Gözaltına Alınan Polislere Soruldu: DHKP-Cʹyi Neden Dinlediniz
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
26.07.2014 - 08:21, Güncelleme:
26.07.2014 - 08:21 3520+ kez okundu.
Gözaltına Alınan Polislere Soruldu: DHKP-Cʹyi Neden Dinlediniz
Yolsuzluk, KCK ve Selam Tevhid soruşturmasını yürüten emniyet mensuplarına yönelik operasyonda gözaltına alınan polislerin ifadesinde akıl almaz sorular yönetildiği ortaya çıktı.
Bugün gazetesinde yer alan habere göre; gözaltındaki isimlerden Emniyet Müdürü Halil Karakuzu’ya A.A isimli şahsı niye dinlediği soruldu. Emniyette DHKP-C masasına bakan Karakuzu, söz konusu ait Belçika’daki operasyonda ele geçirilen bilgi ve belgeleri delil olarak gösterdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından delillerin incelenmesinin ardından teknik takip izni verildiğini belirtti. A.A’nın İzmir Emniyet Müdürü hakkında örgüte istihbarat verdiğine dair belgeler olduğuna dikkat çeken Karakuzu, “A.A. hakkında gerek örgütsel belgelerde, gerekse de örgütsel yazışmalarda bizzat ismi yer alıyor. Şahıs, DHKP-C’ye üye olmak suçundan İstanbul Başsavcılığı’nca gözaltına alınmış ve hakkında adli soruşturma yapılmıştır.” dedi.
"BAŞBAKAN’A İKİ SUİKAST"
Habere göre Karakuzu, ifadesinde şunları aktardı: “DHKP-C masasında görev yaptım. Örgüte ait Belçika’da ele geçirilen bilgileri diğer kamu görevlileriyle birlikte gittim bizzat teslim aldım. DHKP-C terör örgütünün pek çok eylemini engellemekte etkin görev yürütmem nedeniyle birçok takdirname aldım. Sayın Başbakanımıza yönelik iki suikastın önlenmesinde etkin görev yaptım.”
Terör örgütü DHKP-C’nin hücre evine yönelik Belçika polisi, 1999 yılında Belçika’nın Knokk’e şehrinde yaptığı operasyonda örgüte ait belge ve doküman ele geçirilmişti.
DHKP-C’YE BİLGİ AKTARMIŞ
Türkiye’ye teslim edilen belgeler incelendiğinde Çanakkale’de görev yapan polis memuru A.A’nın örgüte istihbari bilgi sağladığı tespit edildi. 88 klasör ve yaklaşık 16 bin dosyadan oluşan dokümanlarda yapılan incelemelerde, polis memuru A.A’nın DHKP-C mensuplarıyla ilişki içerisinde olduğu ve terör örgütüne istihbari bilgi verdiği belirlendi.
SUİKASTI İLETMİŞ
18 Nisan 1999’da DHKP-C üyesi Hakkı A. Tarafından yazılan raporda ise şu ifadeler yer alıyor: “Polis arkadaşlarla görüşüyorum. Eski İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Demir’in evini netleştirmiş, adresi Mithatpaşa Caddesi No 602-8. Büyük ihtimalle oturduğu evi Haydar Ercan adına kiralamış, apartmanın zilinde bu isim geçiyor. Arabası metalik renk Opel Corsa plakası…Arabasını evinin tam karşısında bulunan Konak İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bakıyor. A.A, korumasının olmadığını söylüyor. Ayrıca Ahmet D’nin evinin yakınındaki apartmanda A.A’nın aynı zamanda bizim sempatizanımız olan bir arkadaşının evi var. Ayrıca polis, A.A hakkında bilgi vermiştim, onunla da görüşüyorum.”
"SON GÖRÜŞMEMİZDE TEMİZDİ"
21 Mayıs 1999’da Hasan A. tarafından yazılan raporda “Polis A.A’yı Hakan biliyordu, bir kez de evine muhabir Turan’ı götürmüştü, A.A şu anda evini değiştirdi. Operasyondan sonra A.A’yla görüştüm, onunla daha önceden telefonunun dinlenme ihtimaline karşı ezop belirlemiştik, ona göre randevu yerine geldi, son görüşmemizde temiz gibi görünüyordu. Ancak yine de Hakan’ın bildiği birisi olduğu için temizliği şaibeli. Son görüşmemizde de bir ezop belirleyerek bir randevu belirlemiştik ancak yeri, gidecek arkadaşa göstermek gerekiyordu, tarifle bulunmaz çünkü. Hakan’ın durumuna göre değerlendirmek gerek. Ayrıca onda bizim bir çantamız vardı, o çantada DHKP-C bildirisi bir de Kuşadası Osman İnce’nin yazdığı rapor var” deniliyor.
