Çanakkale Haber

Rıfat SERDAROĞLU
Köşe Yazarı
Rıfat SERDAROĞLU
 

SİYASET NEDİR?

Siyaset, halka hizmet etmenin en önemli yollarından biridir. Siyaset, dürüstlüktür. İlkeli ve erdemli kişilerle yapılmalıdır. Siyaset, ailenize ayıracağınız zamandan, paradan, özel hayatınızdan fedakarlıktır. Siyaset, zenginleşme aracı değildir. Siyaset, bilgili- yürekli- bilime ve danışmaya açık, ekip çalışmasına inananların işidir. Siyaset, bir “İŞ” değildir. İşinize ara verip, belli bir süre vatan için görev yapılmasıdır. Bu ve benzeri değerlerin yanında siyasette güzel üslup, zarafet, mizah ve zekâ olması gerekir. Bir örnek verelim; “Adam yolda giderken kıç üstü düşmüş. Arkadan gelen bir AKP’li adamı tutup kaldırmış ve sormuş; Eh artık bizim partiye oy verirsin di mi? Adam, üstünü silkelerken şöyle yanıt vermiş; “Arkadaş ben kıçımın üstüne düştüm, başımın değil…” Bu örnekte hem zekâ hem taşlama hem de uyarı var, ama kırmadan, zedelemeden! 2002 yılından beri siyasette kaliteye-espriye ve “Devlet Adamı” özelliği taşıyan kişilere öylesine hasret kaldık ki! Sadece siyasette mi? Üniversitelerde-Sivil Toplum Örgütlerinde- Basında- Sendikalarda nitelik ve nicelik açısından tam bir çöküş yaşıyoruz. Demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan “Kuvvetler Ayrılığı” prensibi yok edildi. Denetim organları tamamen etkisizleştirildi. Siyasette, dünyada ilk kez AKP döneminde “Çalıyor ama çalışıyor”, “Bizimkiler besmele ile çalıyor” gibi rezillikler kullanılır oldu. Bu kabalık ve çirkinliklerde hiç şüphesiz ki baş etken Genel Başkanlardır. Başı da elbette ki Bay Başkan çekmektedir! Daha dün, grup toplantısında Milletvekili ve Belediye Başkanlarını belirleme işlemini “istihdam” olarak gördüğünü söyledi. Ona göre, AKP’den Milletvekili ve Belediye Başkanı olacaklar, işe alınmış birer eleman konumundalar! Halbuki, siyaset bir gönül işidir ve siyaset arkadaşlığı çok önemli bir kurumdur. Türkiye niçin bu durumda diye bir soruya verilecek en net yanıt “yöneticilerimiz” olmalıdır. Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki bir sataşmayı örnek verelim; Erdoğan, Kılıçdaroğlu için, “Bahtsız Bedeviyi çölde kutup ayısı öpermiş” dedi! Kılıçdaroğlu ise “Siyasette seviyenin bu kadar dip yapmasından utanıyorum. Sayın Erdoğan’ı terbiyeye davet ediyorum” diyeceğine, “Çöllerde sen dolaşıyorsun, dikkat et kutup ayısı seni öpmesin” dedi! Yetinmedi, “Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar” diye sordu ve “Ben bilmem arkadaş, ben öper geçerim” diyerek kendisini horoz yerine koydu! 28 Şubat’ta Başbakanlık hayali sona eren Çiller, mahkemede “28 Şubat’ta Meclise ‘Boğa’ girdi” dedi! Dinleyicilerin arasından bir vatandaş “O kadar ineğin olduğu yere bir boğa yetmez ki” deyince, salondaki herkes makaraları koyverdi! Şu 17 yıllık AKP iktidarında neler görmedik ki? -Siyasi rakibine, kamuya açık alanda ve medyanın önünde “Hırsız-Şerefsiz-İmralı beslemesi-Kandil uşağı” deyip, ertesi gün suçladığı adamın yanına koşan karakter fukaralarını gördük. İttifak bitti diye nara atıp, tıpış-tıpış patronunun emrine giren zavallıları gördük. -“Seçim günü 50 bin Avukat ile ordayım” deyip seçim gecesi otelde sızıp kalanları gördük. -“Beni YSK’nın önünden jiletle bile kazıyamazlar” diye söylenip, ertesi gün saraya el öpmeye gidenleri gördük. -FETÖ’nün elini öpüp, ondan talimat alan Bakan müsveddelerini gördük. Tüm bunları görmedik mi, yaşamadık mı? Bu rezillikler, adam seçerken özenli davranmamamızdan başımıza geldi. Bakın Büyük Atatürk bu konuda ne diyor; “Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamları, kanındaki, vicdanındaki asli cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın…” Pazarda, markette, bakkalda patates seçerken gösterdiğimiz özeni bizi yönetecek adamı seçerken göstermezsek, doğal olarak başımıza bunlar gelecektir. Bir yazımda “Yamuk ağaçtan, düz baston çıkmaz” diyerek bir siyasetçiyi eleştirmiştim. Mahkemeye başvurdu. Emeklilik zamanı yaklaşmış bir Yargıç gülerek sordu; “Şahıs, kendisine hakaret ettiğinizi söylüyor. Ne diyeceksiniz?” Ben, “yamuk ağaçtan hiç baston çıkmaz demedim, düz baston çıkmaz dedim. Arada bir böyleleri de çıkar!” deyince Yargıç; Tamam Beyefendi, lütfen dışarı çıkın demişti… Bir daha soralım; Siz hiç yamuk, çarpık, çurpuk bir ağaçtan düz baston çıktığını gördünüz mü? Not; 24 Kasım Cumartesi günkü Çanakkale toplantımızı engellemeye çalışanlar var! Boşuna uğraşmayın. Çoban Ateşi harladı! Bu ateşi Türk Milletinden başka hiç kimse söndüremez. Bu ateş sizi yakar! Söyleyecek sözü olanlar, toplantımıza gelip, söz alıp konuşabilirler. Bizim kürsümüz ortak vatana ve Anayasanın ilk 6 maddesine inanan herkese açıktır. Türk Milletinin kürsüsü Çanakkale’de kuruluyor. Buyrun er meydanına… Sağlık ve başarı dileklerimle 21 Kasım 2018 Rifat Serdaroğlu
Ekleme Tarihi: 20 Kasım 2018 - Salı
Rıfat SERDAROĞLU

