Çanakkale Haber

Engin GÜRSU
Köşe Yazarı
Engin GÜRSU
 

POMAK ÇETELER NEDEN BALKAN DAĞLARINDA?

1800 LÜ YILLARDA RUSLARA KARŞI POMAK DİRENİŞ ÇETELERİ NEDEN KURULDU ?  BULGARİSTANDAKİ KANLIDERE İSMİ NEREDEN GELİYOR ? Kasap bıçağı, kılıç, tüfek dipçikleri ve süngüler havada öylesine savruluyor ki, masum Pomakların başları düşüyordu. Kılıç öylesine savruluyordu ki, bundan sonra gelecek papazın,  vaftiz kandiline, kutsal su , tamyana ve haça yol açıyordu. Minareler devriliyor, camiler yıkılıyor, yıkılan camilerin altında masum Müslüman Pomaklar can veriyordu. Çırılçıplak eller havaya kalkarak kılıçlara karşı koymaya çalışıyorlar. Bir kılıç savruluşunda parmaklar gidiyor, ikincide bilekler paramparça oluyor! Bir bakmışsın ki, eller kollar da aynı akıbeti paylaşmış…  Bunlar yazılmadık tarihin sayfalarından alıntılar. Anılar, anılar, bu anılarda köyler, mezralar artarda diziliyor. Ve böylece Rodop Pomak insanının kara talihinin kara çergesi dokunuyor. Dökülen kanlar çoktan taş toprağa dönüşmüş ama bu çoktan bıçaktan kılıçtan geçirilmiş pomakların hâlâ yaşayan çocukları ve torunları, taşa toprağa dönüşmüş olan kanı sımsıcak bir hâle getiriyor, avuç avuç ellerinde tutarcasına… Şimdi bu taş toprağa dönüşmüş olan kandan candan yeni kilimler, çergeler dokunmakta Pomakça  agıtlar yakılmaktadır.      Eski Zağra’dan sonra ilerlemekte olan dehşet saçan Rus askerî birlikleri  ve Kazaklar öteki katliamlarını Rodoplarda pomaklarada  sürdürmüşlerdir. Filibe ile Pazarcık arasındaki Kırçma (Kriçim) vadisinde canavarlıklar geniş boyutlara ulaşmış, Türk köylerinin, Pomak evlerinin yağmalanması, yakılması olayları Pomak  halkını panik içinde göç yollarına düşürmüştür. Söz konusu vadide Rus askerleri ve Bulgarlar tarafından onbinlerce Pomak öldürüldüğünü, Pomak köylerinin yakılıp yerle bir edildiği ve sadece Pazarcık’ta 938 evin, caminin ve okulların tahrip edildiği bildirilmektedir. Köylerini, kasabalarını terk edenler İstanbul yolunu tutmuş ve göç yollarında soğuktan, açlıktan can vermişlerdir. Bir Alman demiryolu memuru, Kanlıdere olarak bilinmektedir. Onbinlerce Pomak da dogu Rodoplar’a, Müslüman kardeşleri yanına sığınmıştır. Canını kurtarmak için çırpınan Pomak  ahırlarındaki hayvanlarını da unutmamışlardır. Bölgedeki yaşlı Bulgarlardan edinilen bilgilere göre, Pomaklar  evlerini terk ederken, ahırlardaki hayvanları açlıktan ölmesin diye, bunları korulara, kırlara salıvermişlerdir.   Pazarcık’ın güneyindeki tepelerde soğuktan donan 400 kişilik göçmen Pomak  kafilesinin içinde hayatta kalabilmiş küçük bir kız çocuğunu cesetler arasında bulmuş ve kurtarmıştır. Kırçma (Kriçim) arazisinin kuzeybatısında Aydınköy (İsperihovo)-Yeniköy (Novo selo) yolunun yakınında bulunan tepeler arasındaki alçakta katledilen Pomak kanları dere gibi akmış ve bu yer günümüzde de Hasköy ve Mustafa Paşa bölgesi halkı da Rus askerlerinin canavarlıklarına maruz kalmış, birçok köy yerle bir olmuştur. Gelişen olaylar, Pomak çetelerinin oluşmasına ve Ruslara karşı savaşmasına , Pomak  Müslümanların direnişine sebep olmuş, geçici Rus idaresine boyun eğilmediği gibi, Rodoplar’ın Doğu Rumeli’ye bağlanması da kesinlikle kabul edilmemiştir. Böylece 1886 Türkiye-Bulgaristan Antlaşmasıyla  Kırcaali ve Rupçaz (Rupçoz) bölgleri Osmanlı Devleti sınırları içinde kalabilmiştir. 4 MART POMAK HALK TARİHİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR GÜNDÜR. 19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti artık sınırlarını koruma derdine düşer. Balkanlarda güç sahibi olmaya başlayan Ruslar, Türklerin ve Müslümanların Kafkaslardan, Kırımdan ve Balkanlardan sürülmesini istiyordu. Rusların eğittiği Slav milliyetçileri vasıtasıyla isyanlar çıkartıyor olaylar neticesinde Müslümanları ve Türkleri Anadolu’ya sürmek istiyordu. 