Çanakkale Haber

Sibel EROL
Köşe Yazarı
Sibel EROL
 

KADINLAR VE BÖCEKLER..!

Neredeyse yarım aşıra yaklaşan hayatımda pek çok şeyi gördüm, yaşadım ve deneyimledim.  Sanırım benim şansım bu yaşadıklarımı güzelce gözlemlemek ve beynimin çekmecelerinde tasniflemekti. Çocukluğumdan bu yana hemcinslerimi gözlemlerken iki tip tasnif yaptım. Gelin bu iki sınıfı beraberce inceleyelim: Benim annem çalışkan bir öğretmendi. Köy öğretmenliği zamanları da benim çocukluk dönemlerime denk gelir. Köy öğretmenleri şehir merkezlerinden sabahın köründe kalkan servislere binerlerdi. Servis dediğime de bakmayın, genellikle kırmızı renkli eski bir minibüs olur bu adına servis denilen araç. Koltuklarındaki kılıfların desenleri oturmaktan eskimiş, kapısı zaman zaman yol sarsıntılarına dayanamayıp açılan… Bir bölgeye giden tüm öğretmenler aynı minibüse biner teker teker köylerine teslim edilirlerdi. Ben ise o yürüyen tenekenin en küçük yolcusuydum.  Soğuk kış günlerinin sabaha en yakın saatlerinde, en tatlı uykulardan uyanıp, garaj yollarına doğru hızlı bir yürüyüşe geçerdik annemle birlikte.. Beş yaşında, adımları annesinin adımlarından iki kat küçük bir çocuk. Annemle yürürken onun attığı bir adıma neredeyse üç adım koşarak yetişebilirdim. Sabah gidişlerimiz ne kadar hızlıysa, akşam dönüşlerimiz de bir o kadar yorgun ve yavaş olurdu. Bakıcı bulamamıştı bana. Onunla okula gide gele beş yaşında okuma yazmayı sökmüş, okula da erken başlamıştım. J Servise bindiğimizde; diğer öğretmen teyzelerimin teker teker gelişlerini merakla izlerdim. Daha o yaşta kadınca bir merak..!  Çünkü o gün kim daha güzel, kim saçlarını bigudilemiş, kimin makyajı daha hoş olmuş.. yarıştırırdım kendi kafamda hepsini.. J Herkes yerine oturduğunda yolculuk başlardı. Ve sabahın o kör saatinde yolculuk ile birlikte bitmeyen tatlı bir sohbet. Kim akşam ne yemek yapmış? Kimin çocuğu hastalanmış? Hepsi bir anda konuşulur ve yorum yapılırdı yol boyunca. Bir gün içlerinden biri “akşam mutfakta böcek gördüm, bastım çığlığı” dedi. O zaman hayret etmiştim. Böcek görünce niye bağırılıyor ki ? Yemek falan yapmamış tabii.. Bu akşam da yapmayacakmış..! Sonraki günlerde izlemelerimi böcek ve türevleri hususunda yoğunlaştırdım. O böcekten korkan öğretmen teyzem; her işini kolaylaştıracak bir yöntem buluyordu her zaman. Onun hiçbir işi zor değildi. Çünkü o rahatsız olduğu şeyi hemen dile getiriyor ve rahatsızlığı giderilene kadar o iş ile ilişkisini kesiyordu. Haliyle onun yapmadığı işi yapan bir gönüllü çıkıveriyordu. Yaşamımın sonraki günlerinde de izledim bu profili. Hemen hepsi aynıydı. Zorluklarını kolaylaştıran bir etken, bir kişi muhakkak vardı. Çünkü asla zorlukları kendileri aşmak istemiyorlardı. Sızlanmayı seviyorlar, sızlandıkça onları dinleyenlerin sayısı sürekli artıyordu. Öyle az buz değil ! kocaman hatırı sayılır bir topluluktu bu kadınlar..! Saçları her daim bakımlı,  elleri hep güzel ve ojeli idi hepsinin. Pırıl pırıl bir cilt. Güzel bakan gülen gözler..! işler tıkırındaysa o gözler hep güzel bakıyordu. Ama bir de yolunda gitmeyen bir şeyler olursa !! offff işte o zaman yandınız..! sürekli sızlanan, mıy mıy mıy, aynı şikayetçi tonda ve bitmeyen mızmızlanma şeklinde bir konuşma.. ! bir süre sonra tahammül sınırlarınız ihlallerden delik deşik olmakta.. ! Daha sonra bu koordineli şikayetin altında yatan sebepleri de araştırdım. Karşı cinsin şövalye ruhu. J  Yardıma muhtaç birine yardımcı olabilmenin dayanılmaz hafifliği. Hele bir de ödül olarak sıcacık gülümseyen gözlerden gözlere akan o güzel gülümseme..! Harika..!! Madalyonun diğer tarafında bambaşka bir kadın ! Bu basit denklemi çözemeyen, ya da çözdüyse bile pratikte uygulamayı bilmeyen kadınlar.  Hayatları boyunca pek az yardım isterler o kadınlar. Her zorluğu kendileri aşmak derdindedirler.  Tek başlarına her şeyi üstlenir, hatta kendilerinin olmayan sorunlara da sahip çıkarlar. Onların misyonu da bu ! Sürekli bir koşuşturma halindedirler. Her zaman kendi özel zamanlarından daha önemli başka sorunlar vardır. Onları da büyük bir itina ile çözmek için uğraşır, çabalarlar. Şöyle dikkatlice bakın etrafınıza! Bu kadınları hemen teşhis edebilirsiniz. Karınca gibi koşuştururlar, eşlerinin işlerini kolaylaştırmanın her türlü yolunu onlar keşfetmişlerdir. Saçları genelde dağınık, ya da usulen alelade toparlanmış; elleri çalışmaktan bakımsız kalmış, üstü başı temiz ama iddialı olmayan kadınlar. Hatta  abartı  sanacaksınız ama onların çantalarında tornavida bile bulunur. J ya lazım olursa diye. O çoook meşhur böceklerimizin yolu bu kadınlarla kesiştiğinde bilindik çığlık duyulmaz.!    Çünkü bu kadınlar böcekten korkmaz!  
Ekleme Tarihi: 20 Nisan 2017 - Perşembe
Sibel EROL

