Çanakkale Haber

Kadınlar Daha mı Az Rekabetçi?

BİLİM (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 26.10.2014 - 20:17, Güncelleme: 26.10.2014 - 20:17 2655+ kez okundu.
 

Kadınlar Daha mı Az Rekabetçi?

Cinsiyetin ekonomik kararları ve bireylerin ekonomik durumunu etkileyen önemli bir faktör olduğu bilinen bir gerçektir. İşyerlerine bakıldığında, yüksek seviyedeki pozisyonlarda kadın ve erkek dağılımının eşit olmadığı görülmekte; buna benzer şekilde, eğitim hayatı içinde belli tip akademik programları (örneğin fen bilimleri) kadınların erkeklerden daha az seçtiği gözlenmektedir.   Cinsiyetlerarası davranış ve statü farklarına araştırmacılar tarafından çeşitli açıklamalar getirilmiştir -bunlardan bazıları doğuştan gelen yetenek farklılıkları, kadın ve erkeklerin aile-kariyer dengesindeki tercih farklılıkları ve cinsiyet ayrımcılığıdır. Ekonomi literatüründe geçtiğimiz yıllarda ortaya atılmış bir açıklama ise erkeklerle kadınların rekabete karşı farklı tutumlarına dikkat çekmektedir. Performansın başkalarıyla karşılaştırılarak ölçüldüğü ve başarıya ulaşmak için diğerlerinden daha iyi olmayı gerektiren üst seviye pozisyonlar kariyer gelişimi boyunca rekabet ortamında bulunmayı gerektirmektedir. Kadınlar bu tarz iş ortamlarından hoşlanmıyorsa, rekabetçi bir yapı gerektiren iş dallarına yönelmemeleri de muhtemeldir.   Ekonomi alanında bu konuda yapılan araştırmalar, cinsiyet ve rekabetçilik arasında bir ilişki olup olmadığını anlamayı hedefleyen kontrollü laboratuvar ve saha deneyleri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu araştırmalardan çıkan genel sonuçlar söyledir:   (1) Turnuvalar erkekleri kadınlara göre daha fazla motive etmektedir   (2) Kadınların rekabete erkeklerden daha az açık oldukları görülmüştür.   Gözlenen bu cinsiyet farklılıkları ekonomik verimsizliklere sebep olabilir, çünkü toplum açısından daha önemli işlerde daha yüksek performans gösterebilecek bazı yetenekli kadınlar rekabete karşı negatif tutumları dolayısıyla rekabet gerektiren kariyerleri seçmeyebilirler. Bu açıdan bakıldığında, cinsiyetlerarası farkın kapanması hem eğitim hem de iş alanlarında önem kazanmaktadır. Burada cevaplanması gereken bir önemli soru, cinsiyetlerarası farklılıkların doğal faktörlerden (doğuştan gelen, biyolojik faktörlerden) mi yoksa yetiştirmeden (sosyal ya da çevresel faktörlerden) mi kaynaklandığıdır. Doğal/genetik ve sosyal faktörlerin görece önemi psikoloji ve sosyobiyoloji gibi disiplinlerde de uzun süredir tartışılmakta olan bir konudur. Ekonomik bir bakış açısından bakıldığında bu tartışmanın cevapları bu konuda izlenecek politikaların belirlenmesi açısından önemlidir. Eğer erkeklerle kadınların rekabete karşı gösterdikleri farklı tepkiler değişmez bir şekilde doğalarından kaynaklanıyorsa, cinsiyet farkını kapatacak çözüm rekabetin ön planda olmadığı bir eğitim sistemi kurmak olacaktır.   Eğer bu farklar kadın ve erkeklerin farklı yetiştirme ve sosyalleşme süreçlerinden geçmelerinden kaynaklanıyorsa, kadınları rekabete daha açık olacak şekilde yetiştiren eğitim politikaları ve sosyal politikalar izlenerek rekabet ortamı korunabilir ve daha yüksek verimlilik sağlanabilir.   Saha deneyleri Chicago Üniversitesi'nden ve Kaliforniya Üniversitesi San Diego Kampüsü'nden araştırmacılarla ortak olarak Kuzeydoğu Hindistan'da yaptığımız saha deneylerinde, anaerkil ve ataerkil toplumlarda rekabetçilikle ilgili cinsiyet farklılıklarının kaynaklarına inebilmeyi amaçlamaktayız. Kuzeydoğu Hindistan'ın Meghalaya bölgesindeki köylerde yaşayan Khasi kabilesi, soyun anne tarafından devam ettiği ve kadınların toprağa ve ekonomik güce sahip olduğu, anaerkile yakın bir toplumdur. Khasi kabilesinde miras ve klan üyeliği en küçük kız çocuktan devam eder. Toplumun batı toplumlarından önemli bir farkı, kadınlar hiçbir zaman kocalarının evlerine geçmezken erkeklerin ya annelerinin ya da eşlerinin evlerinde yaşamasıdır. Hatta Khasi toplumunda erkeklerin statüsü, bir "erkek hakları" hareketinin kaynağı olmuştur.   