Çanakkale Haber

Rıfat SERDAROĞLU
Köşe Yazarı
Rıfat SERDAROĞLU
 

HAKİM, HÂKİM OLMALI!

Hakimlik dünyanın en zor ve en önemli mesleklerinden biridir. Yeryüzünde, insanların yaşamları, özgürlükleri hakkında hüküm verebilen kişinin yükünün ağırlığını düşünebilir misiniz? Kur’an daki bir çok ayette “El-Hükmü Lillâh” yani “Hüküm Allah’ındır” der. Şüphesiz ki doğrudur. İnsanlar arasındaki ilişkilerde ise “Hüküm, Hakimindir.” Lâiklik ilkesinin önemi ve vazgeçilmezliği burada ortaya çıkar. Siyasal İslamcılar, insanların günlük ilişkilerinde Şer’i kaidelerin geçerli olmasını savunurlar. İrticanın bu güne kadar ki en kısa ve doğru tanımı şöyledir; İrtica, Pozitif hukukun yerine Şer’i hükümlerin konulmak istenmesidir. Bu eylemin adı irticadır. İslam tarihinde çok sayıda ilim sahibi, değerli Kadı vardır. Bir kişinin Kadı olup, dünyada insanlar için hüküm verebilmesi için halk deyişiyle kırk fırın ekmek yemesi gerekmektedir. Kanuni’nin 1557’de Süleymaniye Camii İmamlığı için verdiği ilanda aranan şartlar şöyleydi; “3 dil (Arapça-Farsça-Latince) ve yüksek ilimleri, insan yapısı ilmi bilecek, spor yapacak özellikle çok iyi bir at binicisi olacak, güzel giyinecek, karısı bir tane olacaktır…” (Reyiz ’in bu işi alması mümkün değil. Ata binemez ki!) İmam için böyle şartlar arayan iradenin, kadı olacak kişilerdeki aradığı özellikleri varın siz düşünün. Türkiye’de nasıl Hakim olunur, derseniz Hukuk Fakültesini bitiren bir genç önce yazılı sonra sözlü sınava tabi tutulur. Sınavları geçer ve kabul edilirse 1 yıl sürecek stajı tamamlamak zorundadır. Son yapılacak sınavdan geçerse Hakim olarak atanır. Hele AKP’li bir Avukat iseniz, sizin yolunuz daha kısadır! 25-26 yaşındaki bu Hakim veya Hakime, sizin hakkınızda hüküm verebilecek yetkiye kavuşur! Bu genç Hakimler, insanlar hakkında hüküm vermenin önemini, değerini, sorumluluğunu ancak 40’lı yaşlara geldikten sonra anlayacak donanıma sahip olacaklardır. Tabii ki bu arada sürekli okumaları, kendilerini geliştirmeleri şartıyla! Hukuk eğitimi almadım. Fakat 45 senedir seçimle gelinen makamlarda yöneticilik yaptım. Çok güzel ve çok acı olaylara şahit oldum. Yanlış kararlar yüzünden insanların yaşamlarının karardığını, ailelerin perişan edildiklerini gördüm. En son örneği beraberce yaşıyoruz. Evinin kirasını, ev sahibi öyle istediği için Bank Asya’ya yatıran öğretmen zindanda, “Ben FETÖ’cuyum” diye bağıran AKP’li Bakanlar dışarıda! Orduya FETÖ’cu subayları dolduran, terfi ettiren generaller görevde, silahı olmayan askeri öğrenciler zindanda! Böyle uygulamalarla toplumu paramparça edersiniz! Türkiye’nin, Yargıyı “Ben nasıl ele geçiririm” mantığıyla değil, “Adaletin çabuk ve doğru olarak karar vermesini nasıl sağlarım” anlayışıyla yapılacak ve tüm paydaşların katkısının sağlanacağı bir “Adalet Reformunun” ön çalışmaları uzman arkadaşlarımız tarafından yapılmaktadır. Hüküm verecek Hakim kendi tarihini, dünya tarihini, Sosyolojiyi, Psikolojiyi, Sosyal Olayları, Siyasi Akımları bilecek ve değerlendirecek bilgiye sahip olmalıdır. Karar verirken, önce Anayasamızı Yasalarımızı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay içtihatlarını, altına imza koyduğumuz Uluslararası Anlaşmaları, AHİM Kararlarını, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ve en önemlisini Türkiye Cumhuriyetinin nasıl kurulduğunu, Aydın olarak sorumluluklarını, vicdanına danışarak, düşünmeli ve öyle karar vermelidir. Yoksa, herhangi bir söylemin veya yazının içindeki bir cümleye takılıp karar verirse, Hüküm Makamını bir bilgisayara dönüştürürse kendisini tartışmaya açar. Hakim, bilgisayar gibi olmamalıdır. Eğer, dava konusunun önünü, arkasını, ülkenin içinde bulunduğu durumu düşünmeden karar verecekse, o zaman Hakime gerek yok ki! Bilgisayar uzmanlarına, bir program yazdırırsınız. Şu cümleler suç mu değil mi diye bilgisayara sorduğunuzda, aldığınız yanıta göre karar verirsiniz. Kendi davamdan örnek vereyim. Şu cümleyi ben yazmıştım; “Sayın Akar, üzerinizdeki üniforma Atatürk’ün giydiği üniformadır. Ankara Belediye Zabıta Müdürünün üniforması değil. Bu üniformanızla siz, Atatürk’e küfreden yobazları ziyaret edemezsiniz!” Hakime Hanım, cümlenin sonunu yok sayarak, Anayasa ve yasaların Genelkurmay Başkanına neler yüklediğini düşünmeden, Atatürk Devrimlerini de yok sayarak, Akar’ı aşağıladığım gerekçesiyle beni mahkûm etti! İnanıyorum ki o Hakime Hanım, yukarıda yazdığım eğitimleri alsaydı ya da kafasını kaldırıp duvardaki Atatürk resmini hatırlasaydı, bu kararı vermezdi! Bir ülkenin zenginliği ne yeraltı yerüstü varlıklarıyla ne ekonomisinin gücüyle ölçülemez. Eğer o ülkede adalet doğru, bağımsız, tarafsız ve çabuk işliyorsa, o ülke dünyanın en zengin ülkesidir. Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler sizce zengin ülkeler mi? O halde, vatanlarını terk eden Iraklı-Suriyeliler o ülkelere değil de neden Avrupa’ya gitmek için ölümü göze alıyorlar? Şunu biliyorum ki, adaletin işleyişine göre dünyanın en fakir ülkelerinden biriyiz. Bu ayıp da susan, sessiz kalan herkese yeter. İnşallah bu aralar işiniz adliyeye düşmez. Düşte gör… Not; Çoban Ateşi İzmir Buluşması 23 Şubat 2019 Cumartesi Saat 12.30 Fuar Basmane Kapısı girişi 1/B Holü İZMİR. Sahip çık, toplantıya katıl… Sağlık ve başarı dileklerimle 30 Ocak 2019 Rifat Serdaroğlu
Ekleme Tarihi: 29 Ocak 2019 - Salı
Rıfat SERDAROĞLU

