim Edhem, a. g. e., s. 41-42 *** Plevne’nin Sosyal Yapısı *** Tarla, bağ ve bahçeleriyle verimli topraklara sahip olan Plevne, Osmanlı İdari Teşkilatı’nda Niğbolu Sancağı’na bağlıydı. Harbin arifesinde, 1.627’si Müslümanlara, 1.474’u Hıristiyanlara ait toplam 3.101 hanesiyle 17.000 kişilik bir nüfusa sahipti. Rusların Tuna’yı geçmesiyle, kasabadan 4.000 Bulgar’ın kaçmış, 2.000 Türk’ün ise buraya sığınmış olması mevcut nüfusu Türkler lehine çevirmiş, kasabada Türkler çoğunluğu elde etmişti. Kasabada, bir Alman doktor tarafından idare edilen tek bir hastane, 2 han, 1 saat kulesi, 18 cami, 2 kilise, 1 askeri ilkokul, 8 Türk, 5 Bulgar okulu mevcuttu [44]. [44] Von Herbert, Aynı eser, s. 89; Furneaux, Aynı eser, s. 35 *** Plevne Tahkimatı *** Plevne’yi alelade bir harpten farklı kılan unsurlardan biride, hiç kuşkusuz -o günün şartlarında bir buluş olarak nitelendirilen- tahkimat sistemidir. O güne dek toprağın üstünde, üzerlerine yerleştirilen malzemeyle tahkim edilen siperler [45], Plevne’de toprağın içine kazılmıştı. dışarıdan bakıldığında nal şeklinde ve tekmiş gibi görünen bu siperler, yer altından birbirlerine bağlanmıştı. Sahra tahkimatında, büyük bir buluş [46] olarak değerlendirilen bu siperler, Mühendis Tevfik Paşa’nın eseridir. İlk muharebeyle başlayan bu tahkimat, her gün daha da geliştirilerek Plevne’yi zapt edilmesi imkansız bir hale getirmişti [47]. Bu mevziler, direniş kabiliyetini, inşa edilirken kullanılan malzemeden ziyade, şekilleri ve pratikliklerinden alıyorlardı. Günümüzde dahi geçerliliğini koruyan bu tahkimat sistemi şöyleydi: — Mevzilerin uzunluğu 36 kilometre, derinliği 5 kilometreydi. Yapılış şekli, İhtiyat kuvvetlerini (Yedek kuvvetler) Rus toplarının menzili dışında bırakıyor ve topçu ateşinden zarar görmesini önlüyordu. Mevziler birbirlerine yaklaşarak, kasabanın etrafında birleşiyordu. Böylelikle, hem ihtiyat kuvvetlerinin ihtiyaç duyulan yerlere nakli zaman kaybetmeden kolaylıkla gerçekleştirilebiliyor, hem de Rus kuvvetlerinin parçalanarak, birbirinden uzaklaşmaları sağlanıyordu. Cephe ve tabyaların bir özelliği de, gelişigüzel değil, Plevne’deki asker sayısına göre yapılmış olmalarıydı. — Tahkimat, ileri hatları merkezden koruyacak şekilde yapılmıştı. Bu sistem, ileri hatları korumakla kalmıyor, düşman taarruzu esnasında çapraz ateş imkanı veriyordu. — Mevzi ve avcı çukurlarının birbirlerine tünellerle bağlanmış olması, ihtiyat kuvvetlerinin icap ettiğinde istenen yere sevkıyatını kolaylaştırıyordu. Arazi mümkün mertebe değerlendirilmiş, tabyaların içerisinde ara siperler ve ateşe dayanıklı korunaklar yapılmıştı (mahfuz mahal). — Toplar tabyalara yerleştirilmişse de, gerektiğinde düşmana azami zayiat verdirecek şekilde, taşınması sağlanıyordu. — Plevne Tahkimatı’nın en önemli özelliği ise; yaşayan bir varlık gibi, devamlı kendini yenileyip, geliştirmesiydi. Birlikler, tahkimatın yapımı ve geliştirmesinde yetkiliydiler, muharebelerden edindikleri tecrübeler doğrultusunda tabyaları genişletmek, ara irtibat hendekleri ve korunaklı bölümler inşa etmekte özgürdüler [48]. [45] Bu şekilde yapılan siperler, ne kadar sağlam yapılırsa yapılsın tek bir top atışıyla bile tahrip olurken, Plevne yüzlerce bataryanın yaylım ateşine aylarca dayanma başarısını göstermiştir. Bkz. Kalelizade, Plevne, İstanbul, 1932, s. 3-4 [46] Devrin en meşhur askeri otoritesi sayılan Mareşal Moltke: “Osman Paşa’nın yaptığı yenilik bundan sonra istihkam fenninde kuşatma usulünü değiştirmeyi icap ettirecektir.” Diyerek, Plevne Tahkimatlarına ve Osman Paşa’ya hayranlığını açıkça dile getirmiştir. Bkz. M. Çağatay Uluçay, Gazi Osman Paşa, İstanbul, 1959, s. 18 [47] Gen-Kur, a. g. e., s. 35-36; Kazma, kürek gibi basit el aletleriyle hiçbir inşaat malzemesi kullanılmadan, topraktan yapılmış bu mevziler, hemen hemen tüm yabancı yazarlar tarafından abartılı bir biçimde tasvir edilmiştir. Hatta Ame de Lofrv, La Guerre D’orient adlı eserinde, Osman Paşa’nın Amerikan İç Savaşı’ndan esinlenerek Plevne Tahkimatı’nı inşa ettirdiğini söylemişse de, Tokat’ta doğmuş, Türk Ordusundan başka hiçbir orduda görev almamış Osman Paşa’ya haksız bir ithamda bulunmuştur. Bkz. Albay Talat, a. g. e., s. 154; Von der Goltz Paşa, a. g. e., s. 15 [48] Gen-Kur, a. g. e., s. 36-40 *** Osman Paşa Kuvvetlerinin Ruslarla İlk Temasları (Savaşın Provası) *** Osman Paşa, karargahını bizzat tayin etmek, şehrin müdafaaya uygun sırtlarını incelemek ve yapılacak mevziler için kurmaylarına direktifler vermek maksadıyla, karargah subayları ve bir süvari bölüğüyle 19 Temmuz 1877 sabahı erkenden Plevne’ye harekât etmişti. Osman Paşa civardaki keşfini bitirdiğinde saat 13:30’du ve birlikleri Plevne’ye henüz ulaşıyordu. İleri karakol ve keşif kolları, Rus kuvvetlerinin Ziştovi yolu üzerinde görünüp iki koldan (Virbiça-Krayova) ilerlediklerini bildirmişti ve bu esnada Griviça ve Yanıkbayır (Yanbolu Bayır) sırtlarından gelen top sesleri, aylarca sürecek bir mücadelenin fitilini ateşliyordu [58]. [58] Süer, Aynı eser, s. 162; Mahmud Celalettin Paşa, a. g. e., s. 449 *** Osman Paşa Kuvvetlerinin Savaş Tertibatı Alması *** Bu haberler karşısında Osman Paşa, hiç vakit kaybetmeden, 2 topla takviye ettiği 3 tabur (2. Nişancı, 1. Simav Taburu, 2. Sınıf Redif Simav Taburu) ve 2 süvari bölüğünden oluşan bir kuvveti 1. Tugay Komutanı Ahmet Hıfzı Paşa komutasında Griviça istikametindeki sırtlara, 3 top ile takviyeli Nizamiye 4. Piyade Alayı’nı da Bukova sırtlarına gönderdi. Diğer kuvvetlerin mevzilendirilişi de şöyleydi: Çankırı Taburu, Bukova Köyünün güney sırtlarına. 2 topla takviyeli 3 tabur ve 2 süvari bölüğü, Albay Yunus komutasında Yanıkbayır sırtlarına, 4. Piyade Alayı’nın 3. Taburu, 3 topla takviye edilerek Plevne’nin güney batısındaki 251 rakımlı sırta konuşlandırılmıştır. Daha önce Atıf Paşa tarafından Opaneç köyü civarına yerleştirilmiş taburda, bir taburla kuvvetlendirilerek Hasan Sabri Paşa komutasına verilmişti. Oluşturulan bu müdafaa hatlarıyla, 19 Temmuz 1877 günü saat 14:00’den itibaren Plevne, kuzey, güney ve doğudan gelmesi muhtemel hücumlara karşı emniyet altına alınmıştı [59]. [59] Süer, Aynı eser, s. 162-63 *** Ruslarla İlk Temas *** Sadece Tuna Nehri’ni geçmek için “kırk-elli bin” kişilik bir kuvveti gözden çıkarmış olan Ruslar [60], tahminlerinin aksine oldukça zayıf bir direnişle karşılaşmış, bir çok yeri kolaylıkla ele geçirmişlerdi. Yüksek bir moralle Plevne’ye yürüyen 5. Tümen’in 1. Tugayı, 19 Temmuz’da Virbiça’dan Krayova’ya yaklaştığı sırada kuvvetli bir top ateşiyle karşılaşınca şaşırmıştı. Kısa sürede toparlanarak muharebe düzeni alan Rus kuvvetleri, Bukova köyü civarındaki Türk İleri Karakol Bölüğünü de püskürtmeye muvaffak olmuşlardı [61]. Daha birkaç gün önce, Niğbolu gibi müstahkem bir kaleyi zaptetmiş olan Rus