Kadınların ekonomik gücü ellerinde tuttukları ve cinsiyet sosyalleşmesinin farklı bir biçimde yaşandığı bu ilginç sosyal yapı, kadınların risk alma ve rekabetçilik gibi konulara yaklaşımlarını ölçmek ve sonuçları ataerkil toplumlarla karşılaştırmak için bize ender görülen bir fırsat sunmaktadır. Bu karşılaştırma üzerindeki araştırmalar, Khasi kabilesindeki cinsiyet ve rekabetçilik ilişkisini Tanzanya'da yaşayan ve ileri derecede ataerkil bir yapıda olan Massai kabilesindekiyle karşılaştıracak deneyler yapan Gneezy, Leonard ve List ile başlamıştır.     Bu araştırmadan oldukça ilginç bir sonuç çıkmıştır: Massai kabilesinde, batı toplumlarında olduğu gibi erkekler kadınlardan daha rekabetçiyken, anaerkil toplumda kadınların daha rekabetçi olduğu görülmüştür. Bu sonuç, kadınların rekabetten kaçtığı düşüncesinin her yerde geçerli olmadığını göstermiş ve sosyalleşme sürecinin cinsiyet ve ekonomik davranışlar üzerindeki etkisine dikkat çekmiştir.   Burada cevapsız kalan önemli bir soru, cinsiyet farklarının hangi noktada ortaya çıktığıdır. Cinsiyetlerarası rekabetçilik farklarını azaltmak için uygun politikaları belirlemek gibi bir amaç varsa, erkeklerle kadınlar arasındaki farkların sosyalleşme süreci içinde ne zaman başladığını bilmek çok önemlidir. Bu sorunun cevabını alabilmek için bu kez 7-15 yaş arası çocuk ve gençler üzerinde deneyler yaptık.   Hindistan'da aynı coğrafi bölgede yaşayan anaerkil ve ataerkil toplumlar olan Khasi ve Kharbi kabileleri üzerinde yaptığımız bu deneylerde, köylülere belirli bir uzaklıktan bir kovaya tenis topları attırılarak, başarılı atışları için para kazanacakları parça başına ödeme ve turnuva seçenekleri sunuldu. Turnuvayı seçen denekler yarıştıkları kişiden daha fazla başarılı atış yaptıkları takdirde, başarılı her atışları için parça başı sistemin üç katı para kazanacaklardı, ancak kaybederlerse deneyden hiç para kazanmadan ayrılacaklardı. Bu deneyde farklı yaş gruplarının davranışlarına bakıldığında önemli bir sonuç ortaya çıkmaktadır: Anaerkil toplumlarda hiçbir yaş grubunda kızlar ve erkekler arasında önemli farklar olmasa da, ataerkil toplumlarda yaşları ergenliğe yaklaştıkça erkeklerin daha rekabetçi oldukları, kızların da daha az rekabetçi davranışlar sergilediği. Bu bulgular ışığında, küçük yaştaki erkek ve kızların birbirlerinden farklı olmadığını ve anaerkil toplumun bunları farklılaştırmak üzere bir sosyalleşmeye gitmediğini, ama ataerkil toplumların ergenliğe ulaşan erkekleri daha iddialı ve rekabetçi olmaya, kızları da tam tersi şekilde davranmaya teşvik ettiğini söylemek mümkündür. Bu sonuçlar, ataerkil toplumlardaki cinsiyetlerarası farkın azaltılması için hedeflenecek kitlenin ergenlik dönemindeki çocuklar olması gerektiğine işaret etmektedir.   Sonuçlarını şu anda incelemeye devam ettiğimiz diğer deneylerde testosteron seviyesi gibi hormonal bilgileri de toplayıp, rekabetçilikle korelasyonunu ölçme ve böylece anaerkil toplumun biyolojik olarak farklı bir biçimde evrimleşip evrimleşmediğini anlayabilmeyi amaçlamaktayız. Bu araştırma, son yıllarda sıklıkla kullanılmaya başlanan bir yöntem olarak, ekonomik davranışları anlayabilmek için biyolojik ölçümlerden yararlanılmasına da bir örnektir. Genel olarak, değişik ekonomik davranışlarda (risk almaya açıklık, pazarlık edebilme, diğerkâmlık gibi) gözlemlenen cinsiyet farklılıklarını belirleyen kurumsal ya da kişisel faktörleri incelemek ekonomide son yıllarda üzerinde gittikçe daha fazla durulan bir araştırma konusudur. Türkiye de sosyoekonomik ve kültürel yapısının çeşitliliğiyle bu konuda araştırmalara önemli fırsatlar sunmaktadır.
