Çanakkale Haber

ʹDÜNYA SU GÜNÜʹ KUTLU MUTLU OLMASIN!

ÇEVRE (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 22.03.2018 - 08:52, Güncelleme: 22.03.2018 - 08:52 2717+ kez okundu.
 

ʹDÜNYA SU GÜNÜʹ KUTLU MUTLU OLMASIN!

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nca, 1992 yılında Rio de Janerioʹda düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansıʹnda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasına karar verilmiştir. 22 Mart 1993 tarihinden bu yana ve her yıl farklı temalarla kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler-Su (UN-Water) tarafından 2018 yılı için belirlenen tema ise “Su İçin Doğal Çözümler” dir. Oysa biz biliyoruz ki, suyu ticari meta haline getirenlerin, kirletilmesine yol açanların, suya adil erişim hakkını engelleyenlerin Dünya Su Günü’nü kutlamaya hakkı yok. Biz diyoruz ki: Siz suyu doğal haline bırakın, su kendi doğal çözümlerini bulur. Dünya Su Günü, bizim için su üzerinde oynanan her türlü oyunun dile getirildiği ve suya gerçek anlamda sahip çıkıldığı bir gündür. Öncelikle Dünya Su Günü’nde diyoruz ki: “Su, ticari bir meta değildir; su temel, evrensel bir haktır ve insanlığın ve doğanın ortak malıdır.” “SU HAYATTIR, SATILAMAZ!” Hepimiz biliyoruz ki İklim Değişikliği sonucu dünya ve ülkemiz kuraklaşıyor ve susuzlaşıyor. Bunun müsebbibi ise gözünü kar hırsı bürümüş çok uluslu şirketler ve bunların yerli işbirlikçileri ve bu şirketlerin önünü açan politikaları uygulayan yöneticiler. İklim Değişikliği ve küresel ısınmanın zararını ve sıkıntısını ise en çok yoksul halk çekiyor. Bilim insanları, şu andaki su politikalarının devam etmesi halinde hali hazırda su azlığı çeken ülkeler arasında yer alan ülkemizin 2030 yılında su fakiri bir ülke haline geleceğini söylüyor. Bu nedenle suyumuzun korunması, temiz kalması ve suya adil erişim hakkı oldukça önemli. Ülkemizde son yıllarda uygulanan su politikaları ile suyumuz büyük oranda ticarileşti. Enerji ihtiyacı gerekçesiyle dereler ve ırmaklara yapılan HES’ler ve barajlarla bir yandan doğamız büyük zarar görürken diğer yandan suların kullanım hakları da şirketlere verildi. Can suyu bile verilmeyen derelerde balık kalmadı. Canını, malını toprağını kaybeden yerli halk ise suyu’na sahip çıkmak için HES’lere karşı mücadele ediyor. “HESLERE HAYIR, DERELER ÖZGÜR AKSIN!” Çeşmelerden akan suların sağlıklı olmadığı gerekçesiyle halk ambalajlı sulara yönlendirildi ve tatlı su kaynakları şirketlere satılarak yeraltı su kaynakları peşkeş çekildi. Suyumuz iyice ticari bir meta haline geldi. Bir yandan da bir sürü pet şişe atığı yaratılıyor… Çarpık şehirleşme sonucu ortaya çıkan ve baş edilemeyen atık sular ve ayrıca sanayi tesislerinin atıkları arıtılmadan derelere, denizlere verildi ve dereler, göller, körfezler, denizlerimiz kirletildi. Şimdi de kirlettiğimiz dereleri, körfezleri, denizleri bin bir masrafla temizlemeye uğraşıyoruz. Haliç, İzmit Körfezi, İzmir Körfezi temizlenmeye çalışılıyor. “TEMİZ SU, TEMİZ DENİZ, TEMİZ KÖRFEZ” Yanlış baraj ve sulama politikaları ile geniş ve verimli ovalarda çoraklaşma ve tuzlanma başladı. Tarımda kullanılan zehirli ilaçlar ve kimyasal gübrelerle ve ayrıca evlerde kullanılan deterjanlarla yeraltı suları, dereler ve denizler kirlendi. Yine yanlış su politikaları ile yeraltı suları iyice çekildi, dereler kurudu, göller küçüldü, yok oldu. Barajlar, göletler ve yer altı su kaynakları bir yandan altın madencileri ve termik santralcilere tahsis ediliyor, bir yandan da bu tür projeler nedeniyle kirletiliyor. Çanakkale’nin içme suyunu sağlayan Atik Hisar Barajı Kirazlı Altın Madeni Projesi’nin tehdidi altında. Yenice’deki sulama göletleri ve Gönen ve Bandırma’ya içme suyu sağlayan Gönen Barajı ise Yenice Çırpılar