2 Nisan 1876 da başlayan meşhur “Nisan İsyanı”  neticesinde Bulgarların devamlı kaşıdığı İslamiyet düşmanlığı Fransa’da Victor Hugo, İngiltere’de Oscar Wilde ve Rusya’da Panslavist Dostoyevski, Turgenyev gibi düşünür ve yazarların da kaleminde doruğa çıkarak taraftar topluyordu.  Bu yazar ve düşünürlerin yanında Avrupalı ve Rus bilgin, gazeteciler bu akımı Hıristiyan düşmanı, Osmanlı Balkanlardan atılmalıdır, havasına soktular. Bulgaristan’da ve Yunanistan’da Bulgar ve Yunan milliyetçileri tarafından organize edilen tüm olaylar Türklerin üzerine yıkılarak Türk düşmanlığı yaratılıyordu. Bunun neticesinde 1876 İstanbul’da(Tersane Antlaşması) toplanan Müstevli devletleri Bulgaristan’da iki muhtar(özerk) bölge kurdurularak Yunanistan’da(1829) olduğu gibi Bulgaristan’ın da bağımsızlığına giden yolu açmak istiyorlardı.      Kırım Savaşlarıyla başlayan süreci Ruslar, Plevne Savaşıyla devam ettirirler. Kırım Tatarları yanında Tuna Boyları, Deli ormanlardaki Pomak ve Türkler yerlerinden sürdürülerek onların bir kısmının Anadolu’ya bir kısmını da Rodoplara ve Üsküp taraflarına göç ettirecektir. Rodoplarda var olan yoğun Pomak nüfusuyla şişen Müslüman ve Türk nüfus yanında %10 civarında olan Bulgarlar gelecek kuşkusuna düşerek bölgede birçok –isyanın-  çıkmasına neden olacaklardır.   Plevne Savaşı galibiyetiyle şımaran Rus birlikleri Bulgarlarında desteğiyle İstanbul önlerinde Yeşilköy’e kadar geleceklerdir. Pomak liderler, Rusların İstanbul yakınlarında Yeşilköy’ü işgal etmesi üzerine Rodoplarda bağımsız bir devlet kurmanın zamanı geldiğine hükmederler. Bulgar çetecilerin Batak ve Panagurişte de çıkardıkları isyanlar neticesinde geleceklerini karanlık gören Pomak liderler 3 Mart 1878 Ayastefonas antlaşmasının getirdiği ağır hükümleri bahane ederek bir gün sonra 4 Mart 1878 günü bölgede“Rodop Tımraşka Republika” (Rodop Pomak Cumhuriyeti) Cumhuriyet Hükümeti kuracaklardır. Büyük Bulgaristan hayallerini gerçekleştirmek isteyen Bulgarlar, Rodoplar da yaşayan Türk ve çoğunluğu Pomakların tepkisiyle karşılaştılar.   Eski Tuna vilayetinden başka Selanik ve Manastır vilayetleri ile Rodoplar ve Batı Trakya’yı içine alan bu topraklar üzerinde yaşayan 4 milyona yakın Müslüman-Türk nüfusu da Bulgarların boyunduruğu altına terk edilmeyi kabul etmiyorlardı. Plevne Savaşı sonrası Balkan ordusunun Osmanlının aldığı kararla dağıtılması üzerine de, bu ordunun askerlerinin Rumelili olanlardan 5-6 bini Pomak Cumhuriyeti ordusuna katılacaktır. Pomaklar kurdukları Cumhuriyet hükümetinde belirledikleri kurallarla(anayasa) Bulgar ve Rus silahlı kuvvetlerinin hükümet sınırları dışına çıkarılmasını, iç işlerinde muhtar, dış işlerinde Osmanlı idaresine bağlı olmak istiyorlardı. 3 Mart 1878’te Ayastefanos anlaşmasının Osmanlı Devletine imzalatılması Rodoplar ve Batı Trakya Türk Müslüman halkını derinden yaralamıştı. Bu anlaşmanın imzalanmasından yaklaşık 40 gün sonra 14 Nisan 1878 de Çirmen’den itibaren müstevli (idaresi altına alan) Rus birliklerine karşı Rodoplu ve Batı Trakyalı Türkler ve Pomaklar ilk silahlı direniş harekatını başlatmışlardı. Rus birlikleri ve Bulgar çeteciler nedense Rodop Dağlarında yaşayan Pomaklara diş geçiremiyordu. Rodop Pomaklarıyla baş edemeyen Rus ve Bulgarlara karşı başlayan bu direniş kısa zamanda, Balkan sıradağlarıyla Ege Denizi arasında kalan bölgede yaşayan bütün Türkleri ve Pomakları kapsayarak Rus ve Bulgar işgaline karşı silahlı ayaklanmaya dönüşmüştü. Kendiliğinden gelişen bu olaylar Bulgar ve Rusları şaşırtmıştı. Bunun üzerine 16 Mayıs 1878 tarihinde Rodop Türklerinin liderlerinden Ahmet Timirski (Ağa) (Tımraşlı), Abdullah Efendi, Hacı Halil Efendi, Hidayet Paşa ( Hidayet Paşa aslında Saint Clair adında bir İskoç asilzadesidir. Kırım Savaşıyla beraber Türklerle birlikte düşmana karşı savaşmış, ismini dahi Hidayete erme anlamında Hidayet olarak değiştirmiştir. Aynı zamanda Diplomat-yazar David Urguhard kurduğu Türk dostu ve