Çanakkale Haber

Rıfat SERDAROĞLU
Köşe Yazarı
Rıfat SERDAROĞLU
 

TESBİH VE İMAMESİ

Türk Basınının bir kısmında tarif edilemeyecek Demokrat Parti düşmanlığı vardır. Gerçeği bildikleri halde eksik ve yanlış yazmasalar “Onlar da böyle düşünüyormuş” der, katılmasak bile düşüncelerine saygı duyardık. Ama, hakkın rahmetine kavuşmuş, kendini savunma hakkı olmayan devlet adamları haksız yere karalanınca bizde yanlışı düzeltmeden, hakkı teslim etmeden duramıyoruz, vesselam! Yılmaz Özdil, son kitabı olan “Sen Kimsin?” adlı kitabının 20-21-22’inci sayfalarında, Demokrat Partiyi “Karşı Devrimci Parti”, Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanı rahmetli Celal Bayar’ı da “Türkiye’yi Amerika’nın kucağına oturtan kişi” olarak tanımlamış. “Celal Bayar kimse, Kenan Evren kimse, Hilmi Özkök kimse, bu isimler size neyi çağrıştırıyorsa, Hulusi Akar da odur. Peş peşe dizilen, aynı tesbihin tanesidir” diye de noktalamış! Hala Demokrat Partinin adını kullanan bugünkü zavallı siyasetçilerden bir açıklama bekledim, tabii ki gelmedi! Türkiye’yi ABD’nin kucağına kim oturtmuş, peş peşe dizilen aynı tesbihin imamesi kimmiş, beraberce doğruyu-gerçeği arayalım! Her Türk vatandaşının hiç unutmaması, aklına kazıması gereken gerçek şudur; Karşı Devrimin başlama zamanı 10 Kasım 1938 saat 09.05 tir. Yani Büyük Atatürk öldüğü an karşı devrim başlamıştır. Karşı Devrimin ilk yılları İkinci Dünya Savaşı dönemine denk geldiği için, o günlerin ölüm-kalım kaygısı içinde anlaşılamamıştı. Savaşın bitiminde ise karşı devrim, demokrasi-çok partili düzen-demokratikleşme yaygaralarının arkasına ustaca gizlendi. Bu sürecin kaçınılmaz sonucu, Türkiye’nin emperyalizme teslim edilmesi olacaktı… Profesör Doktor Çetin Yetkin “Karşı Devrim 1945-1950” adlı kitabının 22’inci sayfasında aynen şunları yazar; “Atatürk’ün birçok eserini yıkan da tersyüz eden de İnönü’nün ta kendisidir. Hemen söyleyeyim: İmam Hatip Okullarının, İlahiyat Fakültelerinin, tekke ve zaviyelerin açılması, okullara din dersi konulması, Köy Enstitülerinin hedefinden saptırılması, Hasan Ali Yücel ve Tonguç’un görevlerinden alınması vb. birçok geriye dönüşler, İnönü döneminde olmuştur.” Rahmetli İnönü, Kurtuluş Savaşı öncesi Kazım Karabekir’e gönderdiği mektupta aynen şunları yazıyordu; “Kardeşim Kâzım’cığım, Eğer Anadolu’da halkın Amerikalıları herkese tercih ettikleri zemininde, Amerika milletine müracaat edilse pek ziyade faydası olacaktır deniyor ki, ben de tamamiyle bu kanaatteyim. Bütün memleketi parçalanmadan Amerika’nın murakabesine (yönetimine-denetimine) tevdi etmek (vermek) yaşayabilmek için yegâne ehven çare gibidir…” (Mektubun aslı için bkz. Falih Rıfkı Atay; Çankaya-Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne kadar; İstanbul 1969 sh 193-194) Rahmetli İnönü, 23 Şubat 1945’te ABD ile ilk ikili antlaşmayı imzalayan liderdir. İkinci antlaşma 27 Şubat 1946’da üçüncüsü 12 Temmuz 1947, dördüncüsü 27 Aralık 1949’da yine İnönü tarafından imzalanmıştır. Bu antlaşmalarla, diplomatların dışında kalan tüm ABD Askeri Personeli de çok geniş imtiyazlara ve ekonomik muafiyetlere kavuşturuldu. ABD askeri Bölük-Tabur- Filo-Alay vb. gibi unsurlar Türkiye’ye gelişlerinde Türk Hükümetinden izin alınmayacak, sadece ABD keyfiyeti önceden bildirecektir… Daha fazla can acıtmamak için o devrin yolsuzluk olaylarına girmiyorum. Öğrenmek isteyen araştırır, gerçeği öğrenir… Değerli Okurlar; Doğruyu bulmanın altın kuralı şudur; Her olayı o zamanın şartlarına göre değerlendirmek gerekir. 2017 şartlarında 1945’i değerlendirmeye kalkarsanız, yanlışa düşebilirsiniz! 1945 şartlarında nasıl bir ülke idik? Kurtuluş Savaşında Üniversite ve Lise mezunlarının tamamına yakınını şehit vermiş bir ülke! Sermaye birikiminin sıfıra yakın olduğu bir ülke! Bilgi birikiminin olmadığı bir ülke! Dünyanın başında ise iki tane emperyalist! Kapitalizmi savunan Amerika, Komünizmi savunan Rusya! Böyle kapana kısılmış bir dünyada yapılan siyasi tercihleri, o zamanın şartlarına göre değerlendirip, yargılamanın daha ahlaki olacağı inancındayım… İnönü de Bayar da Menderes de Ecevit de Demirel de bizimdir! Bunları Türk Milleti seçmedi mi? Mekanları cennet olsun! O dönemlerin yanlışları varsa, bunları öğrenip aynı yanlışa düşmemek için elbette ki ıcığına-cıcığına kadar inceleyip ders alacağız. Fakat haysiyetleri rendice etmeden, kırmadan dökmeden! Büyük Atatürk’ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşımızın Galip Hocası, Atatürk’ün son Başbakanı, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının önderi rahmetli Celal Bayar’ı darbecilerle, Cumhuriyet ve Lâiklik düşmanı karaktersizlerle bir tutmaya kalkarsanız, çok can acıtırsınız ve ah alırsınız… Tesbihin imamesi kimmiş, anlaşıldı mı, sevgili kardeşim Yılmaz Özdil… Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Kasım 2017 Rifat Serdaroğlu
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2017 - Salı
Rıfat SERDAROĞLU

