Apo’nun hükümete verdiği 66 kişilik listede adım vardı’
YEREL
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
23.06.2014 - 10:22, Güncelleme:
23.06.2014 - 10:22 2751+ kez okundu.
Apo’nun hükümete verdiği 66 kişilik listede adım vardı’
Hande ZEYREK- Emekli orgeneral, “Balyoz’dan önce Oslo görüşmesinde hükümet yetkilileri Apo’ya ‘Şikayetçi olduğunuz kim var’ diye sormuş. O da adımı vermiş” dedi.
Çetin Doğan Sessiz Çığlık'ta konuştuÇetin Doğan Sessiz Çığlık’ta konuştu
Balyoz Davası’nın 1 numaralı sanığıydı emekli Orgeneral Çetin Doğan. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde önemli görevler üstlendi. 1. Ordu Komutanıyken Balyoz Darbe Planı’nı hazırladığı iddia edildi. 2010’da tutuklandı. 21 Eylül 2012’de karara bağlanan davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 4 yıldır kaldığı Silivri Cezaevi’nden Anayasa Mahkemesi’nin ‘Hak ihlali’ kararının ardından perşembe günü tahliye oldu. Eşi Nilgül Doğan’a sarıldı önce. Ardından ‘Sessiz Çığlık’ eyleminde aldı soluğu. Eve geçmeye hazırlanırken, ailesi deniz kenarına balık yemeye götürmek istedi Doğan’ı. Özgürlüğün tadını çıkartmak için Baltalimanı’nda bir balıkçıda yer ayırtıldı. İlk kez denize bu kadar yakından baktı Çetin Doğan. İçeride özlem duyduğu rakısını yudumlarken kimi zaman Nazım Hikmet’in dizeleriyle kimi zamansa Boğaz’ın serin sularına bakarak döktü içini… Bir ara tüm aile üyeleri hep bir ağızdan Kara Harp Okulu Marşı’nı söyledi. O anlara bir tek SÖZCÜ tanıklık etti… İşte o sıcacık aile sofrasında nasıl geçtiğini anlamadığım 2.5 saate sığdırdıklarımız:
Erdoğan'dan Balyoz ve Böcek yorumu! Erdoğan’dan Balyoz ve Böcek yorumu!
Yaşadıklarınızdan sonra kimseye kızmıyor musunuz?
Tabii ki kızıyorum ama bu kesinlikle nefret değil. İnsanlar haksız yere cezaevinde kaldığı zaman doğal olarak isyan ediyor. Ben ülkeme bu kadar çalıştım çabaladım. Mükafaatı bu mu olacaktı? Bu yüzden girdiğim kadar çıkarken de aynı duygulardayım.
İçeride bunu nasıl başardınız?
Bir köpek örneğini düşündüm. Bir köpekten insanlık bekleyemeyiz. Hak bekleyemeyiz. Köpeğin bildiği tek şey ısırmak ve havlamak. O zaman ben kendimi korumalıyım ve dert edinmeyeceğim. Belli güçler, laik demokratik güce inanan bizleri ellerine fırsat geçtiği zaman yapmaları gerekeni, doğalarında olan şeyi yaptılar.
Feyzioğlu: AYM Türkiye'nin önünü açan kararlar verdi!Feyzioğlu: AYM Türkiye’nin önünü açan kararlar verdi!
Doğalarında var dediğiniz şey!
Öyle şartlanmışlar ve programlanmışlar. Bir kısım okumuş yazmış sözüm ona entelektüel insan diyor ki ‘Üniformayı görünce ona küfür etmek, karşı çıkmak, faşizme karşı demokratik olmaktır. Bunlar zaten her zaman darbecidir’ diyorlar. Balçiçek İlter Hanım ben ithamlar altında kalırken, doğruları anlatırken ‘Dehşete kapıldım, korktum kendisinden, o kadar soğukkanlı anlatıyor ki’ demişti. Bu kadar ön yargılı ‘Bu bunu yapmıştır’ diyen insan başka ne söyleyebilir?