KADINLAR VE BÖCEKLER..!

Neredeyse yarım aşıra yaklaşan hayatımda pek çok şeyi gördüm, yaşadım ve deneyimledim.  Sanırım benim şansım bu yaşadıklarımı güzelce gözlemlemek ve beynimin çekmecelerinde tasniflemekti.

Çocukluğumdan bu yana hemcinslerimi gözlemlerken iki tip tasnif yaptım.

Gelin bu iki sınıfı beraberce inceleyelim:

Benim annem çalışkan bir öğretmendi. Köy öğretmenliği zamanları da benim çocukluk dönemlerime denk gelir. Köy öğretmenleri şehir merkezlerinden sabahın köründe kalkan servislere binerlerdi. Servis dediğime de bakmayın, genellikle kırmızı renkli eski bir minibüs olur bu adına servis denilen araç. Koltuklarındaki kılıfların desenleri oturmaktan eskimiş, kapısı zaman zaman yol sarsıntılarına dayanamayıp açılan… Bir bölgeye giden tüm öğretmenler aynı minibüse biner teker teker köylerine teslim edilirlerdi. Ben ise o yürüyen tenekenin en küçük yolcusuydum.  Soğuk kış günlerinin sabaha en yakın saatlerinde, en tatlı uykulardan uyanıp, garaj yollarına doğru hızlı bir yürüyüşe geçerdik annemle birlikte.. Beş yaşında, adımları annesinin adımlarından iki kat küçük bir çocuk. Annemle yürürken onun attığı bir adıma neredeyse üç adım koşarak yetişebilirdim. Sabah gidişlerimiz ne kadar hızlıysa, akşam dönüşlerimiz de bir o kadar yorgun ve yavaş olurdu. Bakıcı bulamamıştı bana. Onunla okula gide gele beş yaşında okuma yazmayı sökmüş, okula da erken başlamıştım. J

Servise bindiğimizde; diğer öğretmen teyzelerimin teker teker gelişlerini merakla izlerdim. Daha o yaşta kadınca bir merak..!  Çünkü o gün kim daha güzel, kim saçlarını bigudilemiş, kimin makyajı daha hoş olmuş.. yarıştırırdım kendi kafamda hepsini.. J

Herkes yerine oturduğunda yolculuk başlardı. Ve sabahın o kör saatinde yolculuk ile birlikte bitmeyen tatlı bir sohbet.