birlikleri, Plevne’yi; hiç zorlanmadan ele geçirilecek, açık bir kasaba olarak görüyordu. Zayıf bir muhafız kıtasıyla karşılaşıldığını [62] düşünen 1. Tugay Komutanı General Knorring, bu kuvvetleri -tutunmalarına fırsat vermeden-, “ayaklarının tozu ile ezmek” [63] düşüncesiyle, taarruz etmekte bir sakınca görmemişti. Fakat, İleri Karakol Bölüğü’nü takviye eden Çankırı Taburu, bu bölükle birlikte karşı taarruza geçince bu kez Rus Nişancı Taburu gerilemek zorunda kalmıştı ve köyün kuzeyindeki mevziler tekrar ele geçirilmişti. Beklenmedik bu mukavemet karşısında 1. Rus Tugay Komutanı General Knorring, bir taarruz girişiminin başarısız olacağını anlamış ve daha fazla ilerlemeye cesaret edememişti. Aynı gün (19 Temmuz 1877), Albay Klaynhauz Müfrezesi’nden, Griviça’yı ele geçirmek ve Plevne civarını keşfetmek göreviyle Rusçuk yönünde ilerleyen 2 Kuban Kazak Süvari Bölüğü, Griviçe Köyünün boş olmasından istifade ederek, burayı işgal etmişti. Plevne yönünde ilerlemesine devam eden bu birlik, Türk topçusunun baskın şeklindeki ateşi karşısında, ne olduğunu anlayamadan, panik halinde geri çekilmeye başlamıştı. Türk süvarisi, bir müddet panik halindeki bu birliği takip etmişse de, arkadan gelen Klaynhauz Müfrezesinin top ateşiyle karşılaşınca bundan vazgeçmiştir. Griviça Köyü’nün doğu sırtlarına gelen Albay Klaynhauz, Plevne’nin Türk kuvvetleriyle tutulduğunu görerek, tıpkı General Knorring gibi ilerlemesine imkan kalmadığını anlamış ve durumu 5. Tümen Komutanı General Suldner’e bildirerek geceyi bulunduğu yerde geçirme kararı almıştı [64]. [60] Cevdet Paşa, a. g. e., s. 177 [61] Süer, Aynı eser, s. 163 [62] Erkan-ı Harbiye Kolağalarından Reşid, a. g. e., s. 30 [63] İbrahim Edhem, a. g. e., s. 42 [64] Süer, a. g. e., s. 163 *** İlk Temas Neticesinde Osman Paşa’nın aldığı Tedbirler *** 19 Temmuz 1877 günü meydana gelen bu çarpışmalar, bir sonraki gün yapılacak muharebenin küçük bir provası mahiyetindeydi. Müşir Osman Paşa kuvvetlerinden 2 asker şehit olmuş, 12 asker yaralanmıştı, 4 hayvanda telef olmuştu. Rusların zayiatı bu miktarın en az iki misli kadardı [65]. Akçam sona eren bu küçük çaplı muharebeler, yerini yarınki muhtemel harbin hazırlıklarına bırakmıştı. Griviça’nın kuzeyindeki 235 rakımlı tepeden başlayıp, Opaneç Köyü’ne kadar uzanan, Plevne’nin doğu ve kuzey kesimlerini kaplayan müdafaa hattının komutası 1. Fırka (Tümen) Komutanı Ferik Adil Paşa’ya verilmiş, askerlere acele olarak sığınaklar ve siperler yapılması emredilmişti. Rusların, Osman Paşa kuvvetlerinin yorgunluğundan istifade etmek maksadıyla şiddetli bir taarruzda bulunacağı aşikar olmakla beraber, kuvvetlerinin tam olarak keşfedilememiş olması ve muhtemel taarruzun hangi cihetten olacağının bilinmemesi, alınan tertibatlara azami gayret gösterilmesini zorunlu kılıyordu. Osman Paşa, askerlerin Rus askerlerinden sayıca az ve yorgun olmalarından dolayı mümkün olduğunca bir arada tutulmasını ancak mühim noktalar üzerinde birer müfreze bulundurulmasını emretmişti. 1. Piyade Taburu, 4. Süvari Bölüğü ve 4. bataryadan oluşan bir kuvveti de, ihtiyat olarak bizzat komutasında hazır bekletmekteydi [66]. [65] Süer, Aynı eser., s. 164 [66] Albay Talat, a. g. e., s. 10; Süer, a. g. e., s. 165 Hakan Seyfettin Yükselen, Plevne Müdafaası, Yüksek Lisans, Gazi Üniversitesi, Ankara – 2006, s. 42-47, 51-52  
Ekleme Tarihi: 25 Temmuz 2017 - Salı
Bünyamin Nami Tonka