SİYASET NEDİR?

Siyaset, halka hizmet etmenin en önemli yollarından biridir. Siyaset, dürüstlüktür. İlkeli ve erdemli kişilerle yapılmalıdır. Siyaset, ailenize ayıracağınız zamandan, paradan, özel hayatınızdan fedakarlıktır. Siyaset, zenginleşme aracı değildir. Siyaset, bilgili- yürekli- bilime ve danışmaya açık, ekip çalışmasına inananların işidir. Siyaset, bir “İŞ” değildir. İşinize ara verip, belli bir süre vatan için görev yapılmasıdır.

Bu ve benzeri değerlerin yanında siyasette güzel üslup, zarafet, mizah ve zekâ olması gerekir. Bir örnek verelim; “Adam yolda giderken kıç üstü düşmüş. Arkadan gelen bir AKP’li adamı tutup kaldırmış ve sormuş; Eh artık bizim partiye oy verirsin di mi? Adam, üstünü silkelerken şöyle yanıt vermiş; “Arkadaş ben kıçımın üstüne düştüm, başımın değil…” Bu örnekte hem zekâ hem taşlama hem de uyarı var, ama kırmadan, zedelemeden!

2002 yılından beri siyasette kaliteye-espriye ve “Devlet Adamı” özelliği taşıyan kişilere öylesine hasret kaldık ki! Sadece siyasette mi? Üniversitelerde-Sivil Toplum Örgütlerinde- Basında- Sendikalarda nitelik ve nicelik açısından tam bir çöküş yaşıyoruz.

Demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan “Kuvvetler Ayrılığı” prensibi yok edildi. Denetim organları tamamen etkisizleştirildi. Siyasette, dünyada ilk kez AKP döneminde “Çalıyor ama çalışıyor”, “Bizimkiler besmele ile çalıyor” gibi rezillikler kullanılır oldu.

