Pozitif Hayatlar Ve Negatif Yaşam

Pozitif olmanın sanırım en negatif duygulara yol açtığı bir hastalık. Hastalıkta değil aslında. Human Immunodeficiency Virus yani İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü. Bu şüpheye düştüğünüz anda hayatınızda bazı şeyleri gözden geçirmeye başlıyorsunuz. Pisikolojik olarak geçen zor günler, kuluçka süresini ve test olana kadar geçen günler oldukça yaşlandırıyor insanı. Negatif çıkan test sonuçları size pozitif umutlar aşılar yeniden, böyle çelişkiler içinde kalırsınız işte. Bu arada çeşitli araştırmalar yaparsınız, belirtilere bakarsınız, geleceği unutursunuz. Benim açımdan pozitif yorumlar yapmak gerekirse; öncelikle korunmak çok önemli. Çünkü AIDS‘e yol açan bu virüs. HIV virüsü, bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur. Vücudu mikroplardan koruyan bağışıklık sistemi çalışmadığında, mikroplar daha kolay hastalığa neden olabilir.   Bir HIV taşıyıcısı hastaymış gibi görünmeyebilir veya taşıyıcı kişi kendini hasta hissetmeyebilir, HIV virüsü taşıdığını bile bilmeyebilir. Çünkü, HIV taşıyıcılarında semptomların ortaya çıkmasına ve ölüme yol açan şey HIV virüsünün kendisi değil, vücudun bağışıklık sisteminin çökmesiyle tamamen savunmasız kaldığı diğer enfeksiyonlardır. HIV virüsü cinsel ilişki, direk kan teması, organ nakilleri ve anneden bebeğine olmak üzere dört yolla bulaşır. Hiv pozitif kişilerden uzak durmanıza gerek yok, hiv el sıkışma ile, öpüşme ile, aynı tabağı, çatalı vs. kullanmakla bulaşmaz. Hiv belli bir kesimin hastalığı yada eşcinsel hastalığı değildir. Kadından erkeğe, erkekten kadına da bulaşabilir. Tüm bunları düşünmeden öncelikle böyle bir şüpheniz varsa test olmanız en sağlıklısıdır. Sağdan soldan kulaktan duyma bilgileri okuyup kendinizde virüs aramayınız. HIV vücuda girdiğinden itibaren, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA testi (indirekt tanı methodu) veya direkt virüsün proteinlerini tespit eden PCR testi (Direkt Tanı Metodu) gibi tarama yöntemleriyle saptanma çalışmalarıdır. Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için en az 3 aylık bir süreye (pencere dönemi) ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. PCR yönteminde ise bu süre 3 haftaya kadar düşmüştür. Anti-HIV testinin pozitif olması, kanda HIV virüsüne karşı antikorların olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle, kişinin HIV pozitif olduğunun söylenebilmesi için, Western blot testi denen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif olması gerekmektedir. Anti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuarlarında, sigorta ve devlet hastanelerinin laboratuarlarında ve özel laboratuarlarda yaptırabilir. Son zamanlarda HIV virüsünün kandaki varlığının direkt kantlanması PCR (polymerase chain reaction = polimeraz zincir reaksiyonu) yöntemi ile de yapılabilmektedir. Devlet hastanelerinde rahatlıkla yaptırabilirsiniz. Herşeyden önce test kendiniz için önemlidir.   HIV/AIDS’in tedavisinde olumlu gelişmeler vardır. Günümüze kadar bulunan ilaçlardan farklı etki mekanizmalarında olanların ikisinin ya da üçünün birlikte kullanımıyla HIV pozitif kişilerin kaliteli ve uzun bir yaşam sürebilmeleri sağlanmaktadır. Bu ilaçlar çok pahalıdır. Ancak, şu anda Türkiye’de saptanmış Aids hasta sayısının az olması da önemli faktör olmalı ki; Bağkur, SSK, Emekli sandığı, Yeşil Kart gibi Sigortalar aylık masrafın 1000-1500 USD olduğu ilaç maliyetlerini karşılamaktadır. Aids şüphesi olanlar derhal eliza testi yapmalıdırlar ki uzun süreli hayat sürme imkânını yakalayabilsinler, her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da erken tanının faydası çok büyüktür. HIV virüsünü kapmak her şeyin sonu değildir, isteyen hastalar Aids Savaş Derneğinden psikolojik destek de alabilirler.   Hani derler ya ‘’her şeyin başı sağlık’’ gerçekten öyle. Kim olursa olsun ve ne olursa olsun korunmak çok önemli. Çünkü cinsel yolla sadece Hiv bulaşmaz. Cinsel yolla bulaşabilecek bir çok hastalık vardır. Gereksiz risk almayın, gereksiz şüphelerden de korunun.