Osmanlı İmparatorluğu yanlısı “Dış İşleri Komitesi” isimli derneğin kurucu üyesidir. Bu savaşta kurulan orduya silah bulmuş, yabancı devletlere gönderilen heyetlerde bulunmuş, bir Türk dostudur. Zaman –zaman aşırı milliyetçi Türkler ve Pomaklar tarafından suçlanmış ise de o görevini her zaman yerine getirmiştir.) ve Kara Yusuf Çavuş Sultanyeri kazasının Karatarla Köyünde 30 Rodoplu millet temsilcisi ve yaklaşık 100 Nahiye Müdürünün olurunu alarak Rodop Türk Hükümet Muvakkatesi’ni (geçici hükümetini) kurmuşlardır. Rodoplarda başlayan ve gittikçe gelişen bu spontane milli mücadele hareketinden endişelenen Ruslar, ayaklanan halkın maksatlarını öğrenmek istemektedirler. Bu nedenle onları yatıştırmak üzere Rus memurlarıyla birlikte İstanbul’dan Serasker Kapısı (Osmanlı Milli Savunma Bakanlığı) Hassa Meclisi azasından Sami Paşa ile Vasa Efendi bölgeye görevli olarak gönderilmiştir.      Türk ve Pomak Milli Hareket Reisleri, Osmanlı idaresinden başka bir idare altına girmeyeceklerini ve Osmanlı toprağında Rus askeri bulundukça silahlarını bırakmayacaklarını açıkça belirtiyorlardı. Ama ne oluyordu. Ruslar Müslüman halktan topladığı silahları Bulgarlara vererek, onları Pomakların ve Türklerin üzerine salıyordu. Rusçuk’tan, Eski Zağra ve Filibe’ye kadar olan bölgede Müslümanları büyük bir mezalim ve işkenceye tabi tutuyordu. Namuslarıyla oynuyor ve köylerini ateşe veriyordu. Ayastefanos anlaşmasını imzalamalarına rağmen Filibe ve Hasköy’de katliamı durdurmadılar. Hatta daha ileriye giderek anlaşma ile bu bölgelerin kendilerine bırakıldığını iddia ederek halkın silahlarını teslim etmelerini istediler, ama halk silahlarını daha önceki olaydan ders çıkararak teslim etmedi. Hatta Filibe ve Hasköy’ün köylüleri silahlanarak dağlara çıktılar. Boşalan köylerin Bulgar Komitacıları tarafından işgâl edilmesi üzerine Çakınalı Hüseyin Ağa önderliğinde yaklaşık 500 kişi de direnişçilere destek vermek üzere dağlara çıktılar. Bu olaylar bahsettiğimiz gibi hep kendiliğinden oluşumlar olarak devam ediyordu. 14 Nisan 1878 tarihinde Çirmen’de Rus-Kazak birlikleri direnişçilere saldırdılar ve direnişçiler onları püskürttüler. Ruslar çevredeki birliklerinden destek alarak tekrar toplanıyorlardı. Fakat Pomak ve Türk çetecilerde bu kendiliğinden gelişen direniş hareketinde bölgedeki kontrolü ellerine geçirmişlerdi. Sultan Yeri kazasında şiddetli çarpışmalarda Türk ve Pomak güçleri egemenliği hep ellerinde tuttular. Direnişçilerin 35-40.000 civarında oldukları hesap ediliyordu.     Ellerindeki mevcut silahları yanında Şipka savaşını kaybeden Osmanlı komutanı Süleyman Paşa askerlerinin silah ve cephanesi en büyük destekleri olmuştu. 35-40.000 civarındaki askerin ancak 15.000’inde silah bulunuyordu. Aslında bu asker sayısı 60.000’i geçebilirdi ama silah ve cephane bulunamıyordu. Bunun üzerine İskoç asıllı Hidayet paşa silah ve cephane bulması için İngilizlerle görüşmüştü. Ne yazıktır ki Osmanlıdan bekledikleri desteği bulamayan Pomaklar İngilizlerden de destek göremeyerek hüsrana uğrayacaktır.  Bu olumsuzluklara rağmen böyle bir direniş ile karşılaşacağını ummayan Rus askerleri doğa şartları yüzünden bölgede savaşmak istemiyordu. Bunun üzerine Ruslar, Bulgar ve Yunan ahalinin desteğini alabilmek için ne isterlerse yapabileceklerini ve -ne bulurlarsa onların olacağı- sözü verilerek Pomak ve Türklerin üzerine saldırttılar.     Mayıs 1878 sonlarında direnişçiler, Hidayet Paşa tarafından Selanik konsolosu vasıtasıyla İngiltere Kraliçesine bir mektup yazarak silah ve mühimmat yardımı yapılmasını tekrar istediler. Ayrıca kendilerinin İngiltere tarafından himaye edilmesini, yapılacak olan yeni anlaşmada topraklarının Ruslara ve Bulgarlara bırakılmamasını, aksi takdirde büyük bir katliam yaşanacağını dile getirerek, kendilerine iki tabur asker gönderilmesini talep etmişlerse de, hiçbir istekleri Osmanlıdan sonra İngiltere tarafından da yerine getirilmemiştir. 