Çanakkale Haber

Metin AKGÜN
Köşe Yazarı
Metin AKGÜN
 

Depremle Yaşamak

Depremle Yaşamak…   Yine sallandık, yine yüreğimiz ağzımıza geldi… Marmara ve Ege Bölgesi'ndeki tüm illeri sallayan Gökçeada'daki depremin ardından bugün bölge merkez üssü Saros Körfezi olan Richter ölçeğine göre 6,5 büyüklüğündeki depremle sallandı. Çanakkale’den Edirne’ye, Edirne’den de İstanbul’la etkili olan deprem bir anda dünü hatırlattı… 17 Ağustos 1999 da yerel saatle 03:02'de gerçekleşen, Kocaeli/Gölcük merkezli Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğünde gerçekleşen, büyük çapta can ve mal kaybına neden olan depremi… 23 Ekim 2011 günü, Türkiye saati ile 13:41'de Van'da meydana gelen ve Van'a 17 kilometre uzaklıktaki Tabanlı merkezli, 7.2 Mw. büyüklüğünde 25 saniye süren Van depremini… Merkez üssü Saros olan depremle korktuk bir anda… Ya daha büyük bir depremin tetikçisi olursa… Deprem hayatın gerçeğidir. Bir anda meydana gelmez… Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. Yakın geçmişte yaşadığımız 17 Ağustos 1999 Gölcük, 23 Ekim 2011 Van depremleri sonrasında yaşadığımız temel sorunlar, telefonların kilitlenmesi, çadırların kurulacağı mahallerin belirsizliği, uygunluğun tartışılılığı, binaların inşasındaki çürük yapıların yarattığı yıkımla gelen kayıplardı… 17 Ağustos 1999 Gölcük, 23 Ekim 2011 Van depremleri sonrasında deprem haberleri gündemde henüz sıcaklığını yaşarken, ulusal düzeyde teyakkuza geçilmiş, ilmi açıdan alınabilecek tedbirler bilim çevrelerinde günlerce, aylarca tartışılmış, yöneticilere yol haritaları çıkarılmış, gelecekte bu türden kayıpların az olması, deprem sonrası kaosun yaşanmaması için olağan üstü tedbirler alınır olmuştu. Ancak devletin aldığı tedbirlerin yetmeyeceğini düşünüyoruz, insan faktöründeki handikaplar giderilmeden… Depremi kavram boyutunda düşününce; deprem, var olan dengenin bozulması, buna dayalı yaşanan sallanmalar, sarsıntılardır. Deprem denince bizim aklımıza ilk gelen, yaşadığımız kara parçasının sallanmasıdır. Fakat var olan dengenin bozulması, buna dayalı yaşanan sallanmalar, sarsıntılar sadece yaşadığımız kara parçasında mıdır? İnsanın iç dünyasında var olan dengenin bozulması ve buna dayalı yaşadığı sarsılma kara parçasında yaşanandan daha mı az etkiler insanı? Yakın uzak çevresinde yaşayan diğer insanları? Bir toplumun temel yapı taşı, bir milletin çekirdeği, bir toplumun geleceği, bir milletin bekası olan ailede yaşanan dengenin bozulması ve ailede devam eden sarsıntıların şoklarıyla yaşanan deprem daha mı az önemlidir karada yaşanan depremden? Nasıl unutulur ki bozulursa aile, çöker o toplum, dağılır o millet, yıkılır o devlet… Az bir dünyalık, hedeflenen bir makam veya nefsani amaçlarla girilen uğraşların yarattığı/yaratabileceği ekonomik dengenin bozulması ve devamında yaşanabilecek ekonomik sarsıntılar, sonucunda yaşanan toplumsal kayıplar daha mı az önemli karada yaşanan depremden? Kaldı ki, karada yaşanabilecek depremlere karşı kişisel/toplumsal açıdan tedbir almak yönünde irade kullanmanın daha kolay olmasına rağmen… Depremler dün de oldu, yarın da olacak. Depremlerin olmaması mümkün de değil. Belki de olması arzın hayrınadır aslında… Ya deprem olmasa, yer altında biriken enerji arzın akıbeti açısından ne sonuçlara zemin hazırlardı bilinmez… Asıl önemli olan deprem karşısında ve sonrasında insanların ne yapacağıdır… Gerek karada, gerekse diğer alanlarda yaşanan dengenin bozulmaması yönünde hassasiyet göstermek, bozulan dengenin yarattığı sarsıntılar karşısında da aklıselim ile dengenin yeniden sağlanmasına katkı sağlama, bu süreçte yaşanan kayıpların giderilmesi yönünde alınabilecek tedbirlerin en hızlı ve elbirliği ile alınmasına, bu süreçte işbirlikli ve nefsani olmanın ötesinde hizmet odaklı yaşamayı içselleştirmekten geçtiğini düşünüyoruz. Bu evrensel değerin de eğitimden geçtiği yönüyle neslimizi testle tos arasında heba etmeden, eğitimde de dengeyi gözeterek, olası deprem riskini azaltmak yönünde öğretime verdiğimiz önem ile dengeli olarak, değerler eğitimi yönünde Milli ve manevi değerlerin kazanılmasında hassasiyet gösterilmelidir.     Metin AKGÜN Maarif Müfettişi Tem-Sen Malatya İl Temsilcisi Eğitim 2023 Derneği Elazığ İl Temsilcisi
Ekleme Tarihi: 27 Mayıs 2014 - Salı
Metin AKGÜN

