Libya-Ankara-Suriye hattında Türk silah tacirleri!..

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 15.06.2015 - 18:45, Güncelleme: 15.06.2015 - 18:45 4129+ kez okundu.
 

Libya-Ankara-Suriye hattında Türk silah tacirleri!..

Türkiye üzerinden yapıldığı iddia edilen silah sevkiyatı uluslararası bir soruna dönüştü. Olay iç kamouyonda Suriye konusunda siyasal duruş üzerinden tartışılıyor. Oysa silah sevkiyatı şuan siyasetin alanından çıkıp ticaretin alanına girmiş durumda. Suriye’deki içsavaş, silah tüccarları için para demek ve iddiaya göre çok sayıda ‘önemli’ Türk yetkili bu ticaretten hatırı sayılır oranda gelir elde ediyor. Nokta, devlet krizine dönüşen ünlü MİT tırlarındaki silahların görüntüleri üzerinden iz sürdü ve Libya-Ankara-Suriye hattında silah ticaretinin detaylarına ulaştı.  GÖRÜNTÜLERDEKİ DETAYLAR Cumhuriyet Gazetesi’nin MİT tırlarındaki konteynerların iç görüntülerini yayınlaması önemli bir gazetecilik başarısıydı. Görüntülerdeki ağır silahların füze olduğu yazıldı. Ancak görüntüler detaylı incelendiğinde silahların menşei ve sevkiyatın detayları ortaya bambaşka bir tablo çıkartıyor. Savcı Aziz Takçı idaresindeki jandarma, MİT tırlarını durdurduğunda çelik konteynırların içinde ne olduğunu anlamak için bomba arama köpeği ‘Vahim’ devreye girdi. Uzman Çavuş Gürman Karakuş sorumluluğundaki ‘Vahim’, tır dorsesinin üzerine çıkınca adeta çıldırdı. Jandarma ekipleri çelik konteynerlerin somunlarını tek tek söktü. Konteynerdan çıkanlar tutanaklara “Top mermisi olarak değerlendirilen mühimmat” olarak yansıdı. Ancak top mermisi değildi. Nokta’nın izini sürdüğü görüntüler farklı bir tablo ortaya çıkardı. Savcılık emriyle çekilen fotoğraflarda, bir kısmı açılmış tahta kasalar görülüyor. Kasaların üzerinde siyah kalıp karakterle yazılmış üç kelime: ‘TRIPOLI SOCIALIST PEOPLE’S’. Yazının devam ettiği tahta söküldüğü için görülmüyor. Ancak yazının tam hali; “Socialist People’s Libyan” şeklinde.  Tripoli ise Libya’nın başkenti. Açılan kutuların içinin çöl tozuyla dolu olması da sevkiyatın başlangıç adresi hakkında önemli ipucu veriyor. TIRLARDAN ÇIKANIN AYNISI IŞİD’DE  Konteynerlere ters-düz yerleştirilmiş yaklaşık bir metre uzunluğunda, gri gövdeli, lacivert uçlu mühimmatın üzerindeki yazı aynen şöyle: ‘FULL CHARGE, UOF -412, 100 MM’. ‘FULL CHARGE’ ibaresi mühimmatın içerdiği sevk barutunun tam dolumlu olduğuna işaret ediyor. Yani oldukça etkili bir menzile sahip. Mühimmatın çapı 100 milimetre. Üzerinde yazılı olan UOF-412 kodu ise bu mühimmatın bize D-10 ve muadili ‘tank topu’nda kullanıldığını söylüyor. Böylece anlıyoruz ki UOF-412 bir ‘tank mermisi’. Tırların yakalandığı tarihte Suriye’de Esad dışında tank sadece IŞİD ve El Nusra’nın elinde bulunuyordu. Türkmenlerde o gün de bugün de tank yok. Yaptığımız araştırmada UOF-412’nin geçmişinin İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzandığını anlıyoruz. Doğu bloku üretimi UOF-412 tank mermisi, D-10 tipi tank topunda kullanılıyor. Suriye Ordusu tıpkı Libya Ordusu gibi Doğu Bloku ülkelerine ait tankları kullanıyor. IŞİD’in ele geçirdiği tankları kullanabilmesi için ya Esad yönetiminden ya da Libya’dan gelecek tank mermilerine ihtiyacı var. D-10 tank topu Rus yapımı T-54, T-55 tanklara monteli. Suriye