17 Temmuz’da büyük devletlerin temsilcileri, İstanbul’daki İngiliz büyükelçiliğinde toplandılar. Berlin kongresi kararlarına dayanarak Rodoplara gönderilecek komisyona katılacak ülkeleri tespit ettiler. Komisyonda İngiliz, Fransız, Alman, Avusturya, Rusya, İtalya ve Osmanlı temsilcileri bulunacaktı. Rus komisyon üyesi işin başında çekincesini koyarak üyelerin Rusların işgâli altındaki yerlerin dışında kalanları incelemeye alınabileceği şerhini koyması ile iş baştan sekteye uğramışsa da, diğer üyelerin ağırlığını koymaları üzerine Ruslar ısrarlarından vazgeçtiler. Müslümanların komisyona yaptığı şikayetlerin de abartılı olduğu görülmez. Heyet tarafından seçilen 80 köyün 20 sinde yapılan incelemede nasıl bir katliam yapıldığı, yangınlar çıkartıldığı ve yağmalar yapıldığı kayıtları tutulur. Burada yaşayanlara insani yardım yapılması çağrısında bulunulmaya karar verilir. Komisyon raporunu yazdığında Berlin kongresi dağılır. Alınması istenen tedbirlerin maalesef hiçbiri alınamaz. Rus ve Bulgar mezalimine karşı canları pahasına mücadele veren Rodop Pomakları, raporda belirtilmesine rağmen bu insanlar açlık, hastalık ve soğuktan ölmek üzere kaderleriyle baş başa bırakılırlar. Rusların baskısından bunalan Avrupa devletleri, can derdinde olan Osmanlının da suskunluğunu koruması üzerine Rodop Pomaklarının ağzına bir kaşık bal süreceklerdir. 26 Nisan 1879 “Şarki Rumeli Nizamnamesi” taslağı Osmanlı Devleti, Almanya, Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya tarafından imzalanır. Vilayetin başına bir yabancı vali atanması ilk şarttır. Aleko Paşa vali olarak atanarak, “Şark-i Rumeli Vilayeti”resmen 17 Mayıs 1879 yılında kurulur. Büyük Bulgaristan sınırlarının küçüldüğünü gören Rusya ve Avrupa devletleri, Rodop Tımraşka Republika’yı desteklemeyenler bu kararı almışlardır. Kurulan bu ”Şark-i Rumeli Vilayeti” aslında cumhuriyetçileri susturmak için kurulmuş bir paravan hükümet olur. Osmanlı müstevli devletlerden çekindiği için böyle olmasını istiyordu. Osmanlının derdi kaybolan Rumeli ve imparatorluk topraklarından vazgeçmiş, korkusu artık İstanbul’un elinden gitmesi olmuştur. Diğer taraftan da Bulgarların Ege Denizine inmesinin önünün içten içe kesilmesini istiyordu. Bu yeni yönetim vilayet şekline sokularak tekrar Osmanlıya bağlanır. Büyük çapta hüsrana uğrayan Pomaklar buna da razı olurlar. Bulgarlar tarafından şartlı olarak atanması sağlanan Aleko Paşanın daha sonraları Rus kumandanı ile işbirliği yapması üzerine bölge yavaş -yavaş Bulgar nüfusuna girmeye başlayacaktır. Aleko Paşa görev süresini doldurunca Vilayet Müsteşarı Gavril Efendi vezir rütbesi ile vali tayin edilir.     Bu süre sonra milislerin desteğine güvenen Liberal Partisinin 18 Eylül 1885’te yaptığı bir hükümet darbesi ile tutuklanarak Şarki Rumeli Vilayeti Bulgaristan’la birleştirilir. 13 Haziran 1878 Berlin kongresinde Balkanlar ve Batı Trakya’nın Kuzey hududunda Şarki Rumeli Vilayetinin kurulmasını istemeyerek kabul eden Pomaklar büyük bir hüsrana uğruyordu. Tımraş Cumhuriyeti sınırları dahilinde, Filibe, Pazarcık, Zagra-i Atik, Hasköy, İslimye ve Bergos Sancaklarına tabi 28 kaza ve bunlara bağlı yaklaşık 1300 köyden oluşuyordu. Osmanlı, böyle bir hükümet kurulmasının Avrupa devletleri ve Rusya’ya karşı zor olacağını görerek deklarasyonla “Şark-i Rumeli Vilayeti” kurulmuştur diyerek aslında kendi vatandaşlarını avutmuştu. Ama Rodoplu Türkler, 18 Eylül 1885’te Vilayetin tekrar işgâl edilmesi üzerine yeniden ayaklandılar. Bu ayaklanma ve Bulgarlara karşı olan isyanlar 1912 Balkan Savaşlarında Anadolu’ya göç etmelerine kadar devam edecektir. isyanlar çıkartıyor olaylar neticesinde Müslümanları ve Türkleri Anadolu’ya sürmek istiyordu. Derleme   BİGAMIZ Nazmiye-Engin GÜRSU
Ekleme Tarihi: 14 Aralık 2016 - Çarşamba
Engin GÜRSU

