Çanakkale Haber

Metin AKGÜN
Köşe Yazarı
Metin AKGÜN
 

“HANNAS”’IN VESVESESİ KISKACINDA BİZ!

Kısa bir süre önce Kurban Bayramını” idrak ettik. Kurban alımlarında maddi güçler zorlanıp, en güzel, en gösterişli, kurbanlar alındı. Bayram ziyaretleri, bayramlarda ikramlar bir başkaydı. Ama bayram kutlamalarımızdaki samimiyetimizin ne ölçüde olduğu nefsimizde sorgulanmalı… Bayram kutlamalarımızdaki coşku, paylaşmalarımızdaki içtenlilik, empati ağırlıklı paylaşımlarımız bayram sonrası neden değişir ki… Neden bayram sonrası ve bir anda karşımızdakini anlamaya çalışmaktan vazgeçeriz? Sınırımızda yaşanan insanlık ayıbı türünde zulme sessiz kalmayan devletimiz, yaratılanların en şereflisi olan insanın, (kardeşimiz mesabesinde olan) onurlu yaşamasının kutsiyetine olan inanç ve asırların getirdiği tarihi sorumluluğu dahilinde insan olmanın erdemli mesuliyeti dahilinde el uzatmış, sınırlarını açmış, “ensar” olmanın ne olduğunu unutan, günümüz şartlarında bu erdemi yeniden kazanmaya model olacak bir uygulama ile kucak açmış, varını ve yoğunu paylaşan insanlarımızla tarihe not düşülmüştür. Yağmurun toprağa verdiği hayat misali birbirimize rahmet ve şefkatle yaşama sevinci taşımaktır. Zor zamanlarda gönül alıcı bir söz, mütebessim bir yüz sunabilmektir. Kardeşlik, huzur ve mutluluğu paylaşmak, hüzün ve kedere, acı ve ızdıraba ortak olmaktır. Renkleri, dilleri, kökenleri farklı da olsa yürekleri bir kardeşler, birbirlerinin hüznüne, uğradıkları zulüm ve şiddete, akan kan ve gözyaşlarına asla duyarsız kalamaz. Kardeşlik duygusu, ayrı bedenlerin aynı kalbi hassasiyetleri paylaşabilmesidir. “21. Yüzyılda ensar nasıl olunur?” sorusunun akademik çalışma alanı içinde olması gerektiğini düşünüyor, bu konuda sempozyumlar, kongreler düzenlenerek toplumsal yapımıza değerlerimiz yönünde istikamet tayin edilmesi gerektiğine dikkat çekerken, bugün namüsait mahiyette tezahür eden şartlara rağmen, manevi alanda kardeşliğin aralarındaki mesafeleri, sınırları, engelleri ortadan kaldıran gönüller arası ülfet köprüsü olduğunun şuuru içerisinde ve kararlılıkla devam edeceğinin ilanı devletin tarihi derinliğindeki güzelliklerinin 2014’lerde de yaşanması ve toplumluma doğru modellerin sunulması hassasiyetinden kaynaklı olduğunu düşünüyoruz. Halen devam 21. Yüzyılda ensar nasıl olunura cevap teşkil edecek güzelliklerin yaşandığı bir süreç yaşanırken, yaşanan bu güzelliği anlamayan veya anlamak istemeyenlerin, nefsani arzuları veya tahriklerin tesirinde doğu ve güneydoğumuz öncelikli yurt sathında yaşatılan müessif hadiselerin yarattığı gerginlikler ve görev yaptığı yöre insanlarına hizmetten öte gayesi olmayan resmi görev ifa eden canların kaybına neden olmalarıyla küresel eşkıyaları sevindirmelerini anlamak kolay değil... Yaşananlar ışında olumsuzlukların odağında olanların da manevi alandaki eksikliklerinden kaynaklandığı, bu açıdan bu eksikliğin giderilmesi yönünde yılmadan manevi terbiyenin devam etmesi gerektiğini, sadece hutbelerde değil, yaşamın her alanında konferanslar,paneller, akademik çalışmalar ve çalıştaylarda, kültür ve sanat alanında, her türlü sahne sanatlarında, özellikle tiyatro aracılığıyla kendi insanımıza kaybetmekte olduğumuz insan olmanın erdemleri, merkezinde satratejik bir plan dahilinde faaliyetler yürütülmeli… Bu faaliyetlerde; kardeşliğin sloganlarla sağlanamayacağı, zor zamanlarda gönül alıcı bir söz, mütebessim bir yüz sunmakla başlarken, huzur ve mutluluğu paylaşmak, hüzün ve kedere, acı ve ızdıraba ortak olmak olduğu, renkleri, dilleri, kökenleri farklı da olsa yüreklerin birleşiminde birbirlerinin hüznüne, uğradıkları zulüm ve şiddete, akan kan ve gözyaşlarına asla duyarsız kalınamayacağı, ayrı bedenlerde aynı kalbi hassasiyetleri hissetmenin doğru modelleriyle hayatileştirmek gerekmektedir. Allah (c.c.) insanın bu zaafını bildiği yönüyle insanlığa indirdiği Kur’an-ı Kerim’de son sure olan. “Nas Suresi/114” insanlık için fıtratında var olan zaaflarına işaret ederken, bu zaaflarının giderilmesi yönünde alınması gereken tedbirlere işaret eder. S. Kutub Fizilal-il Kur’an’da “Nas Suresi/114” suresini tefsirinde; 1.      