Bu kabalık ve çirkinliklerde hiç şüphesiz ki baş etken Genel Başkanlardır. Başı da elbette ki Bay Başkan çekmektedir! Daha dün, grup toplantısında Milletvekili ve Belediye Başkanlarını belirleme işlemini “istihdam” olarak gördüğünü söyledi. Ona göre, AKP’den Milletvekili ve Belediye Başkanı olacaklar, işe alınmış birer eleman konumundalar! Halbuki, siyaset bir gönül işidir ve siyaset arkadaşlığı çok önemli bir kurumdur.

Türkiye niçin bu durumda diye bir soruya verilecek en net yanıt “yöneticilerimiz” olmalıdır. Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki bir sataşmayı örnek verelim;

Erdoğan, Kılıçdaroğlu için, “Bahtsız Bedeviyi çölde kutup ayısı öpermiş” dedi! Kılıçdaroğlu ise “Siyasette seviyenin bu kadar dip yapmasından utanıyorum. Sayın Erdoğan’ı terbiyeye davet ediyorum” diyeceğine, “Çöllerde sen dolaşıyorsun, dikkat et kutup ayısı seni öpmesin” dedi! Yetinmedi, “Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar” diye sordu ve “Ben bilmem arkadaş, ben öper geçerim” diyerek kendisini horoz yerine koydu!

28 Şubat’ta Başbakanlık hayali sona eren Çiller, mahkemede “28 Şubat’ta Meclise ‘Boğa’ girdi” dedi! Dinleyicilerin arasından bir vatandaş “O kadar ineğin olduğu yere bir boğa yetmez ki” deyince, salondaki herkes makaraları koyverdi!

Şu 17 yıllık AKP iktidarında neler görmedik ki? -Siyasi rakibine, kamuya açık alanda ve medyanın önünde “Hırsız-Şerefsiz-İmralı beslemesi-Kandil uşağı” deyip, ertesi gün suçladığı adamın yanına koşan karakter fukaralarını gördük. İttifak bitti diye nara atıp, tıpış-tıpış patronunun emrine giren zavallıları gördük. -“Seçim günü 50 bin Avukat ile ordayım” deyip seçim gecesi otelde sızıp kalanları gördük. -“Beni YSK’nın önünden jiletle bile kazıyamazlar” diye söylenip, ertesi gün saraya el öpmeye gidenleri gördük. -FETÖ’nün elini öpüp, ondan talimat alan Bakan müsveddelerini gördük. Tüm bunları görmedik mi, yaşamadık mı? Bu rezillikler, adam seçerken özenli davranmamamızdan başımıza geldi.

Bakın Büyük Atatürk bu konuda ne diyor; “Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamları, kanındaki, vicdanındaki asli cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın…”

Pazarda, markette, bakkalda patates seçerken gösterdiğimiz özeni bizi yönetecek adamı seçerken göstermezsek, doğal olarak başımıza bunlar gelecektir.

Bir yazımda “Yamuk ağaçtan, düz baston çıkmaz” diyerek bir siyasetçiyi eleştirmiştim. Mahkemeye başvurdu. Emeklilik zamanı yaklaşmış bir Yargıç gülerek sordu; “Şahıs, kendisine hakaret ettiğinizi söylüyor. Ne diyeceksiniz?” Ben, “yamuk ağaçtan hiç baston çıkmaz demedim, düz baston çıkmaz dedim. Arada bir böyleleri de çıkar!” deyince Yargıç; Tamam Beyefendi, lütfen dışarı çıkın demişti…

Bir daha soralım; Siz hiç yamuk, çarpık, çurpuk bir ağaçtan düz baston çıktığını gördünüz mü?

Not; 24 Kasım Cumartesi günkü Çanakkale toplantımızı engellemeye çalışanlar var! Boşuna uğraşmayın. Çoban Ateşi harladı! Bu ateşi Türk Milletinden başka hiç kimse söndüremez. Bu ateş sizi yakar! Söyleyecek sözü olanlar, toplantımıza gelip, söz alıp konuşabilirler. Bizim kürsümüz ortak vatana ve Anayasanın ilk 6 maddesine inanan herkese açıktır. Türk Milletinin kürsüsü Çanakkale’de kuruluyor. Buyrun er meydanına…

Sağlık ve başarı dileklerimle 21 Kasım 2018 Rifat Serdaroğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.