Psikolojik bir baskı mı vardı?
Bildiğimiz hakim ve hakimeler var. Bir de eski dönemde olan mollalardan yetişmiş özel kadılar vardı. İşte bizi yargılayanlar özel yetiştirilmiş modern çağın kadıları. İlk baştan beri burada yargı falan yok dedim. Onlar her şeyi önceden kurgulamıştı.
PKK’yla pazarlık olmaz
Dışarıdasınız. Dava çöktü mü?
Türkiye’de yargı sisteminde adaleti aramak boşuna çaba. Biz her şeye rağmen bunu sürdürdük. Toplum anlasın yeter diye baktık. Her şey açığa çıkmasına rağmen hâlâ ‘Bal gibi darbeydi’ diyorlar. Hayretlik bir şey.
Silivri koşullarının çok ağır olduğu söylenir. Sizin için durum nasıldı?
Bana bir numaralı terörist dediler biliyorsunuz. Hapishaneye girdiğim zaman bir yaka kartı basıyorlar takmak zorundasınız. Ben her bulunduğum ortamdaki konuşma raconuyla konuşurum. ‘Heyt ben bir numaralı teröristim beni tanımadınız mı daha?’ deyip kartı attım. Belki ben bir numaralı terörist olmanın avantajlarını yaşadım. (Gülüyor)
Üniformalı askerlerin kışlada PKK marşı söylemesini nasıl yorumladınız?
Siz terörü çözmek için bir düzen kuracaksanız halkın düşüncelerini değil de, dağa çıkanlarla ve onlarla iş birliği yapmış kişileri halkın temsilcisi sayarsanız, onların kahramanlar gibi karşılanmasına imkan verirseniz bu ortamda muhatap alırsanız sonuç bu olur. PKK terör örgütüyle, ülkeyi bölünmeyi hedef etmiş kimselerle pazarlıklara oturmak olamaz.
Askeri komutanlıktan bayrak indirildiği haberini duyduğunuzda tepkiniz ne oldu?
İnsan mahvoluyor. Bayrak bir ulusun birliği bütünlüğüdür. Onurumuz şerefimizdir. Acı hani insanın içine işler ya, kalp krizi anında göğsünüze sancı girer ya öyle sancılanıyorsunuz. Çünkü bir askerin en büyük tutkusu sembolü uğrunda ölmeye hazır olduğu vatan ve bayraktır. Kötü bir şey gördüğümde küfür etmeyi bilmem. ‘Tüh Allah kahretsin’ derim. 80 İhtilali’nde ‘Tüh kahretsin yine ihtilal oldu’ dedim. Siyasi iktidarda kalmak için oynanan bir oyundu açılım denen şey. Açılım sorunu çözmek için değildi. Kürt vatandaşlarımız da ne yazık ki kullanıldı. Açılımın ellerinde patladığını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bayrakları indirmeyecek askerler de açılıma en büyük zararı verdiniz diye içeri alınırdı. Kabahat TSK’ya atılırdı.
İhbarda bulunan o adam…
Size başka bir şey hatırlatayım.
Orhan Aykut diye bir adam var. AKP Diyarbakır eski milletvekili İhsan Arslan’la mesai içinde olan, Balyoz’un nasıl kotarıldığı konusunda ihbarda bulunan, şikayette bulunan bir adam. Gazetelere çok yansımayan bir ayrıntı var. Oslo görüşmelerinde bizimkiler ‘nasıl şikayet ettiğiniz adam var mı? diyorlar. Teröristin şikayet edeceği adam görevini yapan adamdır. Yine Orhan Aykut’un anlatımına göre İmralı’ya giden
İhsan Arslan, Apo’ya açılım öncesi kimlerden şikayet ettiğini soruyor. Aykut’un beyanına göre Apo 66 kişilik bir liste veriyor. Adam listeyi hatırlamıyor ama benim adım çok
telaffuz edildiği için listede olduğumu hatırlamıştı.
Nazım’ın şerefine!
