Erdoğan 2011 yılında PKKʹlılara yönelik ramazan ayında operasyon yapılmaz dedi!
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
27.07.2014 - 22:12, Güncelleme:
27.07.2014 - 22:12 3629+ kez okundu.
Erdoğan 2011 yılında PKKʹlılara yönelik ramazan ayında operasyon yapılmaz dedi!
Eski işleri bakanı idris Naim Şahin adliye önünde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yaşananları Hukuk garabeti olarak yorumlayan Şahin, polislerin kanunlara aykırı bir şekilde hukusuz olarak gözaltında tutulduklarını vurguladı. Yaşananaların bir intikam alam, şahsi tatmin olarak nitelendiren, Şahin "bu davanın adının Kaç İsmail kaç" davasıdır. dedi.
YAŞANANLAR GİZLİ BİR DAVANIN ÖN BÖLÜMÜ
Eski Bakan Şahin, “22 Temmuz salı günün gecesi sahur vaktinden itibaren evlerinden alınıp seher vakti kendi görev yaptıkları İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün sorgu odalarına toplanan sayıları yüzden fazla değişik rütbelerde görevlerdeki emniyet mensuplarımızla ilgili bir davanın gizli ve ön bölümü devam etmektedir.
KANUNLARA RAĞMEN 6 GÜNDÜR SONUÇLANDIRILAMADI
Şahin, “Salı gününün gecesinden şuan bulunduğumuz iftar sofrasına kadar bu davaya ilişkin gözaltı işlemlerinin bitmediğini az önce tekrar öğrenmiş olduk. İlgili avukatlardan ve basın mensuplarından, aile mensuplarından aldığımız bilgiye göre Salı çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar 6. Günün sonunda bir gözaltı işleminin kanunlara rağmen sonuçlanmadığını görmekteyiz.” Bakan Şahin, “Bir ülkenin en önemli özelliklerinden birisi en temel özelliği adalet anlayışının hakim olmasıdır. Ve herkese adil bir şekilde uygulanmasıdır. Objektif hukuk kurallarının hakim olmasıdır. Kısacası hukuk devleti olması lazımdır. Hukukumuza göre ki hukukumuza göre başta Anayasamıza göre kanunladır. Diğer ikincil mevzuattır. Şuanda hükümetimiz yöneten hükümetin sahip olduğu meclis gurubunun oylarıyla kabul edilen TCK’NIN kanunlarına göre birden fazla kişinin işlediği suçlarda gözaltı süresi ilgili savcının takdirine bağlı olarak bir gün daha uzatılabilir yetmezse 1 gün daha uzatılabilir yetmezse 1 gün daha 4 güne kadar uzatılabilir. Bunu ben dedemin hatırasından söylemiyorum. önünde TCK yazan CMUK yazan kanunun 91. Maddesinden söylüyorum. Bu maddeye göre bu tür iddialarda en fazla gözaltı süresi 4 gündür. Bu süre 44 saat önce dolmuştur. Bu süre içinde işlem yapılamayan herkes hürriyeti engellenen özgürlüğü engellenen kişi konumundadır. Bir kısmım emniyet mensubu değerli arkadaşlarımız tutuklanamışlardır. Fakat diğerleri için işlem geliştiremeyen bir uygulama ile karşı karşıyız. Ve Türkiye hiç yaşamadıklarından birini daha yaşıyor. Bir ayıbı daha yaşıyor. TCK’DA 109. maddesinde cezası düzenlenmiş olan hürriyeti engelleme alıkoyma suçu 4*4 ne derseniz deyin hangi rakamla ifade ederseniz edin suç işlenmektedir.”
BEĞENİLMEYEN HAKİM, SAVCI DEĞİŞTİRİLDİ
Suç yerinin önünde bulunulan adliye olduğunu vurgulayan Şahin, “Bir kişinin suç işlemişliği veya işlememişliği sahip olduğu ünvana göre değişmez ne yazık ki ülkemizde bu gerçekte zaman zaman sapmaları görmekteyiz. Birileri suç işlerse çalmakla itham edilirse hepimiz burada bulunan herkes hakimi seçme hakkı olmadan mahkemesini seçme hakkı olmadan gerçeği de budur. Doğal hakim ilkesi gereği yargının karşısına çıkar. Ama ne yazık ki aksi örneklerine de bu ülke de ileri demokrasinin olduğu bu ülkede gücün hukuku değil hukukun gücü dediğimiz bu ülkede örnekleri de görmekteyiz hakimini beğenmeye süpheliler vardır. Bu ülkede beğenilmeyen hakimin savcının değiştirildiği bir sarayın önündeyiz. Ne yazık ki bu ülkede hakim değiştirmek ile iş bitmemiş, savcı değiştirilmiş. Kanun beğenmeyenler, kanunları değişmiştir bu ülkede. Mahkeme değiştirilmiş, mahkemelerde kaldırılmış sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış. Sulh ceza hakimliklerine dönüştürülüvermiştri.”
HUKUK ADINA GARABETLER YAŞIYORUZ
Sulh ceza mahkemelerinin davul zurna ile haber verilerek kurulduğunu hatırlatan Şahin, “İlan vererek haberler vererek ‘kuruyoruz kurduk’ 3 gün sonra 3 Temmuz da kurulan ilk sulh ceza mahkemesinde üzerinde ilk icraatta başlamıştı ve devam etmektedir. Fakat ilk olduğu için biraz acemilik çekilmektedir. Ve zaman ayarlayamama gibi bir acemilik hazırlıkları tamamlayamama gibi bir sıkıntının yaşandığını görmekteyiz. Aldığımız duyumlara göre sadece adı soyadı yazılı emniyet mensubu polislerimiz baba adı ana adı, adı, soyadı ile günlerdir gözaltında tutulu vaziyettedir. Hukuk adına bir garabeti yaşamaktayız.”