ordusunda 2.000 civarında T-54 ya da T-55 model tank var ve bunların her geçen gün daha fazlası IŞİD’in eline geçiyor. IŞİD ve El Nusra tarafından ele geçirilen T-54, T-55 tanklara dair onlarca video sanal ortamda yayınlandı. O videolardan birinde, bir El Nusra üyesi kamyonetten indirdiği mermileri Suriye ordusundan ele geçirdiği tanka yüklüyordu. Yüklenen tank mermileri, MİT tırlarındaki mermilerle bire bir aynı. KASALARDAN ÇIKAN EL BOMBALARI Fotoğraf analizine tahta sandıklarla devam edelim. 40 santime 50 santim ebatlarında onlarca sandık… Görevli jandarma ekibi sadece kasanın kapağını açarak fotoğraflıyor. Kutunun içinde muntazaman dizilmiş 20 yuvarlak kutu daha. Üzerleri çöl tozuyla kaplı. Tutanağa bunlar da mühimmat olarak geçiyor. Ancak kasalardan çıkan yuvarlak kutuların her birinin içinde el bombası var. Taarruz tipi el bombalarının muhafaza biçimi bu. Aynı siyah kutular, Amerikan yönetiminin Kobani’de YPG güçlerine yardım için havadan attığı mühimmatlar IŞID’ın eline geçtiğinde karşımıza çıkmıştı. IŞİD kuvvetlerinin çeşitli kaynaklarda bulunan görüntülerinde benzer kasalar ve el bombaları görülüyor. BM RESMİ TAKİPTE Türkiye ve Libya’nın arasının açılmasının başlıca iki önemli sebebi vardı; Yaralı cihatçıların Türkiye’de tedavi edilmesi ve tekrar Libya’ya gönderilmesi, silah ticaretine Türk gemilerinin aracılık etmesi iddiaları. Silah kaçakçılığı iddiları bizzat Birleşmiş Milletler (BM) tarafından takibe alındı. Bu amaçla 2011 yılında BM Libya Yaptırımlar Komitesi kuruldu. Komite, silah kaçakçılığı iddialarına yönelik bir soruşturma açtı. BM soruşturma komitesi bu çerçevede geçtiğimiz yıl Türkiye’ye geldi. Komite üyelerinde Türkiye’nin faaliyetleri hakkında ciddi şüpheler vardı. Bu yüzden görüşmeler oldukça sert geçti ve Türkiye’ye ağır ithamlarda bulunuldu. Komite 10 Mayıs’ta vurulan Türk şirketine ‘Tuna-1′ isimli geminin yüküyle ilgili de araştırmasını derinleştiriyor. Libyalı yaralı milislerin tedavi ettirilmesi konusu da Türkiye’nin başını oldukça ağrıtan bir diğer unsur. İstanbul’da bazı hastanelerde özel katlar oluşturularak çok sayıda Libyalı milis tedavi ettirilip geri gönderildi. Ancak durum kriz boyutuna gelince Dışişleri Bakanlığı yöntem değiştirdi. İddiaya göre Dışişleri Bakanlığı, Libya Büyükelçiliği’ne 2 milyon dolar para verip ‘bizim başımızı belaya sokma. bunları nerede tedavi ettirirsen ettir’ diyerek işin içinden çıktı. SICAK MÜDAHALE Büyük silah ve mühimmat stoklarına sahip Libya Ordusu’nun depoları iç savaş sırasında yağmalandı. Ülkede kirli bir silah pazarı oluştu. Suriye’deki gruplar en büyük alıcı ancak sevkiyat sorunu var. Libya’daki yönetim bu silahların orduya teslim edilmesi için uğraşıyor ve silahları ülke dışına çıkartan tüccarlara savaş açmış durumda. Libya – Türkiye – Suriye üçgeninde silah kaçakçılığı yapıldığı iddiası ilk kez 10 Mayıs’ta sıcak bir müdahaleye konu oldu. Bir Türk şirketine ait ama Cook Adaları bandıralı ‘Tuna-1′ isimli kuru yük gemisi Libya’nın Tobruk Limanı’na giderken, 13 mil açıkta top ateşiyle vuruldu. Tobruk’ta konuşlu Libya hükümeti Başbakanı Abdullah El Tani, Türkiye’nin Tripoli’deki (Trablus) ayrılıkçı gruplara silah gönderdiğini iddia etti. Vurulan gemi kısa bir tamirin ardından iki gün sonra Fethiye