Altı Yaşında Evlilik Fetvasına Kürsü Verenler: Aklın ve Vicdanın İflası
Bazı cümleler vardır; insan onları duyduğunda sadece öfkelenmez, aynı zamanda utanır. “Altı yaşındaki çocuk evlenebilir.” İşte bu cümle yıllar önce kuruldu ve o günden bugüne toplumun vicdanında kapanmayan bir yara bıraktı.
Geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde, bu söylemleri dillendiren bir ismin konferans vermesi üzerine öğrenciler tepki gösterdi. 97 öğrenci gözaltına alındı, 4’ü tutuklandı. Oysa ne yapılmıştı? Yalnızca, bir çocuğun hayatını nesneleştiren bu düşünceye karşı çıkılmıştı.
Şimdi toplum olarak durup düşünmemiz gerekiyor:
Bir üniversite kürsüsünde “altı yaşındaki çocuk evlenebilir” diyen biri konuşabiliyorsa, bu sadece o kişinin görüş özgürlüğü değildir. Bu, aynı zamanda o görüşe alan açanların, onu normalleştirenlerin ve buna sessiz kalanların da sorumluluğudur.
Üniversiteler, bilim üretme yeridir. Akıl yürütmenin, eleştirinin, insan haklarının, özellikle de çocuk haklarının savunulması gereken yerlerdir. Eğer bu kürsülerde bir çocuğun “evlilik çağı” tartışılıyorsa, burada akıl dışı bir sapmanın ötesinde, toplumsal bir değer erozyonundan bahsetmek gerekir.
Elbette düşünce özgürlüğü kutsaldır. Ama burada savunulan bir düşünce değil, çocukluk kavramını yok sayan bir sapmadır. Ve bu sapmaya karşı çıkan öğrencilerin cezalandırılması, ülkenin genç vicdanlarına ağır bir mesaj vermektedir: “Doğruya değil, güçlüye karşı gelmeyin.”
Oysa çocuk evliliği; sadece bir ahlaki sorun değil, aynı zamanda bir hukuki meseledir. Medeni Kanun açık: evlilik yaşı 18’dir. Reşit olmayan bir bireyin rızası, ne dini, ne hukuki, ne de insani bakımdan geçerli kabul edilemez. Bu durumda altı yaşındaki bir çocuğun “evlendirilebilir” olduğunu iddia etmek, sadece akıl dışı değil; aynı zamanda insan haklarına aykırıdır.
Daha da vahimi, bu söylemlere karşı hukuki süreçlerin işlememesi, toplumu daha da yaralamaktadır. “Dini değerleri aşağılamak” gibi soyut gerekçelerle insanlar hakkında dava açılırken, dini kaynaklara dayandırılarak pedofili meşrulaştırılmaya çalışıldığında gereken tepkinin verilmemesi, çifte standardı da gözler önüne sermektedir.
Bu mesele ne bir siyasi görüş meselesidir, ne de ideolojik bir kamplaşmadır. Bu, bir çocuğun hayatı ile ilgili temel bir insani duruş meselesidir. Sessiz kalmak, tarafsızlık değil, suça ortaklıktır.
Vicdan, her zaman yüksek sesle konuşmaz. Bazen sessizce utanır, susar. Ama biz susarsak, çocuklar konuşamaz. Bu yüzden susmamalıyız. Çünkü bazı şeyler tartışılmaz.
Not: Bu yazı, kişisel kanaatlerle değil; hukuk, etik ve evrensel çocuk hakları ilkeleriyle yazılmıştır. Hedefi, herhangi bir siyasi görüş değil; çocukların korunmasıdır.
''Nurettin Yıldız, 2015 yılında Sosyal Doku Vakfı'nın "Kadın Fıkhı Okulu" adlı sohbet serisinin bir bölümünde, İslam hukukuna göre evlilik için belirli bir yaş sınırı olmadığını ifade etmiştir. Bu konuşmasında, "7 yaşında bir kız çocuğu, 25 yaşında bir erkekle veya 7 yaşında bir erkek çocuğu, 25 yaşında bir kadınla nikahlanabilir. Nikahlanmalarında sakınca yoktur. Evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında nikaha engel bir durum yoktur" şeklinde ifadeler kullanmıştır.''