De ki: Sığınırım ben, insanların Rabbine, 2.      insanların Melikine, 3.      insanların Tanrısına. 4.      O sinsi vesvesecinin şerrinden. 5.      O ki insanların göğüslerine kötü düşünceleri fısıldar. 6.      Gerek cinlerden, gerek insanlardan.       “Rabb, hükümdar ve ilaha sığınılması yüce Allah'ın genel olarak her kötülüğü özellikle sinsi vesvesecileri kötülüklerini etkisiz kılan sıfatlarını zihnimizde canlandırmaktadır. Rabb terbiye eden, yetiştiren, yönlendiren, koruyan ve himaye edendir. Hükümdar, sahip olan, hükmeden, istediği şekilde kullanabilendir. İlah ise her şeyin üstünde olan, her şeyi kontrolü ve otoritesi altına alandır. İşte bu sıfatlar, insanları içlerine sızan kötülüklerden koruyacak sıfatlardır. Tehdidi altında olduğumuz vesveseler, gizli oldukları için insanın nasıl kendisini koruyacağını bilemediği kötülüklerdir. Rabb (c.c.), hükümdar ve ilahın yardımı olmadan karşı koyamayacakları gizli, sinsi kötülüklerden kendisine sığınmalarını istemektedir. Zira bu kötülükler hiç beklemedikleri anda kendilerine yetişebilmekte ve farkında olmadan onları yakalayabilmektedir. "Vesvese", gizli ses demektir. "Hunus", gizlenmek ve dönüş yapmaktır. "Hannas", karakteri gereği çokça gizlenip dönüş yapan demektir. Ayet-i kerimede önce sıfat genel olarak kullanılmıştır: "Sinsi vesveseci". Yaptığı iş de belirlenmiştir: "İnsanların içlerine vesvese veren." Sonra mahiyeti belirlenmiştir: "Cinlerden ve insanlardan olan" İfadenin bu şekilde sıralanışı; sözün başında sıfat olarak açıklanan sinsi vesveseciye karşı insanın içinde bir hassasiyet, duyarlılık, uyanıklık ve dikkat duygusu yerleştirilmektedir ki onun gerçek özelliğini anlayabilsin. İnsanın iç dünyası bu teşvik ve uyarıdan sonra sinsi vesvesecinin insanların içlerine gizli gizli vesvese verdiğini öğrendiğinde, bu sinsi vesvesecinin gizli olan cinlerden ve insanların gönüllerine cinlerin sinsiliği gibi sinmeye çalışan, şeytanlar gibi vesveseler vermeye uğraşan insanlar olduğunu anlayınca, evet İşte bu gerçekleri öğrenince insanın iç alemi şer güçlerin nerde gizlendiklerini, nerden içeri girdikleri ve hangi yolla geldiklerini öğrendiğinden savunmak için harekete ve hazırlığa geçmeye başlar.” demektedir. İnsanların kendi kendine zihninde ürettiği ve yaydığı, çevresini etkilediği vesveseleri şeytanların vesveselerinden çok daha tehlikelidir. İnsan ile şeytanın birleştiği “HANNAS” kaynak halindeki vesveselerin şiddeti ve bireysel ve toplusal açıdan verdiği zararı daha vahimdir. Bu hal üzere “HANNAS” vesvese kaynağı olan hallerde bu şahıslar, Her güç sahibinin etrafını kuşatarak ona telkinlerde bulunan, onun yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasına ekini ve nesli helak etmesine azgın bir zorbaya dönüşmesine sebep etrafındaki şer çemberidir… Bu yurt genelinde yaşadığımız kaosun Allah’ın (c.c.) Nas suresinde işaret ettiği “HANNAS”ın neden olduğu vesvese olduğunu düşünüyor, bu halden kurtulmanın da nefsi yenerek; O sinsi vesvesecinin(HANNASDAN-gerek cinlerden, gerek insanlardan) şerrinden; insanların Rabbine, insanların Melikine,insanların Tanrısına Sığınmakta olduğunu hatırlamak, hatırlatmak gerektiği inancı içerisinde yaşanan olaylara aklıselim içerisinde yaklaşmak, toplumun bütününü kucaklayıcı tavır ve davranış içerisinde küresel eşkıyaların beklentilerini boşa çıkararak milli birlik ve beraberliğin temin, tesis ve damının sağlanmasından toplumun her kesiminin mesuliyetine ve devletin kurum ve kuruluşlarının yıpratılmaması hassasiyetinin önemine dikkat çekerim.     Metin AKGÜN Maarif Müfettişi Eğitim 2023 Derneği Elazığ İl Temsilcisi
Ekleme Tarihi: 12 Ekim 2014 - Pazar
Metin AKGÜN