Çetin Doğan, özgürlüğünü eşi Nilgül Hanım ve yakınlarıyla Boğaz’da rakı-balık keyfi yaparak kutladı. Çetin Paşa, o anki duygularını Nazım Hikmet’in şu şiiriyle aktardı:
Gökte bulut yok/ Söğütler yağmurlu / Tuna’ya rastladım / Akıyor çamurlu çamurlu… / Hey Hikmet’in oğlu, Hikmet’in oğlu / Tuna’nın suyu olaydın / Karaorman’dan geleydin / Karadeniz’e döküleydin / Mavileşeydin… / Geçeydin Boğaziçi’nden / Başında İstanbul havası… / Çarpaydın Kadıköy İskelesi’ne / Çarpaydın, çırpınaydın / Vapura binerken / Memed’le anası…
En çok eşimi özledim
İçeride hiç içinizin sızladığı bir an yok mu?
İçimi sızlatan aslında bir sevinç var. Tutuklandığımda Metris Cezaevi transfer yeriydi. Bir gardiyan tek başına beni daracık koridorlardan geçirip, en dipte bir yere getirdi. Kapıyı açarken bana baktı ve ‘Sen bu ülkeye çok hizmet ettin. Ne olursun benim iki çocuğum ve eşim var, bizim ailemizin payına düşeni helal et, affet’ dedi. Bu gözlerimi yaşarttı. Güç aldım. Bir tek Sincan Cezaevi’nde sıkıntı çektim. Açık görüşüm iptal oldu.
En çok neyi özlediniz?
En çok eşimi özledim. Onun bana armağanı olan çocuklarım ve torunlarımı da çok özledim. Gördüğün baldızlarıma takılıp, şakalar yapmayı özledim. Çok sevdiğim bacanaklarıma ‘baco’ demeyi… Boğaz’ı, rakı ve balığı özledim. Bodrum’daki yazlıkta komşumun bahçıvanı Hüseyin Efendi ve eşini özledim…
Bu dava, Balyoz’u kurgulayanlar cezaevine girdiğinde son bulur’
Tahliyeyi duyunca ne yaptınız?
İçimde büyük bir aydınlanma sevinç oldu ama bununla birlikte bir hüzün de oldu. Kaybettiklerimiz var. Boş yere giden zaman ve sağlığını kaybedenler var. 5 senemi torunlarımdan eşimden ayrı geçirdim bu olacak şey mi? Bu dava ancak Balyoz Davası’nı kurgulayanlar içeri girdiğinde biter. Gelecekte böyle bir şeye yeltenilmemesi için cezalarının verilmesi gerek.
TSK içinden kumpasçılara destek verenlerin olduğunu düşüncesine katılıyor musunuz?
Gayet tabii. Ama ayan beyan görülüyor ki bunlar üst düzey değiller.
TSK’ya kırgın mısınız?
(Bu soruya Çetin Doğan’dan önce eşi Nilgül Hanım ‘Onu bilmem de ben taş gibi küsüm’ diyor.) TSK, Türkiye’nin teminatı olması gerek. Görevdekileri polemiğe taşımak bana aykırıdır. Ama bu işin başında yanlış uygulamalar olduğu ortada. O gün zannettiler ki Çetin Doğan sadece hedef alınıyor. Bana değil, TSK’ya yöneltilen bir saldırıydı. Bilirkişi atamasında yanlışlıklar oldu. Askeri mahkemelerde yargılanmamız gerekiyordu. TSK, bunlara sahip çıkmadı.
Tahliye sonrası arayan oldu mu?
Nilgül Doğan: Çetin’i iki Cumhurbaşkanı aradı; Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer. Mevcutta bir kuvvet komutanının eşi aradı tebrik için. (Çetin Doğan ise kendisini ‘Genel Kurmay Başkanımızın da saygı ve sevgilerini iletiyorum’ diyen görevli bir asker aradığını söyleyerek “Ama hak yerini buldu, demek mümkün değil. Yine de TSK’yı polemik konusu yapmak istemem” dedi.
