Çanakkale Haber

Ahmet Yaşar ZENGİN
Köşe Yazarı
Ahmet Yaşar ZENGİN
 

Allah, Siyasi Liderlere Sabır Versin…

Değerli okurlarım, Seçim heyecanı başladı. Adaylar birbirleriyle kıyasıya mücadele ediyor. İster yarış deyin, ister mücadele deyin, ister kavga deyin, ama üslup, yol ve yöntem hoş değildir… Daha doğrusu mahalle kavgası gibi bir mücadele görüyoruz… Projelerin savaşması gerekirken soy sop düellosu, iftiranın hafif tonajlı şekilleri ve asılsız iddialar… Seçim atmosferinin bu şekilde devam etmesinin nedeni, adayların kaybetme korkusu veya kazanma hırsı… “Korku” ve “hırs” kavramları, insanı felakete götürür. Korku ve hırs duygularının meydanlarda hakim olmasının nedeni, adayların hizmet yapma becerilerinin olmaması ve adayları yönlendiren akıl hocalarının rant peşinde koşmasıdır... Geçen hafta “AK Partinin Bürokrat Tipi Yerel Yöneticileri” adlı makalemde “Seçimlerdeki amaç halka hizmet eden kişiyi seçmektir. Adayları belirlerken mutlaka hizmet yapma beceresi özelliği aranmalıdır. Söz konusu özelliği taşıyanlar ile siyasi partiler müzakere yapmalıdır. Adayın hangi partiye mensup olduğu önemli değildir. Önemli olan hizmet yapma beceri özelliğini taşımasıdır.” Hizmet yapma becerisi özelliğini taşımayanlarda hem hırs vardır hem de korku... Söz konusu bu iki kavram ister istemez gayri ahlakı davranışlara ve söylemlere neden oluğu gibi yol ve yöntem istikrarsızlığını da doğuruyor. Nedeni ise seçimi alacağımız bölgenin rantını ne zaman paylaşacağız beklentisidir... Adaylarda uygulanabilecek bir projenin olmaması, “korku” ve “hırs” kavramlarının egemen olmasına zemin hazırlayan nedenlerden bir tanesidir. Fatih Altaylı’dan alıntı yaparak ülkemizin genel durumunu anlatmaya çalışacağım. “Allah kolaylık versin Kemal Bey … Haliyle CHP’den tanıdığım bazı isimler aradı. Bir dönem parti içinde önemli görevler de üstlenmiş birinin anlattıkları, inanılır gibi değildi. Meraklılara bir özet yapayım: CHP içinde Türkiye siyasetini gerçekten okumaya çalışan fazla kişi yok. Özellikle de MYK’da. İyi niyetli olarak tanımlayabileceğimiz tek kişi Genel Başkan. Samimi olarak süreçleri anlamaya ve yönetmeye çalışıyor. MYK ne partinin ne de Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir anlayışa sahip değil. Bu durum diğer partilerde de muhtemelen farklı değil ama CHP’nin böyle olmaması lazım. Yerel seçimde aday belirleme sürecinin detaylarını anlatsam oturur ağlarsın. MYK üyeleri al gülüm ver gülüm anlayışı içinde. Her birinin kafasında kendine yakın bir aday ismi var. Oturup aralarında pazarlık ediyorlar. Sen benim adayımı destekle ben de senin adayını destekleyeyim anlayışı içindeler. Kemal Bey bu pazarlık süreçlerinin içinde değil ve bunlarla baş edemiyor. Aday belirlenirken hiç kimse o adayın seçim bölgesinde bir artı sağlayıp sağlamayacağını, il geneline nasıl bir oy katkısı yapacağını hesaplamıyor. Benim adamım olsun isterse oyları düşürsün anlayışı içinde davranan bir MYK var. Kazanması pek mümkün görünmeyen yerlerde bile benim adayım olsun isterse tek puanlık artış sağlamasın anlayışı var. Çoğunluk es kaza kazanırsa benim adayım kazanmış olsun diye bakıyor meseleye. Her ilçe adayının sağlayacağı bir iki puanlık artışın büyükşehri kazandırma ihtimalini arttırdığını kimse göz önüne almak istemiyor. Yıllarca bir ilçede ilçe başkanlığı yapmış birini bambaşka bir ilçeden başkan adayı göstermeyi kimseye anlatmak mümkün değil. Garanti görülen yerler için verilen kavga akıl alır gibi değil. Bu kadar sert bir mücadeleyi iktidar partisine karşı bile vermiyor kimse. Herkes siyasi dürüstlükten söz ederek istemediği adayı karalıyor ama aynı kişiler şaibenin bini bir para olmuş başkanları aday yapmak için canhıraş uğraşıyorlar. Daha önce büyükşehir adayı yaptığımız bir kişiyi aday yapmıyoruz. Tamam kabul. Ama hakkında ondan çok daha fazla iddialar olan birini hiç çekinmeden aday gösterebiliyor MYK. İzmir’de Tunç Soyer en güçlü adayımızdı. Onu gösterebilmek için bile ne uğraşlar verildi bir bilsen. İşlerine geldiği zaman örgütü savunan ama işlerine gelmediği zaman örgütü yok sayan bir anlayış içinde olan çok isim var. Bu Türkiye’nin genel geçer siyaseti olabilir ama biz bir alternatif sunma iddiasındaysak, kendi içimizde başlamalıyız farklı davranmaya. Fakat öyle bir niyet yok. Türkiye’de gidişattan memnun olmayan milyonların umut bağladığı partinin durumunun içerden özeti bu. Allah Kemal Kılıçdaroğlu’na sabır versin demekten başka yapacak bir şey yok.” (1) CHP’de durum böyledir ama diğer partilerde de farklı değildir. AKP’de İl meclis üyeliğine aday gösterilmiş bir vatandaşla görüştüm. Diyor