Lozan ve Mustafa Kemal Üzerine Değerlendirmel

Lozan ve Mustafa Kemal Üzerine Değerlendirmeler Yapan Mesut Şen Hocamıza Bir Katkı.
Enver ve Mustafa Kemal karşılaştırması:

Enver, heyecanlarıyla Mustafa Kemal aklıyla hareket eden birisidir. 
Enver, Tümen seviyesinde bir birliğe bile komuta etmeden yükselmiştir. Mustafa Kemal,bütün askeri birliklere komuta etmiştir. Enver,Luderndorf' un 56 sayfalık, "Top Yekün Harp Stratejisi" adlı eseri okusaydı,savaş stratejisini daha farklı kurabilirdi.
Mustafa Kemal'in yetiştiği ve kendisini geliştirdiği süreç ,ders verici.
Enver ,bu süreçten mahrum ve saray damadı olarak hızla yükseliyor. 
Mustafa Kemal,liyakat üzere bir yere geliyor. Enver,şimdikilerin geldiği metotla geliyor.
Bu yüzden başarılı olması mümkün olmuyor. Yalnız, bu adamların hepsinin ortak özelliği,hepsi namuslu insanlar.
Para hırsı yok.
Tavsiyeleriniz doğru. 
Ancak,bence Afet İnan'ın yazdığı" Mustafa Kemal Atatürk' ün Karlsbad Hatıraları "bunların içinde en önemlisi.
Burada,daha sonra neler yapacağını açık açık anlatıyor.
Mustafa Kemal, zamanı çok iyi kullanıyor. Güçleri bir araya toplamayı biliyor.
Enver,savaşın sonunu göremiyor.
Münferit Sulh istedi ,diye Yakup Cemil'in yargılanıp idamına ses çıkarmıyor.
Yarımada'da şehitlerimizin ardından mevlit okutan tek bir Cumhurbaşkanımız vardır. O da Mustafa Kemal' dir.
Şehidinin arkasından ağlayan tek bir komutan vardır. O da Mustafa Kemal' dir. 
Bize tekrar, Paşa'yı hatırlatıp düşündürttüğünüz için size, çok teşekkür ederim. 
Bu vesileyle Lozan Barış Anlaşması milletimize kutlu olsun.
Düşünmeye devam.

Yine Adalet

Bir dostum,Fırat Yılmaz Çakıroğlu yargılamasında hüküm ,adaleti tesis etti mi? Diye soruyor.
İşte cevabım.

