Çanakkale Haber

Rıfat SERDAROĞLU
Köşe Yazarı
Rıfat SERDAROĞLU
 

DÜNYANIN EN RAHAT İŞİ!

Dünyadaki en rahat işi Türkiye’de muhalefet partisi lideri olmaktır! Niye mi? Gelin beraberce inceleyelim; İnsanlar, “Eşref-i Mahlukat” olarak bilinir. Yani yaratılmışlar içinde en şereflisi! Eşref-i Mahlukata yakışan çağımızdaki en iyi rejimin adı nedir? Demokrasi! Kabul edilen uluslararası demokratik standartlara sahip, açık-şeffaf-katılımcı- hesap sorulabilen- iktidarın seçimle değiştiği rejimin adıdır demokrasi! Demokrasinin önemi, sadece bu rejimde muhalefet partilerine yer verilmesidir. Yani, muhalefet varsa demokrasi vardır, muhalefet yoksa demokrasi de yoktur! Bu kural muhalefet partilerine büyük sorumluluklar yüklemektedir. Demokratik rejimi ve anayasal kurumları korumak, iktidarı çok yakından izlemek ve denetlemek, halkı doğru bilgilendirmek, kişi hak ve özgürlüklerini hukuk devletini yaşatmak, halkın parası ile oluşan bütçenin iktidar tarafından nerelere ve nasıl harcandığını incelemek! Bir muhalefet partisi, eğer demokratik rejimin ona yüklediği sorumlulukları yerine getirmeye gayret ederse, bir dakika bile boş vakti olamaz. Muhalefet partisi yetkilileri 24 saat vatandaşı ile iç içe olmalıdır. Türkiye’de şu an üç muhalefet partisi vardır; HDP; Bir türlü Türkiye’nin partisi olmayı becerememiş, PKK Terör örgütünün maşası olmaktan kurtulamamış, sonuçta kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış başarısız bir partidir. Partinin gerçek patronu Abdullah Öcalan’dır. HDP muhalefet partisi olarak “YOKTUR.” MHP; MHP, son uygulamalarıyla bırakın muhalefet partisi olmayı, “Siyasi Parti” olmayı becerememiştir. Genel Başkanı tarafından hergün bir yere yamanan, en son Saray kadrosuna yazılan koalisyon ortağı konumundadır. İlk seçimde baraj altında kacak MHP’nin tek hâkimi Devlet Bahçeli’dir! MHP, muhalefet partisi olarak “YOKTUR.” CHP; Çok başarılı bir “Ana Muhalefet” partisidir. Fakat görev yaptığı coğrafya yanlıştır! Bu parti Danimarka-İsveç-Norveç’te olsa, çok başarılı olurdu! Türkiye şartlarında ve özellikle AKP İktidarına karşı yaptığı muhalefet yöntemi ile ne kendisinin ne de ülkenin kazanacağı bir şey yoktur. Demokrasinin olmazsa olmazı “SEÇİM” değil midir? AKP, son referandumda YSK kanalıyla yaklaşık 2,5 milyon mühürsüz ve kaçak oyu geçerli saydırarak “Milli İrade Hırsızlığı” yaptırmış ve demokratik rejimin güvenilirliğini yok etmiştir. Peki, oy hırsızlığı yaparak demokratik rejimimizi, geleceğimizi katleden AKP’ye karşı nasıl muhalefet yapıldı ve ne sonuç alındı? - Salı günleri yapılan CHP Grup toplantılarında, Genel Başkan Kılıçdaroğlu bu durumu sert bir şekilde eleştirdi! - “Bunu yapanlar Yargıç olamaz. Bunlar çetedir” dedi. - Parti sözcüleri de benzer sözleri söylediler. İyi de ne sonuç alındı? Hileli referandum iptal mi edildi? Oy hırsızlığı yapanlar mı yakalandı? Gerçek anlamda içte ve dışta bir hukuk mücadelesi mi başlatıldı! Türk Milletinin hakkı korundu mu? Suratı köseleye dönmüş, hedefi İslam Devleti kurmak olan AKP bu sözleri hiç duymadı bile! Hileli referandumdan bu yana 1,5 ay geçti, referandumdan bahseden kaldı mı? Başka bir örnek daha verelim; 15 Temmuz kontrollü darbe sonrası Yüksek Yargı doğrudan, görünmeyen bir iple Saray’a bağlandı. Önce Cumhuriyet yazarları hiç sebepsiz zindana atıldı! Sonra demokratik direnişin sembolü haline gelen Sözcü yazarları zindana tıkıldı. Sahibi için yakalama emri çıkarıldı, onu da içeri atacaklar! CHP Ana Muhalefet olarak ne yaptı? Kılıçdaroğlu Cumhuriyet ve Sözcü Gazetelerine destek ziyaretinde bulundu, “Böyle rezillik olmaz, kınıyorum vs” dedi. İyi de ne sonuç alındı? Gazeteciler hala içerde, gazeteler ve televizyonlar ucu AKP’ye dokunacak bir haber yapamıyorlar. Gazete ve TV sahipleri korkudan teslim olmuşlar, AKP şu spikeri at diyor, onlar başüstüne deyip, yıllarca kurumları için fedakârca çalışan arkadaşlarını harcıyorlar! Ne yapılmalı; -Siyaset mümkün olanı yapabilme sanatıdır. Bu sanat, gerçek sanatkârlarla yapılır. Gölgesinden korkan bürokrat eskileri veya sekreterini milletvekili yapanlar ile siyaset yapılmaz. -Siyaset iddia işidir. İddianız kadar yaşama hakkınız vardır. Bu iki kural siyasetin temelidir. Bunları kabul etmeyen, gitsin başka bir iş yapsın! Bu kuralları kabullenip siyaset yapacak Ana Muhalefet lideri şunları yapmalıdır; -AKP, mevcut anayasaya uymadığı, hukuk devletini yok ettiği, kişi hak ve özgürlüklerini çiğnediği, demokratik rejimi bir diktaya çevirmek istediği, demokratik hiçbir uyarıya ve teamüle uymadığı ve uymayacağını ısrarla söylemesi sebebiyle “TÜRK MİLLETİNİN DİRENİŞ HAKKI” doğmuştur. CHP Lideri bu toplumsal direnişin önderliğini yapmalı ve TBMM’yi derhal terk ederek, tüm farklılıkları birleştirip toplumu örgütlemelidir. Türk Milletini ayağa kaldırmalıdır. Bunu yapamıyor, bu mücadeleye yüreği yetmiyor mu? -O zaman bu direnişi TEK BAŞINA yapmalıdır! İster Ankara’da Anıtkabir’in önünde, isterse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde tek kişilik “ÖLÜM ORUCUNA” başlamalıdır. Türkiye’de Anayasal düzen ve hukuk devleti işleyene kadar buna devam etmelidir. Gerekirse bu uğurda can vermelidir. Bir tane Kılıçdaroğlu gider, bin tane gelir. Yoksa bu tiyatro sürgit devam eder. Hırsızlığı, karanlık rejimleri kendisine hedef seçmiş, devletin bürokratlarını mafya düzeni içinde kullanan bu organize suç örgütü ile ancak böyle mücadele edilir. Ya yaparsınız ya suç ortağı olursunuz… Ne Mutlu Türküm Diyene! Bizler bu cennet vatanı sokakta bulmadık, birkaç tarikat ve cemaat artığının kirli amaçlarına bırakmayacağız. Atatürk’ün üniformasını hala utanmadan giyen Hulusivil Paşa, anladın mı? Sağlık ve başarı dileklerimle 30 Mayıs 2017 Rifat Serdaroğlu
Ekleme Tarihi: 30 Mayıs 2017 - Salı
Rıfat SERDAROĞLU