POMAK ÇETELER NEDEN BALKAN DAĞLARINDA?

1800 LÜ YILLARDA RUSLARA KARŞI POMAK DİRENİŞ ÇETELERİ NEDEN KURULDU ? 

BULGARİSTANDAKİ KANLIDERE İSMİ NEREDEN GELİYOR ?

Kasap bıçağı, kılıç, tüfek dipçikleri ve süngüler havada öylesine savruluyor ki, masum Pomakların başları düşüyordu. Kılıç öylesine savruluyordu ki, bundan sonra gelecek papazın,  vaftiz kandiline, kutsal su , tamyana ve haça yol açıyordu. Minareler devriliyor, camiler yıkılıyor, yıkılan camilerin altında masum Müslüman Pomaklar can veriyordu. Çırılçıplak eller havaya kalkarak kılıçlara karşı koymaya çalışıyorlar. Bir kılıç savruluşunda parmaklar gidiyor, ikincide bilekler paramparça oluyor! Bir bakmışsın ki, eller kollar da aynı akıbeti paylaşmış… 

Bunlar yazılmadık tarihin sayfalarından alıntılar. Anılar, anılar, bu anılarda köyler, mezralar artarda diziliyor. Ve böylece Rodop Pomak insanının kara talihinin kara çergesi dokunuyor. Dökülen kanlar çoktan taş toprağa dönüşmüş ama bu çoktan bıçaktan kılıçtan geçirilmiş pomakların hâlâ yaşayan çocukları ve torunları, taşa toprağa dönüşmüş olan kanı sımsıcak bir hâle getiriyor, avuç avuç ellerinde tutarcasına… Şimdi bu taş toprağa dönüşmüş olan kandan candan yeni kilimler, çergeler dokunmakta Pomakça  agıtlar yakılmaktadır.

 

   Eski Zağra’dan sonra ilerlemekte olan dehşet saçan Rus askerî birlikleri  ve Kazaklar öteki katliamlarını Rodoplarda pomaklarada  sürdürmüşlerdir. Filibe ile Pazarcık arasındaki Kırçma (Kriçim) vadisinde canavarlıklar geniş boyutlara ulaşmış, Türk köylerinin, Pomak evlerinin yağmalanması, yakılması olayları Pomak  halkını panik içinde göç yollarına düşürmüştür. Söz konusu vadide Rus askerleri ve Bulgarlar tarafından onbinlerce Pomak öldürüldüğünü, Pomak köylerinin yakılıp yerle bir edildiği ve sadece Pazarcık’ta 938 evin, caminin ve okulların tahrip edildiği bildirilmektedir. Köylerini, kasabalarını terk edenler İstanbul yolunu tutmuş ve göç yollarında soğuktan, açlıktan can vermişlerdir. Bir Alman demiryolu memuru, Kanlıdere olarak bilinmektedir. Onbinlerce Pomak da dogu Rodoplar’a, Müslüman kardeşleri yanına sığınmıştır. Canını kurtarmak için çırpınan Pomak  ahırlarındaki hayvanlarını da unutmamışlardır. Bölgedeki yaşlı Bulgarlardan edinilen bilgilere göre, Pomaklar  evlerini terk ederken, ahırlardaki hayvanları açlıktan ölmesin diye, bunları korulara, kırlara salıvermişlerdir.

 

Pazarcık’ın güneyindeki tepelerde soğuktan donan 400 kişilik göçmen Pomak  kafilesinin içinde hayatta kalabilmiş küçük bir kız çocuğunu cesetler arasında bulmuş ve kurtarmıştır. Kırçma (Kriçim) arazisinin kuzeybatısında Aydınköy (İsperihovo)-Yeniköy (Novo selo) yolunun yakınında bulunan tepeler arasındaki alçakta katledilen Pomak kanları dere gibi akmış ve bu yer günümüzde de Hasköy ve Mustafa Paşa bölgesi halkı da Rus askerlerinin canavarlıklarına maruz kalmış, birçok köy yerle bir olmuştur. Gelişen olaylar, Pomak çetelerinin oluşmasına ve Ruslara karşı savaşmasına , Pomak  Müslümanların direnişine sebep olmuş, geçici Rus idaresine boyun eğilmediği gibi, Rodoplar’ın Doğu Rumeli’ye bağlanması da kesinlikle kabul edilmemiştir. Böylece 1886 Türkiye-Bulgaristan Antlaşmasıyla  Kırcaali ve Rupçaz (Rupçoz) bölgleri Osmanlı Devleti sınırları içinde kalabilmiştir.

4 MART POMAK HALK TARİHİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR GÜNDÜR.

19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti artık sınırlarını koruma derdine düşer. Balkanlarda güç sahibi olmaya başlayan Ruslar, Türklerin ve Müslümanların Kafkaslardan, Kırımdan ve Balkanlardan sürülmesini istiyordu. Rusların eğittiği Slav milliyetçileri vasıtasıyla isyanlar çıkartıyor olaylar neticesinde Müslümanları ve Türkleri Anadolu’ya sürmek istiyordu.