Vatan sevdalılarının, yine kendi vatanında, hainlerce şehit edilmesinin karşılığı bu değil. Türk insanı ,kendisine yapılanları affedebilmiş. Ama vatanı tehlikeye atanı ve vatana ihaneti ,hiç affetmemiş.
Şimdiki geçerli kanuna göre, en üst sınır verilmiş. 
Bu adaleti tesis etmiş mi?
Hayır!
Adalet dağıtmayan bir adalet sistemi kamu vicdanını yaralar.
Adamın biri,meydanlarda idam kararı mecliste alınırsa buna karşı gelmem,demektedir.
Bunu 16 Nisan'dan önce çok kere söyledi. Şimdi bir siyasi partinin de genel başkanı. 317 kişilik grupta bir kanun teklifi verecek babayiğit mi bulamıyor?
İdam, vatana ihanet suçlarında gelmeli.
Bence,böyle bir şey bu zihniyetle gerçekleşmez.
Çünkü,korku dağları bekliyor.
Adalet,her önüne gelenin ırzına geçtiği sokak h...... olmuş.
Türkiye'de kimse,bu h....... ile evlenmek istemiyor(?)
Bin erkeğin artığı ,diye.
Adalet tesis edilirse,her şey güzel olur,derim.
Bu bizde böyle de,sanki dünyada adalet var mı?
Bence, adalet güçlülerin adaletidir. 
Hem Amerika hem de Almanya ,adaletin ırzına, kendi derin devletleri vasıtasıyla geçmektedir.
1960' lı yıllarda Alman teröristler, cezaevinde,ayakları yerde,ikinci ranzaya bağlı bir iple intihar etmişler, biz de yuttuk.
Onlar, teröristlerini bizim gibi beslemiyor,imha ediyor.
Biz de teröristleri besleyip salıyoruz.
Yine, Almanya'da,Nazi gruplarının giriştikleri toplumsal olaylarda bizim dönerci ustaları da dahil on kadar Türk ,Almanlarca katledildi. 
Yargılama safhasında,tam şahitler ifadeye gelecekler ,öldürülüyor. Bu kadar düzenli ve kanun devleti olan Almanya' da dosyalar kayboluyor. 
Tam komedi. Türk'e Almanya' da bile adalet yok.
Şu Hamburg olaylarını kim takip ederek ,bilgi alıp yazabildi.
Alman derin devleti ,her şeye müdahale edip dizayn etti.
Adalet!
Irzına geçile geçile sokağa düştü.
Bunda hepimizin suçu var.
Siyasiler mi?
Onların yatacak yeri yok .
Ama,yine de adaletli olalım ,derim.
Çünkü , adalet hepimize lâzım.
Hem iktidara hem de muhalefete de lâzım.
Adaletli ve liyakatli kadrolar oluşturun.
Çözüm bunda.

93 Harbi / Tuna Cephesi / Osman Paşa'nın Plevne'ye Girişi / Plevne Tahkimatı / Ruslarla İlk Temas:

Mahalle Köyü’nden sabah saat 05:00’te hareket eden Osman Paşa Kolordusu, öğleyin tarihi Taş Köprü’yü geçerek top sesleri eşliğindePlevne’ye girdi [36].

Rusların Tuna’ya taarruzlarıyla, endişe içinde bekleyen Plevne’nin Türk ahalisi, genci, yaşlısıyla sokaklara dökülmüştü. Halkın, “Taze hayat bulmuşçasına”, sevinç gözyaşlarıyla karşıladığı 1. Fırka, “Vatan” şarkısını çalıp söyleyerek, büyük bir coşkuyla kasabaya girdi [37].

Türk askeri, Plevne Müdafaası’nda olduğu gibi, bu yürüyüşte de insan aklının kavramakta zorlandığı bir gayret göstermiştir. 13 Temmuz 1877’de başladığı yürüyüşünü, kızgın güneşin altında,sarp ve kurak araziye rağmen 19 Temmuz 1877’de tamamlayarak, askerlik tarihinin kaydettiği en büyük cebri yürüyüşü gerçekleştirmiş, bu yürüyüşte; Vidin – Plevne arasındaki 192 kilometrelik mesafeyi, günde ortalama 30 kilometrelik bir süratle kat etmiştir.

[37] İbrahim Edhem, a. g. e., s. 41-42

*** Plevne’nin Sosyal Yapısı ***

Tarla, bağ ve bahçeleriyle verimli topraklara sahip olan Plevne, Osmanlı İdari Teşkilatı’nda Niğbolu Sancağı’na bağlıydı. Harbin arifesinde, 1.627’si Müslümanlara, 1.474’u Hıristiyanlara ait toplam 3.101 hanesiyle 17.000 kişilik bir nüfusa sahipti. Rusların Tuna’yı geçmesiyle, kasabadan 4.000 Bulgar’ın kaçmış, 2.000 Türk’ün ise buraya sığınmış olması mevcut nüfusu Türkler lehine çevirmiş, kasabada Türkler çoğunluğu elde etmişti. Kasabada, bir Alman doktor tarafından idare edilen tek bir hastane, 2 han, 1 saat kulesi, 18 cami, 2 kilise, 1 askeri ilkokul, 8 Türk, 5 Bulgar okulu mevcuttu [44].