DÜNYANIN EN RAHAT İŞİ!

Dünyadaki en rahat işi Türkiye’de muhalefet partisi lideri olmaktır! Niye mi? Gelin beraberce inceleyelim;

İnsanlar, “Eşref-i Mahlukat” olarak bilinir. Yani yaratılmışlar içinde en şereflisi! Eşref-i Mahlukata yakışan çağımızdaki en iyi rejimin adı nedir? Demokrasi! Kabul edilen uluslararası demokratik standartlara sahip, açık-şeffaf-katılımcı- hesap sorulabilen- iktidarın seçimle değiştiği rejimin adıdır demokrasi! Demokrasinin önemi, sadece bu rejimde muhalefet partilerine yer verilmesidir. Yani, muhalefet varsa demokrasi vardır, muhalefet yoksa demokrasi de yoktur! Bu kural muhalefet partilerine büyük sorumluluklar yüklemektedir. Demokratik rejimi ve anayasal kurumları korumak, iktidarı çok yakından izlemek ve denetlemek, halkı doğru bilgilendirmek, kişi hak ve özgürlüklerini hukuk devletini yaşatmak, halkın parası ile oluşan bütçenin iktidar tarafından nerelere ve nasıl harcandığını incelemek!

Bir muhalefet partisi, eğer demokratik rejimin ona yüklediği sorumlulukları yerine getirmeye gayret ederse, bir dakika bile boş vakti olamaz. Muhalefet partisi yetkilileri 24 saat vatandaşı ile iç içe olmalıdır.

Türkiye’de şu an üç muhalefet partisi vardır; HDP; Bir türlü Türkiye’nin partisi olmayı becerememiş, PKK Terör örgütünün maşası olmaktan kurtulamamış, sonuçta kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış başarısız bir partidir. Partinin gerçek patronu Abdullah Öcalan’dır. HDP muhalefet partisi olarak “YOKTUR.” MHP; MHP, son uygulamalarıyla bırakın muhalefet partisi olmayı, “Siyasi Parti” olmayı becerememiştir. Genel Başkanı tarafından hergün bir yere yamanan, en son Saray kadrosuna yazılan koalisyon ortağı konumundadır. İlk seçimde baraj altında kacak MHP’nin tek hâkimi Devlet Bahçeli’dir! MHP, muhalefet partisi olarak “YOKTUR.” CHP; Çok başarılı bir “Ana Muhalefet” partisidir. Fakat görev yaptığı coğrafya yanlıştır! Bu parti Danimarka-İsveç-Norveç’te olsa, çok başarılı olurdu! Türkiye şartlarında ve özellikle AKP İktidarına karşı yaptığı muhalefet yöntemi ile ne kendisinin ne de ülkenin kazanacağı bir şey yoktur.