Kömürlü Termik Santrali’nin tehdidi altında. “MADENCİYE DEĞİL, TERMİKÇİYE DEĞİL, HALKA SU” Şimdi de sulama birlikleri özelleştirilerek, her tarlanın başına su sayacı konularak çiftçinin elinden sulama suyu alınmak isteniyor. Sulama suyu ödeyemeyen köylüye su verilmeyecekmiş…Köylü tarlasını nasıl sulayacak? Nasıl tarım yapacak? Köylünün tarımdan iyice uzaklaşması ve arazilerini şirketlere satması isteniyor. “ÇİFTÇİNİN SUYUNA DOKUNMA” Bölgemizde ise; Bin Pınarlı İda’nın pınarları kurudu. Derelerde sular iyice azaldı. Edremit Körfezimize akan derelerde hem tarımsal ilaçlardan hem de arıtmalardan doğan kirlenmeler var. Arıtma tesisleri yazın artan nüfusa yetmiyor ve sular arıtılamadan derelere veriliyor. Şu anda da Edremit Körfezimizi çok yakından ilgilendiren iki temel sorun var: Birincisi “Baraj” Projeleri, ikincisi de “Derin Deniz Deşarjı” Projeleri. Daha önce enerji ihtiyacı bahanesiyle gerekçelendirilen ve Zeytinli’den Mıhlı’ya kadar her dere üzerinde yer alan kanal tipi HES projeleri, şimdi içme suyu bahanesiyle barajlara çevrildi. DSİ, körfezin içme suyu ihtiyacını bahane ederek neredeyse her dere üzerinde baraj yapmayı planlıyor. İçme suyu ihtiyacını temin etmek için illa her dere ve çay üzerine büyük büyük barajlar yapmak gerekmiyor. Büyük barajların yapıldığı bölgeye olumsuz etkileri biliniyor. Barajlar yüzünden ormanlar ve tarım arazileri su altında kalıyor, suların rejimi değişiyor, yer altı suları olumsuz etkileniyor, iklim değişiyor ve nem oranı artıyor, ekosistem dengeleri değişiyor. İçme suyu ihtiyacı baraj yerine daha makul projelerle çözümlenebilir. “BARAJ İSTEMİYORUZ, DERELER ÖZGÜR AKSIN”. Derin Deniz Deşarjı Projelerine gelince; BASKi, geçtiğimiz iki ayda Edremit Körfezi’ndeki arıtma tesislerinin atık suları için Ayvalık’tan Altınoluk’a kadar bir dizi Derin Deniz Deşarjı Projeleri’nin ÇED süreçlerini başlattı ve hatta Balıkesir Valiliği tarafından üç tesis için “ÇED Gerekli Değildir” kararları verildi. Bizler de Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği olarak Ayvalık Tabiat Platformu, Burhaniye Çevre Platformu ve Edremit-Akçay Çevre Platformu ile birlikte dosyaları inceledik ve BASKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yaptığımız itirazlar ile öncelikle arıtma tesislerinin kapasitelerinin arttırılması ve niteliklerinin “ileri arıtma” ya dönüştürülmesi ve daha sonra tüm projelerin ortak etkilerinin incelenebilmesi amacıyla ÇED sürecinin işletilmesini istedik. Derin Deniz Dejarjı yapılmasına karşı değiliz ancak mevcut arıtmalar ileri arıtmaya dönüştürülmeden ve kapasiteleri arttırılmadan ve tüm tesislerin ortak etkileri incelenmeden alelacele yapılacak derin deniz deşarjı projeleriyle Edremit Körfezimiz olumsuz etkilenebilecektir. Bu nedenle konunun daha detaylı incelenmesi için “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen Gömeç, Edremit Merkez ve Güre projeleri için de mahkemeden iptal davası açtık. İtirazlarımızdan sonra Altınoluk ve Narlı Projeleri için “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilemedi. BASKİ’yi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı “Edremit Körfezi Atık Su-Arıtma Tesisleri Master Planı” hazırlamaya ve tüm bu yatırımları bu plana göre yapmaya çağırıyoruz. Edremit Körfezimizin de İzmit Körfezine dönmemesi için “Derin Deniz Deşarjı” Projelerini takip etmeye devam ediyoruz. “TEMİZ DENİZ, TEMİZ KÖRFEZ”. Suyu hayat demektir, yaşam demektir. Susuz bir dünyanın olamayacağını biliyoruz. Suyun satılmasına, ticari meta haline gelmesine, kirlenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Suya adil erişim hakkı istiyoruz. Bizler de yaşamı savunanlar olarak suyumuza sahip çıkacağız: “Havama Dokunma”, “Toprağıma Dokunma”, “Suyuma Dokunma” diyoruz. “Su Hayattır, satılamaz”. “Suyun Ticarileştirilmesine Hayır”. “Dereler Özgür Aksın”. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nca, 1992 yılında Rio de Janerioʹda düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansıʹnda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasına karar verilmiştir. 22 Mart 1993 tarihinden bu yana ve her yıl farklı temalarla kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler-Su (UN-Water) tarafından 2018 yılı için belirlenen tema ise “Su İçin Doğal Çözümler” dir. Oysa biz biliyoruz ki, suyu ticari meta haline getirenlerin, kirletilmesine yol açanların, suya adil erişim hakkını engelleyenlerin Dünya Su Günü’nü kutlamaya hakkı yok. Biz diyoruz ki: Siz suyu doğal haline bırakın, su kendi doğal çözümlerini bulur. Dünya Su Günü, bizim için su üzerinde oynanan her türlü oyunun dile getirildiği ve suya gerçek anlamda sahip çıkıldığı bir gündür. Öncelikle Dünya Su Günü’nde diyoruz ki: “Su, ticari bir meta değildir; su temel, evrensel bir haktır ve insanlığın ve doğanın ortak malıdır.” “SU HAYATTIR, SATILAMAZ!” Hepimiz biliyoruz ki İklim Değişikliği sonucu dünya ve ülkemiz kuraklaşıyor ve susuzlaşıyor. Bunun müsebbibi ise gözünü kar hırsı bürümüş çok uluslu şirketler ve bunların yerli işbirlikçileri ve bu şirketlerin önünü açan politikaları uygulayan yöneticiler. İklim Değişikliği ve küresel ısınmanın zararını ve sıkıntısını ise en çok yoksul halk çekiyor. Bilim insanları, şu andaki su politikalarının devam etmesi halinde hali hazırda su azlığı çeken ülkeler arasında yer alan ülkemizin 2030 yılında su fakiri bir ülke haline geleceğini söylüyor. Bu nedenle suyumuzun korunması, temiz kalması ve suya adil erişim hakkı oldukça önemli. Ülkemizde son yıllarda uygulanan su politikaları ile suyumuz büyük oranda ticarileşti. Enerji ihtiyacı gerekçesiyle dereler ve ırmaklara yapılan HES’ler ve barajlarla bir yandan doğamız büyük zarar görürken diğer yandan suların kullanım hakları da şirketlere verildi. Can suyu bile verilmeyen derelerde balık kalmadı. Canını, malını toprağını kaybeden yerli halk ise suyu’na sahip çıkmak için HES’lere karşı mücadele ediyor. “HESLERE HAYIR, DERELER ÖZGÜR AKSIN!” Çeşmelerden akan suların sağlıklı olmadığı gerekçesiyle halk ambalajlı sulara yönlendirildi ve tatlı su kaynakları şirketlere satılarak yeraltı su kaynakları peşkeş çekildi. Suyumuz iyice ticari bir meta haline geldi. Bir yandan da bir sürü pet şişe atığı yaratılıyor… Çarpık şehirleşme sonucu ortaya çıkan ve baş edilemeyen atık sular ve ayrıca sanayi tesislerinin atıkları arıtılmadan derelere, denizlere verildi ve dereler, göller, körfezler, denizlerimiz kirletildi. Şimdi de kirlettiğimiz dereleri, körfezleri, denizleri bin bir masrafla temizlemeye uğraşıyoruz. Haliç, İzmit Körfezi, İzmir Körfezi temizlenmeye çalışılıyor. “TEMİZ SU, TEMİZ DENİZ, TEMİZ KÖRFEZ” Yanlış baraj ve sulama politikaları ile geniş ve verimli ovalarda çoraklaşma ve tuzlanma başladı. Tarımda kullanılan zehirli ilaçlar ve kimyasal gübrelerle ve ayrıca evlerde kullanılan deterjanlarla yeraltı suları, dereler ve denizler kirlendi. Yine yanlış su politikaları ile yeraltı suları iyice çekildi, dereler kurudu, göller küçüldü, yok oldu. Barajlar, göletler ve yer altı su kaynakları bir yandan altın madencileri ve termik santralcilere tahsis ediliyor, bir yandan da bu tür projeler nedeniyle kirletiliyor. Çanakkale’nin içme suyunu sağlayan Atik Hisar Barajı Kirazlı Altın Madeni Projesi’nin tehdidi altında. Yenice’deki sulama göletleri ve Gönen ve Bandırma’ya içme suyu sağlayan Gönen Barajı ise Yenice Çırpılar Kömürlü Termik Santrali’nin tehdidi altında. “MADENCİYE DEĞİL, TERMİKÇİYE DEĞİL, HALKA SU” Şimdi de sulama birlikleri özelleştirilerek, her