“HANNAS”’IN VESVESESİ KISKACINDA BİZ!

Kısa bir süre önce Kurban Bayramını” idrak ettik. Kurban alımlarında maddi güçler zorlanıp, en güzel, en gösterişli, kurbanlar alındı. Bayram ziyaretleri, bayramlarda ikramlar bir başkaydı. Ama bayram kutlamalarımızdaki samimiyetimizin ne ölçüde olduğu nefsimizde sorgulanmalı

Bayram kutlamalarımızdaki coşku, paylaşmalarımızdaki içtenlilik, empati ağırlıklı paylaşımlarımız bayram sonrası neden değişir ki… Neden bayram sonrası ve bir anda karşımızdakini anlamaya çalışmaktan vazgeçeriz?

Sınırımızda yaşanan insanlık ayıbı türünde zulme sessiz kalmayan devletimiz, yaratılanların en şereflisi olan insanın, (kardeşimiz mesabesinde olan) onurlu yaşamasının kutsiyetine olan inanç ve asırların getirdiği tarihi sorumluluğu dahilinde insan olmanın erdemli mesuliyeti dahilinde el uzatmış, sınırlarını açmış, “ensar” olmanın ne olduğunu unutan, günümüz şartlarında bu erdemi yeniden kazanmaya model olacak bir uygulama ile kucak açmış, varını ve yoğunu paylaşan insanlarımızla tarihe not düşülmüştür.

Yağmurun toprağa verdiği hayat misali birbirimize rahmet ve şefkatle yaşama sevinci taşımaktır. Zor zamanlarda gönül alıcı bir söz, mütebessim bir yüz sunabilmektir. Kardeşlik, huzur ve mutluluğu paylaşmak, hüzün ve kedere, acı ve ızdıraba ortak olmaktır. Renkleri, dilleri, kökenleri farklı da olsa yürekleri bir kardeşler, birbirlerinin hüznüne, uğradıkları zulüm ve şiddete, akan kan ve gözyaşlarına asla duyarsız kalamaz. Kardeşlik duygusu, ayrı bedenlerin aynı kalbi hassasiyetleri paylaşabilmesidir.