MESELE KALP TUTULMASI MESELESİDİR
Bakan Şahin, “Yaşanan bu durum ne mahkemedeki hakimin suçudur. Ne de onun yanında görev yapan polisin suçudur. Ne de birbirlerini alıp daha dün beraber omuz omuza birlikte görev yaptığı arkadaşlarını alması emredilmediği tutulmaları emredildiği için hatta keleplerin yönü tayin edilerek emirler verildiği için onları alıp getirilen bugünün görevlisi emniyet görevlisi polis arkadaşların bir suçunun olduğunu düşünmemekteyim. Besele bir bakış açısı, bir anlayış, mesele yönetim meselesidir. Mesele devleti kurumlarıyla kurallarıyla özümseme ve etmeme edememe meselesidir. Devletçi değilim diyerek devleti örseleme meselesidir. Mesele sıkıştığı zaman devletin imkanlarını kullanarak şahsi emelleri şahsi duygularını tatmin etme meselesidir. Zaafiyetidir. Bir köşeden baktığınızda milletimizin, bir köşeden baktımızda devletimizin meselesidir.Daha açık daha yakın bir köşeden baktığınızda bir zamanlar benimde içinde bulunduğum, görev yaptığım onurla görev yaptığım her dakikasının her yerde hesabını vereceğim hükümetin meselesidir. Mesele kuvvetler ayrılığına saygı duyma meselesidir. Mesele devletin organları yasama yürütme yargı olarak kabul etme edemem meselesidir. Bir hazımsılık meselesidir. Ve mesele ne yazık ki bir aşiret mantığı bir kabile mantığı ile büyük imparatorluğun devamı olan bu devleti dar bir akılla yürütme meselesidir. Mesele sadece akıl tutulmasıyla değil ne yazık ki bir kalp tutulması ile da bu memleketi idare etme çabasından ibarettir.
Bakan olma sürecini anlatan Şahin, KCK'nın yapılanmasını anlattı.Şahin, "Sizlerle bunu paylaşmak istiyorum yine bir ramazan ayı tarih bundan 3 yıl önce 2011 yılı doğal olarak ramazan 30 gün sonrası yani yarın bayram yapacaz. Asıl konuya geliyorum. Ülkede bölücü terör örgütü ve onun işbirlikçi diğer örgütler onun sivil uzantıları, siyasal uzantıları bir ahtapot bu devleti tehdit etmeye yeltenmiş bu milleti rahatsız etme küstahlığına düşmüş. Hatta daha öteye gitmiş Bu devletin milletin saygıdeğer milletin saygıdeğer hükümeti içi 2011 yılında bu hükümete diz çoktüreceğiz deme küstahlığını ortaya koymuş. Daha da öteye gitmiş kişiselleştirmiş bugünde başbakanımız olan kişiye başbakana diz çöktüreceğiz deme zehrini kusmuş dönem o dönemdi 2011 yılı. Ve KCK denenen yapı şehirlere inmişti İstanbul, Ankara, İzmir Adana’nın ötesi her yer yurt dışı bağlantıları ile birlikte bir ahtapot gibi ülkeyi sarma durumuna gelmişti. Bunun somut örneği Ilgaz dağında sayın başbakanı ve onu korumakla görev yapan değerli arkadaşlarımızın bir ekibin birilerinin şehit gazi olması hadisesiydi. Yer Ilgaz dağıydı. Ve teveccüh gösterildi. Talebim olmamıştı. Takdir edildi. 6 Temmuz günü olarak işleri bakanı olarak görev almıştım. Ülkenin bu sıkıntılı ve sancılı günlerinde Bugün bir kısmı içerde bulunan değerli arkadaşlarımız ve yüzlercesiyle, binlercesiyle ve on binlercesiyle, jandarmasıyla, silahlı kuvvetler mensuplarıyla birlikte bir iç güvenlik çalışmasını yapmak durumundaydık. Alanda eli silahlı saldırganlarla mücadele ederken özellikle kırsalda diğer taraftan yer altı örgütlenmesi olan örgütlerin bütün delilleri tespit edilmiş dosyalarıyla birlikte yargı önüne çıkarmak durumundaydık."
BAŞBAKAN RAMAZAN AYINDA PKK'YA OPERASYONA İZİN VERMEMİŞTİ
"KCK operasyonları denilen operasyonlarını başlatmak durumundaydık" diyen ŞAHİN, "Ağustos 2011 tarihinde. Ben o günde sayın başbakanımızla konuyu değerlenlendirip görüştüğümde kendilerinin şu son derece insani olduğunu kabul etmek durumunda olduğumuz ve benimde o gün için insani bulduğum bir yaklaşımını paylaşmıştım. Bu ay ramazan ayıdır. Bu ay haram ayıdır demişti. Bunu ikili görüşmemizde dinlemiştim. Ülkeyi bölmek isteyen bu teşkilata, örgüte ve örgütlere karşı ramazan ayı haram ayıdır. Adli operasyon yapılmaz yaklaşımı birazcık garip gelsede ben bunu kendi aklımda ve gönlümde makullleştirmeye çalışmıştım. Ve kimseylede paylaşmamıştım. Ancak sayın başbakanımız aynı ramazan ayı içersinde yani üç sene önceki ramazan ayı içinde bu düşüncesini ve hissiyatını 'haram aylar, operasyon yapılmaz' diyerek kamuoyumuzla paylaşmıştı. Şimdi bu ülkeyi bölmek isteyen ve bunun için binlerce insanımızın kanına giren tabiatı yok eden, imamı öldüren, bebeği katleden hatta Hakkari'de hayvanları terörde kullanıp onların ölümüne neden olan insafsız, vicdansız hatta dinsiz imansız. Oruç tutmadan iftar yapan, abdest almadan namaz kılan sahte Cuma namazları kılma teatral programlarını gündeme koyan KCK, PKK, DHKP-C operasyonları için 2011 yılının ramazan ayı haram ayı olarak kabul edliyorda, ki buda islami bir gerçek değildir. İslam öncesi cahiliye döneminin bir gerçeğidir. Ramazan ayı da haram aylardan değildir. 2011'de KCK VE PKK'ya haram ayı diyen anlayış, ki o gün saygı duyduk. Ve biz 1 Eylül'den itibaren adli KCK operasyonlarını başlattık. Bugün bu ramazan da ne oluyorda? Neden oluyorda bayrama bir hafta kala, ramazan ayının son 9 gününde daha önce PKK'ya, hırsıza, yolsuza göz açtırmayan bu devletin varlığını ve birliğini korumak için şahadet şerbetini içmekte gözünü kırpmayan kahraman cefakar kardeşlerime benim onurla görev yaptığım o insanlara yönelik bu acelecilik, bu ramazan uygulaması, PKK ve KCK'ya reva görülmeyen bu uygulamadaki acüllüğün ne olduğunun ben fert olarak açıklanmasını istiyorum."