[44] Von Herbert, Aynı eser, s. 89; Furneaux, Aynı eser, s. 35

*** Plevne Tahkimatı ***

Plevne’yi alelade bir harpten farklı kılan unsurlardan biride, hiç kuşkusuz -o günün şartlarında bir buluş olarak nitelendirilen- tahkimat sistemidir. O güne dek toprağın üstünde, üzerlerine yerleştirilen malzemeyle tahkim edilen siperler [45], Plevne’de toprağın içine kazılmıştı. dışarıdan bakıldığında nal şeklinde ve tekmiş gibi görünen bu siperler, yer altından birbirlerine bağlanmıştı. Sahra tahkimatında, büyük bir buluş [46] olarak değerlendirilen bu siperler, Mühendis Tevfik Paşa’nın eseridir. İlk muharebeyle başlayan bu tahkimat, her gün daha da geliştirilerek Plevne’yi zapt edilmesi imkansız bir hale getirmişti [47].

Bu mevziler, direniş kabiliyetini, inşa edilirken kullanılan malzemeden ziyade, şekilleri ve pratikliklerinden alıyorlardı. Günümüzde dahi geçerliliğini koruyan bu tahkimat sistemi şöyleydi:

— Mevzilerin uzunluğu 36 kilometre, derinliği 5 kilometreydi. Yapılış şekli, İhtiyat kuvvetlerini (Yedek kuvvetler) Rus toplarının menzili dışında bırakıyor ve topçu ateşinden zarar görmesini önlüyordu. Mevziler birbirlerine yaklaşarak, kasabanın etrafında birleşiyordu. Böylelikle, hem ihtiyat kuvvetlerinin ihtiyaç duyulan yerlere nakli zaman kaybetmeden kolaylıkla gerçekleştirilebiliyor, hem de Rus kuvvetlerinin parçalanarak, birbirinden uzaklaşmaları sağlanıyordu. Cephe ve tabyaların bir özelliği de, gelişigüzel değil, Plevne’deki asker sayısına göre yapılmış olmalarıydı.

— Tahkimat, ileri hatları merkezden koruyacak şekilde yapılmıştı. Bu sistem, ileri hatları korumakla kalmıyor, düşman taarruzu esnasında çapraz ateş imkanı veriyordu.

— Mevzi ve avcı çukurlarının birbirlerine tünellerle bağlanmış olması, ihtiyat kuvvetlerinin icap ettiğinde istenen yere sevkıyatını kolaylaştırıyordu. Arazi mümkün mertebe değerlendirilmiş, tabyaların içerisinde ara siperler ve ateşe dayanıklı korunaklar yapılmıştı (mahfuz mahal).

— Toplar tabyalara yerleştirilmişse de, gerektiğinde düşmana azami zayiat verdirecek şekilde, taşınması sağlanıyordu.

— Plevne Tahkimatı’nın en önemli özelliği ise; yaşayan bir varlık gibi, devamlı kendini yenileyip, geliştirmesiydi. Birlikler, tahkimatın yapımı ve geliştirmesinde yetkiliydiler, muharebelerden edindikleri tecrübeler doğrultusunda tabyaları genişletmek, ara irtibat hendekleri ve korunaklı bölümler inşa etmekte özgürdüler [48].

[45] Bu şekilde yapılan siperler, ne kadar sağlam yapılırsa yapılsın tek bir top atışıyla bile tahrip olurken, Plevne yüzlerce bataryanın yaylım ateşine aylarca dayanma başarısını göstermiştir. Bkz. Kalelizade, Plevne, İstanbul, 1932, s. 3-4

[46] Devrin en meşhur askeri otoritesi sayılan Mareşal Moltke: “Osman Paşa’nın yaptığı yenilik bundan sonra istihkam fenninde kuşatma usulünü değiştirmeyi icap ettirecektir.” Diyerek, Plevne Tahkimatlarına ve Osman Paşa’ya hayranlığını açıkça dile getirmiştir. Bkz. M. Çağatay Uluçay, Gazi Osman Paşa, İstanbul, 1959, s. 18