2 Nisan 1876 da başlayan meşhur “Nisan İsyanı”  neticesinde Bulgarların devamlı kaşıdığı İslamiyet düşmanlığı Fransa’da Victor Hugo, İngiltere’de Oscar Wilde ve Rusya’da Panslavist Dostoyevski, Turgenyev gibi düşünür ve yazarların da kaleminde doruğa çıkarak taraftar topluyordu.  Bu yazar ve düşünürlerin yanında Avrupalı ve Rus bilgin, gazeteciler bu akımı Hıristiyan düşmanı, Osmanlı Balkanlardan atılmalıdır, havasına soktular. Bulgaristan’da ve Yunanistan’da Bulgar ve Yunan milliyetçileri tarafından organize edilen tüm olaylar Türklerin üzerine yıkılarak Türk düşmanlığı yaratılıyordu. Bunun neticesinde 1876 İstanbul’da(Tersane Antlaşması) toplanan Müstevli devletleri Bulgaristan’da iki muhtar(özerk) bölge kurdurularak Yunanistan’da(1829) olduğu gibi Bulgaristan’ın da bağımsızlığına giden yolu açmak istiyorlardı.
     Kırım Savaşlarıyla başlayan süreci Ruslar, Plevne Savaşıyla devam ettirirler. Kırım Tatarları yanında Tuna Boyları, Deli ormanlardaki Pomak ve Türkler yerlerinden sürdürülerek onların bir kısmının Anadolu’ya bir kısmını da Rodoplara ve Üsküp taraflarına göç ettirecektir. Rodoplarda var olan yoğun Pomak nüfusuyla şişen Müslüman ve Türk nüfus yanında %10 civarında olan Bulgarlar gelecek kuşkusuna düşerek bölgede birçok –isyanın-  çıkmasına neden olacaklardır.

 

Plevne Savaşı galibiyetiyle şımaran Rus birlikleri Bulgarlarında desteğiyle İstanbul önlerinde Yeşilköy’e kadar geleceklerdir. Pomak liderler, Rusların İstanbul yakınlarında Yeşilköy’ü işgal etmesi üzerine Rodoplarda bağımsız bir devlet kurmanın zamanı geldiğine hükmederler. Bulgar çetecilerin Batak ve Panagurişte de çıkardıkları isyanlar neticesinde geleceklerini karanlık gören Pomak liderler 3 Mart 1878 Ayastefonas antlaşmasının getirdiği ağır hükümleri bahane ederek bir gün sonra 4 Mart 1878 günü bölgede“Rodop Tımraşka Republika” (Rodop Pomak Cumhuriyeti) Cumhuriyet Hükümeti kuracaklardır. Büyük Bulgaristan hayallerini gerçekleştirmek isteyen Bulgarlar, Rodoplar da yaşayan Türk ve çoğunluğu Pomakların tepkisiyle karşılaştılar.   Eski Tuna vilayetinden başka Selanik ve Manastır vilayetleri ile Rodoplar ve Batı Trakya’yı içine alan bu topraklar üzerinde yaşayan 4 milyona yakın Müslüman-Türk nüfusu da Bulgarların boyunduruğu altına terk edilmeyi kabul etmiyorlardı.

Plevne Savaşı sonrası Balkan ordusunun Osmanlının aldığı kararla dağıtılması üzerine de, bu ordunun askerlerinin Rumelili olanlardan 5-6 bini Pomak Cumhuriyeti ordusuna katılacaktır.

Pomaklar kurdukları Cumhuriyet hükümetinde belirledikleri kurallarla(anayasa) Bulgar ve Rus silahlı kuvvetlerinin hükümet sınırları dışına çıkarılmasını, iç işlerinde muhtar, dış işlerinde Osmanlı idaresine bağlı olmak istiyorlardı.

3 Mart 1878’te Ayastefanos anlaşmasının Osmanlı Devletine imzalatılması Rodoplar ve Batı Trakya Türk Müslüman halkını derinden yaralamıştı. Bu anlaşmanın imzalanmasından yaklaşık 40 gün sonra 14 Nisan 1878 de Çirmen’den itibaren müstevli (idaresi altına alan) Rus birliklerine karşı Rodoplu ve Batı Trakyalı Türkler ve Pomaklar ilk silahlı direniş harekatını başlatmışlardı. Rus birlikleri ve Bulgar çeteciler nedense Rodop Dağlarında yaşayan Pomaklara diş geçiremiyordu. Rodop Pomaklarıyla baş edemeyen Rus ve Bulgarlara karşı başlayan bu direniş kısa zamanda, Balkan sıradağlarıyla Ege Denizi arasında kalan bölgede yaşayan bütün Türkleri ve Pomakları kapsayarak Rus ve Bulgar işgaline karşı silahlı ayaklanmaya dönüşmüştü. Kendiliğinden gelişen bu olaylar Bulgar ve Rusları şaşırtmıştı. Bunun üzerine 16 Mayıs 1878 tarihinde Rodop Türklerinin liderlerinden Ahmet Timirski (Ağa) (Tımraşlı), Abdullah Efendi, Hacı Halil Efendi, Hidayet Paşa ( Hidayet Paşa aslında Saint Clair adında bir İskoç asilzadesidir. Kırım Savaşıyla beraber Türklerle birlikte düşmana karşı savaşmış, ismini dahi Hidayete erme anlamında Hidayet olarak değiştirmiştir. Aynı zamanda Diplomat-yazar David Urguhard kurduğu Türk dostu ve Osmanlı İmparatorluğu yanlısı “Dış İşleri Komitesi” isimli derneğin kurucu üyesidir. Bu savaşta kurulan orduya silah bulmuş, yabancı devletlere gönderilen heyetlerde bulunmuş, bir Türk dostudur. Zaman –zaman aşırı milliyetçi Türkler ve Pomaklar tarafından suçlanmış ise de o görevini her zaman yerine getirmiştir.) ve Kara Yusuf Çavuş Sultanyeri kazasının Karatarla Köyünde 30 Rodoplu millet temsilcisi ve yaklaşık 100 Nahiye Müdürünün olurunu alarak Rodop Türk Hükümet Muvakkatesi’ni (geçici hükümetini) kurmuşlardır. Rodoplarda başlayan ve gittikçe gelişen bu spontane milli mücadele hareketinden endişelenen Ruslar, ayaklanan halkın maksatlarını öğrenmek istemektedirler. Bu nedenle onları yatıştırmak üzere Rus memurlarıyla birlikte İstanbul’dan Serasker Kapısı (Osmanlı Milli Savunma Bakanlığı) Hassa Meclisi azasından Sami Paşa ile Vasa Efendi bölgeye görevli olarak gönderilmiştir.     

