Çanakkale Haber

Rıfat SERDAROĞLU
Köşe Yazarı
Rıfat SERDAROĞLU
 

NET DURUŞ!

“Net Duruş-15 Temmuz Röportajları” hem AKP’li hem de sıkmabaşlı kızımız Nil Gülsüm tarafından yazılmış bir kitap. Başbakan Binali ve AKP’nin ileri gelenlerinin 15 Temmuz gecesi ile ilgili görüşmeleri anlatılmış. Kitap, Bademlerin gerçek yüzlerini “kendi ağızlarından” bir kere daha aktarması açısından hayli ilginç! Bu kitap için röportaj veren hiç kimse “Sözlerim çarpıtılmış-onu demek istememiştim” diyemez, yani kıvırtamaz! Bugün sizlere hem bu kitaptan hem de son günlerde verdikleri kendi beyanatlarından, Bademlerin nasıl bir demokrasi dışı anlayışa sahip olduklarını, hukuk devletine asla inanmadıklarını, kendi menfaatleri için nasıl kanunsuz olarak “ÖLÜM EMRİ” verebildiklerini ispatlayacağım. Türk Yargısı, bu konuda da korkarak sessiz kalırsa yuh olsun onlara! Bademlerin liderlerinden birini yakalayıp bir TV kanalında canlı yayına çıkarabilsem, bunları sokağa çıkamaz hale getireceğim ama hiçbirinde yürek yok ki, kaçan kaçana… Başbakan Binali’nin kitaptaki konuşmasından; - “Genelkurmay Başkanı’nı aradım cevap vermedi. İçişleri Bakanı’nı aradım telefonu kapalıydı. MİT Müsteşarını aradım, ulaşamadım.” - “Jandarma Bölge Komutanını aradım. Nerede hareket var, diye sordum. Jandarma Genel Komutanlığı’nda olduğunu söyledi. Girin hepsini VURUN, dedim. Karşı koyma konusunda Cumhurbaşkanı ve benim kanaatimiz AYNIYDI. Burada 18 darbeci ölü ele geçirildi. Eyy Başbakan Binali; -Siz Başbakan iseniz, sizin telefonunuza çıkmayan devlet memurları niçin hala yerlerindeler? Onlar yerlerinde oturuyorlarsa, siz niçin hala Başbakanlık koltuğunda oturuyorsunuz? -Başbakan olarak hangi yetkiyle, hangi yasaya dayanarak tek başınıza “ÖLÜM EMRİ” veriyorsunuz ve bu emrinizle 18 insanın YARGILANMADAN öldürüldüğünü söylüyorsunuz? Siz Savcı mısınız, Yargıç mısınız, Mahkeme misiniz? Öldürülen kişilerin tümünün darbeci ve suçlu olduğunu kilometrelerce uzaktan nasıl bildiniz? Bu kişilerden biri bile suçsuz ise bunun hesabını nasıl vereceksiniz? T.C Devleti bir çadır devleti, siz de Kuyucu Murat Paşasınız da bizler mi bilmiyoruz? Sizin Saddam’dan-Kaddafi’den ne farkınız kaldı? Siz bu beyanatınızdan dolayı Yüce Divanda yargılanacaksınız… -Emrindeki devlet memuruna söz geçiremeyen, yargısız infaz emri veren kişiden değil Başbakan, bizim köye kır bekçisi bile olmaaaaz! Cumhurbaşkanı Erdoğan; - “Ayak uyduramıyor mu kenara koyacağız, affedersiniz yolsuzluğa bulaşan mı var kenara koyacağız. Buralarda dikkatli olmamız gerekiyor. Yola çıkarken söylediğimiz gibi bunlar içimizden de olabilir!” - “ABD’de Zafer Çağlayan hakkındaki iddianame konusu gerçekten çok ilginç bir konu. Ben Türkiye’ye yönelik bir adım olarak değerlendiriyorum. BİZ İRAN’A YAPTIRIM UYGULAMIYORUZ Kİ! Bizim İran’la hassas ilişkilerimiz var. Hukuki mantık içinde yorumlanamaz. Atılan adımlar siyasidir. ABD bir defa bu konuyu, bu gidişimizde orada da inşallah görüşme fırsatı buluruz. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor. Rıza Zarraf, Halk Bankası ile ilgili konu da öyledir…” Eyy Cumhurbaşkanı Erdoğan; -Genel Başkanı olduğunuz AKP’de ve hükümetlerinizde yolsuzluklara bulaşıldığını kendiniz söylüyorsunuz. Eğer yolsuzluğa bulaşan varsa kenara koyup, suçu ve suçluyu örtemezsiniz. Sizin göreviniz, şüpheli üyenizi belgeleriyle birlikte Savcılığa vermenizdir. Başka hiçbir şey yapamazsınız. Suçlu olduğunu bildiğiniz kişiyi Türk Yargısına vermez de saklarsanız siz de aynı suçu işlemiş olursunuz! -Zafer Çağlayan ile ABD’de açılan iddianame ile ilgili olarak “Biz İran’a yaptırım uygulamıyoruz ki” dediniz. Bomboş bir laf olmuş bu! Evet biz İran’a yaptırım uygulamıyoruz ama İran’a yaptırım kararı alan Birleşmiş Milletlere üyeyiz. BM Antlaşmasının 25. Maddesine göre, bu kararlara uymak zorundayız. Ayrıca Anayasamızın 90. Maddesine yapılan ek ile, “T.C adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanmasının, TBMM’nin bu onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olduğu, Türk Kanunlarında değişiklik getiren her türlü antlaşmaların yapılmasında da aynı usulün uygulanacağı ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların KANUN HÜKMÜNDE olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı kanunla karara bağlanmıştır.” Bu kanun 5170 Sayılı Kanundur. Kabul tarihi 07 Mayıs 2004’tür. Bu kanunun altında Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi vardır! Bu kişiyi tanır mısınız? Pis kokular meselesine gelince, ülkemiz devri iktidarınızda baştan aşağıya öyle pis işlere, öyle ihanet projelerine bulaştırıldı ki, biz Türk Milleti olarak güzel kokulu bir ülkeye hasret kaldık. Siz ve ekibiniz Türk Milletinin huzurunu çaldınız. Asırlardır kardeşçe yaşayan milletimizi ayrıştırdınız, düşman ettiniz. Tüm bunların hesabını er geç Yüce Divan’da vereceksiniz. Sizden ricam, şu son iktidar günlerinizde hiç olmazsa kendi imzaladığınız kanunları inkâr edip bizleri dünya önünde komik duruma düşürmeyin lütfen! Devlet yönetmek, belediyeyi yönetmeye benzemiyormuş değil mi… Not; Emperyalist Devletlerin kalıntılarını denize döktüğümüz bugünde, başta Büyük Atatürk-Hasan Tahsin ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Kanla canla kazandığımız topraklarımızın Yunanlılar tarafından işgal edilmesine göz yuman vatan hainlerini de lanetliyorum… Sağlık ve başarı dileklerimle 09 Eylül 2017 Rifat Serdaroğlu
Ekleme Tarihi: 09 Eylül 2017 - Cumartesi
Rıfat SERDAROĞLU

