Çanakkale Haber

Metin AKGÜN
Köşe Yazarı
Metin AKGÜN
 

Mutluluk İstemekle Başlar...

Biz ebeveynler, aynı zamanda ebeveyn olan eğitimciler, ailece yaptığımız ev ziyaretlerinde, bayanların gün gezmeleri, erkeklerin de kahve sohbetlerimizde çocuklarımızı konuşuruz. Onların olmadığı ortamda, gıyaplarında da, onların yanında da… İstikbalimizin teminatı gördüğümüz çocuklarımızı değerlendirir, diğerleriyle, kendi çocukluğumuzdan başlayarak karşılaştırırız. Bu karşılaştırma ve değerlendirmelerimizde; birbirine benzeyen, tıpatıp olmasa da benzer eylemlerimize zemin olan söylemlerimizde;  Bu çocuklar mutlu olmuyor,  Dünyayı versen de doymuyor,  Yemedim, yediriyorum, giymedim giydiriyorum, daha ne yapayım, yine de mutlu olmuyorlar, hep asık yüzlü, agresif, çatışmacı tipler oluyorlar,  A sosyal çocuklarımız var, ne yapsam mutlu edemiyorsun, on parmağını mum yakıp yaksan, yine de mutlu değiller,  Gözleri hep, daha fazlasında,  Bizim zamanımızda öğle miydi? Biz yokluk içindeydik ama mutluyduk canım….  Bu satırları biraz tebessüm, biraz hak verir, biraz da kızarak okuduğunuzu düşünüyorum.  Bu serzenişleri artırmak mümkün… Ancak maksadımız bu değil elbet… Öğretmensek, çocukların bu hoşa gitmeyen durumlarında anne ve babayı; Ana ve baba rolündeysek de, okulu, öğretmeni suçlamayı tercih ediyoruz, nedeni hakkında zihnimiz tam net olmasa da… Biz yetişkinler, istikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz çocuklarımızın söz ve söylemlerinde, hoşumuza gitmeyen her hallerinde, fütursuzca suçluyor, aşağılıyoruz. başkalarının da aşağılamalarına da çanak tutuyoruz… Hatta, yüzlerine karşı, onların yanında, gururlarını kırarak, rencide ederek, iyi bir şeyler yaptığımızı, onları eğittiğimizi zannederek… Değil mi? Neden mutlu olmadıklarını sormadan; Mutluluğun ne olduğu veya olmadığının farkında olup olmadıklarını, bu kazanımla ilgili ne öğrendiklerini bilmeden; “Mutluluğu” kavramsal yönüyle anlamalarını, öğrenmelerine katkı sağlamamız gerektiğini, çocuklarımızın mutluluğun mana derinliğini yaşarken kazanmaları yönünde mesuliyetimiz olduğunu düşünmeden… Sahi! Biz biliyor muyuz Mutluluğu? Hiç kendimize sorduk mu? Mutluluk nedir, ne değildir diye…. Mutluluk; o