HAKİM, HÂKİM OLMALI!

Hakimlik dünyanın en zor ve en önemli mesleklerinden biridir. Yeryüzünde, insanların yaşamları, özgürlükleri hakkında hüküm verebilen kişinin yükünün ağırlığını düşünebilir misiniz?

Kur’an daki bir çok ayette “El-Hükmü Lillâh” yani “Hüküm Allah’ındır” der. Şüphesiz ki doğrudur. İnsanlar arasındaki ilişkilerde ise “Hüküm, Hakimindir.”

Lâiklik ilkesinin önemi ve vazgeçilmezliği burada ortaya çıkar. Siyasal İslamcılar, insanların günlük ilişkilerinde Şer’i kaidelerin geçerli olmasını savunurlar. İrticanın bu güne kadar ki en kısa ve doğru tanımı şöyledir; İrtica, Pozitif hukukun yerine Şer’i hükümlerin konulmak istenmesidir. Bu eylemin adı irticadır.

İslam tarihinde çok sayıda ilim sahibi, değerli Kadı vardır. Bir kişinin Kadı olup, dünyada insanlar için hüküm verebilmesi için halk deyişiyle kırk fırın ekmek yemesi gerekmektedir. Kanuni’nin 1557’de Süleymaniye Camii İmamlığı için verdiği ilanda aranan şartlar şöyleydi; “3 dil (Arapça-Farsça-Latince) ve yüksek ilimleri, insan yapısı ilmi bilecek, spor yapacak özellikle çok iyi bir at binicisi olacak, güzel giyinecek, karısı bir tane olacaktır…” (Reyiz ’in bu işi alması mümkün değil. Ata binemez ki!) İmam için böyle şartlar arayan iradenin, kadı olacak kişilerdeki aradığı özellikleri varın siz düşünün.

Türkiye’de nasıl Hakim olunur, derseniz Hukuk Fakültesini bitiren bir genç önce yazılı sonra sözlü sınava tabi tutulur. Sınavları geçer ve kabul edilirse 1 yıl sürecek stajı tamamlamak zorundadır. Son yapılacak sınavdan geçerse Hakim olarak atanır. Hele AKP’li bir Avukat iseniz, sizin yolunuz daha kısadır!