limanına yanaştı. Geminin yanaştığı limana gelen gazetecilerin ifadelerine göre savcı ve olay yeri inceleme polisleri gemide hızlıca dolaşıp indiler ve silah taşınmasına ilişkin detaylı bir kanıt incelemesi yapılmadı. Bu konuda 2011 yılında bir Türk şirketi; Türk hükümetinin talimatıyla silah taşıdığını, Libya güçlerinin gemilerini vurduğunu, zararlarının ise Hükümet tarafından tazmin edilmediğini söyleyip, hakkını aramıştı. Ancak o dönem konunun üstü kapatıldı. BM VE OBAMA ÇEMBERİ DARALTIYOR Türkiye her ne kadar yalanlasa da uluslarası arası organizasyonlar “külahıma anlat!” çizgisinde. BM Güvenlik Konseyi’nin  15 Ağustos 2014 tarihinde aldığı ve 2170 sayılı kararıyla kabul ettiği El Kaide Yaptırımlar Komitesi raporu bunun canlı örneği. Raporda, Türkiye üzerinden bölgeye silah geçtiği şöyle anlatılıyor: “Ayrıca IŞİD ordusunda geleneksel savaş deneyimi olan ve tank ve ağır silahlar da dahil pek çok silah sistemine hâkim savaşçılar bulunmaktadır. Silah ve teçhizat, 1980’ler ve 1990’larda depolanmış mühimmatın yanı sıra daha yeni malzemelerden oluşmaktadır. Bunların pek çoğu ya Irak ya da (daha nadiren) Suriye Arap Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetlerinin el konulmuş teçhizatıdır veya öncelikle Türkiye üzerinden geçirilen kaçak silahlardır.” ABD Başkanı Barack Obama, 9 Haziran’da G7 zirvesi’nde Türkiye’yi açıkça eleştirerek, “IŞİD, Türkiye’den Suriye’ye geçen binlerce savaşçıyla güç sağlıyor. Geçişleri engellemek için Türk otoriteler ihtiyaçları olan kapasiteyi tam olarak artırmış değiller” dedi. MİT tırlarından çıkan el bombası dolu kasalar ve top mermilerinin üzerindeki yazılar sevkiyatın Libya’dan yapıldığının açık kanıtı. Zaten tır şoförleri yükün yabancı bir uçakla Esenboğa Havalimanı’na geldiğini ve buradan aldıklarını ifadelerinde söyledi. IŞID’ın gerek Katar nedeniyle gerekse petrol satışı sayesinde para sorunu yok. Silah bulabilmek için tek sorun sevkiyat. Bunu Türkiye’nin önemli isimlerinin hallettiği görülüyor. Bazı Türk yetkililer, devletin kurumlarının dokunulmazlığını kullanarak silah ticareti yapıyor ve yüklü miktarda gelir elde ediyor gözüküyorlar. Suriye’de akan kan, dünyanın pekçok coğrafyasında olduğu gibi hızla ticarete dönüştü. Türk Silah Tacirleri ise ilk kez ortaya çıkıyor. ŞÖFÖRDEN SEVKİYAT İTİRAFLARI MİT tırlarının şoförü Murat Kışlakçı: “Saat 02.30 gibi Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan ülkesini bilmediğim yabancı bir uçaktan yüklendi. Yükümüzü Reyhanlı’ya götürüyoruz. Bizi otele yerleştiriyorlar. Tırlar yurtdışına gidiyor. Daha önce de bir kaç defa bu tarz yükleri taşıdık. Devlet işi yapıyorduk. Yükün Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait olduğunu biliyorum.” TRİPOLİ YAZAN KASALAR  1969 yılında darbeyle iktidara gelen Kaddafi ülkenin adını Libya Arap Cumhuriyeti (Jamahiriya Al Arabiyyah El Libyah) olarak değiştirdi. Ülkenin resmi adı 1977-1986 yılları arasında ‘Socialist People’s Libyan Arab Jamahiriya’ (Libya Arap Cumhuriyeti Sosyalist Halkı), 1986 – 2011 yılları arasında ise ‘Great Socialist People’s Libyan Arab Jamahiriya’ (Libya Arap Cumhuriyeti Büyük Sosyalist Halkı) oldu. İşte el bombalarını üzerindeki bir kısmı okunabilen ‘TRIPOLI SOCIALIST PEOPLE’S‘ ibaresi ile kastedilen sandıkların Tripoli menşeili olduğuydu. Yani el bombaları Libya’dan geliyordu. NOKTA HABER | 