Cinsiyetin ekonomik kararları ve bireylerin ekonomik durumunu etkileyen önemli bir faktör olduğu bilinen bir gerçektir. İşyerlerine bakıldığında, yüksek seviyedeki pozisyonlarda kadın ve erkek dağılımının eşit olmadığı görülmekte; buna benzer şekilde, eğitim hayatı içinde belli tip akademik programları (örneğin fen bilimleri) kadınların erkeklerden daha az seçtiği gözlenmektedir.   Cinsiyetlerarası davranış ve statü farklarına araştırmacılar tarafından çeşitli açıklamalar getirilmiştir -bunlardan bazıları doğuştan gelen yetenek farklılıkları, kadın ve erkeklerin aile-kariyer dengesindeki tercih farklılıkları ve cinsiyet ayrımcılığıdır. Ekonomi literatüründe geçtiğimiz yıllarda ortaya atılmış bir açıklama ise erkeklerle kadınların rekabete karşı farklı tutumlarına dikkat çekmektedir. Performansın başkalarıyla karşılaştırılarak ölçüldüğü ve başarıya ulaşmak için diğerlerinden daha iyi olmayı gerektiren üst seviye pozisyonlar kariyer gelişimi boyunca rekabet ortamında bulunmayı gerektirmektedir. Kadınlar bu tarz iş ortamlarından hoşlanmıyorsa, rekabetçi bir yapı gerektiren iş dallarına yönelmemeleri de muhtemeldir.   Ekonomi alanında bu konuda yapılan araştırmalar, cinsiyet ve rekabetçilik arasında bir ilişki olup olmadığını anlamayı hedefleyen kontrollü laboratuvar ve saha deneyleri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu araştırmalardan çıkan genel sonuçlar söyledir:   (1) Turnuvalar erkekleri kadınlara göre daha fazla motive etmektedir   (2) Kadınların rekabete erkeklerden daha az açık oldukları görülmüştür.   Gözlenen bu cinsiyet farklılıkları ekonomik verimsizliklere sebep olabilir, çünkü toplum açısından daha önemli işlerde daha yüksek performans gösterebilecek bazı yetenekli kadınlar rekabete karşı negatif tutumları dolayısıyla rekabet gerektiren kariyerleri seçmeyebilirler. Bu açıdan bakıldığında, cinsiyetlerarası farkın kapanması hem eğitim hem de iş alanlarında önem kazanmaktadır. Burada cevaplanması gereken bir önemli soru, cinsiyetlerarası farklılıkların doğal faktörlerden (doğuştan gelen, biyolojik faktörlerden) mi yoksa yetiştirmeden (sosyal ya da çevresel faktörlerden) mi kaynaklandığıdır. Doğal/genetik ve sosyal faktörlerin görece önemi psikoloji ve sosyobiyoloji gibi disiplinlerde de uzun süredir tartışılmakta olan bir konudur. Ekonomik bir bakış açısından bakıldığında bu tartışmanın cevapları bu konuda izlenecek politikaların belirlenmesi açısından önemlidir. Eğer erkeklerle kadınların rekabete karşı gösterdikleri farklı tepkiler değişmez bir şekilde doğalarından kaynaklanıyorsa, cinsiyet farkını kapatacak çözüm rekabetin ön planda olmadığı bir eğitim sistemi kurmak olacaktır.   Eğer bu farklar kadın ve erkeklerin farklı yetiştirme ve sosyalleşme süreçlerinden geçmelerinden kaynaklanıyorsa, kadınları rekabete daha açık olacak şekilde yetiştiren eğitim politikaları ve sosyal politikalar izlenerek rekabet ortamı korunabilir ve daha yüksek verimlilik sağlanabilir.   Saha deneyleri Chicago Üniversitesi'nden ve Kaliforniya Üniversitesi San Diego Kampüsü'nden araştırmacılarla ortak olarak Kuzeydoğu Hindistan'da yaptığımız saha deneylerinde, anaerkil ve ataerkil toplumlarda rekabetçilikle ilgili cinsiyet farklılıklarının kaynaklarına inebilmeyi amaçlamaktayız. Kuzeydoğu Hindistan'ın Meghalaya bölgesindeki köylerde yaşayan Khasi kabilesi, soyun anne tarafından devam ettiği ve kadınların toprağa ve ekonomik güce sahip olduğu, anaerkile yakın bir toplumdur. Khasi kabilesinde miras ve klan üyeliği en küçük kız çocuktan devam eder. Toplumun batı toplumlarından önemli bir farkı, kadınlar hiçbir zaman kocalarının evlerine geçmezken erkeklerin ya annelerinin ya da eşlerinin evlerinde yaşamasıdır. Hatta Khasi toplumunda erkeklerin statüsü, bir "erkek hakları" hareketinin kaynağı olmuştur.   