Türk ve Pomak Milli Hareket Reisleri, Osmanlı idaresinden başka bir idare altına girmeyeceklerini ve Osmanlı toprağında Rus askeri bulundukça silahlarını bırakmayacaklarını açıkça belirtiyorlardı. Ama ne oluyordu. Ruslar Müslüman halktan topladığı silahları Bulgarlara vererek, onları Pomakların ve Türklerin üzerine salıyordu. Rusçuk’tan, Eski Zağra ve Filibe’ye kadar olan bölgede Müslümanları büyük bir mezalim ve işkenceye tabi tutuyordu. Namuslarıyla oynuyor ve köylerini ateşe veriyordu. Ayastefanos anlaşmasını imzalamalarına rağmen Filibe ve Hasköy’de katliamı durdurmadılar. Hatta daha ileriye giderek anlaşma ile bu bölgelerin kendilerine bırakıldığını iddia ederek halkın silahlarını teslim etmelerini istediler, ama halk silahlarını daha önceki olaydan ders çıkararak teslim etmedi. Hatta Filibe ve Hasköy’ün köylüleri silahlanarak dağlara çıktılar. Boşalan köylerin Bulgar Komitacıları tarafından işgâl edilmesi üzerine Çakınalı Hüseyin Ağa önderliğinde yaklaşık 500 kişi de direnişçilere destek vermek üzere dağlara çıktılar. Bu olaylar bahsettiğimiz gibi hep kendiliğinden oluşumlar olarak devam ediyordu. 14 Nisan 1878 tarihinde Çirmen’de Rus-Kazak birlikleri direnişçilere saldırdılar ve direnişçiler onları püskürttüler. Ruslar çevredeki birliklerinden destek alarak tekrar toplanıyorlardı. Fakat Pomak ve Türk çetecilerde bu kendiliğinden gelişen direniş hareketinde bölgedeki kontrolü ellerine geçirmişlerdi. Sultan Yeri kazasında şiddetli çarpışmalarda Türk ve Pomak güçleri egemenliği hep ellerinde tuttular. Direnişçilerin 35-40.000 civarında oldukları hesap ediliyordu.    

Ellerindeki mevcut silahları yanında Şipka savaşını kaybeden Osmanlı komutanı Süleyman Paşa askerlerinin silah ve cephanesi en büyük destekleri olmuştu. 35-40.000 civarındaki askerin ancak 15.000’inde silah bulunuyordu. Aslında bu asker sayısı 60.000’i geçebilirdi ama silah ve cephane bulunamıyordu. Bunun üzerine İskoç asıllı Hidayet paşa silah ve cephane bulması için İngilizlerle görüşmüştü. Ne yazıktır ki Osmanlıdan bekledikleri desteği bulamayan Pomaklar İngilizlerden de destek göremeyerek hüsrana uğrayacaktır.  Bu olumsuzluklara rağmen böyle bir direniş ile karşılaşacağını ummayan Rus askerleri doğa şartları yüzünden bölgede savaşmak istemiyordu. Bunun üzerine Ruslar, Bulgar ve Yunan ahalinin desteğini alabilmek için ne isterlerse yapabileceklerini ve -ne bulurlarsa onların olacağı- sözü verilerek Pomak ve Türklerin üzerine saldırttılar.
    Mayıs 1878 sonlarında direnişçiler, Hidayet Paşa tarafından Selanik konsolosu vasıtasıyla İngiltere Kraliçesine bir mektup yazarak silah ve mühimmat yardımı yapılmasını tekrar istediler. Ayrıca kendilerinin İngiltere tarafından himaye edilmesini, yapılacak olan yeni anlaşmada topraklarının Ruslara ve Bulgarlara bırakılmamasını, aksi takdirde büyük bir katliam yaşanacağını dile getirerek, kendilerine iki tabur asker gönderilmesini talep etmişlerse de, hiçbir istekleri Osmanlıdan sonra İngiltere tarafından da yerine getirilmemiştir.