25-26 yaşındaki bu Hakim veya Hakime, sizin hakkınızda hüküm verebilecek yetkiye kavuşur! Bu genç Hakimler, insanlar hakkında hüküm vermenin önemini, değerini, sorumluluğunu ancak 40’lı yaşlara geldikten sonra anlayacak donanıma sahip olacaklardır. Tabii ki bu arada sürekli okumaları, kendilerini geliştirmeleri şartıyla!

Hukuk eğitimi almadım. Fakat 45 senedir seçimle gelinen makamlarda yöneticilik yaptım. Çok güzel ve çok acı olaylara şahit oldum. Yanlış kararlar yüzünden insanların yaşamlarının karardığını, ailelerin perişan edildiklerini

gördüm. En son örneği beraberce yaşıyoruz. Evinin kirasını, ev sahibi öyle istediği için Bank Asya’ya yatıran öğretmen zindanda, “Ben FETÖ’cuyum” diye bağıran AKP’li Bakanlar dışarıda! Orduya FETÖ’cu subayları dolduran, terfi ettiren generaller görevde, silahı olmayan askeri öğrenciler zindanda! Böyle uygulamalarla toplumu paramparça edersiniz!

Türkiye’nin, Yargıyı “Ben nasıl ele geçiririm” mantığıyla değil, “Adaletin çabuk ve doğru olarak karar vermesini nasıl sağlarım” anlayışıyla yapılacak ve tüm paydaşların katkısının sağlanacağı bir “Adalet Reformunun” ön çalışmaları uzman arkadaşlarımız tarafından yapılmaktadır.

Hüküm verecek Hakim kendi tarihini, dünya tarihini, Sosyolojiyi, Psikolojiyi, Sosyal Olayları, Siyasi Akımları bilecek ve değerlendirecek bilgiye sahip olmalıdır. Karar verirken, önce Anayasamızı Yasalarımızı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay içtihatlarını, altına imza koyduğumuz Uluslararası Anlaşmaları, AHİM Kararlarını, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ve en önemlisini Türkiye Cumhuriyetinin nasıl kurulduğunu, Aydın olarak sorumluluklarını, vicdanına danışarak, düşünmeli ve öyle karar vermelidir.

Yoksa, herhangi bir söylemin veya yazının içindeki bir cümleye takılıp karar verirse, Hüküm Makamını bir bilgisayara dönüştürürse kendisini tartışmaya açar. Hakim, bilgisayar gibi olmamalıdır. Eğer, dava konusunun önünü, arkasını, ülkenin içinde bulunduğu durumu düşünmeden karar verecekse, o zaman Hakime gerek yok ki! Bilgisayar uzmanlarına, bir program yazdırırsınız. Şu cümleler suç mu değil mi diye bilgisayara sorduğunuzda, aldığınız yanıta göre karar verirsiniz.

Kendi davamdan örnek vereyim. Şu cümleyi ben yazmıştım; “Sayın Akar, üzerinizdeki üniforma Atatürk’ün giydiği üniformadır. Ankara Belediye Zabıta Müdürünün üniforması değil. Bu üniformanızla siz, Atatürk’e küfreden yobazları ziyaret edemezsiniz!” Hakime Hanım, cümlenin sonunu yok sayarak, Anayasa ve yasaların Genelkurmay Başkanına neler yüklediğini düşünmeden, Atatürk Devrimlerini de yok sayarak, Akar’ı aşağıladığım gerekçesiyle beni mahkûm etti!

İnanıyorum ki o Hakime Hanım, yukarıda yazdığım eğitimleri alsaydı ya da kafasını kaldırıp duvardaki Atatürk resmini hatırlasaydı, bu kararı vermezdi!

Bir ülkenin zenginliği ne yeraltı yerüstü varlıklarıyla ne ekonomisinin gücüyle ölçülemez. Eğer o ülkede adalet doğru, bağımsız, tarafsız ve çabuk işliyorsa, o ülke dünyanın en zengin ülkesidir. Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler sizce zengin ülkeler mi? O halde, vatanlarını terk eden Iraklı-Suriyeliler o ülkelere değil de neden Avrupa’ya gitmek için ölümü göze alıyorlar? Şunu biliyorum ki, adaletin işleyişine göre dünyanın en fakir ülkelerinden biriyiz. Bu ayıp da susan, sessiz kalan herkese yeter. İnşallah bu aralar işiniz adliyeye düşmez. Düşte gör…

Not; Çoban Ateşi İzmir Buluşması 23 Şubat 2019 Cumartesi Saat 12.30 Fuar Basmane Kapısı girişi 1/B Holü İZMİR. Sahip çık, toplantıya katıl…

Sağlık ve başarı dileklerimle 30 Ocak 2019 Rifat Serdaroğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.