Çanakkale Haber

25 Aralık savcısı Akkaş, o gün yaşanları ayrıntısıyla anlattı

YEREL (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 02.08.2014 - 21:32, Güncelleme: 02.08.2014 - 21:32 2121+ kez okundu.
 

25 Aralık savcısı Akkaş, o gün yaşanları ayrıntısıyla anlattı

25 Aralık dosyasının eski savcısı Muammer Akkaş, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderdiği savunmada 24, 25 ve 26 Aralık günleri neler yaşadığını anlattı.   asında soruşturmaya ilişkin haberlerin yer almaya başlaması nedeniyle operasyon kararı aldığını söyleyen Akkaş, süreçte İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile aralarında geçen konuşmayı aktardı. Çolakkadı’nın dosyanın neden terörle mücadele kapsamında görüldüğü sorgulamasına karşılık Muammer Akkaş, gerekçe olarak “manevi cebir”in varlığını gösterdiğini söyledi.   Yargıtay içtihatlarına referans vererek dosyada bir mafya liderinin “Şu parayı bana göndereceksin” demesinin manevi cebir olduğunu savunan savcı Akkaş, “Çolakkadı’nın dosya kapsamındaki ihaleye fesat iddialarını eleştirdiğini” öne sürdü. Akkaş’ın aktardığına göre, “Çolakkadı, Türkiye’de yapılan ihalelerin çoğunda sıkıntı olduğunu, bunun da normal kabul edilebileceğini söyledi.”   Savunmasının devamında soruşturmanın elinden nasıl alındığını da anlatan Muammer Akkaş, “26 Aralık günü, mahkeme kararının İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce uygulanmaması, basına yansıdığı kadarıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilinin kararın uygulanmaması yönünde talimatlarının olduğu haberleri ve bir gün önce yaşanan olaylar sonucu soruşturmanın etkisizleştirilmeye çalışıldığı izlenimini edindim” dedi. Adliye önünde dağıttığı bildiriler nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “yüz karası savcı” dediği Akkaş, basın açıklaması yapma kararını anlatırken “Özellikle hakkımda yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden rahatsız olmam nedeniyle  26 Aralık 2013 günü öğlen basın açıklaması yapmaya karar verdim” ifadesini kullandı.   İşte Muammer Akkaş’ın 25 Aralık soruşturması kapsamında olanları anlattığı HSYK savunması:   “17 Aralık’tan sonraki süreçte yürütmüş olduğum soruşturmanın varlığı hakkında medyada haberler çıkmaya başlamıştı. Soruşturmaya müdahale edilme endişesiyle ve gizliliğin ihlal edilmesi nedeniyle operasyon yapılması konusunda karar aldım. Bu konuda hazırlıklar yaptım. Fezlekeyi nöbetçi hâkime gönderdim. Daha sonra arama kararı talep ettim. Ancak Adli Kollluk Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik nedeniyle bilgi vermek için 24.12.2013 tarihinde C.Başsavcı vekili Oktay Erdoğan’ı sabah saatlerinde aradım. Sekreteri Gökçe Hanım, Oktay Bey’in makamında olmadığını söyledi. Birkaç defa aramama rağmen makam telefonundan kendisine ulaşamadım.”   "HAKKINDA BİLGİ VERMEDİĞİM DOSYANIN NUMARASINI VEREREK KLASÖRLERİNİ İSTEDİLER"   “Aynı gün saat 11.30 sıralarında C.Başsavcı vekili Oktay Erdoğan beni aradı. Ben de kendisine önemli bir konuda görüşmek istediğimi, odamda bulunan ziyaretçiler ayrılınca görüşmek istediğimi söyledim. 15-20 dakika sonra yazı işleri müdürü odama gelerek kendisini Oktay Erdoğan’ın gönderdiğini, C.Başsavcısı Turan Çolakkadı’nın 2012656 no’lu dosyamın tamamını istediğini söyledi. C.Başsavcısı ve Başsavcı vekili’ne henüz soruşturma hakkında bilgi vermemiştim. Bu nedenle bende bulunan soruşturmanın soruşturma numarasını bilecek şekilde dosyanın tamamını istemesine şaşırdım, endişelendim. Gelen yazı işleri müdürüne dosyanın kapsamlı olduğunu, hazırlayarak göndereceğimi söyledim. (Telefonda bilgi vermediğim gibi Sayın Oktay Erdoğan’ın odasına gideceğimi söylememe rağmen) 5 dakika sonra Oktay Erdoğan odasına gitmemi beklemeden odama geldi.”   "BAŞSAVCININ TAVRI BENİ HAYRETE DÜŞÜRDÜ"   “Kendisine sabahtan beri bu dosya ile ilgili bilgi vermek için görüşmek istediğimi söyledim. Odamda kendisine dosyanın içeriği, kapsamı ve suçlar hakkında bilgi verdim. O. Erdoğan beraber C.Başsavcısının odasına giderek dosyayı anlatmamı istedi. O. Erdoğan ile birlikte Çolakkadı’nın odasına gittik. Başsavcıya dosyada bulunan suçları anlattım. Dosyadaki şüphelilerin önemli kişiler olduğunu söyledim. Başsavcımızın benim anlattığım bilgiler karşısındaki tavrı beni hayrete düşürdü. Dosyayı çok fazla anlamak istemedi. Normalde C.Başsavcısının böyle önemli bir dosyada kimlerin şüpheli olduğunu, dosyadaki delillerin nelerden ibaret olduğunu, bu konuda herhangi bir hazırlığın bulunup bulunmadığını sorması beklenirdi. Ancak dosyayı anlamaya çalışmayarak hemen soruşturmayı eleştirmeye başladı.”   "URLA'YI NEDEN İSTANBUL'UN TAKİP ETTİĞİ SORULDU"   “C.Başsavcısı 3 konu üzerinde durdu. Birincisi Urla’da yapılan villalarla ilgili rüşvet, nüfus ticareti, görevi kötüye kullanma gibi suçları neden İ. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takip ettiğini sordu. Kendisine yapılan soruşturmanın çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında bulunduğunu, İstanbul’da bulunan suç örgütü üyelerinin suç örgütü kapsamında Urla ilçesinde işledikleri suçlar olduğunu, bunu en iyi kendisinin bilmesi gerektiğini (Çünkü C.Başsavcımız uzun yıllar özel yetkili C.Başsavcı vekili olarak görev almıştı. O dönemde de yapılan soruşturmalar, sadece Marmara bölgesinde değil Türkiye’nin her tarafında örgüt kapsamında yapıldığı kamuoyu tarafından bilinmekteydi.)”   "EYLEMLER TMK ALANINDA ÇÜNKÜ MANEVİ CEBİR VAR"   “Soruşturma ile ikinci eleştirisi de soruşturmanın TMK. 10. Maddesi’yle yetkili savcılık alanına girip girmemesiydi. Ben de kendisine suç örgütünün eylemleri arasında tehdit içerikli faaliyetlerin bulunduğunu, Yargıtay içtihatları arasında manevi cebirin de cebir olarak kabul edildiği yönünde kararların olduğundan bahsettim. Mesela önemli bir mafya lideri S.Ş’nin bir kişiyi arayarak herhangi bir cebir ve tehdit kullanmadan ‘şu parayı bana göndereceksin’ demesinin manevi cebir olarak kabul edildiğini, başka bir dosyadaki şüphelilerden S.Ş’nin bir kişiyi arayarak herhangi bir cebir ve tehdit olmamasına rağmen S.Ş isminin korkutuculuğundan kaynaklanan bir durumun olduğunu, S.Ş’nin aramasının manevi  manevi cebir olarak yeterli olduğunu anlattım.”   "SİT ALANININ DÖNÜŞTÜRÜLMESİ İÇİN SİYASİ BASKI YAPILDI"   “Soruşturmamızda ise Urla’daki arazinin birinci derecede SİT alanında üçüncü derece SİT alanına dönüştürülmesi için yapılan çalışmalardan sonra örgüt üyesinin çevre ve şehircilik il müdürünün yanına gittiğini, ancak il müdürü talepleri geri çevirmesi ve örgüt üyelerine yüz vermemesi üzerine, örgüt üyelerinin siyasilere ulaşarak baskı yaptırdığını, tekrar il müdürünün yanına gittiklerinde müdürün baskı nedeniyle işlerini yapmak zorunda kaldığını, bunun da Yargıtay kararına göre cebir olarak kabul edileceğini, TMK’ya göre cebir ve şiddetin görev alanına girdiğini söyledim. (Zaten dosya benden alındıktan sonra yine TMK.10. Maddesiyle yetkili 5 savcıya verilmiştir. Halen de bu savcılar yürütmektedir.)”   "ÇOLAKKADI 'İHALELERDE SIKINTI NORMAL' DEDİ"   “Dosya ile ilgili üçüncü eleştiri ise ihaleye fesat karıştırmaya yönelikti. Türkiye’de yapılan ihalelerin çoğunda sıkıntı olduğunu, bunun da normal kabul edilebileceğini söyledi. Hatta kendisinin yapmış olduğu ihalelerden de örnekler verdi. İşin durumuna göre ihaleyi birinci sırada kazanan firma yerine işi iyi yapabileceğini düşündüğü ikinci firmaya verdiklerini söyledi. Bunun üzerine ben de soruşturma dosyasında bulunan delilerin çok kuvvetli olduğunu söyledim. Dosyada bulunan ihalelerde genelde 5-6 şirketin teklif verdiğini, ihaleleri bu şirketlerin aldığını, ihale sürecindeki şirket yetkililerinin veya sahiplerinin telefon kayıtlarına göre, ihaleyle ilgili görüştüklerini, her bir şirketin ihaleye ne kadar teklif vereceğini belirlediklerini, ihale yapılmadan önce ihaleyi kimin kazanacağının belli olduğunu, daha düşük miktarda yapılması muhtemel ihalelerin, ihaleye giren şirketlerin anlaşmaları ve gizliliğe riayet etmemeleri nedeniyle yüksek miktarda ihale edildiğini anlattım.”   "ÇOLAKKADI: SEN KENDİNİ NE ZANNEDİYORSUN?"   “Soruşturmaya müdahale olabileceğini, gizliliğin ihlal edildiğini medyada çıkan haberleri anlatarak operasyon yapmak istediğimi anlattım. Çolakkadı bir anda sinirlenerek sebebi anlaşılamayacak biçimde ve rencide edecek bir tonla ‘Sen kendini ne zannediyorsun, ne yaptığını biliyor musun’ sözler söyleyerek beni baskı altına almaya çalıştı. Ben de kendisine gazetelerde benim soruşturmalarımla ilgili bir kısım haberler çıktığını, operasyon yapmadığım takdirde görevimi kötüye kullanmış olacağımı söyledim. Başsavcının odasında 1,5 saat kadar kaldık. Oktay Erdoğan hiç konuşmadı. Genelde başsavcı ve benim aramda  gergin ortamda geçen konuşmalar oldu. Zira ileri sürdüğüm delil ve argümanları tam dinlemeden reddetti.”   “Çolakkadı’nın soruşturma dosyasını benden istemesi ve odadaki tavırları nedeniyle endişe ettim. (Yasalara göre C. Başsavcısının soruşturmaya müdahale yetkisinin olmadığı açıktır. Ancak ülkemizde C.Başsavcıları görev ve yetkilerini aşacak şekilde dosyaya müdahale etme gibi uygulamaların bulunduğu bir vakadır. Bunun kamuoyuna yansıyan birçok örneği herkesçe malumdur.) O.Erdoğan ile birlikte Başsavcının odasından ayrıldık. Erdoğan’ın odasına geçtik. Kendisine akşam işimin olduğunu bu nedenle akşam mesaiye kalamayacağımı söyleyerek odasından ayrıldım.”   "ÖNÜMDE İKİ YOL VARDI OPERASYON KARARI ALDIM"   “Adliyeden ayrılınca servis ile eve gittim. Serviste ve eve giderken kendimle baş başa kaldığım sürede Başsavcının tavırları, anlattığım olay ve delileri dinlemek istememesi ve soruşturmayı etkisizleştirmeye yönelik izlenim vermesi beni rahatsız etti. O gün sabaha kadar hiç uyumadım. Önünde iki yol vardı. Soruşturmayı baştan beri yürüten, delilleri ve suçların yoğunluğunu bilen C.Savcısı olarak ya bunları görmezlikten gelerek takdir yetkim ve vicdani kanaatime uygun olarak düşündüğüm muktezadan çıkmasına göz yumacaktım ya da kanunların devletin ve milletin bizden beklentisi doğrultusunda mesleğimizin hakkını vererek ve her şeyi göze alarak, soruşturmayı hukuki takdirim çerçevesinde devam ettirerek operasyon yapacaktım. Bütün bu vicdani muhasebe sonucunda operasyon yapma kararı aldım.”   "41 ŞÜPHELİ İÇİN GÖZALTI TALİMATI VERDİM"   “25 Aralık tarihinde saat 07.00 sıralarında arabamla adliyeye gittim ve hazırlıklara başladım. Daha önce şüphelilerin adreslerinin belirlenmesi ve mal varlıklarına ilişkin kolluk kuvvetlerinden yardım alıyorduk. Mali Şube kadrosunun tamamen dağıtılması nedeniyle kolluktan yardım alamadım. Bütün bunları zabıt kâtibi Sezgin Kalender’in izinde olması nedeniyle  diğer kâtip Muammer Ekinci ile yaptık. Daha sonra katip Adem Korkmaz yardım etti. İlk önce mal varlıklarına tedbir konulmasına ilişkin talebi nöbetçi mahkemeye verdim. Zaten daha önce arama talebim olması nedeniyle nöbetçi hâkimin fezlekeden ve soruşturma içeriğinden haberi vardı. Şüphelilerin mal varlıklarına tedbir konulmasıyla ilgili talebim CMK’nın 128. maddede belirtilen mal varlığı tedbirine yönelikti. Diğer soruşturmalarda da bu şekilde mal varlığına tedbir konulması talebi olmuştu. Gözaltı yapılacak şüphelilere gözaltı talimatı hazırladım. Hatta bunu hazırlarken de soruşturmanın kapsam ve boyutu itibariyle düşünerek ülkemizin sosyal ve siyasal hayatını zora sokacak taleplerde bulunmamaya azami gayret göstermekle birlikte, hukukun gereğini yapmanın görevimin emredici hükmü olduğunu, görevimin zorunlu gereği olduğunu göz ardı edemezdim. Gözaltı talimatı verdiğim 41 şüpheli haricinde başka şüphelilerinde olmasına rağmen, bu şüphelileri de ilerleyen süreçte adliyeye davet etmeye karar verdim. Gözaltı ve arama kararının uygulanması için saat 10.30-11.00 sıralarında Mali Şube’ye gönderdim. Gönderdiğim kararın uygulanıp uygulanmadığına dair saat 19.00’a kadar bilgi verilmedi.”   "BAŞSAVCI VEKİLİ DOSYAYI BENDEN ALMAK İSTEDİ"   “Öğleden sonra O. Erdoğan odama geldi. Kendisine vicdanımla baş başa kaldığımı, operasyon yapmadığım takdirde vicdanen rahatsız olacağımı, bu nedenle de operasyon talimatı verdiğimi söyledim. Bu sırada C.Savcısı Mehmet Ali Uysal odama geldi. Oktay Erdoğan’ı odada görünce girmek istemedi. Oktay Bey gelmesini söyleyince odaya geldi. Başsavcıyla yaptığımız konuşmalar M. Ali Bey’in yanında oldu. Oktay Bey soruşturma dosyasını benden alacağını söyledi. Ben de neden almak istediğini sorunca, soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğimi, basına bilgi verdiğimi söyledi. Ben de kendisine böyle bir şey olmayacağını, kolluğun medyaya bilgi vermiş olabileceğini, bu konuda herhangi bir delili olup olmadığını sordum. Buna cevap veremedi. O zamana kadar dosyanın içeriğine ilişkin bir bilgi medyaya yansımamış, sadece hareketlilik olduğu, isimler açıklanmadan gözaltı talimatı olan bazı şüphelilere yönelik emniyete liste gittiği şeklinde bilgiler basına yansımıştı. Bu sırada M. Ali Bey söze girerek benim bu konularda hassas olduğumu, soruşturmanın gizliliğini ihlal etmeyeceğimi, görüşme talebinde bulunan basın mensuplarıyla görüşmemin imkansız olduğunu söyledi. Dosyanın benden alınmasının soruşturmaya müdahale olacağını anlattı. Bu sırada C.Savcısı İsmail Göktürk geldi, ‘Başsavcım soruşturma dosyasını savcı beyden almanız doğru olmaz. Eğer bir şeyler yapma düşünceniz varsa 17 Aralık soruşturmasında olduğu gibi 1-2 arkadaşı soruşturmaya dahil edin’ dedi. Sonrada odaya Ramazan Sabun, Hakan Karali geldi. Oktay Bey odadan ayrıldı. İdari işler müdürünün odasına girerken C.Savcısı Hüseyin Aksoy’un odasının önünde savcı beye soruşturmaya savcı takviyesi yapacağını öğrendim.”   “Akşama doğru Yazı İşleri Müdür Vekili odama gelerek Oktay Bey’in dosyanın tamamını istediğini söyledi. Ben de odamda bulunan dosya ile diğer odadaki klasörleri katiplerle gönderdim. Mesaiden sonra Mali Şube Müdürü’nün Oktay Bey’in yanına geldiğini öğrendim. Mali Şube Müdürü saat 19.00’da odama geldi. Odada C.Savcısı Ramazan Şaban da vardı. Müdür Bey ‘Savcım talimatlarınızı yerine getireceğiz’ dedi. Çalışma yaptıklarını gecenin ilerleyen saatlerinde bilgi vereceklerini söyledi. Arama yapılacak şirketlerin ve şüphelilerin adresleri arama kararında mevcuttur. Aksi durumda nöbetçi hâkim arama kararı veremezdi. Şüphelilerin TC numarasıyla birlikte gözaltı kararını müdür gelmeden önce Mali Şube’ye gönderdiğimi söyledim. Bu konuda odamda bulunan Ramazan Şaban şahittir. Adliyeden saat 21.00 sıralarında arabamla ayrıldığımı hatırlıyorum.”   "EMNİYETTEN 23.30'DA 'OPERASYONU YAPACAĞIZ' BİLGİSİ GELDİ"   “Akşam saat 23.30’da Mali Şube Müdür Yardımcısı beni arayarak operasyon ile ilgili bilgi verdi. Gözaltı kararı verilen 25 kişinin İstanbul’da olduğunu, diğerlerinin değişik illerde olduğunu söyledi. İstanbul’da olan şüphelileri gözaltına almaya başlayacaklarını, diğer şüphelileri hakkında ilgili illere bilgi vereceklerini, gelişmeler hakkında sabah ayrıntılı bilgilendirme yapacaklarını söyledi. Akşam adliyeden ayrıldığımda soruşturma dosyası hala UYAP’ta bana kayıtlı gözüyordu. Yukarıda dediğim hususlarla ilgili adı geçen savcılar Ramazan Şaban, Mehmet Ali Uysal, İsmail Göktürk, Hakan Karaali ve Hüseyin Aksoy’un tanık olarak ifadelerinin alınmış ve bu konular sorulmamış ise belirtilen konularla ilgili beyanlarının alınmasını talep ediyorum.”   "BASIN AÇIKLAMASI YAPMA KARARINI NASIL ALDIM?"   “26 Aralık sabahı adliyeye geldim.2012656 no’lu soruşturma dosyasını C.Başsavcı vekili O.Erdoğan’ın kendi uhdesine aldığını öğrendim. Bir süre sonra UYAP’a ortak ekrana girerek 2012656 no’lu soruşturma dosyasında, gizli belge olarak gözüktüğünü fark ettim. Bununla ilk defa karşılaşıyordum. 25 Aralık gecesi saat 23.30’dan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde neler olduysa Mali Şube Müdür Yardımcısı’nın gözaltı ve aramalarının yerine getirileceğini söylemesine rağmen gereği yapılmadı. Medyaya düşen haberlere göre dosyaya müdahale edilmişti.   25 Aralık 2013 tarihinde İstanbul C.Başsavcılığı tarafından basına yansıyan haberlerde, emniyete böyle bir talimat verilmediğine yönelik açıklamalar yer aldı. 26 Aralık günü ise herhangi bir açıklamanın yapılmaması, mahkeme kararının İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce uygulanmaması, basına yansıdığı kadarıyla C.Başsavcı vekilinin kararın uygulanmaması yönünde talimatlarının olduğu haberleri ve bir gün önce yaşanan olaylar sonucu soruşturmanın etkisizleştirilmeye çalışıldığı izlenimini edindim. Özellikle hakkımda yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden rahatsız olmam nedeniyle  26 Aralık 2013 günü öğlen basın açıklaması yapmaya karar verdim. Bir metin hazırladım. Yanlış anlaşılmamak ve soruşturmanın gizliliğine riayet etmek için, en az on defa okudum, düzeltmeler yaptım. Mesai saati bitimine beklememe rağmen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan herhangi bir açıklama gelmedi. Soruşturmanın kapatılacağı kanaati hasıl olunca hazırladığım basın açıklamasını basına vermeye karar verdim. Basın mensuplarını adliyeye çağırarak basın açıklaması yapmanın uygun olacağını düşündüm. Bu nedenle hazırlamış olduğum basın açıklamasını, soruşturma içeriğine ilişkin hiçbir bilgi vermeden tamamen kamuoyu önünde açıkça linç edilecek derecede suçlanmam nedeniyle, bütünüyle cevap hakkı kapsamında tarafımın da hiçbir yetkili kişi veya kurum tarafından korunmaması ve bu yönde bir emare dahi olmaması nedeniyle adliyenin dışında bekleyen basın mensuplarına açıklamayı vermek durumunda kaldım. Basına herhangi bir sözlü açıklama yapmadım.”   POLİS AMİRİ MEHMET AKİF ÜNER DE  25 ARALIK'TA YAŞANANLARI DAHA ÖNCE ANLATMIŞTI. O AÇIKLAMALAR DA ŞÖYLE   17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten polis kadrosunda bulunan Mehmet Akif Üner, o gün neler yaşadığını anlatmıştı.     17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten polis kadrosunda bulunan ve polis tasfiyesinde en son İstanbul Mali Şube'den gönderilen emniyet amiri Mehmet Akif Üner, İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami Yıldız, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Sıralı ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum Nazman hakkında “Anayasa'yı ihlal etmek suretiyle görevi kötüye kullanmak” ile suç duyurusunda bulundu. Üner’in 18 Temmuz’da verdiği suç duyurusu dilekçesinde 25 Aralık günü emniyette yaşananlar anlatıldı.   Suç duyurusunda, "25 Aralık günü şüphelilere yönelik düzenlenecek operasyonun her türlü hazırlığının yapıldığı, il dışındaki şüpheliler hakkında gerekli yazışmaların gerçekleştirildiği" aktarıldı. Üner, dilekçesinin devamında "Operasyonu yapacak ekiplerin 26 Aralık sabah 07.00’ye kadar hazır beklemelerine rağmen iptal edildiğinin duyurulduğunu" söyledi. Dilekçede, "Bir bakanın ve müdürlerin 25 Aralık akşamı toplantı halinde olduklarının da emniyet içerisinde dillendirildiği" ileri sürüldü.   'Gözaltı ve arama kararları kapalı bir zarfta'   Üner, tarafından verilen suç duyurusu dilekçesinde 25 Aralık günü yaşananlar şöyle anlatıldı: “Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde çalışmakta olduğum dönemde 25 Aralık 2013 günü sabah saatlerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından gelen talep üzerine Çağlayan Adliyesi'ne gittim. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının TMK 10. Madde ile yetkili bölümünde Cumhuriyet Savcısı Muammer AKKAŞ tarafından gereğinin Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nce yapılması istenilen kapalı zarfı teslim aldım.Teslim almış olduğum kapalı zarfı Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI’ya teslim etmek için o dönem çalışmakta olduğum Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne götürdüm. Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN’ın şubeye intikal etmemiş olmalarından dolayı şube müdürlüğünde görevinin başında bulunan diğer Şube Müdür Yardımcısı Vefa KARAKURDU’na söz konusu kapalı zarfı teslim ettim.   Şube Müdür Yardımcısı Vefa KARAKURDU, söz konusu kapalı zarfı açarak içeriğini sesli bir şekilde okumaya başladı. Ancak okuduklarından herhangi bir şey anlamadığını belirterek zarf içerisinden çıkan belgeleri tarafıma gösterdi. Belgeleri okuduktan sonra içeriklerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi doğrultusunda ilgili mahkemece verilmiş arama içerikli karar ve Soruşturma Savcısı Muammer AKKAŞ tarafından verilen gözaltı kararı olduğunu anladım. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca gözaltına alınması istenilen şüpheliler arasında Nihat ÖZDEMİR ve bazı iş adamları olduğunu görmem üzerine yürütülen soruşturmanın önemli ve ciddi bir soruşturma olduğunu anladım ve durumu Şube Müdür Yardımcısı Vefa KARAKURDU’na izah ettim."   'Herkes korku ve endişe içerisindeydi'   "İlk olarak Vefa KARAKURDU savcılık makamınca talep edilen kararların hemen uygulanması gerektiğini belirterek tarafıma ekip planlaması yapılması yönünde görüş bildirmiştir. Kendisine soruşturmaya konu şüphelilerin önem arz eden kişiler olarak görünmesinden dolayı Şube Müdürü Hakan SIRALI’ya mutlak surette bilgi verilmesinin uygun olacağını belirttim.   İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sabah saatlerinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ulaşmış olan yazılı talimatlara (gözaltı kararı ve arama kararı) yönelik olarak Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN tarafından ilk etapta gereği için herhangi bir girişimde bulunulmamıştır. Söz konusu savcılık talimatı ve mahkeme kararları ile ilgili olarak Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ’ın da etraflıca bilgisi bulunmakta idi. Konuyla ilgili bilgi sahibi olan herkes korku ve endişe içerisinde ne yapılması gerektiğini düşünmekteydi."   'Gevşek tavırlar olmasa akşam operasyon başlayacaktı'   "Gün içerisinde Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına konuyla alakalı olarak girişimlerde bulunmak amacıyla ziyaret gerçekleştirmişlerdir. Her ne kadar Selami YILDIZ ve Hakan SIRALI, söz konusu talimatları uygulamamanın bir yolunu bulmak amaçlı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gitmiş olsalar da ilk etapta bu amaçlarına ulaşamadıkları anlaşılmıştır. Çünkü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ziyareti dönüşünde yani akşam saatlerinde soruşturma kapsamında operasyonun yapılacağı, gerekli hazırlıklara başlanılması talimatı verilmiştir.   Aslında Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne sabah saatlerinde ulaşan savcılık talimatlarına yönelik olarak Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN’ın gevşek tavırları olmamış olsaydı, akşam saatlerine kalmadan operasyon fiilen başlamış olacaktı. Oysaki yukarıda da belirtildiği üzere operasyon hazırlıklarına ancak akşam saatlerinde başlanılmıştır.   Söz konusu soruşturma kapsamında;   İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcıları Arzum NAZMAN ve Vefa KARAKURDU’nun bilgileri dâhilinde operasyon hazırlıklarına başlanılmış, İstanbul içinde bulunan ve arama yapılması istenen şüphelilerin adreslerinin ve temin edilmesi istenilen şüpheli sayısına göre Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü bünyesinde ekip ve personel planlaması yapılmıştır."   'İl dışındaki şüpheliler için yazışmalar yapıldı'   "Şüphelilerin sayıca fazla olması nedeniyle Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele birimlerinden (Narkotik, Organize vb.) takviye amaçlı görevlendirmeler dahi yapılmıştır. Soruşturma kapsamında İstanbul dışında bulunan bazı şüphelilere yönelik olarak da (hatırladığım kadarıyla Ankara, İzmir vb.) il dışındaki ilgili birimlerle yazışmalar ve görüşmeler yapılarak gerekli planlamalar yapılmıştır. Hangi ekibin hangi adrese gideceği, giden ekiplerden hangi rütbeli personelin sorumlu olacağı, ekiplere dağıtılacak olan belgelerin (gözaltı kararı, arama kararı ve matbu evraklar) bulunduğu dosyaların tamamı hazırlanmıştır."   'Toplantıda dikkat edilecek hususlar aktarıldı'   "Soruşturma kapsamında operasyonel anlamda her türlü hazırlığın tamamlanması akabinde rütbeli personelin katılımıyla Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN başkanlığında, gerçekleştirilecek olan çalışmaya yönelik toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda ekiplerden sorumlu olacak rütbelilere soruşturmanın konusunu teşkil eden İhaleyi Fesat Karıştırma vb. suçlarla ilgili olarak bilgilendirmeler ve operasyon kapsamında dikkat edilecek hususlardan detaylı bir şekilde bahsedilmiştir. Operasyonda görevli personelle gerekli görüşmeler ve toplantıların yapılmasının yanında, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ile de devamlı olarak iletişim korunmakta idi ve kendisine gerekli bilgilendirmeler yapılıyor, kendisinin talimatları oldukça da yerine getiriliyordu. Şube Müdürü Hakan SIRALI da her türlü bilgilendirmeyi Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ’a yapıyordu."   'Hazırlıklar tamamlandı, talimat bekleniyordu'   "Söz konusu soruşturma kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan operasyon ile ilgili olarak her türlü hazırlık tamamlanmış ve sadece adreslere gidilmesi talimatı beklenmekteydi. Bu süreçte başta Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN da korku ve endişenin hat safhada olduğu açıkça gözlemlenmekte idi. Kendileri tarafından operasyonun başladığı talimatının verileceği, o ana kadar beklemede kalınması gerektiği aktarılmıştır. Saatler kontrol edildiğinde 25 Aralık 2013 gününün sona erdiği yeni bir güne yani 26 Aralık 2013 tarihine girilmekte idi.   Operasyon amaçlı bekleyen personel, o gün mesai bitiminde zaten çıkış alamamış olması ve 2. bir emre kadar beklediğinden, gecenin ilerleyen saatlerine ulaşılmış olmasından dolayı yorgun bir halde bulunmaktaydı. Rütbeli personel arasında operasyonun iptal edileceği, böyle bir ortamda bu çalışmanın gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı görüşlerinin yanında, gecenin ilerleyen saatleri olmasından dolayı ikamet ve işyerlerinde arama yapılmasının mümkün olmadığından bahisle sabahın ilk saatlerinin beklenildiği görüşleri dillendirilmeye başlanılmıştı."   'Bakan ve müdürlerin toplantı yaptığı dillendirildi'   "Gece  03.30 sıralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Vatan yerleşkesi A Blokta bir toplantının yapıldığı, bu toplantıya Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, İl Emniyet Müdürü Selami ALTINOK ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının katıldığı hatta bir bakanımızın da bu toplantıda yer aldığı şube içerisinde bekleyen personel tarafından dillendirilmekteydi. Saatler bir kez daha kontrol edildiğinde akrep 7’yi göstermekte idi. 26 Aralık 2013 günü saat: 07.00 sıralarında Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN tarafından verilen talimat gereği operasyonun iptal edildiği ve bekleyen personelin normale dönebileceği bildirilmiştir."   'Operasyon kasıtlı olarak engellendi'   "O tarihlerde söz konusu savcılık talimatları ve alınan mahkeme kararlarının uygulanması yapılan her türlü hazırlığa rağmen, hiyerarşik silsile doğrultusunda Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN tarafından herhangi bir gerekçe bildirilmeden kasıtlı bir şekilde engellenmiştir. Böylece Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN gerçekleştirdikleri eylemlerden ve girişimlerden dolayı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 138. Maddesini ihlal etmek suretiyle görevlerini kötüye kullanmışlardır."   Anayasa'yı ihlal suçlaması...   "Yukarıda etraflıca aktarıldığı üzere, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN ve tespiti tarafınızca yapılacak başkaca şüpheliler, yapmış oldukları eylemleri yönüyle hiyerarşik silsile doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 138’de açıkça belirtilen ‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.’ İlkesini açık ve net bir şekilde ihlal etmek suretiyle Görevi Kötüye Kullanma suçunu işlemişlerdir. Söz konusu şüphelilerden davacı ve şikâyetçiyim. Bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığınızca,   Bahsi geçen suçlar ve tarafınızca tespit edilecek başkaca suçlarla ilgili adı geçen şüphelilere ve tespiti yapılacak başkaca şüphelilere yönelik soruşturma yapılması,   Resen takibi yapılacak suçlar ve görev suçlarıyla ilgili keyfiyetin tarafınızca takdir edilerek ilgili idareye bildirilmesi hususlarında; gereğinin yapılmasını arz ederim."   KAYNAK: ARZU YILDIZ / T24  