17 Temmuz’da büyük devletlerin temsilcileri, İstanbul’daki İngiliz büyükelçiliğinde toplandılar. Berlin kongresi kararlarına dayanarak Rodoplara gönderilecek komisyona katılacak ülkeleri tespit ettiler. Komisyonda İngiliz, Fransız, Alman, Avusturya, Rusya, İtalya ve Osmanlı temsilcileri bulunacaktı. Rus komisyon üyesi işin başında çekincesini koyarak üyelerin Rusların işgâli altındaki yerlerin dışında kalanları incelemeye alınabileceği şerhini koyması ile iş baştan sekteye uğramışsa da, diğer üyelerin ağırlığını koymaları üzerine Ruslar ısrarlarından vazgeçtiler. Müslümanların komisyona yaptığı şikayetlerin de abartılı olduğu görülmez. Heyet tarafından seçilen 80 köyün 20 sinde yapılan incelemede nasıl bir katliam yapıldığı, yangınlar çıkartıldığı ve yağmalar yapıldığı kayıtları tutulur. Burada yaşayanlara insani yardım yapılması çağrısında bulunulmaya karar verilir. Komisyon raporunu yazdığında Berlin kongresi dağılır. Alınması istenen tedbirlerin maalesef hiçbiri alınamaz. Rus ve Bulgar mezalimine karşı canları pahasına mücadele veren Rodop Pomakları, raporda belirtilmesine rağmen bu insanlar açlık, hastalık ve soğuktan ölmek üzere kaderleriyle baş başa bırakılırlar. Rusların baskısından bunalan Avrupa devletleri, can derdinde olan Osmanlının da suskunluğunu koruması üzerine Rodop Pomaklarının ağzına bir kaşık bal süreceklerdir.

26 Nisan 1879 “Şarki Rumeli Nizamnamesi” taslağı Osmanlı Devleti, Almanya, Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya tarafından imzalanır. Vilayetin başına bir yabancı vali atanması ilk şarttır. Aleko Paşa vali olarak atanarak, “Şark-i Rumeli Vilayeti”resmen 17 Mayıs 1879 yılında kurulur. Büyük Bulgaristan sınırlarının küçüldüğünü gören Rusya ve Avrupa devletleri, Rodop Tımraşka Republika’yı desteklemeyenler bu kararı almışlardır. Kurulan bu ”Şark-i Rumeli Vilayeti” aslında cumhuriyetçileri susturmak için kurulmuş bir paravan hükümet olur. Osmanlı müstevli devletlerden çekindiği için böyle olmasını istiyordu. Osmanlının derdi kaybolan Rumeli ve imparatorluk topraklarından vazgeçmiş, korkusu artık İstanbul’un elinden gitmesi olmuştur. Diğer taraftan da Bulgarların Ege Denizine inmesinin önünün içten içe kesilmesini istiyordu. Bu yeni yönetim vilayet şekline sokularak tekrar Osmanlıya bağlanır. Büyük çapta hüsrana uğrayan Pomaklar buna da razı olurlar. Bulgarlar tarafından şartlı olarak atanması sağlanan Aleko Paşanın daha sonraları Rus kumandanı ile işbirliği yapması üzerine bölge yavaş -yavaş Bulgar nüfusuna girmeye başlayacaktır. Aleko Paşa görev süresini doldurunca Vilayet Müsteşarı Gavril Efendi vezir rütbesi ile vali tayin edilir.

    Bu süre sonra milislerin desteğine güvenen Liberal Partisinin 18 Eylül 1885’te yaptığı bir hükümet darbesi ile tutuklanarak Şarki Rumeli Vilayeti Bulgaristan’la birleştirilir. 13 Haziran 1878 Berlin kongresinde Balkanlar ve Batı Trakya’nın Kuzey hududunda Şarki Rumeli Vilayetinin kurulmasını istemeyerek kabul eden Pomaklar büyük bir hüsrana uğruyordu. Tımraş Cumhuriyeti sınırları dahilinde, Filibe, Pazarcık, Zagra-i Atik, Hasköy, İslimye ve Bergos Sancaklarına tabi 28 kaza ve bunlara bağlı yaklaşık 1300 köyden oluşuyordu. Osmanlı, böyle bir hükümet kurulmasının Avrupa devletleri ve Rusya’ya karşı zor olacağını görerek deklarasyonla “Şark-i Rumeli Vilayeti” kurulmuştur diyerek aslında kendi vatandaşlarını avutmuştu. Ama Rodoplu Türkler, 18 Eylül 1885’te Vilayetin tekrar işgâl edilmesi üzerine yeniden ayaklandılar. Bu ayaklanma ve Bulgarlara karşı olan isyanlar 1912 Balkan Savaşlarında Anadolu’ya göç etmelerine kadar devam edecektir. isyanlar çıkartıyor olaylar neticesinde Müslümanları ve Türkleri Anadolu’ya sürmek istiyordu.

Derleme

 

BİGAMIZ Nazmiye-Engin GÜRSU

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.