BU NE CASUSLUK NE DE SAHTE EVRAK YARGILAMASIDIR
Bakan Şahin, "Kanuna rağmen engellenen özgürlükler ve yürüyen hukuki sürece sabırsızlık gösterilip 'bak gör neler olacak, daha neler var' diyerek müdahil olmak hiç doğru birşey değil. Bunu herhangi bir vatandaşımız tecrübesizliğine binaen yapabilir hoşgörürüz. Ama bu ülkenin tamamını yönetmek sorumluluğunda olan kişilerin bizim ve bizim üstlerimizin gözaltında ki kişilere yönelik 'bak orada neler var' diyerek sabırsızlık göstermesi ve taraflılığını ifade etmesi doğru bie davranış değil. Hele ki içerden bir arkadaşımızın '25 cüzümü okudum. 5 cüzüm kaldı. Annem için hatim indiriyordum. O beş taneyi benden sonra okusunlar' diyerek yaptığı vasiyete sabırsızlık gösterip bu aziz mübarek günde bu ülkenin yönetim sorumluluğunu taşıyan kişinin 'içeride çok vaktin olacak. Dışardakine ne görev veriyosun' deme talihsizliğini tarih affetmeyecektir. Belki herşey unıtılacak ama bu unutulmayacaktır. Bu açıklamayı kim yaparsa yapsın özür dilemsi gerekir. Bu yargılama sıkıntılı bir yargılama. burada yargılamanın gerçek nedeni ne dinlemedir ne casusuk. Ne de sahte evraktır. Eğer bir casusluk varsa aylardır bu beklenmez peygamber tefrikası gibi. Gereği yapılır. Bir sahte evrak varsa evrak ortadır gereği yapılır."
Eski bakan Şahin, "Meydanlarda hukuka yönelik konularda açıklamalar yaparak bir takım kirli havuzlardan devşirilmiş medya üzerinden ısmarlama yayınlar yaparak ve yaptırarak, demokrasinin dördüncü ayağı medyayı da bir şekilde kontrol altına alarak o ayağı da kangren bir ayak olarak yaşatarak hukuk işlemez. Hukukun işlmediği bir ülkede devlet işlemez. Devletin işlemediği bir ülkede millet huzur ve güven içinde olamaz. Bütün değerlerin temeli millettir. Devlet milletin yegane değeri ve varlığıdır. Hukukta onun işleyiş tarzını belirler. Biz millete karşı devlet, devlete karşı millet savunucusu olmadık olmayız. Bu ete karşı tırnağı, tırnağa karşı eti savunmak gibi bir talihsizliktir. Biz hem devletçi hem milletçiyiz. Hem hukuktan yanayız hem adaletten yanayız. Bunların hepsi birer değer ve gerekliliktir."
Eski Bakan, "Asıl gerçek bu içerde ki kahraman arkadaşalrımızın yaptığı iş şudur. Bu ülkede hukuku herkese uygulamaktır. Vatanın bölünmezliğine karşı oluşan herşeye müdahil olmaktır. Bütün terör örgütleriyle, din eksenli olanlar dahil adında tehvid, selam, hizbullah olanlar dahil insanı öldüren varana millete ihanet eden hepsine karşı kahramanca mücadele etmiş olmalarıdır. Bu ülkede uyuşturucu, kaçakçılık, mafya, gasp, hırsızlık, kalpazanlık dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, fesadın ötesinde fesada ihale karıştırma dahil kimden nereden gelirse gelsin her türlü suça ve suçluya karşı adamca, medenice görev yapmış olmalarıdır. Bu noktada birilerine hukukun yüzü görünmüş olmasıdır. Birilerinin o yüzden rahatsız olmasıdır. Soruyorum bu adalet sarayındaki mahkemeler ve hakimler 17 Aralık günü güvenilmezdi de peki 22 Temmuz da Yurt Atayün, Ömer Köse ve diğerleri için güveniliyor mu? Kendi yakınlarını güvenmediğin adalete bugün bu ana kuzularını, vatan evlatlarını bu delikanlıları nasıl güveniyorsun onun bir cevabını ver bakalım."
İSTANBUL'DA HÂKİMLER VAR
Bakan Şahin, "Madem ki burası güvenilir bir yer. Biz güveniyoruz yanlız. Arkadaşlarımda güveniyor. Bende milletvekilliğini bıraktığım gün geleceğim buraya istanbul Belediyesinden kalmış yarım dosyalarım, belkide Oslo ve İmralı'dan dolayı açılacak yeni dosyalarım için geleceğim buraya. Ben güveniyorum. Sadece Berlin'de sadece Roma'da hakimler yok. İstanbul'da da hakimler var demeye biz devam ediyoruz. Biz hakim seçmememiz gerektiğine inanıyoruz. Doktor seçilebilir hakim seçilmez evrensel hukukta. Suç nerede oluşmuşsa onun hakimi bakar o olaya. Ama siz 2013'ün sonunda bundan saparsanız, 2014'ün haziran'ında yapacağınız her uygulama tartışılır. Bundan sonra herkesin yargılması bu ülkede tartışılır. Birilerine adı Rıza diye rıza gösteremediğini öbürüne rıza gösteremezssin."