ki: * Ben ikinci sıradan aday gösterilmeyi hak etmedim. * Neden? * Birinci sıradaki aday zamanında AK Partisine hakaret etmiş, sahtekârlıkla suçlamış, şimdi birinci sıradan aday gösterilmiş. Bu haksızlıktır. Çünkü ben teşkilatlarda emek vermiş birisiyim. * Kazanma şansınız? * İki alabiliriz. * Sen birinci sırada olsaydın, ikinciyi çıkarabilir miydiniz? * Biraz zor. * O halde birinci sıradaki adayı istemiyorsun ama senin de kazanmanı sağlıyor… * İyi ama geçmişte AKP’ye küfretmiş, hakaret etmiş… * Peki, bu arkadaş, AKP’ye küfrettiği zaman şikâyet ettiniz mi? * Yok * Arkadaşım, görevini yapmadığın için ağlama hakkını kaybettin. Seçim çalışmalarına başladınız mı? * Hayır * Neden? * Tayyıp Erdoğan bir konuşma yapar, oyları toplar… * Hiç çalışmadan il genel meçli üyesi olacaksın ve de oy kazandıracak birini istemiyorsun. Demek ki CHP’ de olduğu gibi AK Partisinde de durum farklı değildir. Bu insanlar, her parti de çete kurmuş, bu çetelerin dağıtılması çok zor görünüyor. Birey olarak söz konusu çeteleri tespit etmek siyasi liderlere bildirmek. Siyasi liderlerin görevi de bu çeteleri temizlemektir. Çünkü bugünkü siyasi kadrolar içinde yer alan siyasi çeteler ile 2023 hedefine ulaşmanın çok zor olduğunu görüyoruz. FETO’nun başka bir varyantı, partilerin il, ilçe ve belde yönetimlerine sızmış, genel merkeze yanlış, eksik ve taraf arz eden bilgi veriyor. Sadece Feto damgası yok alnında. Birilerini Feto’cu diye suçlayarak, Feto’nun verdiği zararları katmerli bir şekilde veriyor bu çete grupları. İşte bu çete grupları, halka eziyet ediyor, Bu çete grupları, mensup oldukları siyasi partilere zarar veriyor, Bu çete grupları halkı sömürüyor, Bu çete grupları halkın derdine derman olmuyor, Bu çete gurupları halkı küçük görüyor, Bu çete gurupları, kendini siyasi partinin temsilcisi olarak gördüğü için vatandaşa randevu vermiyor veya önce partiye kaydını yaptır diyor, Bu çete grupları Atatürk veya dini istismar ederek ihale vaadiyle para sızdırıyor, Bu çete grupları, her türlü olumsuz görüntüyü ve eylemi mensup olduğunu iddia ettiği siyasi partinin adına yapıyor, Cebini düşünen bu çete gruplarını il, ilçe ve belediye yönetimlerinden temizlemedikten sonra vatandaşı memnun etmek mümkün değildir. Sonuç: Devleti, milleti ve partiyi düşünen yöneticilerin sayıları, ceplerini düşünen yöneticilerden çok az hem de çok az… Allah, siyasi liderlere sabır versin… Selam ve saygılarımla…   Yeni Köşe yazarımızın özgeçmişi Ahmet Yaşar ZENGİN 1954 yılında Trabzon ili Çaykara ilçesi Maraşlı köyünde doğdu. İlkokulu köyde, ortaokulu Çaykara’da, liseyi Of’ta bitirdi. 1978 yılında Erzurum Kâzım Karabekir Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden mezun oldu. 1979 - 1996 yılları arasında değişik okullarda Türkçe - Edebiyat öğretmenliği ve 10 yıl idarecilik yaptı. G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsünde Halk Edebiyatı bilim dalında yüksek lisans yaptı. 1996 yılında Kastamonu Eğitim Fakültesi Türkçe öğretmenliği bölümüne öğretim görevlisi olarak atandı. Ankara’da “Eğitimde Yeni Mahalle ” dergisinin yayın kurulu başkanlığını yürüttü. 1997 yılında “Kastamonu Havadis” ve 2002 yılında “Kastamonu Candaroğlu” gazetelerinin kurucuları arasında yer aldı. Her iki gazetenin sorumluğunu üstlendi. Kastamonu “Şehit Şerife Bacı ” ve “ Yeni Ufuklar” dergilerinin editörlüğünü yaptı. 2002-2012 yılları arası ulusal internet gazetesi “Kastamonu Postası” ve görsel “Kastamonu Sözcü” gazetelerinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. 2002-2006 yılları arasında “Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti” yönetim kurulunda görev aldı. 2004-2012 yılları arasında “Kastamonu Üniversitesi Kurma ve Geliştirme Derneğinin Kastamonu şubesi” başkanlığını, yürüttü. 2012 yılından beri “Yeni Kastamonu Postası”, “Bak Ayrıntı”, “Haber Politik Net”, “Soninternethaber.com”, haftalık görsel “İstamonı” ve aylık görsel “Yeni Beykoz” gazetelerinde köşe yazarlığı yapıyor. Çeşitli Eğitim fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan, “Türkçe Dersi Eğitimi Özel Öğretim Yöntemleri I-II ve Çocuk Edebiyatı” olmak üzere toplam 11 kitabı vardır. Eylül 2011’de “Kastamonu Üniversitesi Rektör danışmanlığına” getirildi. 2012 yılında Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünden emekliye ayrıldı. 2012-2016 yılları arasında özel üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yaptı. Çanakkale Ezine Kestanbol Termal Limited Şirketinde yöneticidir. İstanbul-Beykoz Kavacık’ta oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Ekleme Tarihi: 01 Şubat 2019 - Cuma
Ahmet Yaşar ZENGİN