Depremle Yaşamak

Depremle Yaşamak…

 

Yine sallandık, yine yüreğimiz ağzımıza geldi… Marmara ve Ege Bölgesi'ndeki tüm illeri sallayan Gökçeada'daki depremin ardından bugün bölge merkez üssü Saros Körfezi olan Richter ölçeğine göre 6,5 büyüklüğündeki depremle sallandı. Çanakkale’den Edirne’ye, Edirne’den de İstanbul’la etkili olan deprem bir anda dünü hatırlattı… 17 Ağustos 1999 da yerel saatle 03:02'de gerçekleşen, Kocaeli/Gölcük merkezli Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğünde gerçekleşen, büyük çapta can ve mal kaybına neden olan depremi… 23 Ekim 2011 günü, Türkiye saati ile 13:41'de Van'da meydana gelen ve Van'a 17 kilometre uzaklıktaki Tabanlı merkezli, 7.2 Mw. büyüklüğünde 25 saniye süren Van depremini…

Merkez üssü Saros olan depremle korktuk bir anda… Ya daha büyük bir depremin tetikçisi olursa…

Deprem hayatın gerçeğidir. Bir anda meydana gelmez…

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. Yakın geçmişte yaşadığımız 17 Ağustos 1999 Gölcük, 23 Ekim 2011 Van depremleri sonrasında yaşadığımız temel sorunlar, telefonların kilitlenmesi, çadırların kurulacağı mahallerin belirsizliği, uygunluğun tartışılılığı, binaların inşasındaki çürük yapıların yarattığı yıkımla gelen kayıplardı… 17 Ağustos 1999 Gölcük, 23 Ekim 2011 Van depremleri sonrasında deprem haberleri gündemde henüz sıcaklığını yaşarken, ulusal düzeyde teyakkuza geçilmiş, ilmi açıdan alınabilecek tedbirler bilim çevrelerinde günlerce, aylarca tartışılmış, yöneticilere yol haritaları çıkarılmış, gelecekte bu türden kayıpların az olması, deprem sonrası kaosun yaşanmaması için olağan üstü tedbirler alınır olmuştu. Ancak devletin aldığı tedbirlerin yetmeyeceğini düşünüyoruz, insan faktöründeki handikaplar giderilmeden…

Depremi kavram boyutunda düşününce; deprem, var olan dengenin bozulması, buna dayalı yaşanan sallanmalar, sarsıntılardır. Deprem denince bizim aklımıza ilk gelen, yaşadığımız kara parçasının sallanmasıdır.

Fakat var olan dengenin bozulması, buna dayalı yaşanan sallanmalar, sarsıntılar sadece yaşadığımız kara parçasında mıdır?

İnsanın iç dünyasında var olan dengenin bozulması ve buna dayalı yaşadığı sarsılma kara parçasında yaşanandan daha mı az etkiler insanı? Yakın uzak çevresinde yaşayan diğer insanları?

Bir toplumun temel yapı taşı, bir milletin çekirdeği, bir toplumun geleceği, bir milletin bekası olan ailede yaşanan dengenin bozulması ve ailede devam eden sarsıntıların şoklarıyla yaşanan deprem daha mı az önemlidir karada yaşanan depremden? Nasıl unutulur ki bozulursa aile, çöker o toplum, dağılır o millet, yıkılır o devlet…

Az bir dünyalık, hedeflenen bir makam veya nefsani amaçlarla girilen uğraşların yarattığı/yaratabileceği ekonomik dengenin bozulması ve devamında yaşanabilecek ekonomik sarsıntılar, sonucunda yaşanan toplumsal kayıplar daha mı az önemli karada yaşanan depremden?

Kaldı ki, karada yaşanabilecek depremlere karşı kişisel/toplumsal açıdan tedbir almak yönünde irade kullanmanın daha kolay olmasına rağmen…

Depremler dün de oldu, yarın da olacak. Depremlerin olmaması mümkün de değil. Belki de olması arzın hayrınadır aslında… Ya deprem olmasa, yer altında biriken enerji arzın akıbeti açısından ne sonuçlara zemin hazırlardı bilinmez… Asıl önemli olan deprem karşısında ve sonrasında insanların ne yapacağıdır…

Gerek karada, gerekse diğer alanlarda yaşanan dengenin bozulmaması yönünde hassasiyet göstermek, bozulan dengenin yarattığı sarsıntılar karşısında da aklıselim ile dengenin yeniden sağlanmasına katkı sağlama, bu süreçte yaşanan kayıpların giderilmesi yönünde alınabilecek tedbirlerin en hızlı ve elbirliği ile alınmasına, bu süreçte işbirlikli ve nefsani olmanın ötesinde hizmet odaklı yaşamayı içselleştirmekten geçtiğini düşünüyoruz. Bu evrensel değerin de eğitimden geçtiği yönüyle neslimizi testle tos arasında heba etmeden, eğitimde de dengeyi gözeterek, olası deprem riskini azaltmak yönünde öğretime verdiğimiz önem ile dengeli olarak, değerler eğitimi yönünde Milli ve manevi değerlerin kazanılmasında hassasiyet gösterilmelidir.

 

 

Metin AKGÜN Maarif Müfettişi Tem-Sen Malatya İl Temsilcisi Eğitim 2023 Derneği Elazığ İl Temsilcisi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

14
Şubat
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.