Bakan Şahin sözlerine şçyle devam etti: "Yargının da yürütmenin egemenliği alınma gayretlerinin yaşandığı bir dönemdeyiz. niçin buradayız sadece içerideki Kahraman arkadaşlarıma moral ve ailelerine ,Anne babalarına eşlerine kardeşlerine insani olarak destek vermek için burada değilim. Bir itirazı da gündeme getirmek içinde buradayız. Biliyorum ve inanıyorum ki, aldığım duyumlar ve bilgiler itibariyle bu yargılamayı, buna benzer yargılamamaları yürüten değerli savcılarımıza, hakimlerimizebir kuşatma var yürütme tarafından. Erişiliyor bir şekilde dolaylı veya doğrudan olarak. 'Koş İsmail Koş', 'Kaç İsmail kaçdır' bu davanın adı artık. Kuryeler dolanıyor bu davada. Benim kuryem yok, sizin kuryeniz yok. Ama bu arkadaşlarımız için kuryeler geliyor. Galiba bu enteresan tevafuk diyeyim, Hz. ismail kurban edilecek bir peygamberimizin ismiydi. Hani "Koş İsmail Koş' değilde, 'Koç İsmail Koç' oldu. Davanın kod adıda galiba 'Koç İsmail' davası.
İtirazım şudur; Hakim ve savcılarımız burada maalesef hukuk devleti, ileri demokratik bir ülkede bir takım telkinlerle, beklentilerle baskı altına alınmak istenmektedirler. Sadece ailer mağdur değil, bizler üzüntülü değil, milletimiz şaşkın ve üzgün değil. Ne yazık ki hakim ve savcılarımız da bağımsız, özgür, rahat vicdanının sesine hukukun ilkelerine uygun yargılama yapma hakkı ihlal edilmek isteniyor. Ama ben bir hukukçu olarak bütün hukukçu arkadaşlarıma hep inandım ve bir kez daha inancımı itiraf ediyorum. Onlar kararlarını verirken Türk milleti adına veriyorlar,vicdanlarına danışarak,hukukun temel ilkelerine inanarak ve dikkate alarak veriyorlar. İnanıyorum ki, Türk milleti adına verdikleri ve verecekleri kararlarda bu milletin değerleri olan, başta dini, ahlakı, ortak vicdanı töresi, vatan bölümmezliği, millet birliği, devlet yüceliği gibi değerleri ve kavramları hep dikkate alarak kararlarını vereceklerdir.
Nitekim Kur'an hatmini tamamlamayan arkadaşımız içeride tamalayacağı işaret edildiği halde, adaletin, takdirin gereği her halde hatmini psikolojisi müsaitse bugün tamamlamıştır İnşallah. Diğer arkadaşlarımızda en kısa zamanda bu hukuksuzluktan, tutsaklıktan, ki iki gündür tutsaktırlar, gözaltı değil tutsaklıktır kurtulacaktır. Ben inanıyorum ki o arkadaşlarımız o kadar çok vatansever ki, teslim olmaya bilirlerdir. Her birinin silahı vardı. Karşı koya bilirlerdi. Asla zerre kadar bunu düşünmediler. Kendilerini almaya gelen arkadaşlara bahçelerinin kapılarını açtılar. Annelerinin, eşlerinin elleriyle devletin adeletine uğurlandılar. Hayat bu. Bir gün birilerini hukukun önüne götürürsünüz. Diğer gün sizi götürürler. Haklıysa söylenecek hiç bir söz yoktur. Ama bir kin duygusu, bir in tutkusuyla, bir öç alma duygusuyla bunlar yapılıyorsa ki bugün mahşeri vicdan bu kanaattedir. Bakmayın seslerin çıkmadığına,ekranların sustuğuna. Hepsi korku, baskı altında. Tarih hiç kimse konuşmasa da kendi yazısını yazar. Fakat gün gelir bizim içinde heyhat demek çok doğru olmaz.
Gün sağduyu günü, samimiyet, birlikte olmak, herşeyde rağmen devlete sevgiyi, millete sadakati yaşama ve yaşatma günü. Gün her şeye rağmen Ramazan'ın son bayramın ilk akşamı. Biz bu bayrama böyle giriyoruz. 2014 yılında milletçe bayramı böyle yaşayacağız. Yaşıyoruz ama onurlu bir şekilde yaşıyoruz. Hırsızlık, ahlaksızlık, yolsuzluk değil suçlama. Suçlama eczacıya dükkanında ilaç var suçlaması, polise dinleme, evrak, DKPC üyesini niye dinledin suçlaması.
Ne yazık ki yeni Türkiyemiz bu. Eski Türkiye'yi özlüyoruz galiba. İnsanın akşamım şu saatinde diyeceği geliyor ki, 'Ey adalet, nerdesin. İftarımızda bir parça senden tadalım.' Bu arkadaşlarımız, onların arkadaşları, bu ülkede çok ciddi tehlikeleri bertaraf etmiş arkadaşlar. En az iki defa belki daha da fazlasıyla bu ülkenin Başbakanına yakın yıllarda tasarlanmış suikastları önleyen arkadaşlar. İnsan şu saatte demek istiyor ki 'Ey vefa nerdesin. Yarın sabah seninle bayram kahvaltısında buluşsak. Demek istiyorum ki 'Galiba biz biraz gurbetteyiz, galiba biz biraz gafletteyiz.' İçini basillerin doldurduğu havuz safasından çıkmış ikindi uykusundayız galiba. İnşallah akşam olmadan güneş batmadan uyanacağız ve yine yeniden birlikte Türkiye diyeceğiz. Halkımız, milletimiz için güvenlik diyeceğiz. Adı yurt olan, bir kardeşinin adı Vatan olan,diğerinin adı Anadolu olan aslanlarla birlikte bu ülke nice başarılı günler yaşayacak.