NET DURUŞ!

“Net Duruş-15 Temmuz Röportajları” hem AKP’li hem de sıkmabaşlı kızımız Nil Gülsüm tarafından yazılmış bir kitap. Başbakan Binali ve AKP’nin ileri gelenlerinin 15 Temmuz gecesi ile ilgili görüşmeleri anlatılmış. Kitap, Bademlerin gerçek yüzlerini “kendi ağızlarından” bir kere daha aktarması açısından hayli ilginç! Bu kitap için röportaj veren hiç kimse “Sözlerim çarpıtılmış-onu demek istememiştim” diyemez, yani kıvırtamaz!

Bugün sizlere hem bu kitaptan hem de son günlerde verdikleri kendi beyanatlarından, Bademlerin nasıl bir demokrasi dışı anlayışa sahip olduklarını, hukuk devletine asla inanmadıklarını, kendi menfaatleri için nasıl kanunsuz olarak “ÖLÜM EMRİ” verebildiklerini ispatlayacağım. Türk Yargısı, bu konuda da korkarak sessiz kalırsa yuh olsun onlara! Bademlerin liderlerinden birini yakalayıp bir TV kanalında canlı yayına çıkarabilsem, bunları sokağa çıkamaz hale getireceğim ama hiçbirinde yürek yok ki, kaçan kaçana…

Başbakan Binali’nin kitaptaki konuşmasından; - “Genelkurmay Başkanı’nı aradım cevap vermedi. İçişleri Bakanı’nı aradım telefonu kapalıydı. MİT Müsteşarını aradım, ulaşamadım.” - “Jandarma Bölge Komutanını aradım. Nerede hareket var, diye sordum. Jandarma Genel Komutanlığı’nda olduğunu söyledi. Girin hepsini VURUN, dedim. Karşı koyma konusunda Cumhurbaşkanı ve benim kanaatimiz AYNIYDI. Burada 18 darbeci ölü ele geçirildi.