HALKTAN BÜYÜK DESTEK
Gözaltındaki polisler Çağlayan Adliyesi'ne getirildi. Üç gün boyunca aralıksız İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde bekleyen polis yakınları da destek için Çağlayan Meydanı'nda yerini aldı. Polis yakınlarına halkın büyük desteği oldu. Eline Türk bayrağını alan destek için Çağlayan Meydanı'na koştu. 14.00 sularında 5 bine yakın kişinin toplandığı Çağlayan Meydanı'nda kelepçe ile gözaltına alınan polislere destek sloganları atıldı.
"ONLAR CASUS AVCILARI"
Yurt genelinde moda olan 'Haram lokma yemedim' tişörtlerini giyen vatandaşlar "Polisler çıkacak Rezalar kaçacak" şeklinde slogan attı. Okunan İstiklal Marşı’nın ardından kalabalık olaysız bir şekilde dağıldı.
Adliye bahçesinde bekleyenler savcılıktaki sorgularının ardından serbest kalanları alkışlarla karşıladı. Serbest kalan emniyet amiri Hüseyin Nohut adliye çıkışında “Teröristle müzakere, polisle mücadele yeni Türkiye’nin ileri demokrasisi bu” ifadelerini kullandı.
Bu sırada adliye bahçesindeki bir vatandaş “Terörist avcısısınız, terörist avcısı bunlar, casus avcısı bunlar. Helal olsun size, casus avcısı bunlar, gerçek casuslar görsün bunları. Bu yiğitlerden korkun titreyin hepiniz. Bu yiğitler sizi tüketecek” ifadelerini kullandı.
"VATANSEVER POLİSLERE TERÖRİST DEDİLER"
Gözaltındaki polislerin avukatları müvekkillerine reva görülen zulmü toplama kampını andıran Guantanamo’ya benzetti. Gözaltındakilere terörist diye hitap edildiğini belirten avukatlar, hedef yapılan polislerin yolsuzluk sanıkları ile birlikte yargılanmasını teklif etti
Sahur vakti gözaltına alınan polislerin aileleri ve avukatları, mahkeme kararının ardından Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Avukat Sevgi Şeker, yapılan hukuksuz operasyonun Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçeceğini söyledi.
Yapılan kanun düzenlemesi ile İstanbul'da operasyona izin verme mekanizmasındaki yaklaşık 70 sulh ceza hakiminin görevine son verilerek yerlerine sadece seçilmiş 6 hakim atandığını kaydeden Şeker, şöyle devam etti:
“Son 6 aydır adalet mekanizması katledilerek, atanan savcılar tarafından hazırlanmış ve Başbakan'ın tabiriyle oluşturulmuş dosyalara, siyasetçilerin uygun hakimler üzerinden ayar vermesi doğal hakim ilkesine aykırıdır. Görevi; vatandaşın ırk, din, cinsiyet ve siyasi düşünce ayırmaksızın hizmet etmek olması gereken Sayın Başbakan’ın, soruşturmaya uygun hakim ve savcılara yetkiler vererek soruşturma yaratmaya çalışması ile karşı karşıyayız.”
Operasyonu gerçekleştirilen birimin başındaki müdürün müvekkillere ‘teröristler’ şeklinde hitap ederek psikolojik baskı yapıldığını vurgulayan Şeker, “Bu nasıl bir zihniyettir ki yıllarca mesai arkadaşlığı yaptığı insanlara bir müdür 'terörist' ifadesi kullanmaktadır” dedi.
Ölmemiş tüm vicdanlara seslendiğini belirten Şeker, “Onlar bu ülkenin demokrasisi yok edilmek istendiğinde canlarını ortaya koyarak buna engel olanlardır. Onlar en acımasız terör örgütlerinin üzerine cesaretle gidip yüzlerce yasa dışı yapıyı göçertenlerdir" ifadelerini kullandı.
PSİKOLOJİK BASKI YAPILIYOR
Bugün vurulan kelepçelerin sadece birkaç polisin eline vurulmadığını aktaran Şeker, “İyiliğin doğruluğun inanmışlığın hakka ve hakikate bağlılığın eline vuruluyor. Bugün bu zalimane uygulamayla aslında birkaç polisin başarılarla dolu kariyerlerine ket vurulmuş olmuyor” şeklinde konuştu.
Müvekkilleri adına kamuoyu önünde çağrılarda bulunan Avukat Şeker, “Yolsuzluk dosyalarında adı geçen kamu görevlilerinin üzerlerindeki dokunulmazlık zırhı çıkartılsın. Bu dosyalara beraber hem yolsuzlukları yapanlar hem yolsuzluk operasyonunu yapanlar birlikte yargılansınlar” dedi.