Allah, Siyasi Liderlere Sabır Versin…

Değerli okurlarım,

Seçim heyecanı başladı. Adaylar birbirleriyle kıyasıya mücadele ediyor. İster yarış deyin, ister mücadele deyin, ister kavga deyin, ama üslup, yol ve yöntem hoş değildir… Daha doğrusu mahalle kavgası gibi bir mücadele görüyoruz…

Projelerin savaşması gerekirken soy sop düellosu, iftiranın hafif tonajlı şekilleri ve asılsız iddialar… Seçim atmosferinin bu şekilde devam etmesinin nedeni, adayların kaybetme korkusu veya kazanma hırsı…

“Korku” ve “hırs” kavramları, insanı felakete götürür. Korku ve hırs duygularının meydanlarda hakim olmasının nedeni, adayların hizmet yapma becerilerinin olmaması ve adayları yönlendiren akıl hocalarının rant peşinde koşmasıdır...

Geçen hafta “AK Partinin Bürokrat Tipi Yerel Yöneticileri” adlı makalemde “Seçimlerdeki amaç halka hizmet eden kişiyi seçmektir. Adayları belirlerken mutlaka hizmet yapma beceresi özelliği aranmalıdır. Söz konusu özelliği taşıyanlar ile siyasi partiler müzakere yapmalıdır. Adayın hangi partiye mensup olduğu önemli değildir. Önemli olan hizmet yapma beceri özelliğini taşımasıdır.”

Hizmet yapma becerisi özelliğini taşımayanlarda hem hırs vardır hem de korku... Söz konusu bu iki kavram ister istemez gayri ahlakı davranışlara ve söylemlere neden oluğu gibi yol ve yöntem istikrarsızlığını da doğuruyor. Nedeni ise seçimi alacağımız bölgenin rantını ne zaman paylaşacağız beklentisidir...

Adaylarda uygulanabilecek bir projenin olmaması, “korku” ve “hırs” kavramlarının egemen olmasına zemin hazırlayan nedenlerden bir tanesidir. Fatih Altaylı’dan alıntı yaparak ülkemizin genel durumunu anlatmaya çalışacağım.

“Allah kolaylık versin Kemal Bey

Haliyle CHP’den tanıdığım bazı isimler aradı.