Başkalarının gözlerimizde fark ettiği canlılıktır. o Mutluluk, maddi ve manevi açıdan yaşadığımız tüm eğilimlerimizin doymuşluğudur. o Mutluluk, kendimizle barışıklık durumu, saadet ve olgunluktur. Mutlulukla ilgili tanımlar ve açıklamalar sayfalarca sürdürülebilir. Belki yapılan ve yapılabilecek tüm açıklamaların ortak noktası; o Huzurlu ve doyumlu bir sevinç hâlini ifade etmeleridir. o Mutluluk, sürekli bir dalgalanma hali değildir. Bireyin gönül dünyasında dalgalanmalar yaşansa da… o En azından, belirli bir süre boyunca hissedilebilen denge hali vardır mutlulukta. o Mutlulukta; bir huzur, bir rahatlama, bir olgunluk vardır... o Mutlu olmak, neyi istediğinizle doğrudan ilgilidir.o Ama bu istek doğrudan bir şeyin olmasını değil, bizzat mutluluğun kendisini, bilerek istemektir. Kısacası; mutlu olmamız için arzuladığımız isteklerin mutlak şekilde gerçekleşmesi de şart değildir. Arzuladığımız istekler, sadece, birer vasıtadır mutlu olabilmemiz için. Kişi, özlemek ve hayal etmekle de ulaşılabilir mutluluğa. Keremin Aslıyı düşünürken mutlu olduğu gibi, Mutluluk ile zevki biri birine karıştırmamayı da öğrenmek gerekir… Bu iki kavramı karıştırmak, mutluluğu kaybettirir bir anda… Zevkin ne olduğunu anlamak, daha çok geçici arzuların tatmini, anlık heva ve heveslerin, hormonların tatmininin mutluluk olmadığını yaşarken öğrenmek önemlidir. Ancak bu öğrenme, doğru modelle tanışmaya bağlı değil mi? Mutluluğu yaşarken öğrenmek ve mutlu olmak için, karşılaştığımız her duruma, dar bir pencereden bakmamayı, Her olay ve gelişmeyi geniş bir görüş açısı ile bakıp, objektif ve gerçekçi değerlendirmeler yapmayı, yaşamalı ve yatmalıyız… Mutluluk için; heva ve heveslerden, her türlü vesveseden kurtularak, maddi ve manevi dünyamızda dengeyi yakalayıp, her tür refleks tepkilerden uzak kalarak, doğru model olmamız gerektiği mesuliyetimiz olduğunu unutmadan emek vermek gerektiğini unutmamalı… Unutmamak gerekir ki mutluluk için en temel esas, “İnançtır”… Mutluluk İnançlarla Gelişir… Bu husus, belki bir başka yazıda ele alınmalı… Metin AKGÜN Maarif Müfettişi Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Başkan
Ekleme Tarihi: 20 Kasım 2016 - Pazar
Metin AKGÜN