Kadınların ekonomik gücü ellerinde tuttukları ve cinsiyet sosyalleşmesinin farklı bir biçimde yaşandığı bu ilginç sosyal yapı, kadınların risk alma ve rekabetçilik gibi konulara yaklaşımlarını ölçmek ve sonuçları ataerkil toplumlarla karşılaştırmak için bize ender görülen bir fırsat sunmaktadır. Bu karşılaştırma üzerindeki araştırmalar, Khasi kabilesindeki cinsiyet ve rekabetçilik ilişkisini Tanzanya'da yaşayan ve ileri derecede ataerkil bir yapıda olan Massai kabilesindekiyle karşılaştıracak deneyler yapan Gneezy, Leonard ve List ile başlamıştır.     Bu araştırmadan oldukça ilginç bir sonuç çıkmıştır: Massai kabilesinde, batı toplumlarında olduğu gibi erkekler kadınlardan daha rekabetçiyken, anaerkil toplumda kadınların daha rekabetçi olduğu görülmüştür. Bu sonuç, kadınların rekabetten kaçtığı düşüncesinin her yerde geçerli olmadığını göstermiş ve sosyalleşme sürecinin cinsiyet ve ekonomik davranışlar üzerindeki etkisine dikkat çekmiştir.   Burada cevapsız kalan önemli bir soru, cinsiyet farklarının hangi noktada ortaya çıktığıdır. Cinsiyetlerarası rekabetçilik farklarını azaltmak için uygun politikaları belirlemek gibi bir amaç varsa, erkeklerle kadınlar arasındaki farkların sosyalleşme süreci içinde ne zaman başladığını bilmek çok önemlidir. Bu sorunun cevabını alabilmek için bu kez 7-15 yaş arası çocuk ve gençler üzerinde deneyler yaptık.   Hindistan'da aynı coğrafi bölgede yaşayan anaerkil ve ataerkil toplumlar olan Khasi ve Kharbi kabileleri üzerinde yaptığımız bu deneylerde, köylülere belirli bir uzaklıktan bir kovaya tenis topları attırılarak, başarılı atışları için para kazanacakları parça başına ödeme ve turnuva seçenekleri sunuldu. Turnuvayı seçen denekler yarıştıkları kişiden daha fazla başarılı atış yaptıkları takdirde, başarılı her atışları için parça başı sistemin üç katı para kazanacaklardı, ancak kaybederlerse deneyden hiç para kazanmadan ayrılacaklardı. Bu deneyde farklı yaş gruplarının davranışlarına bakıldığında önemli bir sonuç ortaya çıkmaktadır: Anaerkil toplumlarda hiçbir yaş grubunda kızlar ve erkekler arasında önemli farklar olmasa da, ataerkil toplumlarda yaşları ergenliğe yaklaştıkça erkeklerin daha rekabetçi oldukları, kızların da daha az rekabetçi davranışlar sergilediği. Bu bulgular ışığında, küçük yaştaki erkek ve kızların birbirlerinden farklı olmadığını ve anaerkil toplumun bunları farklılaştırmak üzere bir sosyalleşmeye gitmediğini, ama ataerkil toplumların ergenliğe ulaşan erkekleri daha iddialı ve rekabetçi olmaya, kızları da tam tersi şekilde davranmaya teşvik ettiğini söylemek mümkündür. Bu sonuçlar, ataerkil toplumlardaki cinsiyetlerarası farkın azaltılması için hedeflenecek kitlenin ergenlik dönemindeki çocuklar olması gerektiğine işaret etmektedir.   Sonuçlarını şu anda incelemeye devam ettiğimiz diğer deneylerde testosteron seviyesi gibi hormonal bilgileri de toplayıp, rekabetçilikle korelasyonunu ölçme ve böylece anaerkil toplumun biyolojik olarak farklı bir biçimde evrimleşip evrimleşmediğini anlayabilmeyi amaçlamaktayız. Bu araştırma, son yıllarda sıklıkla kullanılmaya başlanan bir yöntem olarak, ekonomik davranışları anlayabilmek için biyolojik ölçümlerden yararlanılmasına da bir örnektir. Genel olarak, değişik ekonomik davranışlarda (risk almaya açıklık, pazarlık edebilme, diğerkâmlık gibi) gözlemlenen cinsiyet farklılıklarını belirleyen kurumsal ya da kişisel faktörleri incelemek ekonomide son yıllarda üzerinde gittikçe daha fazla durulan bir araştırma konusudur. Türkiye de sosyoekonomik ve kültürel yapısının çeşitliliğiyle bu konuda araştırmalara önemli fırsatlar sunmaktadır.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.