Bir dönem parti içinde önemli görevler de üstlenmiş birinin anlattıkları, inanılır gibi değildi.

Meraklılara bir özet yapayım:

CHP içinde Türkiye siyasetini gerçekten okumaya çalışan fazla kişi yok. Özellikle de MYK’da. İyi niyetli olarak tanımlayabileceğimiz tek kişi Genel Başkan. Samimi olarak süreçleri anlamaya ve yönetmeye çalışıyor.

MYK ne partinin ne de Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir anlayışa sahip değil. Bu durum diğer partilerde de muhtemelen farklı değil ama CHP’nin böyle olmaması lazım.

Yerel seçimde aday belirleme sürecinin detaylarını anlatsam oturur ağlarsın.

MYK üyeleri al gülüm ver gülüm anlayışı içinde. Her birinin kafasında kendine yakın bir aday ismi var. Oturup aralarında pazarlık ediyorlar. Sen benim adayımı destekle ben de senin adayını destekleyeyim anlayışı içindeler.

Kemal Bey bu pazarlık süreçlerinin içinde değil ve bunlarla baş edemiyor.

Aday belirlenirken hiç kimse o adayın seçim bölgesinde bir artı sağlayıp sağlamayacağını, il geneline nasıl bir oy katkısı yapacağını hesaplamıyor. Benim adamım olsun isterse oyları düşürsün anlayışı içinde davranan bir MYK var.

Kazanması pek mümkün görünmeyen yerlerde bile benim adayım olsun isterse tek puanlık artış sağlamasın anlayışı var. Çoğunluk es kaza kazanırsa benim adayım kazanmış olsun diye bakıyor meseleye.

Her ilçe adayının sağlayacağı bir iki puanlık artışın büyükşehri kazandırma ihtimalini arttırdığını kimse göz önüne almak istemiyor.

Yıllarca bir ilçede ilçe başkanlığı yapmış birini bambaşka bir ilçeden başkan adayı göstermeyi kimseye anlatmak mümkün değil.

Garanti görülen yerler için verilen kavga akıl alır gibi değil. Bu kadar sert bir mücadeleyi iktidar partisine karşı bile vermiyor kimse.

Herkes siyasi dürüstlükten söz ederek istemediği adayı karalıyor ama aynı kişiler şaibenin bini bir para olmuş başkanları aday yapmak için canhıraş uğraşıyorlar.

Daha önce büyükşehir adayı yaptığımız bir kişiyi aday yapmıyoruz. Tamam kabul. Ama hakkında ondan çok daha fazla iddialar olan birini hiç çekinmeden aday gösterebiliyor MYK.

İzmir’de Tunç Soyer en güçlü adayımızdı. Onu gösterebilmek için bile ne uğraşlar verildi bir bilsen. İşlerine geldiği zaman örgütü savunan ama işlerine gelmediği zaman örgütü yok sayan bir anlayış içinde olan çok isim var.

Bu Türkiye’nin genel geçer siyaseti olabilir ama biz bir alternatif sunma iddiasındaysak, kendi içimizde başlamalıyız farklı davranmaya. Fakat öyle bir niyet yok.

Türkiye’de gidişattan memnun olmayan milyonların umut bağladığı partinin durumunun içerden özeti bu.

Allah Kemal Kılıçdaroğlu’na sabır versin demekten başka yapacak bir şey yok.” (1)

CHP’de durum böyledir ama diğer partilerde de farklı değildir. AKP’de İl meclis üyeliğine aday gösterilmiş bir vatandaşla görüştüm. Diyor ki:

* Ben ikinci sıradan aday gösterilmeyi hak etmedim.

* Neden?

* Birinci sıradaki aday zamanında AK Partisine hakaret etmiş, sahtekârlıkla suçlamış, şimdi birinci sıradan aday gösterilmiş. Bu haksızlıktır. Çünkü ben teşkilatlarda emek vermiş birisiyim.

* Kazanma şansınız?

* İki alabiliriz.

* Sen birinci sırada olsaydın, ikinciyi çıkarabilir miydiniz?

* Biraz zor.

* O halde birinci sıradaki adayı istemiyorsun ama senin de kazanmanı sağlıyor…

* İyi ama geçmişte AKP’ye küfretmiş, hakaret etmiş…

* Peki, bu arkadaş, AKP’ye küfrettiği zaman şikâyet ettiniz mi?

* Yok

* Arkadaşım, görevini yapmadığın için ağlama hakkını kaybettin. Seçim çalışmalarına başladınız mı?

* Hayır

* Neden?

* Tayyıp Erdoğan bir konuşma yapar, oyları toplar…

* Hiç çalışmadan il genel meçli üyesi olacaksın ve de oy kazandıracak birini istemiyorsun.