Mutluluk İstemekle Başlar...

Biz ebeveynler, aynı zamanda ebeveyn olan eğitimciler, ailece yaptığımız ev
ziyaretlerinde, bayanların gün gezmeleri, erkeklerin de kahve sohbetlerimizde çocuklarımızı
konuşuruz. Onların olmadığı ortamda, gıyaplarında da, onların yanında da…
İstikbalimizin teminatı gördüğümüz çocuklarımızı değerlendirir, diğerleriyle, kendi
çocukluğumuzdan başlayarak karşılaştırırız.
Bu karşılaştırma ve değerlendirmelerimizde; birbirine benzeyen, tıpatıp olmasa da
benzer eylemlerimize zemin olan söylemlerimizde;
 Bu çocuklar mutlu olmuyor,
 Dünyayı versen de doymuyor,
 Yemedim, yediriyorum, giymedim giydiriyorum, daha ne yapayım, yine de
mutlu olmuyorlar, hep asık yüzlü, agresif, çatışmacı tipler oluyorlar,
 A sosyal çocuklarımız var, ne yapsam mutlu edemiyorsun, on parmağını mum
yakıp yaksan, yine de mutlu değiller,
 Gözleri hep, daha fazlasında,
 Bizim zamanımızda öğle miydi? Biz yokluk içindeydik ama mutluyduk
canım….
 Bu satırları biraz tebessüm, biraz hak verir, biraz da kızarak okuduğunuzu
düşünüyorum.
 Bu serzenişleri artırmak mümkün… Ancak maksadımız bu değil elbet…
Öğretmensek, çocukların bu hoşa gitmeyen durumlarında anne ve babayı;
Ana ve baba rolündeysek de, okulu, öğretmeni suçlamayı tercih ediyoruz, nedeni
hakkında zihnimiz tam net olmasa da…
Biz yetişkinler, istikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz çocuklarımızın söz
ve söylemlerinde, hoşumuza gitmeyen her hallerinde, fütursuzca suçluyor, aşağılıyoruz.
başkalarının da aşağılamalarına da çanak tutuyoruz…
Hatta, yüzlerine karşı, onların yanında, gururlarını kırarak, rencide ederek,
iyi bir şeyler yaptığımızı, onları eğittiğimizi zannederek…
Değil mi?
Neden mutlu olmadıklarını sormadan;
Mutluluğun ne olduğu veya olmadığının farkında olup olmadıklarını, bu
kazanımla ilgili ne öğrendiklerini bilmeden;
“Mutluluğu” kavramsal yönüyle anlamalarını, öğrenmelerine katkı
sağlamamız gerektiğini, çocuklarımızın mutluluğun mana derinliğini yaşarken
kazanmaları yönünde mesuliyetimiz olduğunu düşünmeden…
Sahi! Biz biliyor muyuz Mutluluğu?
Hiç kendimize sorduk mu? Mutluluk nedir, ne değildir diye….
Mutluluk;
o Başkalarının gözlerimizde fark ettiği canlılıktır.
o Mutluluk, maddi ve manevi açıdan yaşadığımız tüm eğilimlerimizin doymuşluğudur.
o Mutluluk, kendimizle barışıklık durumu, saadet ve olgunluktur.
Mutlulukla ilgili tanımlar ve açıklamalar sayfalarca sürdürülebilir.
Belki yapılan ve yapılabilecek tüm açıklamaların ortak noktası;
o Huzurlu ve doyumlu bir sevinç hâlini ifade etmeleridir.
o Mutluluk, sürekli bir dalgalanma hali değildir. Bireyin gönül dünyasında
dalgalanmalar yaşansa da…
o En azından, belirli bir süre boyunca hissedilebilen denge hali vardır mutlulukta.
o Mutlulukta; bir huzur, bir rahatlama, bir olgunluk vardır...
o Mutlu olmak, neyi istediğinizle doğrudan ilgilidir.o Ama bu istek doğrudan bir şeyin olmasını değil, bizzat mutluluğun kendisini,
bilerek istemektir.
Kısacası; mutlu olmamız için arzuladığımız isteklerin mutlak şekilde
gerçekleşmesi de şart değildir. Arzuladığımız istekler, sadece, birer vasıtadır mutlu
olabilmemiz için.
Kişi, özlemek ve hayal etmekle de ulaşılabilir mutluluğa. Keremin Aslıyı
düşünürken mutlu olduğu gibi,
Mutluluk ile zevki biri birine karıştırmamayı da öğrenmek gerekir…
Bu iki kavramı karıştırmak, mutluluğu kaybettirir bir anda…
Zevkin ne olduğunu anlamak, daha çok geçici arzuların tatmini, anlık heva ve
heveslerin, hormonların tatmininin mutluluk olmadığını yaşarken öğrenmek önemlidir. Ancak
bu öğrenme, doğru modelle tanışmaya bağlı değil mi?
Mutluluğu yaşarken öğrenmek ve mutlu olmak için, karşılaştığımız her duruma, dar
bir pencereden bakmamayı,
Her olay ve gelişmeyi geniş bir görüş açısı ile bakıp, objektif ve gerçekçi
değerlendirmeler yapmayı, yaşamalı ve yatmalıyız…
Mutluluk için; heva ve heveslerden, her türlü vesveseden kurtularak, maddi ve
manevi dünyamızda dengeyi yakalayıp, her tür refleks tepkilerden uzak kalarak, doğru model
olmamız gerektiği mesuliyetimiz olduğunu unutmadan emek vermek gerektiğini
unutmamalı…
Unutmamak gerekir ki mutluluk için en temel esas, “İnançtır”…
Mutluluk İnançlarla Gelişir…
Bu husus, belki bir başka yazıda ele alınmalı…
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Başkan
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

14
Şubat
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.