“21. Yüzyılda ensar nasıl olunur?” sorusunun akademik çalışma alanı içinde olması gerektiğini düşünüyor, bu konuda sempozyumlar, kongreler düzenlenerek toplumsal yapımıza değerlerimiz yönünde istikamet tayin edilmesi gerektiğine dikkat çekerken, bugün namüsait mahiyette tezahür eden şartlara rağmen, manevi alanda kardeşliğin aralarındaki mesafeleri, sınırları, engelleri ortadan kaldıran gönüller arası ülfet köprüsü olduğunun şuuru içerisinde ve kararlılıkla devam edeceğinin ilanı devletin tarihi derinliğindeki güzelliklerinin 2014’lerde de yaşanması ve toplumluma doğru modellerin sunulması hassasiyetinden kaynaklı olduğunu düşünüyoruz.

Halen devam 21. Yüzyılda ensar nasıl olunura cevap teşkil edecek güzelliklerin yaşandığı bir süreç yaşanırken, yaşanan bu güzelliği anlamayan veya anlamak istemeyenlerin, nefsani arzuları veya tahriklerin tesirinde doğu ve güneydoğumuz öncelikli yurt sathında yaşatılan müessif hadiselerin yarattığı gerginlikler ve görev yaptığı yöre insanlarına hizmetten öte gayesi olmayan resmi görev ifa eden canların kaybına neden olmalarıyla küresel eşkıyaları sevindirmelerini anlamak kolay değil...

Yaşananlar ışında olumsuzlukların odağında olanların da manevi alandaki eksikliklerinden kaynaklandığı, bu açıdan bu eksikliğin giderilmesi yönünde yılmadan manevi terbiyenin devam etmesi gerektiğini, sadece hutbelerde değil, yaşamın her alanında konferanslar,paneller, akademik çalışmalar ve çalıştaylarda, kültür ve sanat alanında, her türlü sahne sanatlarında, özellikle tiyatro aracılığıyla kendi insanımıza kaybetmekte olduğumuz insan olmanın erdemleri, merkezinde satratejik bir plan dahilinde faaliyetler yürütülmeli…

Bu faaliyetlerde; kardeşliğin sloganlarla sağlanamayacağı, zor zamanlarda gönül alıcı bir söz, mütebessim bir yüz sunmakla başlarken, huzur ve mutluluğu paylaşmak, hüzün ve kedere, acı ve ızdıraba ortak olmak olduğu, renkleri, dilleri, kökenleri farklı da olsa yüreklerin birleşiminde birbirlerinin hüznüne, uğradıkları zulüm ve şiddete, akan kan ve gözyaşlarına asla duyarsız kalınamayacağı, ayrı bedenlerde aynı kalbi hassasiyetleri hissetmenin doğru modelleriyle hayatileştirmek gerekmektedir.

Allah (c.c.) insanın bu zaafını bildiği yönüyle insanlığa indirdiği Kur’an-ı Kerim’de son sure olan. “Nas Suresi/114” insanlık için fıtratında var olan zaaflarına işaret ederken, bu zaaflarının giderilmesi yönünde alınması gereken tedbirlere işaret eder.

S. Kutub Fizilal-il Kur’an’da “Nas Suresi/114” suresini tefsirinde;

1.      De ki: Sığınırım ben, insanların Rabbine,

2.      insanların Melikine,

3.      insanların Tanrısına.

4.      O sinsi vesvesecinin şerrinden.

5.      O ki insanların göğüslerine kötü düşünceleri fısıldar.

6.      Gerek cinlerden, gerek insanlardan.

      “Rabb, hükümdar ve ilaha sığınılması yüce Allah'ın genel olarak her kötülüğü özellikle sinsi vesvesecileri kötülüklerini etkisiz kılan sıfatlarını zihnimizde canlandırmaktadır. Rabb terbiye eden, yetiştiren, yönlendiren, koruyan ve himaye edendir. Hükümdar, sahip olan, hükmeden, istediği şekilde kullanabilendir. İlah ise her şeyin üstünde olan, her şeyi kontrolü ve otoritesi altına alandır. İşte bu sıfatlar, insanları içlerine sızan kötülüklerden koruyacak sıfatlardır.