Yolsuzluk, KCK ve Selam Tevhid soruşturmasını yürüten emniyet mensuplarına yönelik operasyonda gözaltına alınan polislerin ifadesinde akıl almaz sorular yönetildiği ortaya çıktı.
Bugün gazetesinde yer alan habere göre; gözaltındaki isimlerden Emniyet Müdürü Halil Karakuzu’ya A.A isimli şahsı niye dinlediği soruldu. Emniyette DHKP-C masasına bakan Karakuzu, söz konusu ait Belçika’daki operasyonda ele geçirilen bilgi ve belgeleri delil olarak gösterdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından delillerin incelenmesinin ardından teknik takip izni verildiğini belirtti. A.A’nın İzmir Emniyet Müdürü hakkında örgüte istihbarat verdiğine dair belgeler olduğuna dikkat çeken Karakuzu, “A.A. hakkında gerek örgütsel belgelerde, gerekse de örgütsel yazışmalarda bizzat ismi yer alıyor. Şahıs, DHKP-C’ye üye olmak suçundan İstanbul Başsavcılığı’nca gözaltına alınmış ve hakkında adli soruşturma yapılmıştır.” dedi.
"BAŞBAKAN’A İKİ SUİKAST"
Habere göre Karakuzu, ifadesinde şunları aktardı: “DHKP-C masasında görev yaptım. Örgüte ait Belçika’da ele geçirilen bilgileri diğer kamu görevlileriyle birlikte gittim bizzat teslim aldım. DHKP-C terör örgütünün pek çok eylemini engellemekte etkin görev yürütmem nedeniyle birçok takdirname aldım. Sayın Başbakanımıza yönelik iki suikastın önlenmesinde etkin görev yaptım.”
Terör örgütü DHKP-C’nin hücre evine yönelik Belçika polisi, 1999 yılında Belçika’nın Knokk’e şehrinde yaptığı operasyonda örgüte ait belge ve doküman ele geçirilmişti.
DHKP-C’YE BİLGİ AKTARMIŞ
Türkiye’ye teslim edilen belgeler incelendiğinde Çanakkale’de görev yapan polis memuru A.A’nın örgüte istihbari bilgi sağladığı tespit edildi. 88 klasör ve yaklaşık 16 bin dosyadan oluşan dokümanlarda yapılan incelemelerde, polis memuru A.A’nın DHKP-C mensuplarıyla ilişki içerisinde olduğu ve terör örgütüne istihbari bilgi verdiği belirlendi.
SUİKASTI İLETMİŞ
18 Nisan 1999’da DHKP-C üyesi Hakkı A. Tarafından yazılan raporda ise şu ifadeler yer alıyor: “Polis arkadaşlarla görüşüyorum. Eski İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Demir’in evini netleştirmiş, adresi Mithatpaşa Caddesi No 602-8. Büyük ihtimalle oturduğu evi Haydar Ercan adına kiralamış, apartmanın zilinde bu isim geçiyor. Arabası metalik renk Opel Corsa plakası…Arabasını evinin tam karşısında bulunan Konak İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bakıyor. A.A, korumasının olmadığını söylüyor. Ayrıca Ahmet D’nin evinin yakınındaki apartmanda A.A’nın aynı zamanda bizim sempatizanımız olan bir arkadaşının evi var. Ayrıca polis, A.A hakkında bilgi vermiştim, onunla da görüşüyorum.”
"SON GÖRÜŞMEMİZDE TEMİZDİ"
21 Mayıs 1999’da Hasan A. tarafından yazılan raporda “Polis A.A’yı Hakan biliyordu, bir kez de evine muhabir Turan’ı götürmüştü, A.A şu anda evini değiştirdi. Operasyondan sonra A.A’yla görüştüm, onunla daha önceden telefonunun dinlenme ihtimaline karşı ezop belirlemiştik, ona göre randevu yerine geldi, son görüşmemizde temiz gibi görünüyordu. Ancak yine de Hakan’ın bildiği birisi olduğu için temizliği şaibeli. Son görüşmemizde de bir ezop belirleyerek bir randevu belirlemiştik ancak yeri, gidecek arkadaşa göstermek gerekiyordu, tarifle bulunmaz çünkü. Hakan’ın durumuna göre değerlendirmek gerek. Ayrıca onda bizim bir çantamız vardı, o çantada DHKP-C bildirisi bir de Kuşadası Osman İnce’nin yazdığı rapor var” deniliyor.