Siyasete girecek misiniz?
Siyaset gençlerin işi. Onların yolunu açmak gerek. Davalarımız
devam ediyor.
Hande ZEYREK- Emekli orgeneral, “Balyoz’dan önce Oslo görüşmesinde hükümet yetkilileri Apo’ya ‘Şikayetçi olduğunuz kim var’ diye sormuş. O da adımı vermiş” dedi.
Çetin Doğan Sessiz Çığlık'ta konuştuÇetin Doğan Sessiz Çığlık’ta konuştu
Balyoz Davası’nın 1 numaralı sanığıydı emekli Orgeneral Çetin Doğan. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde önemli görevler üstlendi. 1. Ordu Komutanıyken Balyoz Darbe Planı’nı hazırladığı iddia edildi. 2010’da tutuklandı. 21 Eylül 2012’de karara bağlanan davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 4 yıldır kaldığı Silivri Cezaevi’nden Anayasa Mahkemesi’nin ‘Hak ihlali’ kararının ardından perşembe günü tahliye oldu. Eşi Nilgül Doğan’a sarıldı önce. Ardından ‘Sessiz Çığlık’ eyleminde aldı soluğu. Eve geçmeye hazırlanırken, ailesi deniz kenarına balık yemeye götürmek istedi Doğan’ı. Özgürlüğün tadını çıkartmak için Baltalimanı’nda bir balıkçıda yer ayırtıldı. İlk kez denize bu kadar yakından baktı Çetin Doğan. İçeride özlem duyduğu rakısını yudumlarken kimi zaman Nazım Hikmet’in dizeleriyle kimi zamansa Boğaz’ın serin sularına bakarak döktü içini… Bir ara tüm aile üyeleri hep bir ağızdan Kara Harp Okulu Marşı’nı söyledi. O anlara bir tek SÖZCÜ tanıklık etti… İşte o sıcacık aile sofrasında nasıl geçtiğini anlamadığım 2.5 saate sığdırdıklarımız:
Erdoğan'dan Balyoz ve Böcek yorumu! Erdoğan’dan Balyoz ve Böcek yorumu!
Yaşadıklarınızdan sonra kimseye kızmıyor musunuz?
Tabii ki kızıyorum ama bu kesinlikle nefret değil. İnsanlar haksız yere cezaevinde kaldığı zaman doğal olarak isyan ediyor. Ben ülkeme bu kadar çalıştım çabaladım. Mükafaatı bu mu olacaktı? Bu yüzden girdiğim kadar çıkarken de aynı duygulardayım.
İçeride bunu nasıl başardınız?
Bir köpek örneğini düşündüm. Bir köpekten insanlık bekleyemeyiz. Hak bekleyemeyiz. Köpeğin bildiği tek şey ısırmak ve havlamak. O zaman ben kendimi korumalıyım ve dert edinmeyeceğim. Belli güçler, laik demokratik güce inanan bizleri ellerine fırsat geçtiği zaman yapmaları gerekeni, doğalarında olan şeyi yaptılar.
Feyzioğlu: AYM Türkiye'nin önünü açan kararlar verdi!Feyzioğlu: AYM Türkiye’nin önünü açan kararlar verdi!
Doğalarında var dediğiniz şey!
Öyle şartlanmışlar ve programlanmışlar. Bir kısım okumuş yazmış sözüm ona entelektüel insan diyor ki ‘Üniformayı görünce ona küfür etmek, karşı çıkmak, faşizme karşı demokratik olmaktır. Bunlar zaten her zaman darbecidir’ diyorlar. Balçiçek İlter Hanım ben ithamlar altında kalırken, doğruları anlatırken ‘Dehşete kapıldım, korktum kendisinden, o kadar soğukkanlı anlatıyor ki’ demişti. Bu kadar ön yargılı ‘Bu bunu yapmıştır’ diyen insan başka ne söyleyebilir?
Psikolojik bir baskı mı vardı?