Türkiye üzerinden yapıldığı iddia edilen silah sevkiyatı uluslararası bir soruna dönüştü. Olay iç kamouyonda Suriye konusunda siyasal duruş üzerinden tartışılıyor. Oysa silah sevkiyatı şuan siyasetin alanından çıkıp ticaretin alanına girmiş durumda. Suriye’deki içsavaş, silah tüccarları için para demek ve iddiaya göre çok sayıda ‘önemli’ Türk yetkili bu ticaretten hatırı sayılır oranda gelir elde ediyor. Nokta, devlet krizine dönüşen ünlü MİT tırlarındaki silahların görüntüleri üzerinden iz sürdü ve Libya-Ankara-Suriye hattında silah ticaretinin detaylarına ulaştı.  GÖRÜNTÜLERDEKİ DETAYLAR Cumhuriyet Gazetesi’nin MİT tırlarındaki konteynerların iç görüntülerini yayınlaması önemli bir gazetecilik başarısıydı. Görüntülerdeki ağır silahların füze olduğu yazıldı. Ancak görüntüler detaylı incelendiğinde silahların menşei ve sevkiyatın detayları ortaya bambaşka bir tablo çıkartıyor. Savcı Aziz Takçı idaresindeki jandarma, MİT tırlarını durdurduğunda çelik konteynırların içinde ne olduğunu anlamak için bomba arama köpeği ‘Vahim’ devreye girdi. Uzman Çavuş Gürman Karakuş sorumluluğundaki ‘Vahim’, tır dorsesinin üzerine çıkınca adeta çıldırdı. Jandarma ekipleri çelik konteynerlerin somunlarını tek tek söktü. Konteynerdan çıkanlar tutanaklara “Top mermisi olarak değerlendirilen mühimmat” olarak yansıdı. Ancak top mermisi değildi. Nokta’nın izini sürdüğü görüntüler farklı bir tablo ortaya çıkardı. Savcılık emriyle çekilen fotoğraflarda, bir kısmı açılmış tahta kasalar görülüyor. Kasaların üzerinde siyah kalıp karakterle yazılmış üç kelime: ‘TRIPOLI SOCIALIST PEOPLE’S’. Yazının devam ettiği tahta söküldüğü için görülmüyor. Ancak yazının tam hali; “Socialist People’s Libyan” şeklinde.  Tripoli ise Libya’nın başkenti. Açılan kutuların içinin çöl tozuyla dolu olması da sevkiyatın başlangıç adresi hakkında önemli ipucu veriyor. TIRLARDAN ÇIKANIN AYNISI IŞİD’DE  Konteynerlere ters-düz yerleştirilmiş yaklaşık bir metre uzunluğunda, gri gövdeli, lacivert uçlu mühimmatın üzerindeki yazı aynen şöyle: ‘FULL CHARGE, UOF -412, 100 MM’. ‘FULL CHARGE’ ibaresi mühimmatın içerdiği sevk barutunun tam dolumlu olduğuna işaret ediyor. Yani oldukça etkili bir menzile sahip. Mühimmatın çapı 100 milimetre. Üzerinde yazılı olan UOF-412 kodu ise bu mühimmatın bize D-10 ve muadili ‘tank topu’nda kullanıldığını söylüyor. Böylece anlıyoruz ki UOF-412 bir ‘tank mermisi’. Tırların yakalandığı tarihte Suriye’de Esad dışında tank sadece IŞİD ve El Nusra’nın elinde bulunuyordu. Türkmenlerde o gün de bugün de tank yok. Yaptığımız araştırmada UOF-412’nin geçmişinin İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzandığını anlıyoruz. Doğu bloku üretimi UOF-412 tank mermisi, D-10 tipi tank topunda kullanılıyor. Suriye Ordusu tıpkı Libya Ordusu gibi Doğu Bloku ülkelerine ait tankları kullanıyor. IŞİD’in ele geçirdiği tankları kullanabilmesi için ya Esad yönetiminden ya da Libya’dan gelecek tank mermilerine ihtiyacı var. D-10 tank topu Rus yapımı T-54, T-55 tanklara monteli. Suriye ordusunda 2.000 civarında T-54 ya da T-55 model tank var ve bunların her geçen gün daha fazlası IŞİD’in eline geçiyor. IŞİD ve El Nusra tarafından ele geçirilen T-54, T-55 tanklara dair onlarca video sanal ortamda yayınlandı. O videolardan birinde, bir El Nusra üyesi kamyonetten indirdiği mermileri Suriye ordusundan ele geçirdiği tanka yüklüyordu. Yüklenen tank mermileri, MİT tırlarındaki mermilerle bire bir aynı. KASALARDAN ÇIKAN EL BOMBALARI Fotoğraf analizine tahta sandıklarla devam edelim. 