Kalp Kapak Hastalıkları Yaşla Birlikte Artıyor: Erken Tanı Hayat Kurtarıyor
Kalp Kapak Hastalıkları Yaşla Birlikte Artıyor: Erken Tanı Hayat Kurtarıyor
Nefes darlığı, çarpıntı ve yorgunlukla belirti veren kalp kapak hastalıklarında erken tanı ve kişiye özel tedavi hayat kurtarıcı olabilir.
Nefes darlığı, çarpıntı ve yorgunlukla belirti veren kalp kapak hastalıklarında erken tanı ve kişiye özel tedavi hayat kurtarıcı olabilir.
Kalp sağlığıyla ilgili en kritik konulardan biri olan kalp kapak hastalıkları, özellikle 65 yaş üstü bireylerde dünya genelinde %10’luk bir yaygınlığa sahip. Yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte bu hastalıkların önemi daha da artıyor. Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir, kalp kapaklarındaki yapısal bozuklukların zamanında teşhis edilmediği takdirde ciddi sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Kalpteki kapakçıklar, kanın doğru yönde akmasını sağlayan yapılardır. Mitral ve aort kapaklarında sıkça görülen deformasyonlar; nefes darlığı, halsizlik, çarpıntı ve göğüs ağrısı gibi belirtilerle ortaya çıkabiliyor. Ancak bu semptomlar çoğu zaman yaşlılık veya başka hastalıklarla ilişkilendirilerek göz ardı edilebiliyor. Bu durum, teşhisin gecikmesine ve hastalığın kalp yetmezliği gibi geri dönüşü olmayan sonuçlara ilerlemesine neden olabiliyor.
Prof. Dr. Selim İsbir, bu noktada hastaların düzenli kardiyolojik kontrol yaptırmalarının önemine vurgu yaparken, " Nefes darlığı ve çabuk yorulma gibi belirtiler görüldüğünde mutlaka hekime başvurulmalıdır. Zira ritim bozuklukları ve kalp kasında zayıflama başladıysa, cerrahi müdahale kaçınılmaz hale gelir," ifadelerini kullanıyor.
Kalp kapak hastalıklarında her hasta için ameliyat zorunlu değil. Tedavi süreci hastalığın tipine, ilerleyişine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişiklik gösteriyor. İlaç tedavisi yalnızca semptomları hafifletmeye ve ilerlemeyi yavaşlatmaya yönelik olurken, yapısal sorunların çözümü için cerrahi müdahale gerekli olabiliyor.
Kapak tamiri ve kapak değişimi, tedavi seçenekleri arasında öne çıkıyor. Kapak tamiri, hastanın kendi dokusu kullanılarak yapılan bir yöntem olduğu için kalbin fonksiyonlarını daha iyi koruyor. Kireçlenmemiş kapaklarda ve özellikle genç hastalarda bu yöntem tercih ediliyor. Ancak tamir mümkün değilse, biyolojik ya da mekanik kapaklar takılarak kapak değişimi uygulanıyor.
Mekanik kapaklar uzun ömürlü olmasına rağmen ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanımını gerektiriyor. Bu durum, kanama riski taşıyan hastalar için dezavantaj oluşturabiliyor. Bu nedenle hastanın yaşı, diğer hastalıkları ve yaşam tarzı da göz önünde bulundurularak tedavi kişiselleştiriliyor.
Tedavi sürecinde "yaşam boyu algoritma" adını verdikleri bir yaklaşımla ilerlediklerini belirten Prof. Dr. İsbir, “Bazı hastalar kan sulandırıcı kullanamıyor veya kullanmak istemiyor. Bu durumda biyolojik kapaklar tercih ediliyor. Kapak bozulduğunda tekrar açık kalp ameliyatı ya da minimal invaziv yöntemlerle yeni müdahaleler planlanabiliyor,” dedi.
Ameliyat sonrası hastaların dikkat etmesi gereken en önemli iki konu ise enfeksiyon riski ve kan sulandırıcı ilaçların düzenli kullanımı. Enfeksiyon durumunda kapaklarda kalıcı hasar oluşabileceğini hatırlatan İsbir, ilaçların kan düzeylerinin sık kontrol edilmesi gerektiğini de vurguluyor.
Sonuç olarak, kalp kapak hastalıkları ilerleyici ve ciddi sonuçları olan bir rahatsızlık olsa da, erken tanı ve uygun tedavi sayesinde hastalar normal yaşamlarına geri dönebiliyor. Uzmanlar, özellikle yaşlı bireylerde görülen yorgunluk, nefes darlığı ve çarpıntı gibi şikayetlerin önemsenmesi ve ihmal edilmemesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.