tarlanın başına su sayacı konularak çiftçinin elinden sulama suyu alınmak isteniyor. Sulama suyu ödeyemeyen köylüye su verilmeyecekmiş…Köylü tarlasını nasıl sulayacak? Nasıl tarım yapacak? Köylünün tarımdan iyice uzaklaşması ve arazilerini şirketlere satması isteniyor. “ÇİFTÇİNİN SUYUNA DOKUNMA” Bölgemizde ise; Bin Pınarlı İda’nın pınarları kurudu. Derelerde sular iyice azaldı. Edremit Körfezimize akan derelerde hem tarımsal ilaçlardan hem de arıtmalardan doğan kirlenmeler var. Arıtma tesisleri yazın artan nüfusa yetmiyor ve sular arıtılamadan derelere veriliyor. Şu anda da Edremit Körfezimizi çok yakından ilgilendiren iki temel sorun var: Birincisi “Baraj” Projeleri, ikincisi de “Derin Deniz Deşarjı” Projeleri. Daha önce enerji ihtiyacı bahanesiyle gerekçelendirilen ve Zeytinli’den Mıhlı’ya kadar her dere üzerinde yer alan kanal tipi HES projeleri, şimdi içme suyu bahanesiyle barajlara çevrildi. DSİ, körfezin içme suyu ihtiyacını bahane ederek neredeyse her dere üzerinde baraj yapmayı planlıyor. İçme suyu ihtiyacını temin etmek için illa her dere ve çay üzerine büyük büyük barajlar yapmak gerekmiyor. Büyük barajların yapıldığı bölgeye olumsuz etkileri biliniyor. Barajlar yüzünden ormanlar ve tarım arazileri su altında kalıyor, suların rejimi değişiyor, yer altı suları olumsuz etkileniyor, iklim değişiyor ve nem oranı artıyor, ekosistem dengeleri değişiyor. İçme suyu ihtiyacı baraj yerine daha makul projelerle çözümlenebilir. “BARAJ İSTEMİYORUZ, DERELER ÖZGÜR AKSIN”. Derin Deniz Deşarjı Projelerine gelince; BASKi, geçtiğimiz iki ayda Edremit Körfezi’ndeki arıtma tesislerinin atık suları için Ayvalık’tan Altınoluk’a kadar bir dizi Derin Deniz Deşarjı Projeleri’nin ÇED süreçlerini başlattı ve hatta Balıkesir Valiliği tarafından üç tesis için “ÇED Gerekli Değildir” kararları verildi. Bizler de Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği olarak Ayvalık Tabiat Platformu, Burhaniye Çevre Platformu ve Edremit-Akçay Çevre Platformu ile birlikte dosyaları inceledik ve BASKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yaptığımız itirazlar ile öncelikle arıtma tesislerinin kapasitelerinin arttırılması ve niteliklerinin “ileri arıtma” ya dönüştürülmesi ve daha sonra tüm projelerin ortak etkilerinin incelenebilmesi amacıyla ÇED sürecinin işletilmesini istedik. Derin Deniz Dejarjı yapılmasına karşı değiliz ancak mevcut arıtmalar ileri arıtmaya dönüştürülmeden ve kapasiteleri arttırılmadan ve tüm tesislerin ortak etkileri incelenmeden alelacele yapılacak derin deniz deşarjı projeleriyle Edremit Körfezimiz olumsuz etkilenebilecektir. Bu nedenle konunun daha detaylı incelenmesi için “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen Gömeç, Edremit Merkez ve Güre projeleri için de mahkemeden iptal davası açtık. İtirazlarımızdan sonra Altınoluk ve Narlı Projeleri için “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilemedi. BASKİ’yi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı “Edremit Körfezi Atık Su-Arıtma Tesisleri Master Planı” hazırlamaya ve tüm bu yatırımları bu plana göre yapmaya çağırıyoruz. Edremit Körfezimizin de İzmit Körfezine dönmemesi için “Derin Deniz Deşarjı” Projelerini takip etmeye devam ediyoruz. “TEMİZ DENİZ, TEMİZ KÖRFEZ”. Suyu hayat demektir, yaşam demektir. Susuz bir dünyanın olamayacağını biliyoruz. Suyun satılmasına, ticari meta haline gelmesine, kirlenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Suya adil erişim hakkı istiyoruz. Bizler de yaşamı savunanlar olarak suyumuza sahip çıkacağız: “Havama Dokunma”, “Toprağıma Dokunma”, “Suyuma Dokunma” diyoruz. “Su Hayattır, satılamaz”. “Suyun Ticarileştirilmesine Hayır”. “Dereler Özgür Aksın”. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.