40 santime 50 santim ebatlarında onlarca sandık… Görevli jandarma ekibi sadece kasanın kapağını açarak fotoğraflıyor. Kutunun içinde muntazaman dizilmiş 20 yuvarlak kutu daha. Üzerleri çöl tozuyla kaplı. Tutanağa bunlar da mühimmat olarak geçiyor. Ancak kasalardan çıkan yuvarlak kutuların her birinin içinde el bombası var. Taarruz tipi el bombalarının muhafaza biçimi bu. Aynı siyah kutular, Amerikan yönetiminin Kobani’de YPG güçlerine yardım için havadan attığı mühimmatlar IŞID’ın eline geçtiğinde karşımıza çıkmıştı. IŞİD kuvvetlerinin çeşitli kaynaklarda bulunan görüntülerinde benzer kasalar ve el bombaları görülüyor. BM RESMİ TAKİPTE Türkiye ve Libya’nın arasının açılmasının başlıca iki önemli sebebi vardı; Yaralı cihatçıların Türkiye’de tedavi edilmesi ve tekrar Libya’ya gönderilmesi, silah ticaretine Türk gemilerinin aracılık etmesi iddiaları. Silah kaçakçılığı iddiları bizzat Birleşmiş Milletler (BM) tarafından takibe alındı. Bu amaçla 2011 yılında BM Libya Yaptırımlar Komitesi kuruldu. Komite, silah kaçakçılığı iddialarına yönelik bir soruşturma açtı. BM soruşturma komitesi bu çerçevede geçtiğimiz yıl Türkiye’ye geldi. Komite üyelerinde Türkiye’nin faaliyetleri hakkında ciddi şüpheler vardı. Bu yüzden görüşmeler oldukça sert geçti ve Türkiye’ye ağır ithamlarda bulunuldu. Komite 10 Mayıs’ta vurulan Türk şirketine ‘Tuna-1′ isimli geminin yüküyle ilgili de araştırmasını derinleştiriyor. Libyalı yaralı milislerin tedavi ettirilmesi konusu da Türkiye’nin başını oldukça ağrıtan bir diğer unsur. İstanbul’da bazı hastanelerde özel katlar oluşturularak çok sayıda Libyalı milis tedavi ettirilip geri gönderildi. Ancak durum kriz boyutuna gelince Dışişleri Bakanlığı yöntem değiştirdi. İddiaya göre Dışişleri Bakanlığı, Libya Büyükelçiliği’ne 2 milyon dolar para verip ‘bizim başımızı belaya sokma. bunları nerede tedavi ettirirsen ettir’ diyerek işin içinden çıktı. SICAK MÜDAHALE Büyük silah ve mühimmat stoklarına sahip Libya Ordusu’nun depoları iç savaş sırasında yağmalandı. Ülkede kirli bir silah pazarı oluştu. Suriye’deki gruplar en büyük alıcı ancak sevkiyat sorunu var. Libya’daki yönetim bu silahların orduya teslim edilmesi için uğraşıyor ve silahları ülke dışına çıkartan tüccarlara savaş açmış durumda. Libya – Türkiye – Suriye üçgeninde silah kaçakçılığı yapıldığı iddiası ilk kez 10 Mayıs’ta sıcak bir müdahaleye konu oldu. Bir Türk şirketine ait ama Cook Adaları bandıralı ‘Tuna-1′ isimli kuru yük gemisi Libya’nın Tobruk Limanı’na giderken, 13 mil açıkta top ateşiyle vuruldu. Tobruk’ta konuşlu Libya hükümeti Başbakanı Abdullah El Tani, Türkiye’nin Tripoli’deki (Trablus) ayrılıkçı gruplara silah gönderdiğini iddia etti. Vurulan gemi kısa bir tamirin ardından iki gün sonra Fethiye limanına yanaştı. Geminin yanaştığı limana gelen gazetecilerin ifadelerine göre savcı ve olay yeri inceleme polisleri gemide hızlıca dolaşıp