Anoreksiya sadece yeme bozukluğu değil, derin bir ruhsal kriz
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Firdevs Seyfe Şen, anoreksiya nervoza hastalığını yalnızca bir yeme sorunu değil, beden algısı ve duygularla ilgili derin bir ruhsal kriz olarak tanımladı. Anoreksiya nervozanın, bireyin şiddetli kilo alma korkusuyla başlayan, zamanla benlik algısı bozukluğu ve patolojik kontrol ihtiyacıyla şekillenen karmaşık bir psikiyatrik tablo olduğunu ifade etti.
Dr. Şen, bu hastalığın sadece zayıflama isteğiyle karıştırılmaması gerektiğini vurgularken, anoreksiyanın bireyin kendisini olduğundan kilolu görmesi, aşırı egzersiz, yemek kısıtlama, kusma gibi davranışlarla seyrettiğini belirtti. Ayrıca, adet kesilmesi, halsizlik, saç dökülmesi gibi fizyolojik etkilerin yanında, yoğun anksiyete ve obsesif belirtilerin de görüldüğünü aktardı.
Anoreksiyanın gelişiminde kişilik yapısının önemli olduğunu vurgulayan Dr. Şen, mükemmeliyetçilik, aşırı kontrolcülük, düşük benlik saygısı ve travmatik yaşantıların (özellikle çocukluk döneminde) hastalığa zemin hazırladığını söyledi. Ailede dış görünüşe verilen önem, eleştirel ebeveyn tutumları ve duygusal ihmalin de riski artırdığına dikkat çekti.
Tedavinin ise uzun soluklu ve çok yönlü olduğunu belirten Dr. Şen, psikoterapi, psikiyatri, diyetisyen ve gerekirse dahiliye uzmanlarının birlikte çalışmasının zorunlu olduğunu ifade etti. Bilişsel Davranışçı Terapi, Aile Temelli Terapi ve Şema Terapi gibi yaklaşımlar tedavi sürecinde etkin şekilde kullanılıyor. Bazı hastalarda ilaç tedavisi ve TMU (Transkraniyal Manyetik Uyarım) gibi ek müdahaleler de uygulanabiliyor.
Tedavi sürecinde en büyük zorluğun hastanın direnci olduğunu belirten Dr. Şen, anoreksiyanın kişinin hayatındaki tek "kontrol alanı" gibi görüldüğünü, bu nedenle işbirliği ve empatik yaklaşımın şart olduğunu dile getirdi. Nüks riskinin %30-50 arasında olduğunu ifade eden Şen, tedavinin sadece kilo artışıyla değil; beden algısının yeniden inşası, duygusal düzenleme ve sosyal becerilerin desteklenmesiyle tamamlandığını söyledi.
Beden odaklı terapiler, sanat terapisi, ayna çalışmaları ve negatif iç konuşmaların dönüştürülmesi de iyileşme sürecinde etkili yöntemler arasında. Dr. Şen, erken tanı ve destekle yaşamların kurtarılabileceğini vurgulayarak, çevresinde bu tür belirtiler gördüğü kişilere destek olunması gerektiğini belirtti.