Bildiğimiz hakim ve hakimeler var. Bir de eski dönemde olan mollalardan yetişmiş özel kadılar vardı. İşte bizi yargılayanlar özel yetiştirilmiş modern çağın kadıları. İlk baştan beri burada yargı falan yok dedim. Onlar her şeyi önceden kurgulamıştı.
PKK’yla pazarlık olmaz
Dışarıdasınız. Dava çöktü mü?
Türkiye’de yargı sisteminde adaleti aramak boşuna çaba. Biz her şeye rağmen bunu sürdürdük. Toplum anlasın yeter diye baktık. Her şey açığa çıkmasına rağmen hâlâ ‘Bal gibi darbeydi’ diyorlar. Hayretlik bir şey.
Silivri koşullarının çok ağır olduğu söylenir. Sizin için durum nasıldı?
Bana bir numaralı terörist dediler biliyorsunuz. Hapishaneye girdiğim zaman bir yaka kartı basıyorlar takmak zorundasınız. Ben her bulunduğum ortamdaki konuşma raconuyla konuşurum. ‘Heyt ben bir numaralı teröristim beni tanımadınız mı daha?’ deyip kartı attım. Belki ben bir numaralı terörist olmanın avantajlarını yaşadım. (Gülüyor)
Üniformalı askerlerin kışlada PKK marşı söylemesini nasıl yorumladınız?
Siz terörü çözmek için bir düzen kuracaksanız halkın düşüncelerini değil de, dağa çıkanlarla ve onlarla iş birliği yapmış kişileri halkın temsilcisi sayarsanız, onların kahramanlar gibi karşılanmasına imkan verirseniz bu ortamda muhatap alırsanız sonuç bu olur. PKK terör örgütüyle, ülkeyi bölünmeyi hedef etmiş kimselerle pazarlıklara oturmak olamaz.
Askeri komutanlıktan bayrak indirildiği haberini duyduğunuzda tepkiniz ne oldu?
İnsan mahvoluyor. Bayrak bir ulusun birliği bütünlüğüdür. Onurumuz şerefimizdir. Acı hani insanın içine işler ya, kalp krizi anında göğsünüze sancı girer ya öyle sancılanıyorsunuz. Çünkü bir askerin en büyük tutkusu sembolü uğrunda ölmeye hazır olduğu vatan ve bayraktır. Kötü bir şey gördüğümde küfür etmeyi bilmem. ‘Tüh Allah kahretsin’ derim. 80 İhtilali’nde ‘Tüh kahretsin yine ihtilal oldu’ dedim. Siyasi iktidarda kalmak için oynanan bir oyundu açılım denen şey. Açılım sorunu çözmek için değildi. Kürt vatandaşlarımız da ne yazık ki kullanıldı. Açılımın ellerinde patladığını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bayrakları indirmeyecek askerler de açılıma en büyük zararı verdiniz diye içeri alınırdı. Kabahat TSK’ya atılırdı.
İhbarda bulunan o adam…
Size başka bir şey hatırlatayım.
Orhan Aykut diye bir adam var. AKP Diyarbakır eski milletvekili İhsan Arslan’la mesai içinde olan, Balyoz’un nasıl kotarıldığı konusunda ihbarda bulunan, şikayette bulunan bir adam. Gazetelere çok yansımayan bir ayrıntı var. Oslo görüşmelerinde bizimkiler ‘nasıl şikayet ettiğiniz adam var mı? diyorlar. Teröristin şikayet edeceği adam görevini yapan adamdır. Yine Orhan Aykut’un anlatımına göre İmralı’ya giden
İhsan Arslan, Apo’ya açılım öncesi kimlerden şikayet ettiğini soruyor. Aykut’un beyanına göre Apo 66 kişilik bir liste veriyor. Adam listeyi hatırlamıyor ama benim adım çok
telaffuz edildiği için listede olduğumu hatırlamıştı.
Nazım’ın şerefine!