TESBİH VE İMAMESİ

Türk Basınının bir kısmında tarif edilemeyecek Demokrat Parti düşmanlığı vardır. Gerçeği bildikleri halde eksik ve yanlış yazmasalar “Onlar da böyle düşünüyormuş” der, katılmasak bile düşüncelerine saygı duyardık. Ama, hakkın rahmetine kavuşmuş, kendini savunma hakkı olmayan devlet adamları haksız yere karalanınca bizde yanlışı düzeltmeden, hakkı teslim etmeden duramıyoruz, vesselam!

Yılmaz Özdil, son kitabı olan “Sen Kimsin?” adlı kitabının 20-21-22’inci sayfalarında, Demokrat Partiyi “Karşı Devrimci Parti”, Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanı rahmetli Celal Bayar’ı da “Türkiye’yi Amerika’nın kucağına oturtan kişi” olarak tanımlamış. “Celal Bayar kimse, Kenan Evren kimse, Hilmi Özkök kimse, bu isimler size neyi çağrıştırıyorsa, Hulusi Akar da odur. Peş peşe dizilen, aynı tesbihin tanesidir” diye de noktalamış! Hala Demokrat Partinin adını kullanan bugünkü zavallı siyasetçilerden bir açıklama bekledim, tabii ki gelmedi! Türkiye’yi ABD’nin kucağına kim oturtmuş, peş peşe dizilen aynı tesbihin imamesi kimmiş, beraberce doğruyu-gerçeği arayalım!