Ben içerideki eli kanlılara karşı deli kanlıca mücadele edenlerimizin yakınlarına geçmiş olsun diyorum töre gereği olarak. Sabr sükunet diliyorum. Sizin asalet ve vakarınıza bugün bu akşamda görerek inanıyorum. her şeye rağmen yarın bayram. Milletimizin bayramı kutlu olsun. Ama düşünmek mecburiyetindeyiz. Hakikaten ülke, devlet, hakim,savcı bizim. Biz biz diyerek, sen ben demeyerek İnşallah yola devam edecez. "
Eski işleri bakanı idris Naim Şahin adliye önünde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yaşananları Hukuk garabeti olarak yorumlayan Şahin, polislerin kanunlara aykırı bir şekilde hukusuz olarak gözaltında tutulduklarını vurguladı. Yaşananaların bir intikam alam, şahsi tatmin olarak nitelendiren, Şahin "bu davanın adının Kaç İsmail kaç" davasıdır. dedi.
YAŞANANLAR GİZLİ BİR DAVANIN ÖN BÖLÜMÜ
Eski Bakan Şahin, “22 Temmuz salı günün gecesi sahur vaktinden itibaren evlerinden alınıp seher vakti kendi görev yaptıkları İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün sorgu odalarına toplanan sayıları yüzden fazla değişik rütbelerde görevlerdeki emniyet mensuplarımızla ilgili bir davanın gizli ve ön bölümü devam etmektedir.
KANUNLARA RAĞMEN 6 GÜNDÜR SONUÇLANDIRILAMADI
Şahin, “Salı gününün gecesinden şuan bulunduğumuz iftar sofrasına kadar bu davaya ilişkin gözaltı işlemlerinin bitmediğini az önce tekrar öğrenmiş olduk. İlgili avukatlardan ve basın mensuplarından, aile mensuplarından aldığımız bilgiye göre Salı çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar 6. Günün sonunda bir gözaltı işleminin kanunlara rağmen sonuçlanmadığını görmekteyiz.” Bakan Şahin, “Bir ülkenin en önemli özelliklerinden birisi en temel özelliği adalet anlayışının hakim olmasıdır. Ve herkese adil bir şekilde uygulanmasıdır. Objektif hukuk kurallarının hakim olmasıdır. Kısacası hukuk devleti olması lazımdır. Hukukumuza göre ki hukukumuza göre başta Anayasamıza göre kanunladır. Diğer ikincil mevzuattır. Şuanda hükümetimiz yöneten hükümetin sahip olduğu meclis gurubunun oylarıyla kabul edilen TCK’NIN kanunlarına göre birden fazla kişinin işlediği suçlarda gözaltı süresi ilgili savcının takdirine bağlı olarak bir gün daha uzatılabilir yetmezse 1 gün daha uzatılabilir yetmezse 1 gün daha 4 güne kadar uzatılabilir. Bunu ben dedemin hatırasından söylemiyorum. önünde TCK yazan CMUK yazan kanunun 91. Maddesinden söylüyorum. Bu maddeye göre bu tür iddialarda en fazla gözaltı süresi 4 gündür. Bu süre 44 saat önce dolmuştur. Bu süre içinde işlem yapılamayan herkes hürriyeti engellenen özgürlüğü engellenen kişi konumundadır. Bir kısmım emniyet mensubu değerli arkadaşlarımız tutuklanamışlardır. Fakat diğerleri için işlem geliştiremeyen bir uygulama ile karşı karşıyız. Ve Türkiye hiç yaşamadıklarından birini daha yaşıyor. Bir ayıbı daha yaşıyor. TCK’DA 109. maddesinde cezası düzenlenmiş olan hürriyeti engelleme alıkoyma suçu 4*4 ne derseniz deyin hangi rakamla ifade ederseniz edin suç işlenmektedir.”
BEĞENİLMEYEN HAKİM, SAVCI DEĞİŞTİRİLDİ
Suç yerinin önünde bulunulan adliye olduğunu vurgulayan Şahin, “Bir kişinin suç işlemişliği veya işlememişliği sahip olduğu ünvana göre değişmez ne yazık ki ülkemizde bu gerçekte zaman zaman sapmaları görmekteyiz. Birileri suç işlerse çalmakla itham edilirse hepimiz burada bulunan herkes hakimi seçme hakkı olmadan mahkemesini seçme hakkı olmadan gerçeği de budur. Doğal hakim ilkesi gereği yargının karşısına çıkar. Ama ne yazık ki aksi örneklerine de bu ülke de ileri demokrasinin olduğu bu ülkede gücün hukuku değil hukukun gücü dediğimiz bu ülkede örnekleri de görmekteyiz hakimini beğenmeye süpheliler vardır. Bu ülkede beğenilmeyen hakimin savcının değiştirildiği bir sarayın önündeyiz. Ne yazık ki bu ülkede hakim değiştirmek ile iş bitmemiş, savcı değiştirilmiş. Kanun beğenmeyenler, kanunları değişmiştir bu ülkede. Mahkeme değiştirilmiş, mahkemelerde kaldırılmış sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış. Sulh ceza hakimliklerine dönüştürülüvermiştri.”
HUKUK ADINA GARABETLER YAŞIYORUZ
Sulh ceza mahkemelerinin davul zurna ile haber verilerek kurulduğunu hatırlatan Şahin, “İlan vererek haberler vererek ‘kuruyoruz kurduk’ 3 gün sonra 3 Temmuz da kurulan ilk sulh ceza mahkemesinde üzerinde ilk icraatta başlamıştı ve devam etmektedir. Fakat ilk olduğu için biraz acemilik çekilmektedir. Ve zaman ayarlayamama gibi bir acemilik hazırlıkları tamamlayamama gibi bir sıkıntının yaşandığını görmekteyiz. Aldığımız duyumlara göre sadece adı soyadı yazılı emniyet mensubu polislerimiz baba adı ana adı, adı, soyadı ile günlerdir gözaltında tutulu vaziyettedir. Hukuk adına bir garabeti yaşamaktayız.”