Demek ki CHP’ de olduğu gibi AK Partisinde de durum farklı değildir. Bu insanlar, her parti de çete kurmuş, bu çetelerin dağıtılması çok zor görünüyor. Birey olarak söz konusu çeteleri tespit etmek siyasi liderlere bildirmek. Siyasi liderlerin görevi de bu çeteleri temizlemektir. Çünkü bugünkü siyasi kadrolar içinde yer alan siyasi çeteler ile 2023 hedefine ulaşmanın çok zor olduğunu görüyoruz.

FETO’nun başka bir varyantı, partilerin il, ilçe ve belde yönetimlerine sızmış, genel merkeze yanlış, eksik ve taraf arz eden bilgi veriyor. Sadece Feto damgası yok alnında. Birilerini Feto’cu diye suçlayarak, Feto’nun verdiği zararları katmerli bir şekilde veriyor bu çete grupları.

İşte bu çete grupları, halka eziyet ediyor,

Bu çete grupları, mensup oldukları siyasi partilere zarar veriyor,

Bu çete grupları halkı sömürüyor,

Bu çete grupları halkın derdine derman olmuyor,

Bu çete gurupları halkı küçük görüyor,

Bu çete gurupları, kendini siyasi partinin temsilcisi olarak gördüğü için vatandaşa randevu vermiyor veya önce partiye kaydını yaptır diyor,

Bu çete grupları Atatürk veya dini istismar ederek ihale vaadiyle para sızdırıyor,

Bu çete grupları, her türlü olumsuz görüntüyü ve eylemi mensup olduğunu iddia ettiği siyasi partinin adına yapıyor,

Cebini düşünen bu çete gruplarını il, ilçe ve belediye yönetimlerinden temizlemedikten sonra vatandaşı memnun etmek mümkün değildir.

Sonuç:

Devleti, milleti ve partiyi düşünen yöneticilerin sayıları, ceplerini düşünen yöneticilerden çok az hem de çok az… Allah, siyasi liderlere sabır versin…

Selam ve saygılarımla…

 

Yeni Köşe yazarımızın özgeçmişi

Ahmet Yaşar ZENGİN

1954 yılında Trabzon ili Çaykara ilçesi Maraşlı köyünde doğdu. İlkokulu köyde, ortaokulu Çaykara’da, liseyi Of’ta bitirdi. 1978 yılında Erzurum Kâzım Karabekir Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden mezun oldu. 1979 - 1996 yılları arasında değişik okullarda Türkçe - Edebiyat öğretmenliği ve 10 yıl idarecilik yaptı. G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsünde Halk Edebiyatı bilim dalında yüksek lisans yaptı. 1996 yılında Kastamonu Eğitim Fakültesi Türkçe öğretmenliği bölümüne öğretim görevlisi olarak atandı.

Ankara’da “Eğitimde Yeni Mahalle ” dergisinin yayın kurulu başkanlığını yürüttü. 1997 yılında “Kastamonu Havadis” ve 2002 yılında “Kastamonu Candaroğlu” gazetelerinin kurucuları arasında yer aldı. Her iki gazetenin sorumluğunu üstlendi.

Kastamonu “Şehit Şerife Bacı ” ve “ Yeni Ufuklar” dergilerinin editörlüğünü yaptı. 2002-2012 yılları arası ulusal internet gazetesi “Kastamonu Postası” ve görsel “Kastamonu Sözcü” gazetelerinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı.

2002-2006 yılları arasında “Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti” yönetim kurulunda görev aldı. 2004-2012 yılları arasında “Kastamonu Üniversitesi Kurma ve Geliştirme Derneğinin Kastamonu şubesi” başkanlığını, yürüttü.

2012 yılından beri “Yeni Kastamonu Postası”, “Bak Ayrıntı”, “Haber Politik Net”, “Soninternethaber.com”, haftalık görsel “İstamonı” ve aylık görsel “Yeni Beykoz” gazetelerinde köşe yazarlığı yapıyor.

Çeşitli Eğitim fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan, “Türkçe Dersi Eğitimi Özel Öğretim Yöntemleri I-II ve Çocuk Edebiyatı” olmak üzere toplam 11 kitabı vardır.

Eylül 2011’de “Kastamonu Üniversitesi Rektör danışmanlığına” getirildi. 2012 yılında Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünden emekliye ayrıldı. 2012-2016 yılları arasında özel üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yaptı.

Çanakkale Ezine Kestanbol Termal Limited Şirketinde yöneticidir. İstanbul-Beykoz Kavacık’ta oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.