Çetin Doğan, özgürlüğünü eşi Nilgül Hanım ve yakınlarıyla Boğaz’da rakı-balık keyfi yaparak kutladı. Çetin Paşa, o anki duygularını Nazım Hikmet’in şu şiiriyle aktardı:
Gökte bulut yok/ Söğütler yağmurlu / Tuna’ya rastladım / Akıyor çamurlu çamurlu… / Hey Hikmet’in oğlu, Hikmet’in oğlu / Tuna’nın suyu olaydın / Karaorman’dan geleydin / Karadeniz’e döküleydin / Mavileşeydin… / Geçeydin Boğaziçi’nden / Başında İstanbul havası… / Çarpaydın Kadıköy İskelesi’ne / Çarpaydın, çırpınaydın / Vapura binerken / Memed’le anası…
En çok eşimi özledim
İçeride hiç içinizin sızladığı bir an yok mu?
İçimi sızlatan aslında bir sevinç var. Tutuklandığımda Metris Cezaevi transfer yeriydi. Bir gardiyan tek başına beni daracık koridorlardan geçirip, en dipte bir yere getirdi. Kapıyı açarken bana baktı ve ‘Sen bu ülkeye çok hizmet ettin. Ne olursun benim iki çocuğum ve eşim var, bizim ailemizin payına düşeni helal et, affet’ dedi. Bu gözlerimi yaşarttı. Güç aldım. Bir tek Sincan Cezaevi’nde sıkıntı çektim. Açık görüşüm iptal oldu.
En çok neyi özlediniz?
En çok eşimi özledim. Onun bana armağanı olan çocuklarım ve torunlarımı da çok özledim. Gördüğün baldızlarıma takılıp, şakalar yapmayı özledim. Çok sevdiğim bacanaklarıma ‘baco’ demeyi… Boğaz’ı, rakı ve balığı özledim. Bodrum’daki yazlıkta komşumun bahçıvanı Hüseyin Efendi ve eşini özledim…
Bu dava, Balyoz’u kurgulayanlar cezaevine girdiğinde son bulur’
Tahliyeyi duyunca ne yaptınız?
İçimde büyük bir aydınlanma sevinç oldu ama bununla birlikte bir hüzün de oldu. Kaybettiklerimiz var. Boş yere giden zaman ve sağlığını kaybedenler var. 5 senemi torunlarımdan eşimden ayrı geçirdim bu olacak şey mi? Bu dava ancak Balyoz Davası’nı kurgulayanlar içeri girdiğinde biter. Gelecekte böyle bir şeye yeltenilmemesi için cezalarının verilmesi gerek.
TSK içinden kumpasçılara destek verenlerin olduğunu düşüncesine katılıyor musunuz?
Gayet tabii. Ama ayan beyan görülüyor ki bunlar üst düzey değiller.
TSK’ya kırgın mısınız?
(Bu soruya Çetin Doğan’dan önce eşi Nilgül Hanım ‘Onu bilmem de ben taş gibi küsüm’ diyor.) TSK, Türkiye’nin teminatı olması gerek. Görevdekileri polemiğe taşımak bana aykırıdır. Ama bu işin başında yanlış uygulamalar olduğu ortada. O gün zannettiler ki Çetin Doğan sadece hedef alınıyor. Bana değil, TSK’ya yöneltilen bir saldırıydı. Bilirkişi atamasında yanlışlıklar oldu. Askeri mahkemelerde yargılanmamız gerekiyordu. TSK, bunlara sahip çıkmadı.
Tahliye sonrası arayan oldu mu?
Nilgül Doğan: Çetin’i iki Cumhurbaşkanı aradı; Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer. Mevcutta bir kuvvet komutanının eşi aradı tebrik için. (Çetin Doğan ise kendisini ‘Genel Kurmay Başkanımızın da saygı ve sevgilerini iletiyorum’ diyen görevli bir asker aradığını söyleyerek “Ama hak yerini buldu, demek mümkün değil. Yine de TSK’yı polemik konusu yapmak istemem” dedi.
Siyasete girecek misiniz?
Siyaset gençlerin işi. Onların yolunu açmak gerek. Davalarımız
devam ediyor.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.