Demokrasinin olmazsa olmazı “SEÇİM” değil midir? AKP, son referandumda YSK kanalıyla yaklaşık 2,5 milyon mühürsüz ve kaçak

oyu geçerli saydırarak “Milli İrade Hırsızlığı” yaptırmış ve demokratik rejimin güvenilirliğini yok etmiştir.

Peki, oy hırsızlığı yaparak demokratik rejimimizi, geleceğimizi katleden AKP’ye karşı nasıl muhalefet yapıldı ve ne sonuç alındı? - Salı günleri yapılan CHP Grup toplantılarında, Genel Başkan Kılıçdaroğlu bu durumu sert bir şekilde eleştirdi! - “Bunu yapanlar Yargıç olamaz. Bunlar çetedir” dedi. - Parti sözcüleri de benzer sözleri söylediler.

İyi de ne sonuç alındı? Hileli referandum iptal mi edildi? Oy hırsızlığı yapanlar mı yakalandı? Gerçek anlamda içte ve dışta bir hukuk mücadelesi mi başlatıldı! Türk Milletinin hakkı korundu mu? Suratı köseleye dönmüş, hedefi İslam Devleti kurmak olan AKP bu sözleri hiç duymadı bile! Hileli referandumdan bu yana 1,5 ay geçti, referandumdan bahseden kaldı mı?

Başka bir örnek daha verelim; 15 Temmuz kontrollü darbe sonrası Yüksek Yargı doğrudan, görünmeyen bir iple Saray’a bağlandı. Önce Cumhuriyet yazarları hiç sebepsiz zindana atıldı! Sonra demokratik direnişin sembolü haline gelen Sözcü yazarları zindana tıkıldı. Sahibi için yakalama emri çıkarıldı, onu da içeri atacaklar! CHP Ana Muhalefet olarak ne yaptı? Kılıçdaroğlu Cumhuriyet ve Sözcü Gazetelerine destek ziyaretinde bulundu, “Böyle rezillik olmaz, kınıyorum vs” dedi.

İyi de ne sonuç alındı? Gazeteciler hala içerde, gazeteler ve televizyonlar ucu AKP’ye dokunacak bir haber yapamıyorlar. Gazete ve TV sahipleri korkudan teslim olmuşlar, AKP şu spikeri at diyor, onlar başüstüne deyip, yıllarca kurumları için fedakârca çalışan arkadaşlarını harcıyorlar!

Ne yapılmalı; -Siyaset mümkün olanı yapabilme sanatıdır. Bu sanat, gerçek sanatkârlarla yapılır. Gölgesinden korkan bürokrat eskileri veya sekreterini milletvekili yapanlar ile siyaset yapılmaz. -Siyaset iddia işidir. İddianız kadar yaşama hakkınız vardır. Bu iki kural siyasetin temelidir. Bunları kabul etmeyen, gitsin başka bir iş yapsın!

Bu kuralları kabullenip siyaset yapacak Ana Muhalefet lideri şunları yapmalıdır; -AKP, mevcut anayasaya uymadığı, hukuk devletini yok ettiği, kişi hak ve özgürlüklerini çiğnediği, demokratik rejimi bir diktaya çevirmek istediği, demokratik hiçbir uyarıya ve teamüle uymadığı ve uymayacağını ısrarla söylemesi sebebiyle “TÜRK MİLLETİNİN DİRENİŞ HAKKI” doğmuştur. CHP Lideri bu toplumsal direnişin önderliğini yapmalı ve TBMM’yi derhal terk ederek, tüm farklılıkları birleştirip toplumu örgütlemelidir. Türk Milletini ayağa kaldırmalıdır. Bunu yapamıyor, bu mücadeleye yüreği yetmiyor mu? -O zaman bu direnişi TEK BAŞINA yapmalıdır! İster Ankara’da Anıtkabir’in önünde, isterse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde tek kişilik “ÖLÜM ORUCUNA” başlamalıdır. Türkiye’de Anayasal düzen ve hukuk devleti işleyene kadar buna devam etmelidir. Gerekirse bu uğurda can vermelidir. Bir tane Kılıçdaroğlu gider, bin tane gelir. Yoksa bu tiyatro sürgit devam eder.

Hırsızlığı, karanlık rejimleri kendisine hedef seçmiş, devletin bürokratlarını mafya düzeni içinde kullanan bu organize suç örgütü ile ancak böyle mücadele edilir. Ya yaparsınız ya suç ortağı olursunuz…

Ne Mutlu Türküm Diyene! Bizler bu cennet vatanı sokakta bulmadık, birkaç tarikat ve cemaat artığının kirli amaçlarına bırakmayacağız. Atatürk’ün üniformasını hala utanmadan giyen Hulusivil Paşa, anladın mı?

Sağlık ve başarı dileklerimle 30 Mayıs 2017 Rifat Serdaroğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.