MESELE KALP TUTULMASI MESELESİDİR
Bakan Şahin, “Yaşanan bu durum ne mahkemedeki hakimin suçudur. Ne de onun yanında görev yapan polisin suçudur. Ne de birbirlerini alıp daha dün beraber omuz omuza birlikte görev yaptığı arkadaşlarını alması emredilmediği tutulmaları emredildiği için hatta keleplerin yönü tayin edilerek emirler verildiği için onları alıp getirilen bugünün görevlisi emniyet görevlisi polis arkadaşların bir suçunun olduğunu düşünmemekteyim. Besele bir bakış açısı, bir anlayış, mesele yönetim meselesidir. Mesele devleti kurumlarıyla kurallarıyla özümseme ve etmeme edememe meselesidir. Devletçi değilim diyerek devleti örseleme meselesidir. Mesele sıkıştığı zaman devletin imkanlarını kullanarak şahsi emelleri şahsi duygularını tatmin etme meselesidir. Zaafiyetidir. Bir köşeden baktığınızda milletimizin, bir köşeden baktımızda devletimizin meselesidir.Daha açık daha yakın bir köşeden baktığınızda bir zamanlar benimde içinde bulunduğum, görev yaptığım onurla görev yaptığım her dakikasının her yerde hesabını vereceğim hükümetin meselesidir. Mesele kuvvetler ayrılığına saygı duyma meselesidir. Mesele devletin organları yasama yürütme yargı olarak kabul etme edemem meselesidir. Bir hazımsılık meselesidir. Ve mesele ne yazık ki bir aşiret mantığı bir kabile mantığı ile büyük imparatorluğun devamı olan bu devleti dar bir akılla yürütme meselesidir. Mesele sadece akıl tutulmasıyla değil ne yazık ki bir kalp tutulması ile da bu memleketi idare etme çabasından ibarettir.
Bakan olma sürecini anlatan Şahin, KCK'nın yapılanmasını anlattı.Şahin, "Sizlerle bunu paylaşmak istiyorum yine bir ramazan ayı tarih bundan 3 yıl önce 2011 yılı doğal olarak ramazan 30 gün sonrası yani yarın bayram yapacaz. Asıl konuya geliyorum. Ülkede bölücü terör örgütü ve onun işbirlikçi diğer örgütler onun sivil uzantıları, siyasal uzantıları bir ahtapot bu devleti tehdit etmeye yeltenmiş bu milleti rahatsız etme küstahlığına düşmüş. Hatta daha öteye gitmiş Bu devletin milletin saygıdeğer milletin saygıdeğer hükümeti içi 2011 yılında bu hükümete diz çoktüreceğiz deme küstahlığını ortaya koymuş. Daha da öteye gitmiş kişiselleştirmiş bugünde başbakanımız olan kişiye başbakana diz çöktüreceğiz deme zehrini kusmuş dönem o dönemdi 2011 yılı. Ve KCK denenen yapı şehirlere inmişti İstanbul, Ankara, İzmir Adana’nın ötesi her yer yurt dışı bağlantıları ile birlikte bir ahtapot gibi ülkeyi sarma durumuna gelmişti. Bunun somut örneği Ilgaz dağında sayın başbakanı ve onu korumakla görev yapan değerli arkadaşlarımızın bir ekibin birilerinin şehit gazi olması hadisesiydi. Yer Ilgaz dağıydı. Ve teveccüh gösterildi. Talebim olmamıştı. Takdir edildi. 6 Temmuz günü olarak işleri bakanı olarak görev almıştım. Ülkenin bu sıkıntılı ve sancılı günlerinde Bugün bir kısmı içerde bulunan değerli arkadaşlarımız ve yüzlercesiyle, binlercesiyle ve on binlercesiyle, jandarmasıyla, silahlı kuvvetler mensuplarıyla birlikte bir iç güvenlik çalışmasını yapmak durumundaydık. Alanda eli silahlı saldırganlarla mücadele ederken özellikle kırsalda diğer taraftan yer altı örgütlenmesi olan örgütlerin bütün delilleri tespit edilmiş dosyalarıyla birlikte yargı önüne çıkarmak durumundaydık."
BAŞBAKAN RAMAZAN AYINDA PKK'YA OPERASYONA İZİN VERMEMİŞTİ
"KCK operasyonları denilen operasyonlarını başlatmak durumundaydık" diyen ŞAHİN, "Ağustos 2011 tarihinde. Ben o günde sayın başbakanımızla konuyu değerlenlendirip görüştüğümde kendilerinin şu son derece insani olduğunu kabul etmek durumunda olduğumuz ve benimde o gün için insani bulduğum bir yaklaşımını paylaşmıştım. Bu ay ramazan ayıdır. Bu ay haram ayıdır demişti. Bunu ikili görüşmemizde dinlemiştim. Ülkeyi bölmek isteyen bu teşkilata, örgüte ve örgütlere karşı ramazan ayı haram ayıdır. Adli operasyon yapılmaz yaklaşımı birazcık garip gelsede ben bunu kendi aklımda ve gönlümde makullleştirmeye çalışmıştım. Ve kimseylede paylaşmamıştım. Ancak sayın başbakanımız aynı ramazan ayı içersinde yani üç sene önceki ramazan ayı içinde bu düşüncesini ve hissiyatını 'haram aylar, operasyon yapılmaz' diyerek kamuoyumuzla paylaşmıştı. Şimdi bu ülkeyi bölmek isteyen ve bunun için binlerce insanımızın kanına giren tabiatı yok eden, imamı öldüren, bebeği katleden hatta Hakkari'de hayvanları terörde kullanıp onların ölümüne neden olan insafsız, vicdansız hatta dinsiz imansız. Oruç tutmadan iftar yapan, abdest almadan namaz kılan sahte Cuma namazları kılma teatral programlarını gündeme koyan KCK, PKK, DHKP-C operasyonları için 2011 yılının ramazan ayı haram ayı olarak kabul edliyorda, ki buda islami bir gerçek değildir. İslam öncesi cahiliye döneminin bir gerçeğidir. Ramazan ayı da haram aylardan değildir. 2011'de KCK VE PKK'ya haram ayı diyen anlayış, ki o gün saygı duyduk. Ve biz 1 Eylül'den itibaren adli KCK operasyonlarını başlattık. Bugün bu ramazan da ne oluyorda? Neden oluyorda bayrama bir hafta kala, ramazan ayının son 9 gününde daha önce PKK'ya, hırsıza, yolsuza göz açtırmayan bu devletin varlığını ve birliğini korumak için şahadet şerbetini içmekte gözünü kırpmayan kahraman cefakar kardeşlerime benim onurla görev yaptığım o insanlara yönelik bu acelecilik, bu ramazan uygulaması, PKK ve KCK'ya reva görülmeyen bu uygulamadaki acüllüğün ne olduğunun ben fert olarak açıklanmasını istiyorum."