Kim akşam ne yemek yapmış? Kimin çocuğu hastalanmış? Hepsi bir anda konuşulur ve yorum yapılırdı yol boyunca. Bir gün içlerinden biri

“akşam mutfakta böcek gördüm, bastım çığlığı” dedi.

O zaman hayret etmiştim. Böcek görünce niye bağırılıyor ki ? Yemek falan yapmamış tabii.. Bu akşam da yapmayacakmış..!

Sonraki günlerde izlemelerimi böcek ve türevleri hususunda yoğunlaştırdım. O böcekten korkan öğretmen teyzem; her işini kolaylaştıracak bir yöntem buluyordu her zaman.

Onun hiçbir işi zor değildi.

Çünkü o rahatsız olduğu şeyi hemen dile getiriyor ve rahatsızlığı giderilene kadar o iş ile ilişkisini kesiyordu. Haliyle onun yapmadığı işi yapan bir gönüllü çıkıveriyordu.

Yaşamımın sonraki günlerinde de izledim bu profili. Hemen hepsi aynıydı. Zorluklarını kolaylaştıran bir etken, bir kişi muhakkak vardı. Çünkü asla zorlukları kendileri aşmak istemiyorlardı. Sızlanmayı seviyorlar, sızlandıkça onları dinleyenlerin sayısı sürekli artıyordu. Öyle az buz değil ! kocaman hatırı sayılır bir topluluktu bu kadınlar..! Saçları her daim bakımlı,  elleri hep güzel ve ojeli idi hepsinin. Pırıl pırıl bir cilt. Güzel bakan gülen gözler..! işler tıkırındaysa o gözler hep güzel bakıyordu. Ama bir de yolunda gitmeyen bir şeyler olursa !! offff işte o zaman yandınız..! sürekli sızlanan, mıy mıy mıy, aynı şikayetçi tonda ve bitmeyen mızmızlanma şeklinde bir konuşma.. ! bir süre sonra tahammül sınırlarınız ihlallerden delik deşik olmakta.. !

Daha sonra bu koordineli şikayetin altında yatan sebepleri de araştırdım. Karşı cinsin şövalye ruhu. J  Yardıma muhtaç birine yardımcı olabilmenin dayanılmaz hafifliği. Hele bir de ödül olarak sıcacık gülümseyen gözlerden gözlere akan o güzel gülümseme..!

Harika..!!

Madalyonun diğer tarafında bambaşka bir kadın !

Bu basit denklemi çözemeyen, ya da çözdüyse bile pratikte uygulamayı bilmeyen kadınlar.

 Hayatları boyunca pek az yardım isterler o kadınlar. Her zorluğu kendileri aşmak derdindedirler.  Tek başlarına her şeyi üstlenir, hatta kendilerinin olmayan sorunlara da sahip çıkarlar.

Onların misyonu da bu !

Sürekli bir koşuşturma halindedirler. Her zaman kendi özel zamanlarından daha önemli başka sorunlar vardır. Onları da büyük bir itina ile çözmek için uğraşır, çabalarlar.

Şöyle dikkatlice bakın etrafınıza!

Bu kadınları hemen teşhis edebilirsiniz. Karınca gibi koşuştururlar, eşlerinin işlerini kolaylaştırmanın her türlü yolunu onlar keşfetmişlerdir. Saçları genelde dağınık, ya da usulen alelade toparlanmış; elleri çalışmaktan bakımsız kalmış, üstü başı temiz ama iddialı olmayan kadınlar.

Hatta  abartı  sanacaksınız ama onların çantalarında tornavida bile bulunur. J ya lazım olursa diye.

O çoook meşhur böceklerimizin yolu bu kadınlarla kesiştiğinde bilindik çığlık duyulmaz.!

 

 Çünkü bu kadınlar böcekten korkmaz!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.