Eyy Başbakan Binali; -Siz Başbakan iseniz, sizin telefonunuza çıkmayan devlet memurları niçin hala yerlerindeler? Onlar yerlerinde oturuyorlarsa, siz niçin hala Başbakanlık koltuğunda oturuyorsunuz? -Başbakan olarak hangi yetkiyle, hangi yasaya dayanarak tek başınıza “ÖLÜM EMRİ” veriyorsunuz ve bu emrinizle 18 insanın YARGILANMADAN öldürüldüğünü söylüyorsunuz? Siz Savcı mısınız, Yargıç mısınız, Mahkeme misiniz? Öldürülen kişilerin tümünün darbeci ve suçlu olduğunu kilometrelerce uzaktan nasıl bildiniz? Bu kişilerden biri bile suçsuz ise bunun hesabını nasıl vereceksiniz? T.C Devleti bir çadır devleti, siz de Kuyucu Murat Paşasınız da bizler mi

bilmiyoruz? Sizin Saddam’dan-Kaddafi’den ne farkınız kaldı? Siz bu beyanatınızdan dolayı Yüce Divanda yargılanacaksınız… -Emrindeki devlet memuruna söz geçiremeyen, yargısız infaz emri veren kişiden değil Başbakan, bizim köye kır bekçisi bile olmaaaaz!

Cumhurbaşkanı Erdoğan; - “Ayak uyduramıyor mu kenara koyacağız, affedersiniz yolsuzluğa bulaşan mı var kenara koyacağız. Buralarda dikkatli olmamız gerekiyor. Yola çıkarken söylediğimiz gibi bunlar içimizden de olabilir!” - “ABD’de Zafer Çağlayan hakkındaki iddianame konusu gerçekten çok ilginç bir konu. Ben Türkiye’ye yönelik bir adım olarak değerlendiriyorum. BİZ İRAN’A YAPTIRIM UYGULAMIYORUZ Kİ! Bizim İran’la hassas ilişkilerimiz var. Hukuki mantık içinde yorumlanamaz. Atılan adımlar siyasidir. ABD bir defa bu konuyu, bu gidişimizde orada da inşallah görüşme fırsatı buluruz. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor. Rıza Zarraf, Halk Bankası ile ilgili konu da öyledir…”

Eyy Cumhurbaşkanı Erdoğan; -Genel Başkanı olduğunuz AKP’de ve hükümetlerinizde yolsuzluklara bulaşıldığını kendiniz söylüyorsunuz. Eğer yolsuzluğa bulaşan varsa kenara koyup, suçu ve suçluyu örtemezsiniz. Sizin göreviniz, şüpheli üyenizi belgeleriyle birlikte Savcılığa vermenizdir. Başka hiçbir şey yapamazsınız. Suçlu olduğunu bildiğiniz kişiyi Türk Yargısına vermez de saklarsanız siz de aynı suçu işlemiş olursunuz!

-Zafer Çağlayan ile ABD’de açılan iddianame ile ilgili olarak “Biz İran’a yaptırım uygulamıyoruz ki” dediniz. Bomboş bir laf olmuş bu! Evet biz İran’a yaptırım uygulamıyoruz ama İran’a yaptırım kararı alan Birleşmiş Milletlere üyeyiz. BM Antlaşmasının 25. Maddesine göre, bu kararlara uymak zorundayız. Ayrıca Anayasamızın 90. Maddesine yapılan ek ile, “T.C adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanmasının, TBMM’nin bu onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olduğu, Türk Kanunlarında değişiklik getiren her türlü antlaşmaların yapılmasında da aynı usulün uygulanacağı ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların KANUN HÜKMÜNDE olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı kanunla karara bağlanmıştır.”

Bu kanun 5170 Sayılı Kanundur. Kabul tarihi 07 Mayıs 2004’tür. Bu kanunun altında Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi vardır! Bu kişiyi tanır mısınız? Pis kokular meselesine gelince, ülkemiz devri iktidarınızda baştan aşağıya öyle pis işlere, öyle ihanet projelerine bulaştırıldı ki, biz Türk Milleti olarak güzel kokulu bir ülkeye hasret kaldık. Siz ve ekibiniz Türk Milletinin huzurunu çaldınız. Asırlardır kardeşçe yaşayan milletimizi ayrıştırdınız, düşman ettiniz. Tüm bunların hesabını er geç Yüce Divan’da vereceksiniz. Sizden ricam, şu son iktidar günlerinizde hiç olmazsa kendi imzaladığınız kanunları inkâr edip bizleri dünya önünde komik duruma düşürmeyin lütfen! Devlet yönetmek, belediyeyi yönetmeye benzemiyormuş değil mi… Not; Emperyalist Devletlerin kalıntılarını denize döktüğümüz bugünde, başta Büyük Atatürk-Hasan Tahsin ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Kanla canla kazandığımız topraklarımızın Yunanlılar tarafından işgal edilmesine göz yuman vatan hainlerini de lanetliyorum…

Sağlık ve başarı dileklerimle 09 Eylül 2017 Rifat Serdaroğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.