BU NE CASUSLUK NE DE SAHTE EVRAK YARGILAMASIDIR
Bakan Şahin, "Kanuna rağmen engellenen özgürlükler ve yürüyen hukuki sürece sabırsızlık gösterilip 'bak gör neler olacak, daha neler var' diyerek müdahil olmak hiç doğru birşey değil. Bunu herhangi bir vatandaşımız tecrübesizliğine binaen yapabilir hoşgörürüz. Ama bu ülkenin tamamını yönetmek sorumluluğunda olan kişilerin bizim ve bizim üstlerimizin gözaltında ki kişilere yönelik 'bak orada neler var' diyerek sabırsızlık göstermesi ve taraflılığını ifade etmesi doğru bie davranış değil. Hele ki içerden bir arkadaşımızın '25 cüzümü okudum. 5 cüzüm kaldı. Annem için hatim indiriyordum. O beş taneyi benden sonra okusunlar' diyerek yaptığı vasiyete sabırsızlık gösterip bu aziz mübarek günde bu ülkenin yönetim sorumluluğunu taşıyan kişinin 'içeride çok vaktin olacak. Dışardakine ne görev veriyosun' deme talihsizliğini tarih affetmeyecektir. Belki herşey unıtılacak ama bu unutulmayacaktır. Bu açıklamayı kim yaparsa yapsın özür dilemsi gerekir. Bu yargılama sıkıntılı bir yargılama. burada yargılamanın gerçek nedeni ne dinlemedir ne casusuk. Ne de sahte evraktır. Eğer bir casusluk varsa aylardır bu beklenmez peygamber tefrikası gibi. Gereği yapılır. Bir sahte evrak varsa evrak ortadır gereği yapılır."
Eski bakan Şahin, "Meydanlarda hukuka yönelik konularda açıklamalar yaparak bir takım kirli havuzlardan devşirilmiş medya üzerinden ısmarlama yayınlar yaparak ve yaptırarak, demokrasinin dördüncü ayağı medyayı da bir şekilde kontrol altına alarak o ayağı da kangren bir ayak olarak yaşatarak hukuk işlemez. Hukukun işlmediği bir ülkede devlet işlemez. Devletin işlemediği bir ülkede millet huzur ve güven içinde olamaz. Bütün değerlerin temeli millettir. Devlet milletin yegane değeri ve varlığıdır. Hukukta onun işleyiş tarzını belirler. Biz millete karşı devlet, devlete karşı millet savunucusu olmadık olmayız. Bu ete karşı tırnağı, tırnağa karşı eti savunmak gibi bir talihsizliktir. Biz hem devletçi hem milletçiyiz. Hem hukuktan yanayız hem adaletten yanayız. Bunların hepsi birer değer ve gerekliliktir."
Eski Bakan, "Asıl gerçek bu içerde ki kahraman arkadaşalrımızın yaptığı iş şudur. Bu ülkede hukuku herkese uygulamaktır. Vatanın bölünmezliğine karşı oluşan herşeye müdahil olmaktır. Bütün terör örgütleriyle, din eksenli olanlar dahil adında tehvid, selam, hizbullah olanlar dahil insanı öldüren varana millete ihanet eden hepsine karşı kahramanca mücadele etmiş olmalarıdır. Bu ülkede uyuşturucu, kaçakçılık, mafya, gasp, hırsızlık, kalpazanlık dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, fesadın ötesinde fesada ihale karıştırma dahil kimden nereden gelirse gelsin her türlü suça ve suçluya karşı adamca, medenice görev yapmış olmalarıdır. Bu noktada birilerine hukukun yüzü görünmüş olmasıdır. Birilerinin o yüzden rahatsız olmasıdır. Soruyorum bu adalet sarayındaki mahkemeler ve hakimler 17 Aralık günü güvenilmezdi de peki 22 Temmuz da Yurt Atayün, Ömer Köse ve diğerleri için güveniliyor mu? Kendi yakınlarını güvenmediğin adalete bugün bu ana kuzularını, vatan evlatlarını bu delikanlıları nasıl güveniyorsun onun bir cevabını ver bakalım."
İSTANBUL'DA HÂKİMLER VAR
Bakan Şahin, "Madem ki burası güvenilir bir yer. Biz güveniyoruz yanlız. Arkadaşlarımda güveniyor. Bende milletvekilliğini bıraktığım gün geleceğim buraya istanbul Belediyesinden kalmış yarım dosyalarım, belkide Oslo ve İmralı'dan dolayı açılacak yeni dosyalarım için geleceğim buraya. Ben güveniyorum. Sadece Berlin'de sadece Roma'da hakimler yok. İstanbul'da da hakimler var demeye biz devam ediyoruz. Biz hakim seçmememiz gerektiğine inanıyoruz. Doktor seçilebilir hakim seçilmez evrensel hukukta. Suç nerede oluşmuşsa onun hakimi bakar o olaya. Ama siz 2013'ün sonunda bundan saparsanız, 2014'ün haziran'ında yapacağınız her uygulama tartışılır. Bundan sonra herkesin yargılması bu ülkede tartışılır. Birilerine adı Rıza diye rıza gösteremediğini öbürüne rıza gösteremezssin."