[47] Gen-Kur, a. g. e., s. 35-36; Kazma, kürek gibi basit el aletleriyle hiçbir inşaat malzemesi kullanılmadan, topraktan yapılmış bu mevziler, hemen hemen tüm yabancı yazarlar tarafından abartılı bir biçimde tasvir edilmiştir. Hatta Ame de Lofrv, La Guerre D’orient adlı eserinde, Osman Paşa’nın Amerikan İç Savaşı’ndan esinlenerek Plevne Tahkimatı’nı inşa ettirdiğini söylemişse de, Tokat’ta doğmuş, Türk Ordusundan başka hiçbir orduda görev almamış Osman Paşa’ya haksız bir ithamda bulunmuştur. Bkz. Albay Talat, a. g. e., s. 154; Von der Goltz Paşa, a. g. e., s. 15

[48] Gen-Kur, a. g. e., s. 36-40

*** Osman Paşa Kuvvetlerinin Ruslarla İlk Temasları (Savaşın Provası) ***

Osman Paşa, karargahını bizzat tayin etmek, şehrin müdafaaya uygun sırtlarını incelemek ve yapılacak mevziler için kurmaylarına direktifler vermek maksadıyla, karargah subayları ve bir süvari bölüğüyle 19 Temmuz 1877 sabahı erkenden Plevne’ye harekât etmişti. Osman Paşa civardaki keşfini bitirdiğinde saat 13:30’du ve birlikleri Plevne’ye henüz ulaşıyordu. İleri karakol ve keşif kolları, Rus kuvvetlerinin Ziştovi yolu üzerinde görünüp iki koldan (Virbiça-Krayova) ilerlediklerini bildirmişti ve bu esnada Griviça ve Yanıkbayır (Yanbolu Bayır) sırtlarından gelen top sesleri, aylarca sürecek bir mücadelenin fitilini ateşliyordu [58].

[58] Süer, Aynı eser, s. 162; Mahmud Celalettin Paşa, a. g. e., s. 449

*** Osman Paşa Kuvvetlerinin Savaş Tertibatı Alması ***

Bu haberler karşısında Osman Paşa, hiç vakit kaybetmeden, 2 topla takviye ettiği 3 tabur (2. Nişancı, 1. Simav Taburu, 2. Sınıf Redif Simav Taburu) ve 2 süvari bölüğünden oluşan bir kuvveti 1. Tugay Komutanı Ahmet Hıfzı Paşa komutasında Griviça istikametindeki sırtlara, 3 top ile takviyeli Nizamiye 4. Piyade Alayı’nı da Bukova sırtlarına gönderdi. Diğer kuvvetlerin mevzilendirilişi de şöyleydi:

Çankırı Taburu, Bukova Köyünün güney sırtlarına. 2 topla takviyeli 3 tabur ve 2 süvari bölüğü, Albay Yunus komutasında Yanıkbayır sırtlarına, 4. Piyade Alayı’nın 3. Taburu, 3 topla takviye edilerek Plevne’nin güney batısındaki 251 rakımlı sırta konuşlandırılmıştır. Daha önce Atıf Paşa tarafından Opaneç köyü civarına yerleştirilmiş taburda, bir taburla kuvvetlendirilerek Hasan Sabri Paşa komutasına verilmişti.

Oluşturulan bu müdafaa hatlarıyla, 19 Temmuz 1877 günü saat 14:00’den itibaren Plevne, kuzey, güney ve doğudan gelmesi muhtemel hücumlara karşı emniyet altına alınmıştı [59].

[59] Süer, Aynı eser, s. 162-63

*** Ruslarla İlk Temas ***

Sadece Tuna Nehri’ni geçmek için “kırk-elli bin” kişilik bir kuvveti gözden çıkarmış olan Ruslar [60], tahminlerinin aksine oldukça zayıf bir direnişle karşılaşmış, bir çok yeri kolaylıkla ele geçirmişlerdi. Yüksek bir moralle Plevne’ye yürüyen 5. Tümen’in 1. Tugayı, 19 Temmuz’da Virbiça’dan Krayova’ya yaklaştığı sırada kuvvetli bir top ateşiyle karşılaşınca şaşırmıştı. Kısa sürede toparlanarak muharebe düzeni alan Rus kuvvetleri, Bukova köyü civarındaki Türk İleri Karakol Bölüğünü de püskürtmeye muvaffak olmuşlardı [61].