Her Türk vatandaşının hiç unutmaması, aklına kazıması gereken gerçek şudur; Karşı Devrimin başlama zamanı 10 Kasım 1938 saat 09.05 tir. Yani Büyük Atatürk öldüğü an karşı devrim başlamıştır. Karşı Devrimin ilk yılları İkinci Dünya Savaşı dönemine denk geldiği için, o günlerin ölüm-kalım kaygısı içinde anlaşılamamıştı. Savaşın bitiminde ise karşı devrim, demokrasi-çok partili düzen-demokratikleşme yaygaralarının arkasına ustaca gizlendi. Bu sürecin kaçınılmaz sonucu, Türkiye’nin emperyalizme teslim edilmesi olacaktı…

Profesör Doktor Çetin Yetkin “Karşı Devrim 1945-1950” adlı kitabının 22’inci sayfasında aynen şunları yazar; “Atatürk’ün birçok eserini yıkan da tersyüz eden de İnönü’nün ta kendisidir. Hemen söyleyeyim: İmam Hatip Okullarının, İlahiyat Fakültelerinin, tekke ve zaviyelerin açılması, okullara din dersi konulması, Köy Enstitülerinin hedefinden saptırılması, Hasan Ali Yücel ve Tonguç’un görevlerinden alınması vb. birçok geriye dönüşler, İnönü döneminde olmuştur.”

Rahmetli İnönü, Kurtuluş Savaşı öncesi Kazım Karabekir’e gönderdiği mektupta aynen şunları yazıyordu;

“Kardeşim Kâzım’cığım, Eğer Anadolu’da halkın Amerikalıları herkese tercih ettikleri zemininde, Amerika milletine müracaat edilse pek ziyade faydası olacaktır deniyor ki, ben de tamamiyle bu kanaatteyim. Bütün memleketi parçalanmadan Amerika’nın murakabesine (yönetimine-denetimine) tevdi etmek (vermek) yaşayabilmek için yegâne ehven çare gibidir…” (Mektubun aslı için bkz. Falih Rıfkı Atay; Çankaya-Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne kadar; İstanbul 1969 sh 193-194)

Rahmetli İnönü, 23 Şubat 1945’te ABD ile ilk ikili antlaşmayı imzalayan liderdir. İkinci antlaşma 27 Şubat 1946’da üçüncüsü 12 Temmuz 1947, dördüncüsü 27 Aralık 1949’da yine İnönü tarafından imzalanmıştır. Bu antlaşmalarla, diplomatların dışında kalan tüm ABD Askeri Personeli de çok geniş imtiyazlara ve ekonomik muafiyetlere kavuşturuldu. ABD askeri Bölük-Tabur- Filo-Alay vb. gibi unsurlar Türkiye’ye gelişlerinde Türk Hükümetinden izin alınmayacak, sadece ABD keyfiyeti önceden bildirecektir…

Daha fazla can acıtmamak için o devrin yolsuzluk olaylarına girmiyorum. Öğrenmek isteyen araştırır, gerçeği öğrenir…

Değerli Okurlar; Doğruyu bulmanın altın kuralı şudur; Her olayı o zamanın şartlarına göre değerlendirmek gerekir. 2017 şartlarında 1945’i değerlendirmeye kalkarsanız, yanlışa düşebilirsiniz! 1945 şartlarında nasıl bir ülke idik? Kurtuluş Savaşında Üniversite ve Lise mezunlarının tamamına yakınını şehit vermiş bir ülke! Sermaye birikiminin sıfıra yakın olduğu bir ülke! Bilgi birikiminin olmadığı bir ülke! Dünyanın başında ise iki tane emperyalist! Kapitalizmi savunan Amerika, Komünizmi savunan Rusya! Böyle kapana kısılmış bir dünyada yapılan siyasi tercihleri, o zamanın şartlarına göre değerlendirip, yargılamanın daha ahlaki olacağı inancındayım…

İnönü de Bayar da Menderes de Ecevit de Demirel de bizimdir! Bunları Türk Milleti seçmedi mi? Mekanları cennet olsun! O dönemlerin yanlışları varsa, bunları öğrenip aynı yanlışa düşmemek için elbette ki ıcığına-cıcığına kadar inceleyip ders alacağız. Fakat haysiyetleri rendice etmeden, kırmadan dökmeden!

Büyük Atatürk’ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşımızın Galip Hocası, Atatürk’ün son Başbakanı, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının önderi rahmetli Celal Bayar’ı darbecilerle, Cumhuriyet ve Lâiklik düşmanı karaktersizlerle bir tutmaya kalkarsanız, çok can acıtırsınız ve ah alırsınız…

Tesbihin imamesi kimmiş, anlaşıldı mı, sevgili kardeşim Yılmaz Özdil…

Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Kasım 2017 Rifat Serdaroğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.