Bakan Şahin sözlerine şçyle devam etti: "Yargının da yürütmenin egemenliği alınma gayretlerinin yaşandığı bir dönemdeyiz. niçin buradayız sadece içerideki Kahraman arkadaşlarıma moral ve ailelerine ,Anne babalarına eşlerine kardeşlerine insani olarak destek vermek için burada değilim. Bir itirazı da gündeme getirmek içinde buradayız. Biliyorum ve inanıyorum ki, aldığım duyumlar ve bilgiler itibariyle bu yargılamayı, buna benzer yargılamamaları yürüten değerli savcılarımıza, hakimlerimizebir kuşatma var yürütme tarafından. Erişiliyor bir şekilde dolaylı veya doğrudan olarak. 'Koş İsmail Koş', 'Kaç İsmail kaçdır' bu davanın adı artık. Kuryeler dolanıyor bu davada. Benim kuryem yok, sizin kuryeniz yok. Ama bu arkadaşlarımız için kuryeler geliyor. Galiba bu enteresan tevafuk diyeyim, Hz. ismail kurban edilecek bir peygamberimizin ismiydi. Hani "Koş İsmail Koş' değilde, 'Koç İsmail Koç' oldu. Davanın kod adıda galiba 'Koç İsmail' davası.
İtirazım şudur; Hakim ve savcılarımız burada maalesef hukuk devleti, ileri demokratik bir ülkede bir takım telkinlerle, beklentilerle baskı altına alınmak istenmektedirler. Sadece ailer mağdur değil, bizler üzüntülü değil, milletimiz şaşkın ve üzgün değil. Ne yazık ki hakim ve savcılarımız da bağımsız, özgür, rahat vicdanının sesine hukukun ilkelerine uygun yargılama yapma hakkı ihlal edilmek isteniyor. Ama ben bir hukukçu olarak bütün hukukçu arkadaşlarıma hep inandım ve bir kez daha inancımı itiraf ediyorum. Onlar kararlarını verirken Türk milleti adına veriyorlar,vicdanlarına danışarak,hukukun temel ilkelerine inanarak ve dikkate alarak veriyorlar. İnanıyorum ki, Türk milleti adına verdikleri ve verecekleri kararlarda bu milletin değerleri olan, başta dini, ahlakı, ortak vicdanı töresi, vatan bölümmezliği, millet birliği, devlet yüceliği gibi değerleri ve kavramları hep dikkate alarak kararlarını vereceklerdir.
Nitekim Kur'an hatmini tamamlamayan arkadaşımız içeride tamalayacağı işaret edildiği halde, adaletin, takdirin gereği her halde hatmini psikolojisi müsaitse bugün tamamlamıştır İnşallah. Diğer arkadaşlarımızda en kısa zamanda bu hukuksuzluktan, tutsaklıktan, ki iki gündür tutsaktırlar, gözaltı değil tutsaklıktır kurtulacaktır. Ben inanıyorum ki o arkadaşlarımız o kadar çok vatansever ki, teslim olmaya bilirlerdir. Her birinin silahı vardı. Karşı koya bilirlerdi. Asla zerre kadar bunu düşünmediler. Kendilerini almaya gelen arkadaşlara bahçelerinin kapılarını açtılar. Annelerinin, eşlerinin elleriyle devletin adeletine uğurlandılar. Hayat bu. Bir gün birilerini hukukun önüne götürürsünüz. Diğer gün sizi götürürler. Haklıysa söylenecek hiç bir söz yoktur. Ama bir kin duygusu, bir in tutkusuyla, bir öç alma duygusuyla bunlar yapılıyorsa ki bugün mahşeri vicdan bu kanaattedir. Bakmayın seslerin çıkmadığına,ekranların sustuğuna. Hepsi korku, baskı altında. Tarih hiç kimse konuşmasa da kendi yazısını yazar. Fakat gün gelir bizim içinde heyhat demek çok doğru olmaz.
Gün sağduyu günü, samimiyet, birlikte olmak, herşeyde rağmen devlete sevgiyi, millete sadakati yaşama ve yaşatma günü. Gün her şeye rağmen Ramazan'ın son bayramın ilk akşamı. Biz bu bayrama böyle giriyoruz. 2014 yılında milletçe bayramı böyle yaşayacağız. Yaşıyoruz ama onurlu bir şekilde yaşıyoruz. Hırsızlık, ahlaksızlık, yolsuzluk değil suçlama. Suçlama eczacıya dükkanında ilaç var suçlaması, polise dinleme, evrak, DKPC üyesini niye dinledin suçlaması.
Ne yazık ki yeni Türkiyemiz bu. Eski Türkiye'yi özlüyoruz galiba. İnsanın akşamım şu saatinde diyeceği geliyor ki, 'Ey adalet, nerdesin. İftarımızda bir parça senden tadalım.' Bu arkadaşlarımız, onların arkadaşları, bu ülkede çok ciddi tehlikeleri bertaraf etmiş arkadaşlar. En az iki defa belki daha da fazlasıyla bu ülkenin Başbakanına yakın yıllarda tasarlanmış suikastları önleyen arkadaşlar. İnsan şu saatte demek istiyor ki 'Ey vefa nerdesin. Yarın sabah seninle bayram kahvaltısında buluşsak. Demek istiyorum ki 'Galiba biz biraz gurbetteyiz, galiba biz biraz gafletteyiz.' İçini basillerin doldurduğu havuz safasından çıkmış ikindi uykusundayız galiba. İnşallah akşam olmadan güneş batmadan uyanacağız ve yine yeniden birlikte Türkiye diyeceğiz. Halkımız, milletimiz için güvenlik diyeceğiz. Adı yurt olan, bir kardeşinin adı Vatan olan,diğerinin adı Anadolu olan aslanlarla birlikte bu ülke nice başarılı günler yaşayacak.
Ben içerideki eli kanlılara karşı deli kanlıca mücadele edenlerimizin yakınlarına geçmiş olsun diyorum töre gereği olarak. Sabr sükunet diliyorum. Sizin asalet ve vakarınıza bugün bu akşamda görerek inanıyorum. her şeye rağmen yarın bayram. Milletimizin bayramı kutlu olsun. Ama düşünmek mecburiyetindeyiz. Hakikaten ülke, devlet, hakim,savcı bizim. Biz biz diyerek, sen ben demeyerek İnşallah yola devam edecez. "
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.