Daha birkaç gün önce, Niğbolu gibi müstahkem bir kaleyi zaptetmiş olan Rus birlikleri, Plevne’yi; hiç zorlanmadan ele geçirilecek, açık bir kasaba olarak görüyordu. Zayıf bir muhafız kıtasıyla karşılaşıldığını [62] düşünen 1. Tugay Komutanı General Knorring, bu kuvvetleri -tutunmalarına fırsat vermeden-, “ayaklarının tozu ile ezmek” [63] düşüncesiyle, taarruz etmekte bir sakınca görmemişti. Fakat, İleri Karakol Bölüğü’nü takviye eden Çankırı Taburu, bu bölükle birlikte karşı taarruza geçince bu kez Rus Nişancı Taburu gerilemek zorunda kalmıştı ve köyün kuzeyindeki mevziler tekrar ele geçirilmişti. Beklenmedik bu mukavemet karşısında 1. Rus Tugay Komutanı General Knorring, bir taarruz girişiminin başarısız olacağını anlamış ve daha fazla ilerlemeye cesaret edememişti.

Aynı gün (19 Temmuz 1877), Albay Klaynhauz Müfrezesi’nden, Griviça’yı ele geçirmek ve Plevne civarını keşfetmek göreviyle Rusçuk yönünde ilerleyen 2 Kuban Kazak Süvari Bölüğü, Griviçe Köyünün boş olmasından istifade ederek, burayı işgal etmişti. Plevne yönünde ilerlemesine devam eden bu birlik, Türk topçusunun baskın şeklindeki ateşi karşısında, ne olduğunu anlayamadan, panik halinde geri çekilmeye başlamıştı. Türk süvarisi, bir müddet panik halindeki bu birliği takip etmişse de, arkadan gelen Klaynhauz Müfrezesinin top ateşiyle karşılaşınca bundan vazgeçmiştir. Griviça Köyü’nün doğu sırtlarına gelen Albay Klaynhauz, Plevne’nin Türk kuvvetleriyle tutulduğunu görerek, tıpkı General Knorring gibi ilerlemesine imkan kalmadığını anlamış ve durumu 5. Tümen Komutanı General Suldner’e bildirerek geceyi bulunduğu yerde geçirme kararı almıştı [64].

[60] Cevdet Paşa, a. g. e., s. 177

[61] Süer, Aynı eser, s. 163

[62] Erkan-ı Harbiye Kolağalarından Reşid, a. g. e., s. 30

[63] İbrahim Edhem, a. g. e., s. 42

[64] Süer, a. g. e., s. 163

*** İlk Temas Neticesinde Osman Paşa’nın aldığı Tedbirler ***

19 Temmuz 1877 günü meydana gelen bu çarpışmalar, bir sonraki gün yapılacak muharebenin küçük bir provası mahiyetindeydi. Müşir Osman Paşa kuvvetlerinden 2 asker şehit olmuş, 12 asker yaralanmıştı, 4 hayvanda telef olmuştu. Rusların zayiatı bu miktarın en az iki misli kadardı [65].

Akçam sona eren bu küçük çaplı muharebeler, yerini yarınki muhtemel harbin hazırlıklarına bırakmıştı. Griviça’nın kuzeyindeki 235 rakımlı tepeden başlayıp, Opaneç Köyü’ne kadar uzanan, Plevne’nin doğu ve kuzey kesimlerini kaplayan müdafaa hattının komutası 1. Fırka (Tümen) Komutanı Ferik Adil Paşa’ya verilmiş, askerlere acele olarak sığınaklar ve siperler yapılması emredilmişti. Rusların, Osman Paşa kuvvetlerinin yorgunluğundan istifade etmek maksadıyla şiddetli bir taarruzda bulunacağı aşikar olmakla beraber, kuvvetlerinin tam olarak keşfedilememiş olması ve muhtemel taarruzun hangi cihetten olacağının bilinmemesi, alınan tertibatlara azami gayret gösterilmesini zorunlu kılıyordu.

Osman Paşa, askerlerin Rus askerlerinden sayıca az ve yorgun olmalarından dolayı mümkün olduğunca bir arada tutulmasını ancak mühim noktalar üzerinde birer müfreze bulundurulmasını emretmişti. 1. Piyade Taburu, 4. Süvari Bölüğü ve 4. bataryadan oluşan bir kuvveti de, ihtiyat olarak bizzat komutasında hazır bekletmekteydi [66].

[65] Süer, Aynı eser., s. 164

[66] Albay Talat, a. g. e., s. 10; Süer, a. g. e., s. 165

Hakan Seyfettin Yükselen, Plevne Müdafaası, Yüksek Lisans, Gazi Üniversitesi, Ankara – 2006, s. 42-47, 51-52

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.