Tehdidi altında olduğumuz vesveseler, gizli oldukları için insanın nasıl kendisini koruyacağını bilemediği kötülüklerdir. Rabb (c.c.), hükümdar ve ilahın yardımı olmadan karşı koyamayacakları gizli, sinsi kötülüklerden kendisine sığınmalarını istemektedir. Zira bu kötülükler hiç beklemedikleri anda kendilerine yetişebilmekte ve farkında olmadan onları yakalayabilmektedir.

"Vesvese", gizli ses demektir. "Hunus", gizlenmek ve dönüş yapmaktır. "Hannas", karakteri gereği çokça gizlenip dönüş yapan demektir.

Ayet-i kerimede önce sıfat genel olarak kullanılmıştır: "Sinsi vesveseci". Yaptığı iş de belirlenmiştir: "İnsanların içlerine vesvese veren." Sonra mahiyeti belirlenmiştir: "Cinlerden ve insanlardan olan" İfadenin bu şekilde sıralanışı; sözün başında sıfat olarak açıklanan sinsi vesveseciye karşı insanın içinde bir hassasiyet, duyarlılık, uyanıklık ve dikkat duygusu yerleştirilmektedir ki onun gerçek özelliğini anlayabilsin.

İnsanın iç dünyası bu teşvik ve uyarıdan sonra sinsi vesvesecinin insanların içlerine gizli gizli vesvese verdiğini öğrendiğinde, bu sinsi vesvesecinin gizli olan cinlerden ve insanların gönüllerine cinlerin sinsiliği gibi sinmeye çalışan, şeytanlar gibi vesveseler vermeye uğraşan insanlar olduğunu anlayınca, evet İşte bu gerçekleri öğrenince insanın iç alemi şer güçlerin nerde gizlendiklerini, nerden içeri girdikleri ve hangi yolla geldiklerini öğrendiğinden savunmak için harekete ve hazırlığa geçmeye başlar.” demektedir.

İnsanların kendi kendine zihninde ürettiği ve yaydığı, çevresini etkilediği vesveseleri şeytanların vesveselerinden çok daha tehlikelidir. İnsan ile şeytanın birleştiği “HANNAS” kaynak halindeki vesveselerin şiddeti ve bireysel ve toplusal açıdan verdiği zararı daha vahimdir. Bu hal üzere “HANNAS” vesvese kaynağı olan hallerde bu şahıslar, Her güç sahibinin etrafını kuşatarak ona telkinlerde bulunan, onun yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasına ekini ve nesli helak etmesine azgın bir zorbaya dönüşmesine sebep etrafındaki şer çemberidir…

Bu yurt genelinde yaşadığımız kaosun Allah’ın (c.c.) Nas suresinde işaret ettiği “HANNAS”ın neden olduğu vesvese olduğunu düşünüyor, bu halden kurtulmanın da nefsi yenerek; O sinsi vesvesecinin(HANNASDAN-gerek cinlerden, gerek insanlardan) şerrinden; insanların Rabbine, insanların Melikine,insanların Tanrısına Sığınmakta olduğunu hatırlamak, hatırlatmak gerektiği inancı içerisinde yaşanan olaylara aklıselim içerisinde yaklaşmak, toplumun bütününü kucaklayıcı tavır ve davranış içerisinde küresel eşkıyaların beklentilerini boşa çıkararak milli birlik ve beraberliğin temin, tesis ve damının sağlanmasından toplumun her kesiminin mesuliyetine ve devletin kurum ve kuruluşlarının yıpratılmaması hassasiyetinin önemine dikkat çekerim.

 

 

Metin AKGÜN

Maarif Müfettişi

Eğitim 2023 Derneği Elazığ İl Temsilcisi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

14
Şubat
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.