HALKTAN BÜYÜK DESTEK
Gözaltındaki polisler Çağlayan Adliyesi'ne getirildi. Üç gün boyunca aralıksız İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde bekleyen polis yakınları da destek için Çağlayan Meydanı'nda yerini aldı. Polis yakınlarına halkın büyük desteği oldu. Eline Türk bayrağını alan destek için Çağlayan Meydanı'na koştu. 14.00 sularında 5 bine yakın kişinin toplandığı Çağlayan Meydanı'nda kelepçe ile gözaltına alınan polislere destek sloganları atıldı.
"ONLAR CASUS AVCILARI"
Yurt genelinde moda olan 'Haram lokma yemedim' tişörtlerini giyen vatandaşlar "Polisler çıkacak Rezalar kaçacak" şeklinde slogan attı. Okunan İstiklal Marşı’nın ardından kalabalık olaysız bir şekilde dağıldı.
Adliye bahçesinde bekleyenler savcılıktaki sorgularının ardından serbest kalanları alkışlarla karşıladı. Serbest kalan emniyet amiri Hüseyin Nohut adliye çıkışında “Teröristle müzakere, polisle mücadele yeni Türkiye’nin ileri demokrasisi bu” ifadelerini kullandı.
Bu sırada adliye bahçesindeki bir vatandaş “Terörist avcısısınız, terörist avcısı bunlar, casus avcısı bunlar. Helal olsun size, casus avcısı bunlar, gerçek casuslar görsün bunları. Bu yiğitlerden korkun titreyin hepiniz. Bu yiğitler sizi tüketecek” ifadelerini kullandı.
"VATANSEVER POLİSLERE TERÖRİST DEDİLER"
Gözaltındaki polislerin avukatları müvekkillerine reva görülen zulmü toplama kampını andıran Guantanamo’ya benzetti. Gözaltındakilere terörist diye hitap edildiğini belirten avukatlar, hedef yapılan polislerin yolsuzluk sanıkları ile birlikte yargılanmasını teklif etti
Sahur vakti gözaltına alınan polislerin aileleri ve avukatları, mahkeme kararının ardından Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Avukat Sevgi Şeker, yapılan hukuksuz operasyonun Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçeceğini söyledi.
Yapılan kanun düzenlemesi ile İstanbul'da operasyona izin verme mekanizmasındaki yaklaşık 70 sulh ceza hakiminin görevine son verilerek yerlerine sadece seçilmiş 6 hakim atandığını kaydeden Şeker, şöyle devam etti:
“Son 6 aydır adalet mekanizması katledilerek, atanan savcılar tarafından hazırlanmış ve Başbakan'ın tabiriyle oluşturulmuş dosyalara, siyasetçilerin uygun hakimler üzerinden ayar vermesi doğal hakim ilkesine aykırıdır. Görevi; vatandaşın ırk, din, cinsiyet ve siyasi düşünce ayırmaksızın hizmet etmek olması gereken Sayın Başbakan’ın, soruşturmaya uygun hakim ve savcılara yetkiler vererek soruşturma yaratmaya çalışması ile karşı karşıyayız.”
Operasyonu gerçekleştirilen birimin başındaki müdürün müvekkillere ‘teröristler’ şeklinde hitap ederek psikolojik baskı yapıldığını vurgulayan Şeker, “Bu nasıl bir zihniyettir ki yıllarca mesai arkadaşlığı yaptığı insanlara bir müdür 'terörist' ifadesi kullanmaktadır” dedi.
Ölmemiş tüm vicdanlara seslendiğini belirten Şeker, “Onlar bu ülkenin demokrasisi yok edilmek istendiğinde canlarını ortaya koyarak buna engel olanlardır. Onlar en acımasız terör örgütlerinin üzerine cesaretle gidip yüzlerce yasa dışı yapıyı göçertenlerdir" ifadelerini kullandı.
PSİKOLOJİK BASKI YAPILIYOR
Bugün vurulan kelepçelerin sadece birkaç polisin eline vurulmadığını aktaran Şeker, “İyiliğin doğruluğun inanmışlığın hakka ve hakikate bağlılığın eline vuruluyor. Bugün bu zalimane uygulamayla aslında birkaç polisin başarılarla dolu kariyerlerine ket vurulmuş olmuyor” şeklinde konuştu.
Müvekkilleri adına kamuoyu önünde çağrılarda bulunan Avukat Şeker, “Yolsuzluk dosyalarında adı geçen kamu görevlilerinin üzerlerindeki dokunulmazlık zırhı çıkartılsın. Bu dosyalara beraber hem yolsuzlukları yapanlar hem yolsuzluk operasyonunu yapanlar birlikte yargılansınlar” dedi.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.