25 Aralık dosyasının eski savcısı Muammer Akkaş, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderdiği savunmada 24, 25 ve 26 Aralık günleri neler yaşadığını anlattı.   asında soruşturmaya ilişkin haberlerin yer almaya başlaması nedeniyle operasyon kararı aldığını söyleyen Akkaş, süreçte İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile aralarında geçen konuşmayı aktardı. Çolakkadı’nın dosyanın neden terörle mücadele kapsamında görüldüğü sorgulamasına karşılık Muammer Akkaş, gerekçe olarak “manevi cebir”in varlığını gösterdiğini söyledi.   Yargıtay içtihatlarına referans vererek dosyada bir mafya liderinin “Şu parayı bana göndereceksin” demesinin manevi cebir olduğunu savunan savcı Akkaş, “Çolakkadı’nın dosya kapsamındaki ihaleye fesat iddialarını eleştirdiğini” öne sürdü. Akkaş’ın aktardığına göre, “Çolakkadı, Türkiye’de yapılan ihalelerin çoğunda sıkıntı olduğunu, bunun da normal kabul edilebileceğini söyledi.”   Savunmasının devamında soruşturmanın elinden nasıl alındığını da anlatan Muammer Akkaş, “26 Aralık günü, mahkeme kararının İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce uygulanmaması, basına yansıdığı kadarıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilinin kararın uygulanmaması yönünde talimatlarının olduğu haberleri ve bir gün önce yaşanan olaylar sonucu soruşturmanın etkisizleştirilmeye çalışıldığı izlenimini edindim” dedi. Adliye önünde dağıttığı bildiriler nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “yüz karası savcı” dediği Akkaş, basın açıklaması yapma kararını anlatırken “Özellikle hakkımda yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden rahatsız olmam nedeniyle  26 Aralık 2013 günü öğlen basın açıklaması yapmaya karar verdim” ifadesini kullandı.   İşte Muammer Akkaş’ın 25 Aralık soruşturması kapsamında olanları anlattığı HSYK savunması:   “17 Aralık’tan sonraki süreçte yürütmüş olduğum soruşturmanın varlığı hakkında medyada haberler çıkmaya başlamıştı. Soruşturmaya müdahale edilme endişesiyle ve gizliliğin ihlal edilmesi nedeniyle operasyon yapılması konusunda karar aldım. Bu konuda hazırlıklar yaptım. Fezlekeyi nöbetçi hâkime gönderdim. Daha sonra arama kararı talep ettim. Ancak Adli Kollluk Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik nedeniyle bilgi vermek için 24.12.2013 tarihinde C.Başsavcı vekili Oktay Erdoğan’ı sabah saatlerinde aradım. Sekreteri Gökçe Hanım, Oktay Bey’in makamında olmadığını söyledi. Birkaç defa aramama rağmen makam telefonundan kendisine ulaşamadım.”   "HAKKINDA BİLGİ VERMEDİĞİM DOSYANIN NUMARASINI VEREREK KLASÖRLERİNİ İSTEDİLER"   “Aynı gün saat 11.30 sıralarında C.Başsavcı vekili Oktay Erdoğan beni aradı. Ben de kendisine önemli bir konuda görüşmek istediğimi, odamda bulunan ziyaretçiler ayrılınca görüşmek istediğimi söyledim. 15-20 dakika sonra yazı işleri müdürü odama gelerek kendisini Oktay Erdoğan’ın gönderdiğini, C.Başsavcısı Turan Çolakkadı’nın 2012656 no’lu dosyamın tamamını istediğini söyledi. C.Başsavcısı ve Başsavcı vekili’ne henüz soruşturma hakkında bilgi vermemiştim. Bu nedenle bende bulunan soruşturmanın soruşturma numarasını bilecek şekilde dosyanın tamamını istemesine şaşırdım, endişelendim. Gelen yazı işleri müdürüne dosyanın kapsamlı olduğunu, hazırlayarak göndereceğimi söyledim. (Telefonda bilgi vermediğim gibi Sayın Oktay Erdoğan’ın odasına gideceğimi söylememe rağmen) 5 dakika sonra Oktay Erdoğan odasına gitmemi beklemeden odama geldi.”   "BAŞSAVCININ TAVRI BENİ HAYRETE DÜŞÜRDÜ"   “Kendisine sabahtan beri bu dosya ile ilgili bilgi vermek için görüşmek istediğimi söyledim. Odamda kendisine dosyanın içeriği, kapsamı ve suçlar hakkında bilgi verdim. O. Erdoğan beraber C.Başsavcısının odasına giderek dosyayı anlatmamı istedi. O. Erdoğan ile birlikte Çolakkadı’nın odasına gittik. Başsavcıya dosyada bulunan suçları anlattım. Dosyadaki şüphelilerin önemli kişiler olduğunu söyledim. Başsavcımızın benim anlattığım bilgiler karşısındaki tavrı beni hayrete düşürdü. Dosyayı çok fazla anlamak istemedi. Normalde C.Başsavcısının böyle önemli bir dosyada kimlerin şüpheli olduğunu, dosyadaki delillerin nelerden ibaret olduğunu, bu konuda herhangi bir hazırlığın bulunup bulunmadığını sorması beklenirdi. Ancak dosyayı anlamaya çalışmayarak hemen soruşturmayı eleştirmeye başladı.”   "URLA'YI NEDEN İSTANBUL'UN TAKİP ETTİĞİ SORULDU"   “C.Başsavcısı 3 konu üzerinde durdu. Birincisi Urla’da yapılan villalarla ilgili rüşvet, nüfus ticareti, görevi kötüye kullanma gibi suçları neden İ. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takip ettiğini sordu. Kendisine yapılan soruşturmanın çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında bulunduğunu, İstanbul’da bulunan suç örgütü üyelerinin suç örgütü kapsamında Urla ilçesinde işledikleri suçlar olduğunu, bunu en iyi kendisinin bilmesi gerektiğini (Çünkü C.Başsavcımız uzun yıllar özel yetkili C.Başsavcı vekili olarak görev almıştı. O dönemde de yapılan soruşturmalar, sadece Marmara bölgesinde değil Türkiye’nin her tarafında örgüt kapsamında yapıldığı kamuoyu tarafından bilinmekteydi.)”   "EYLEMLER TMK ALANINDA ÇÜNKÜ MANEVİ CEBİR VAR"   “Soruşturma ile ikinci eleştirisi de soruşturmanın TMK. 10. Maddesi’yle yetkili savcılık alanına girip girmemesiydi. Ben de kendisine suç örgütünün eylemleri arasında tehdit içerikli faaliyetlerin bulunduğunu, Yargıtay içtihatları arasında manevi cebirin de cebir olarak kabul edildiği yönünde kararların olduğundan bahsettim. Mesela önemli bir mafya lideri S.Ş’nin bir kişiyi arayarak herhangi bir cebir ve tehdit kullanmadan ‘şu parayı bana göndereceksin’ demesinin manevi cebir olarak kabul edildiğini, başka bir dosyadaki şüphelilerden S.Ş’nin bir kişiyi arayarak herhangi bir cebir ve tehdit olmamasına rağmen S.Ş isminin korkutuculuğundan kaynaklanan bir durumun olduğunu, S.Ş’nin aramasının manevi  manevi cebir olarak yeterli olduğunu anlattım.”   "SİT ALANININ DÖNÜŞTÜRÜLMESİ İÇİN SİYASİ BASKI YAPILDI"   “Soruşturmamızda ise Urla’daki arazinin birinci derecede SİT alanında üçüncü derece SİT alanına dönüştürülmesi için yapılan çalışmalardan sonra örgüt üyesinin çevre ve şehircilik il müdürünün yanına gittiğini, ancak il müdürü talepleri geri çevirmesi ve örgüt üyelerine yüz vermemesi üzerine, örgüt üyelerinin siyasilere ulaşarak baskı yaptırdığını, tekrar il müdürünün yanına gittiklerinde müdürün baskı nedeniyle işlerini yapmak zorunda kaldığını, bunun da Yargıtay kararına göre cebir olarak kabul edileceğini, TMK’ya göre cebir ve şiddetin görev alanına girdiğini söyledim. (Zaten dosya benden alındıktan sonra yine TMK.10. Maddesiyle yetkili 5 savcıya verilmiştir. Halen de bu savcılar yürütmektedir.)”   "ÇOLAKKADI 'İHALELERDE SIKINTI NORMAL' DEDİ"   “Dosya ile ilgili üçüncü eleştiri ise ihaleye fesat karıştırmaya yönelikti. Türkiye’de yapılan ihalelerin çoğunda sıkıntı olduğunu, bunun da normal kabul edilebileceğini söyledi. Hatta kendisinin yapmış olduğu ihalelerden de örnekler verdi. İşin durumuna göre ihaleyi birinci sırada kazanan firma yerine işi iyi yapabileceğini düşündüğü ikinci firmaya verdiklerini söyledi. Bunun üzerine ben de soruşturma dosyasında bulunan delilerin çok kuvvetli olduğunu söyledim. Dosyada bulunan ihalelerde genelde 5-6 şirketin teklif verdiğini, ihaleleri bu şirketlerin aldığını, ihale sürecindeki şirket yetkililerinin veya sahiplerinin telefon kayıtlarına göre, ihaleyle ilgili görüştüklerini, her bir şirketin ihaleye ne kadar teklif vereceğini belirlediklerini, ihale yapılmadan önce ihaleyi kimin kazanacağının belli olduğunu, daha düşük miktarda yapılması muhtemel ihalelerin, ihaleye giren şirketlerin anlaşmaları ve gizliliğe riayet etmemeleri nedeniyle yüksek miktarda ihale edildiğini anlattım.”   "ÇOLAKKADI: SEN KENDİNİ NE ZANNEDİYORSUN?"   “Soruşturmaya müdahale olabileceğini, gizliliğin ihlal edildiğini medyada çıkan haberleri anlatarak operasyon yapmak istediğimi anlattım. Çolakkadı bir anda sinirlenerek sebebi anlaşılamayacak biçimde ve rencide edecek bir tonla ‘Sen kendini ne zannediyorsun, ne yaptığını biliyor musun’ sözler söyleyerek beni baskı altına almaya çalıştı. Ben de kendisine gazetelerde benim soruşturmalarımla ilgili bir kısım haberler çıktığını, operasyon yapmadığım takdirde görevimi kötüye kullanmış olacağımı söyledim. Başsavcının odasında 1,5 saat kadar kaldık. Oktay Erdoğan hiç konuşmadı. Genelde başsavcı ve benim aramda  gergin ortamda geçen konuşmalar oldu. Zira ileri sürdüğüm delil ve argümanları tam dinlemeden reddetti.”   “Çolakkadı’nın soruşturma dosyasını benden istemesi ve odadaki tavırları nedeniyle endişe ettim. (Yasalara göre C. Başsavcısının soruşturmaya müdahale yetkisinin olmadığı açıktır. Ancak ülkemizde C.Başsavcıları görev ve yetkilerini aşacak şekilde dosyaya müdahale etme gibi uygulamaların bulunduğu bir vakadır. Bunun kamuoyuna yansıyan birçok örneği herkesçe malumdur.) O.Erdoğan ile birlikte Başsavcının odasından ayrıldık. Erdoğan’ın odasına geçtik. Kendisine akşam işimin olduğunu bu nedenle akşam mesaiye kalamayacağımı söyleyerek odasından ayrıldım.”   "ÖNÜMDE İKİ YOL VARDI OPERASYON KARARI ALDIM"   “Adliyeden ayrılınca servis ile eve gittim. Serviste ve eve giderken kendimle baş başa kaldığım sürede Başsavcının tavırları, anlattığım olay ve delileri dinlemek istememesi ve soruşturmayı etkisizleştirmeye yönelik izlenim vermesi beni rahatsız etti. O gün sabaha kadar hiç uyumadım. Önünde iki yol vardı. Soruşturmayı baştan beri yürüten, delilleri ve suçların yoğunluğunu bilen C.Savcısı olarak ya bunları görmezlikten gelerek takdir yetkim ve vicdani kanaatime uygun olarak düşündüğüm muktezadan çıkmasına göz yumacaktım ya da kanunların devletin ve milletin bizden beklentisi doğrultusunda mesleğimizin hakkını vererek ve her şeyi göze alarak, soruşturmayı hukuki takdirim çerçevesinde devam ettirerek operasyon yapacaktım. Bütün bu vicdani muhasebe sonucunda operasyon yapma kararı aldım.”   "41 ŞÜPHELİ İÇİN GÖZALTI TALİMATI VERDİM"   “25 Aralık tarihinde saat 07.00 sıralarında arabamla adliyeye gittim ve hazırlıklara başladım. Daha önce şüphelilerin adreslerinin belirlenmesi ve mal varlıklarına ilişkin kolluk kuvvetlerinden yardım alıyorduk. Mali Şube kadrosunun tamamen dağıtılması nedeniyle kolluktan yardım alamadım. Bütün bunları zabıt kâtibi Sezgin Kalender’in izinde olması nedeniyle  diğer kâtip Muammer Ekinci ile yaptık. Daha sonra katip Adem Korkmaz yardım etti. İlk önce mal varlıklarına tedbir konulmasına ilişkin talebi nöbetçi mahkemeye verdim. Zaten daha önce arama talebim olması nedeniyle nöbetçi hâkimin fezlekeden ve soruşturma içeriğinden haberi vardı. Şüphelilerin mal varlıklarına tedbir konulmasıyla ilgili talebim CMK’nın 128. maddede belirtilen mal varlığı tedbirine yönelikti. Diğer soruşturmalarda da bu şekilde mal varlığına tedbir konulması talebi olmuştu. Gözaltı yapılacak şüphelilere gözaltı talimatı hazırladım. Hatta bunu hazırlarken de soruşturmanın kapsam ve boyutu itibariyle düşünerek ülkemizin sosyal ve siyasal hayatını zora sokacak taleplerde bulunmamaya azami gayret göstermekle birlikte, hukukun gereğini yapmanın görevimin emredici hükmü olduğunu, görevimin zorunlu gereği olduğunu göz ardı edemezdim. Gözaltı talimatı verdiğim 41 şüpheli haricinde başka şüphelilerinde olmasına rağmen, bu şüphelileri de ilerleyen süreçte adliyeye davet etmeye karar verdim. Gözaltı ve arama kararının uygulanması için saat 10.30-11.00 sıralarında Mali Şube’ye gönderdim. Gönderdiğim kararın uygulanıp uygulanmadığına dair saat 19.00’a kadar bilgi verilmedi.”   "BAŞSAVCI VEKİLİ DOSYAYI BENDEN ALMAK İSTEDİ"   “Öğleden sonra O. Erdoğan odama geldi. Kendisine vicdanımla baş başa kaldığımı, operasyon yapmadığım takdirde vicdanen rahatsız olacağımı, bu nedenle de operasyon talimatı verdiğimi söyledim. Bu sırada C.Savcısı Mehmet Ali Uysal odama geldi. Oktay Erdoğan’ı odada görünce girmek istemedi. Oktay Bey gelmesini söyleyince odaya geldi. Başsavcıyla yaptığımız konuşmalar M. Ali Bey’in yanında oldu. Oktay Bey soruşturma dosyasını benden alacağını söyledi. Ben de neden almak istediğini sorunca, soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğimi, basına bilgi verdiğimi söyledi. Ben de kendisine böyle bir şey olmayacağını, kolluğun medyaya bilgi vermiş olabileceğini, bu konuda herhangi bir delili olup olmadığını sordum. Buna cevap veremedi. O zamana kadar dosyanın içeriğine ilişkin bir bilgi medyaya yansımamış, sadece hareketlilik olduğu, isimler açıklanmadan gözaltı talimatı olan bazı şüphelilere yönelik emniyete liste gittiği şeklinde bilgiler basına yansımıştı. Bu sırada M. Ali Bey söze girerek benim bu konularda hassas olduğumu, soruşturmanın gizliliğini ihlal etmeyeceğimi, görüşme talebinde bulunan basın mensuplarıyla görüşmemin imkansız olduğunu söyledi. Dosyanın benden alınmasının soruşturmaya müdahale olacağını anlattı. Bu sırada C.Savcısı İsmail Göktürk geldi, ‘Başsavcım soruşturma dosyasını savcı beyden almanız doğru olmaz. Eğer bir şeyler yapma düşünceniz varsa 17 Aralık soruşturmasında olduğu gibi 1-2 arkadaşı soruşturmaya dahil edin’ dedi. Sonrada odaya Ramazan Sabun, Hakan Karali geldi. Oktay Bey odadan ayrıldı. İdari işler müdürünün odasına girerken C.Savcısı Hüseyin Aksoy’un odasının önünde savcı beye soruşturmaya savcı takviyesi yapacağını öğrendim.”   “Akşama doğru Yazı İşleri Müdür Vekili odama gelerek Oktay Bey’in dosyanın tamamını istediğini söyledi. Ben de odamda bulunan dosya ile diğer odadaki klasörleri katiplerle gönderdim. Mesaiden sonra Mali Şube Müdürü’nün Oktay Bey’in yanına geldiğini öğrendim. Mali Şube Müdürü saat 19.00’da odama geldi. Odada C.Savcısı Ramazan Şaban da vardı. Müdür Bey ‘Savcım talimatlarınızı yerine getireceğiz’ dedi. Çalışma yaptıklarını gecenin ilerleyen saatlerinde bilgi vereceklerini söyledi. Arama yapılacak şirketlerin ve şüphelilerin adresleri arama kararında mevcuttur. Aksi durumda nöbetçi hâkim arama kararı veremezdi. Şüphelilerin TC numarasıyla birlikte gözaltı kararını müdür gelmeden önce Mali Şube’ye gönderdiğimi söyledim. Bu konuda odamda bulunan Ramazan Şaban şahittir. Adliyeden saat 21.00 sıralarında arabamla ayrıldığımı hatırlıyorum.”   "EMNİYETTEN 23.30'DA 'OPERASYONU YAPACAĞIZ' BİLGİSİ GELDİ"   “Akşam saat 23.30’da Mali Şube Müdür Yardımcısı beni arayarak operasyon ile ilgili bilgi verdi. Gözaltı kararı verilen 25 kişinin İstanbul’da olduğunu, diğerlerinin değişik illerde olduğunu söyledi. İstanbul’da olan şüphelileri gözaltına almaya başlayacaklarını, diğer şüphelileri hakkında ilgili illere bilgi vereceklerini, gelişmeler hakkında sabah ayrıntılı bilgilendirme yapacaklarını söyledi. Akşam adliyeden ayrıldığımda soruşturma dosyası hala UYAP’ta bana kayıtlı gözüyordu. Yukarıda dediğim hususlarla ilgili adı geçen savcılar Ramazan Şaban, Mehmet Ali Uysal, İsmail Göktürk, Hakan Karaali ve Hüseyin Aksoy’un tanık olarak ifadelerinin alınmış ve bu konular sorulmamış ise belirtilen konularla ilgili beyanlarının alınmasını talep ediyorum.”   "BASIN AÇIKLAMASI YAPMA KARARINI NASIL ALDIM?"   “26 Aralık sabahı adliyeye geldim.2012656 no’lu soruşturma dosyasını C.Başsavcı vekili O.Erdoğan’ın kendi uhdesine aldığını öğrendim. Bir süre sonra UYAP’a ortak ekrana girerek 2012656 no’lu soruşturma dosyasında, gizli belge olarak gözüktüğünü fark ettim. Bununla ilk defa karşılaşıyordum. 25 Aralık gecesi saat 23.30’dan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde neler olduysa Mali Şube Müdür Yardımcısı’nın gözaltı ve aramalarının yerine getirileceğini söylemesine rağmen gereği yapılmadı. Medyaya düşen haberlere göre dosyaya müdahale edilmişti.   25 Aralık 2013 tarihinde İstanbul C.Başsavcılığı tarafından basına yansıyan haberlerde, emniyete böyle bir talimat verilmediğine yönelik açıklamalar yer aldı. 26 Aralık günü ise herhangi bir açıklamanın yapılmaması, mahkeme kararının İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce uygulanmaması, basına yansıdığı kadarıyla C.Başsavcı vekilinin kararın uygulanmaması yönünde talimatlarının olduğu haberleri ve bir gün önce yaşanan olaylar sonucu soruşturmanın etkisizleştirilmeye çalışıldığı izlenimini edindim. Özellikle hakkımda yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden rahatsız olmam nedeniyle  26 Aralık 2013 günü öğlen basın açıklaması yapmaya karar verdim. Bir metin hazırladım. Yanlış anlaşılmamak ve soruşturmanın gizliliğine riayet etmek için, en az on defa okudum, düzeltmeler yaptım. Mesai saati bitimine beklememe rağmen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan herhangi bir açıklama gelmedi. Soruşturmanın kapatılacağı kanaati hasıl olunca hazırladığım basın açıklamasını basına vermeye karar verdim. Basın mensuplarını adliyeye çağırarak basın açıklaması yapmanın uygun olacağını düşündüm. Bu nedenle hazırlamış olduğum basın açıklamasını, soruşturma içeriğine ilişkin hiçbir bilgi vermeden tamamen kamuoyu önünde açıkça linç edilecek derecede suçlanmam nedeniyle, bütünüyle cevap hakkı kapsamında tarafımın da hiçbir yetkili kişi veya kurum tarafından korunmaması ve bu yönde bir emare dahi olmaması nedeniyle adliyenin dışında bekleyen basın mensuplarına açıklamayı vermek durumunda kaldım. Basına herhangi bir sözlü açıklama yapmadım.”   POLİS AMİRİ MEHMET AKİF ÜNER DE  25 ARALIK'TA YAŞANANLARI DAHA ÖNCE ANLATMIŞTI. O AÇIKLAMALAR DA ŞÖYLE   17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten polis kadrosunda bulunan Mehmet Akif Üner, o gün neler yaşadığını anlatmıştı.     17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten polis kadrosunda bulunan ve polis tasfiyesinde en son İstanbul Mali Şube'den gönderilen emniyet amiri Mehmet Akif Üner, İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami Yıldız, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Sıralı ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum Nazman hakkında “Anayasa'yı ihlal etmek suretiyle görevi kötüye kullanmak” ile suç duyurusunda bulundu. Üner’in 18 Temmuz’da verdiği suç duyurusu dilekçesinde 25 Aralık günü emniyette yaşananlar anlatıldı.   Suç duyurusunda, "25 Aralık günü şüphelilere yönelik düzenlenecek operasyonun her türlü hazırlığının yapıldığı, il dışındaki şüpheliler hakkında gerekli yazışmaların gerçekleştirildiği" aktarıldı. Üner, dilekçesinin devamında "Operasyonu yapacak ekiplerin 26 Aralık sabah 07.00’ye kadar hazır beklemelerine rağmen iptal edildiğinin duyurulduğunu" söyledi. Dilekçede, "Bir bakanın ve müdürlerin 25 Aralık akşamı toplantı halinde olduklarının da emniyet içerisinde dillendirildiği" ileri sürüldü.   'Gözaltı ve arama kararları kapalı bir zarfta'   Üner, tarafından verilen suç duyurusu dilekçesinde 25 Aralık günü yaşananlar şöyle anlatıldı: “Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde çalışmakta olduğum dönemde 25 Aralık 2013 günü sabah saatlerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından gelen talep üzerine Çağlayan Adliyesi'ne gittim. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının TMK 10. Madde ile yetkili bölümünde Cumhuriyet Savcısı Muammer AKKAŞ tarafından gereğinin Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nce yapılması istenilen kapalı zarfı teslim aldım.Teslim almış olduğum kapalı zarfı Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI’ya teslim etmek için o dönem çalışmakta olduğum Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne götürdüm. Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN’ın şubeye intikal etmemiş olmalarından dolayı şube müdürlüğünde görevinin başında bulunan diğer Şube Müdür Yardımcısı Vefa KARAKURDU’na söz konusu kapalı zarfı teslim ettim.   Şube Müdür Yardımcısı Vefa KARAKURDU, söz konusu kapalı zarfı açarak içeriğini sesli bir şekilde okumaya başladı. Ancak okuduklarından herhangi bir şey anlamadığını belirterek zarf içerisinden çıkan belgeleri tarafıma gösterdi. Belgeleri okuduktan sonra içeriklerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi doğrultusunda ilgili mahkemece verilmiş arama içerikli karar ve Soruşturma Savcısı Muammer AKKAŞ tarafından verilen gözaltı kararı olduğunu anladım. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca gözaltına alınması istenilen şüpheliler arasında Nihat ÖZDEMİR ve bazı iş adamları olduğunu görmem üzerine yürütülen soruşturmanın önemli ve ciddi bir soruşturma olduğunu anladım ve durumu Şube Müdür Yardımcısı Vefa KARAKURDU’na izah ettim."   'Herkes korku ve endişe içerisindeydi'   "İlk olarak Vefa KARAKURDU savcılık makamınca talep edilen kararların hemen uygulanması gerektiğini belirterek tarafıma ekip planlaması yapılması yönünde görüş bildirmiştir. Kendisine soruşturmaya konu şüphelilerin önem arz eden kişiler olarak görünmesinden dolayı Şube Müdürü Hakan SIRALI’ya mutlak surette bilgi verilmesinin uygun olacağını belirttim.   İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sabah saatlerinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ulaşmış olan yazılı talimatlara (gözaltı kararı ve arama kararı) yönelik olarak Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN tarafından ilk etapta gereği için herhangi bir girişimde bulunulmamıştır. Söz konusu savcılık talimatı ve mahkeme kararları ile ilgili olarak Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ’ın da etraflıca bilgisi bulunmakta idi. Konuyla ilgili bilgi sahibi olan herkes korku ve endişe içerisinde ne yapılması gerektiğini düşünmekteydi."   'Gevşek tavırlar olmasa akşam operasyon başlayacaktı'   "Gün içerisinde Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına konuyla alakalı olarak girişimlerde bulunmak amacıyla ziyaret gerçekleştirmişlerdir. Her ne kadar Selami YILDIZ ve Hakan SIRALI, söz konusu talimatları uygulamamanın bir yolunu bulmak amaçlı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gitmiş olsalar da ilk etapta bu amaçlarına ulaşamadıkları anlaşılmıştır. Çünkü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ziyareti dönüşünde yani akşam saatlerinde soruşturma kapsamında operasyonun yapılacağı, gerekli hazırlıklara başlanılması talimatı verilmiştir.   Aslında Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne sabah saatlerinde ulaşan savcılık talimatlarına yönelik olarak Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN’ın gevşek tavırları olmamış olsaydı, akşam saatlerine kalmadan operasyon fiilen başlamış olacaktı. Oysaki yukarıda da belirtildiği üzere operasyon hazırlıklarına ancak akşam saatlerinde başlanılmıştır.   Söz konusu soruşturma kapsamında;   İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcıları Arzum NAZMAN ve Vefa KARAKURDU’nun bilgileri dâhilinde operasyon hazırlıklarına başlanılmış, İstanbul içinde bulunan ve arama yapılması istenen şüphelilerin adreslerinin ve temin edilmesi istenilen şüpheli sayısına göre Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü bünyesinde ekip ve personel planlaması yapılmıştır."   'İl dışındaki şüpheliler için yazışmalar yapıldı'   "Şüphelilerin sayıca fazla olması nedeniyle Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele birimlerinden (Narkotik, Organize vb.) takviye amaçlı görevlendirmeler dahi yapılmıştır. Soruşturma kapsamında İstanbul dışında bulunan bazı şüphelilere yönelik olarak da (hatırladığım kadarıyla Ankara, İzmir vb.) il dışındaki ilgili birimlerle yazışmalar ve görüşmeler yapılarak gerekli planlamalar yapılmıştır. Hangi ekibin hangi adrese gideceği, giden ekiplerden hangi rütbeli personelin sorumlu olacağı, ekiplere dağıtılacak olan belgelerin (gözaltı kararı, arama kararı ve matbu evraklar) bulunduğu dosyaların tamamı hazırlanmıştır."   'Toplantıda dikkat edilecek hususlar aktarıldı'   "Soruşturma kapsamında operasyonel anlamda her türlü hazırlığın tamamlanması akabinde rütbeli personelin katılımıyla Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN başkanlığında, gerçekleştirilecek olan çalışmaya yönelik toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda ekiplerden sorumlu olacak rütbelilere soruşturmanın konusunu teşkil eden İhaleyi Fesat Karıştırma vb. suçlarla ilgili olarak bilgilendirmeler ve operasyon kapsamında dikkat edilecek hususlardan detaylı bir şekilde bahsedilmiştir. Operasyonda görevli personelle gerekli görüşmeler ve toplantıların yapılmasının yanında, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ile de devamlı olarak iletişim korunmakta idi ve kendisine gerekli bilgilendirmeler yapılıyor, kendisinin talimatları oldukça da yerine getiriliyordu. Şube Müdürü Hakan SIRALI da her türlü bilgilendirmeyi Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ’a yapıyordu."   'Hazırlıklar tamamlandı, talimat bekleniyordu'   "Söz konusu soruşturma kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan operasyon ile ilgili olarak her türlü hazırlık tamamlanmış ve sadece adreslere gidilmesi talimatı beklenmekteydi. Bu süreçte başta Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN da korku ve endişenin hat safhada olduğu açıkça gözlemlenmekte idi. Kendileri tarafından operasyonun başladığı talimatının verileceği, o ana kadar beklemede kalınması gerektiği aktarılmıştır. Saatler kontrol edildiğinde 25 Aralık 2013 gününün sona erdiği yeni bir güne yani 26 Aralık 2013 tarihine girilmekte idi.   Operasyon amaçlı bekleyen personel, o gün mesai bitiminde zaten çıkış alamamış olması ve 2. bir emre kadar beklediğinden, gecenin ilerleyen saatlerine ulaşılmış olmasından dolayı yorgun bir halde bulunmaktaydı. Rütbeli personel arasında operasyonun iptal edileceği, böyle bir ortamda bu çalışmanın gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı görüşlerinin yanında, gecenin ilerleyen saatleri olmasından dolayı ikamet ve işyerlerinde arama yapılmasının mümkün olmadığından bahisle sabahın ilk saatlerinin beklenildiği görüşleri dillendirilmeye başlanılmıştı."   'Bakan ve müdürlerin toplantı yaptığı dillendirildi'   "Gece  03.30 sıralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Vatan yerleşkesi A Blokta bir toplantının yapıldığı, bu toplantıya Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, İl Emniyet Müdürü Selami ALTINOK ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının katıldığı hatta bir bakanımızın da bu toplantıda yer aldığı şube içerisinde bekleyen personel tarafından dillendirilmekteydi. Saatler bir kez daha kontrol edildiğinde akrep 7’yi göstermekte idi. 26 Aralık 2013 günü saat: 07.00 sıralarında Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN tarafından verilen talimat gereği operasyonun iptal edildiği ve bekleyen personelin normale dönebileceği bildirilmiştir."   'Operasyon kasıtlı olarak engellendi'   "O tarihlerde söz konusu savcılık talimatları ve alınan mahkeme kararlarının uygulanması yapılan her türlü hazırlığa rağmen, hiyerarşik silsile doğrultusunda Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN tarafından herhangi bir gerekçe bildirilmeden kasıtlı bir şekilde engellenmiştir. Böylece Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN gerçekleştirdikleri eylemlerden ve girişimlerden dolayı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 138. Maddesini ihlal etmek suretiyle görevlerini kötüye kullanmışlardır."   Anayasa'yı ihlal suçlaması...   "Yukarıda etraflıca aktarıldığı üzere, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN ve tespiti tarafınızca yapılacak başkaca şüpheliler, yapmış oldukları eylemleri yönüyle hiyerarşik silsile doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 138’de açıkça belirtilen ‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.’ İlkesini açık ve net bir şekilde ihlal etmek suretiyle Görevi Kötüye Kullanma suçunu işlemişlerdir. Söz konusu şüphelilerden davacı ve şikâyetçiyim. Bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığınızca,   Bahsi geçen suçlar ve tarafınızca tespit edilecek başkaca suçlarla ilgili adı geçen şüphelilere ve tespiti yapılacak başkaca şüphelilere yönelik soruşturma yapılması,   Resen takibi yapılacak suçlar ve görev suçlarıyla ilgili keyfiyetin tarafınızca takdir edilerek ilgili idareye bildirilmesi hususlarında; gereğinin yapılmasını arz ederim."   KAYNAK: ARZU YILDIZ / T24  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.