indiler ve silah taşınmasına ilişkin detaylı bir kanıt incelemesi yapılmadı. Bu konuda 2011 yılında bir Türk şirketi; Türk hükümetinin talimatıyla silah taşıdığını, Libya güçlerinin gemilerini vurduğunu, zararlarının ise Hükümet tarafından tazmin edilmediğini söyleyip, hakkını aramıştı. Ancak o dönem konunun üstü kapatıldı. BM VE OBAMA ÇEMBERİ DARALTIYOR Türkiye her ne kadar yalanlasa da uluslarası arası organizasyonlar “külahıma anlat!” çizgisinde. BM Güvenlik Konseyi’nin  15 Ağustos 2014 tarihinde aldığı ve 2170 sayılı kararıyla kabul ettiği El Kaide Yaptırımlar Komitesi raporu bunun canlı örneği. Raporda, Türkiye üzerinden bölgeye silah geçtiği şöyle anlatılıyor: “Ayrıca IŞİD ordusunda geleneksel savaş deneyimi olan ve tank ve ağır silahlar da dahil pek çok silah sistemine hâkim savaşçılar bulunmaktadır. Silah ve teçhizat, 1980’ler ve 1990’larda depolanmış mühimmatın yanı sıra daha yeni malzemelerden oluşmaktadır. Bunların pek çoğu ya Irak ya da (daha nadiren) Suriye Arap Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetlerinin el konulmuş teçhizatıdır veya öncelikle Türkiye üzerinden geçirilen kaçak silahlardır.” ABD Başkanı Barack Obama, 9 Haziran’da G7 zirvesi’nde Türkiye’yi açıkça eleştirerek, “IŞİD, Türkiye’den Suriye’ye geçen binlerce savaşçıyla güç sağlıyor. Geçişleri engellemek için Türk otoriteler ihtiyaçları olan kapasiteyi tam olarak artırmış değiller” dedi. MİT tırlarından çıkan el bombası dolu kasalar ve top mermilerinin üzerindeki yazılar sevkiyatın Libya’dan yapıldığının açık kanıtı. Zaten tır şoförleri yükün yabancı bir uçakla Esenboğa Havalimanı’na geldiğini ve buradan aldıklarını ifadelerinde söyledi. IŞID’ın gerek Katar nedeniyle gerekse petrol satışı sayesinde para sorunu yok. Silah bulabilmek için tek sorun sevkiyat. Bunu Türkiye’nin önemli isimlerinin hallettiği görülüyor. Bazı Türk yetkililer, devletin kurumlarının dokunulmazlığını kullanarak silah ticareti yapıyor ve yüklü miktarda gelir elde ediyor gözüküyorlar. Suriye’de akan kan, dünyanın pekçok coğrafyasında olduğu gibi hızla ticarete dönüştü. Türk Silah Tacirleri ise ilk kez ortaya çıkıyor. ŞÖFÖRDEN SEVKİYAT İTİRAFLARI MİT tırlarının şoförü Murat Kışlakçı: “Saat 02.30 gibi Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan ülkesini bilmediğim yabancı bir uçaktan yüklendi. Yükümüzü Reyhanlı’ya götürüyoruz. Bizi otele yerleştiriyorlar. Tırlar yurtdışına gidiyor. Daha önce de bir kaç defa bu tarz yükleri taşıdık. Devlet işi yapıyorduk. Yükün Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait olduğunu biliyorum.” TRİPOLİ YAZAN KASALAR  1969 yılında darbeyle iktidara gelen Kaddafi ülkenin adını Libya Arap Cumhuriyeti (Jamahiriya Al Arabiyyah El Libyah) olarak değiştirdi. Ülkenin resmi adı 1977-1986 yılları arasında ‘Socialist People’s Libyan Arab Jamahiriya’ (Libya Arap Cumhuriyeti Sosyalist Halkı), 1986 – 2011 yılları arasında ise ‘Great Socialist People’s Libyan Arab Jamahiriya’ (Libya Arap Cumhuriyeti Büyük Sosyalist Halkı) oldu. İşte el bombalarını üzerindeki bir kısmı okunabilen ‘TRIPOLI SOCIALIST PEOPLE’S‘ ibaresi ile kastedilen sandıkların Tripoli menşeili olduğuydu. Yani el bombaları Libya’dan geliyordu. NOKTA HABER | 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.